Bana 'Çiller'i öldür' teklifinde bulundular
Cengiz Kapmaz'ın 20 bin belgeyi inceleyerek yazdığı “Öcalan'ın İmralı Günleri” adlı kitapta Abdullah Öcalan'ın ağzından şok bir iddia da yer aldı: 1996'da devletten bir kesim Çiller'i öldürme konusunda bize teklifte bulundu. Ancak ben kabul etmedim.
Yasadışı PKK terör örgütünün elebaşısı Abdullah Öcalan 16 Şubat 1999 tarihinde Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye getirildi. Aradan tam 12 yıl geçti. Öcalan, 12 yıl içinde yaşadıklarını avukatlarına anlattı, anlattıkları tutanak haline getirildi. Sonunda yaklaşık 20 bin belgeyi inceleyen Cengiz Kapmaz “Öcalan’ın İmralı Günleri’ adlı kitabı yazdı. 8 bölümden ve 500 sayfadan oluşan kitapta şok iddialar da bulunuyor.
* ABD’Lİ DOKTORLAR MUAYENE ETTİ
Kitapta 10 Eylül 2003 tarihli görüşmeden bahsediliyor. Öcalan’ı muayne etmeye 2 ABD’li doktor da gelmişti. Öcalan’ı ilk olarak Türk değil Amerikalı doktorlar muayne etti: “İmralı’ya geldiğim günlerde beni ilk muayne den doktor İngilizce konuşuyordu. Muhtemelen ABD’liydi. yanında biri vardı, İsrailli olabilir. İlk sağlık kontrolünü yaparak adete ‘Biz size sağ salim teslim ettik’ mesajını verdi.”
* ÖZEL EKİP SORGULUYOR
Kitapta Öcalan, İmralı’ya getirildikten sonra özel bir ekip tarafından sorgulandığı aktarılıyor. Bu sorgu ise 10 gün sürüyor. Bu süreçte bodrum katında bir hücreye yerleştiriliyor, 9 metrekare genişliğinde bol ışıkla aydınlatılmış içinde oturağı olmayan bir tuvalet ve bir yatak olan hücrede tutuluyor. Bu süreçte Öcalan’ı Genelkurmay, MİT, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’den üst düzey yöneticiler ve dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu‘nun özel temsilcisi Albay Atilla Uğur sorguluyor.
* TANSU ÇİLLER BOMBALATTI
10 Ekim 2001 tarihli görüşmede Öcalan, ilk sorgusunun yapıldığı 10 günlük süreçte kendisini sorgulayan özel komisyon ile arasında geçen bir olayı anlatıyor. Bu olayın kahramanı ise Tansu Çiller: “Atilla Uğur ‘Bu sorunu ABD ve AB’ye havale etmeden kendi aramızda biz çözelim’ dedi. Bunun üzerine Öcalan 1996 yılı Mayıs ayında Şam’da kendisine karşı patlayıcı yüklü arabayla düzenlenen suikast girişimini hatırlattı. ‘Sorguda, o bizim işimiz değildir’ dediler. ‘Biz isteseydik bir füze ile sizin evi vurabilirdik’ diyorlardı. Bu sırada bir yarbay söz aldı ve Suriye’deki bombalı suikast eyleminin dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in kendi özel çabası olduğunu ima etti. ‘Füze indirebilirdik, niyetimiz bu değildi’ dediler sorguda. ‘Bin kilo bomba, 500 milyon ödenek ayrılmış. Buna da onun (Çiller) marifeti’ dediler. ‘Bir kliğin işidir’ dediler.”
* AF GELECEKTİ
Kitapta 33 erin şehit olduğu Bingöl olayından da bahsediliyor. Bu olay ise şöyle aktarılıyor: “Öcalan 33 askerin yaşamını yitirdiği 1993 Bingöl eylemine konuyu getirdi. Bir kez daha eylemini tasvip etmediğini vurgulama gereğini duydu. Tam o sırada bir görevli ‘Bu eylem olmasaydı 25 Mayıs’ta af ilan etmeye hazırlanıyorduk’ dedi. Görevli bu bilgiyi verdikten sonra Öcalan’a ‘Neden Barzani veya Talabani’nin yanına gitmedin’ diye sordu. Ben de ‘Oraya gitseydim beni yeniden satarlardı’ dedim. Görevli de ‘Doğrudar Talabani, Barzani’nin her şeylerini satın alabiliriz’ demişti.” (22 Eylül 2004 tarihli görüşme)
* İDAM TARTIŞMASI
10 günlük sorgunun son günü idam tartışıldı. Bu olay kitapta şöyle anlatılıyor: “Genelkurmay temsilcisi Albay Atilla Uğur, Öcalan’ı anladığını ifade eden yumşak bir ses tonuyla ‘İmha edilmezsiniz, imha edilseydiniz getirilmez, Kenya’da imha edilirdiniz’ dedi. Ancak idamın gerçeleşip gerçekleşmeyeceğinin Öcalan’ın tutumuna bağlı olacağını ifade etti. “Sorgu sırasında idam tartışmaları varken bana İdamına sen kendin karar vereceksin deniyordu. Jandarma, Emniyet, MİT ve Genelkurmay’dan oluşan 4’lü grup bana bunu söylüyordu. İstersen öldürücü davranacaksın, istersen aksini yapacaksın. Sen belirleyeceksin.”
* HERKESE MEKTUP YAZIYOR
Kitapta Adbullah Öcalan’ın dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Meclis Başkanı Bülent Arınç ve dönemin Başbakanı Abdullah Gül’e ve Başbakan Erdoğan’a mektuplar yazdığı aktarılıyor. Sezer’e 8 sayfalık, Arınç’a 11 sayfalık, Gül’e 16 sayfalık mektup yazıyor. Erdoğan’a ise 3 mektup yazdığı belirtiliyor.
* MİT’TEN 13 SORU
Abdullah Öcalan, Temmuz 1999 tarihinde militanları sınır dışına çekme kararını açıkladığında, dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Emre Taner kendisine 13 soru yöneltti:
1. Kürtlerle ilgili kültürel haklardan ne kast ediliyor? 2. Kültürel hakları örgüte kabul ettirebilir misiniz? 3. Barış ve kardeşlik nasıl pratikleşir? 4. Demokratik çözüm ve demokratik cumhuriyetten ne kast ediliyor? 5. Bu önerilerin ciddiyetini nasıl kabul edebiliriz? 6. Örgütle olan bağlantınız, uygulama gücünüz? Örgüt dinler mi? 7. Halen örgüte ait bilgi sakladığınıza dair kuşkular var? 8. Dağdakileri indirme planınız var mı? 9. Örgütle somut teması nasıl düşünüyorsunuz? 10. Ekonomik, sosyal gelişme planınız? 11. İrtibat biçimleri, kimlerle hangi biçimde? 12. Uluslararası gözlemcilerden ne kast ediyorsunuz? 13. Kemal Burkay, Hizbulkürt sizden sonra ne yapabilir?
* 27 ŞUBAT BİZE KARŞI
Öcalan 4 Nisan 2007’de avukatlarına ateşkesin ciddiye alınmaması halinde meydana gelecek olası gelişmeleri değerlendirdi. Bölgeye 250 bin asker sevkıyatını savaş ısrarı olarak nitelendiriyor, savaşta ısrarın yaratacağı tehlikelere dikkat çekiyordu. Bu konuşmasından sonra Öcalan 20 günlük hücre cezası aldı. Öcalan, Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 125 sayfalık itiraz başvurusunda bulundu. Savunma devlet katında öfkeye neden olmuştu: “Ben savunma yaptıktan bin iki gün sonra askeri bir heyet geldi, incelemelerde bulundu. Çok öfkeliydiler, benimle konuşmadılar. Ama ben savunmamla ilgili olduğunu anladım. Cezaevi müdürünün tavırlarından da bu belliydi. O da anlamadı, şaşırmıştı. Bir iki gün sonra da 27 Nisan muhtırası yayınlandı. Savunmamın kendilerine ulaştığı sabahın akşamında muhtıra yayınlandı. Muhtıra esas olarak bize karşı yapılmıştır, hedefi de biziz. Bizim savunmadaki düşüncelerimiz muhtıraya sebebiyet vermiştir.”
* ÇİLLER’İ ÖLDÜR TEKLİFİ
Öcalan İmralı’da kendisiyle temasa geçen kişileri 125 sayfalık savunma ile deşifre etmişti: “Daha önce söyleyip söylemediğimi hatırlamıyorum ama 1996’da devletten bir kesim Çiller’i öldürme konusunda bize teklifte bulundular. ‘Biz gereken şartları sağlayacağız, siz halledersiniz’ dediler. Ancak ben kabul etmedim, bu tür komplo girişimlerine başından beri karşıyız.” (27 Haziran 2007)
‘KAPAT AĞIZINI YOKSA BANTLARIM’
Öcalan’ın, Türkiye’ye getirildiği 16 Şubat 1999’dan sonra İmralı’ya götürüldü. Adaya gelişinde yaşadığı bir olayı Öcalan 10 Haziran 1999 tarihinde avukatlarıyla yaptığı görüşmede şöyle aktarıyor: “Öcalan kendisine adaya götürmekte olan askeri görevlililere ‘Faili meçhul mü yapacaksınız’ diye sormuştu. İlk ve son sert tavrı o an gördü: Kapat ağzını yoksa bantlarız.”
* ABD’Lİ DOKTORLAR MUAYENE ETTİ
Kitapta 10 Eylül 2003 tarihli görüşmeden bahsediliyor. Öcalan’ı muayne etmeye 2 ABD’li doktor da gelmişti. Öcalan’ı ilk olarak Türk değil Amerikalı doktorlar muayne etti: “İmralı’ya geldiğim günlerde beni ilk muayne den doktor İngilizce konuşuyordu. Muhtemelen ABD’liydi. yanında biri vardı, İsrailli olabilir. İlk sağlık kontrolünü yaparak adete ‘Biz size sağ salim teslim ettik’ mesajını verdi.”
* ÖZEL EKİP SORGULUYOR
Kitapta Öcalan, İmralı’ya getirildikten sonra özel bir ekip tarafından sorgulandığı aktarılıyor. Bu sorgu ise 10 gün sürüyor. Bu süreçte bodrum katında bir hücreye yerleştiriliyor, 9 metrekare genişliğinde bol ışıkla aydınlatılmış içinde oturağı olmayan bir tuvalet ve bir yatak olan hücrede tutuluyor. Bu süreçte Öcalan’ı Genelkurmay, MİT, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’den üst düzey yöneticiler ve dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu‘nun özel temsilcisi Albay Atilla Uğur sorguluyor.
* TANSU ÇİLLER BOMBALATTI
10 Ekim 2001 tarihli görüşmede Öcalan, ilk sorgusunun yapıldığı 10 günlük süreçte kendisini sorgulayan özel komisyon ile arasında geçen bir olayı anlatıyor. Bu olayın kahramanı ise Tansu Çiller: “Atilla Uğur ‘Bu sorunu ABD ve AB’ye havale etmeden kendi aramızda biz çözelim’ dedi. Bunun üzerine Öcalan 1996 yılı Mayıs ayında Şam’da kendisine karşı patlayıcı yüklü arabayla düzenlenen suikast girişimini hatırlattı. ‘Sorguda, o bizim işimiz değildir’ dediler. ‘Biz isteseydik bir füze ile sizin evi vurabilirdik’ diyorlardı. Bu sırada bir yarbay söz aldı ve Suriye’deki bombalı suikast eyleminin dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in kendi özel çabası olduğunu ima etti. ‘Füze indirebilirdik, niyetimiz bu değildi’ dediler sorguda. ‘Bin kilo bomba, 500 milyon ödenek ayrılmış. Buna da onun (Çiller) marifeti’ dediler. ‘Bir kliğin işidir’ dediler.”
* AF GELECEKTİ
Kitapta 33 erin şehit olduğu Bingöl olayından da bahsediliyor. Bu olay ise şöyle aktarılıyor: “Öcalan 33 askerin yaşamını yitirdiği 1993 Bingöl eylemine konuyu getirdi. Bir kez daha eylemini tasvip etmediğini vurgulama gereğini duydu. Tam o sırada bir görevli ‘Bu eylem olmasaydı 25 Mayıs’ta af ilan etmeye hazırlanıyorduk’ dedi. Görevli bu bilgiyi verdikten sonra Öcalan’a ‘Neden Barzani veya Talabani’nin yanına gitmedin’ diye sordu. Ben de ‘Oraya gitseydim beni yeniden satarlardı’ dedim. Görevli de ‘Doğrudar Talabani, Barzani’nin her şeylerini satın alabiliriz’ demişti.” (22 Eylül 2004 tarihli görüşme)
* İDAM TARTIŞMASI
10 günlük sorgunun son günü idam tartışıldı. Bu olay kitapta şöyle anlatılıyor: “Genelkurmay temsilcisi Albay Atilla Uğur, Öcalan’ı anladığını ifade eden yumşak bir ses tonuyla ‘İmha edilmezsiniz, imha edilseydiniz getirilmez, Kenya’da imha edilirdiniz’ dedi. Ancak idamın gerçeleşip gerçekleşmeyeceğinin Öcalan’ın tutumuna bağlı olacağını ifade etti. “Sorgu sırasında idam tartışmaları varken bana İdamına sen kendin karar vereceksin deniyordu. Jandarma, Emniyet, MİT ve Genelkurmay’dan oluşan 4’lü grup bana bunu söylüyordu. İstersen öldürücü davranacaksın, istersen aksini yapacaksın. Sen belirleyeceksin.”
* HERKESE MEKTUP YAZIYOR
Kitapta Adbullah Öcalan’ın dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Meclis Başkanı Bülent Arınç ve dönemin Başbakanı Abdullah Gül’e ve Başbakan Erdoğan’a mektuplar yazdığı aktarılıyor. Sezer’e 8 sayfalık, Arınç’a 11 sayfalık, Gül’e 16 sayfalık mektup yazıyor. Erdoğan’a ise 3 mektup yazdığı belirtiliyor.
* MİT’TEN 13 SORU
Abdullah Öcalan, Temmuz 1999 tarihinde militanları sınır dışına çekme kararını açıkladığında, dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Emre Taner kendisine 13 soru yöneltti:
1. Kürtlerle ilgili kültürel haklardan ne kast ediliyor? 2. Kültürel hakları örgüte kabul ettirebilir misiniz? 3. Barış ve kardeşlik nasıl pratikleşir? 4. Demokratik çözüm ve demokratik cumhuriyetten ne kast ediliyor? 5. Bu önerilerin ciddiyetini nasıl kabul edebiliriz? 6. Örgütle olan bağlantınız, uygulama gücünüz? Örgüt dinler mi? 7. Halen örgüte ait bilgi sakladığınıza dair kuşkular var? 8. Dağdakileri indirme planınız var mı? 9. Örgütle somut teması nasıl düşünüyorsunuz? 10. Ekonomik, sosyal gelişme planınız? 11. İrtibat biçimleri, kimlerle hangi biçimde? 12. Uluslararası gözlemcilerden ne kast ediyorsunuz? 13. Kemal Burkay, Hizbulkürt sizden sonra ne yapabilir?
* 27 ŞUBAT BİZE KARŞI
Öcalan 4 Nisan 2007’de avukatlarına ateşkesin ciddiye alınmaması halinde meydana gelecek olası gelişmeleri değerlendirdi. Bölgeye 250 bin asker sevkıyatını savaş ısrarı olarak nitelendiriyor, savaşta ısrarın yaratacağı tehlikelere dikkat çekiyordu. Bu konuşmasından sonra Öcalan 20 günlük hücre cezası aldı. Öcalan, Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 125 sayfalık itiraz başvurusunda bulundu. Savunma devlet katında öfkeye neden olmuştu: “Ben savunma yaptıktan bin iki gün sonra askeri bir heyet geldi, incelemelerde bulundu. Çok öfkeliydiler, benimle konuşmadılar. Ama ben savunmamla ilgili olduğunu anladım. Cezaevi müdürünün tavırlarından da bu belliydi. O da anlamadı, şaşırmıştı. Bir iki gün sonra da 27 Nisan muhtırası yayınlandı. Savunmamın kendilerine ulaştığı sabahın akşamında muhtıra yayınlandı. Muhtıra esas olarak bize karşı yapılmıştır, hedefi de biziz. Bizim savunmadaki düşüncelerimiz muhtıraya sebebiyet vermiştir.”
* ÇİLLER’İ ÖLDÜR TEKLİFİ
Öcalan İmralı’da kendisiyle temasa geçen kişileri 125 sayfalık savunma ile deşifre etmişti: “Daha önce söyleyip söylemediğimi hatırlamıyorum ama 1996’da devletten bir kesim Çiller’i öldürme konusunda bize teklifte bulundular. ‘Biz gereken şartları sağlayacağız, siz halledersiniz’ dediler. Ancak ben kabul etmedim, bu tür komplo girişimlerine başından beri karşıyız.” (27 Haziran 2007)
‘KAPAT AĞIZINI YOKSA BANTLARIM’
Öcalan’ın, Türkiye’ye getirildiği 16 Şubat 1999’dan sonra İmralı’ya götürüldü. Adaya gelişinde yaşadığı bir olayı Öcalan 10 Haziran 1999 tarihinde avukatlarıyla yaptığı görüşmede şöyle aktarıyor: “Öcalan kendisine adaya götürmekte olan askeri görevlililere ‘Faili meçhul mü yapacaksınız’ diye sormuştu. İlk ve son sert tavrı o an gördü: Kapat ağzını yoksa bantlarız.”