Karekod'da vurgun korkusu

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanı Emin Zararsız, orijinal karekodu olmayan ilaçlar için geçici karekod etiketleme sitemi getirildiğini, ancak yaşanılan suistimaller nedeniyle, fiziki olarak kanıt belgesi olsun diye, reçete arkalarına hem etiket bölümünün hem de orijinal barkot bölümünün kesilerek yapıştırılması uygulamasını getirdiklerini söyled

Zararsız, SGK Kavaklıdere Lokali'nde düzenlediği basın toplantısında kurumunun 2010 yılındaki çalışmalarıyla ilgili değerlendirmede bulundu.

Değerlendirmelerinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Zararsız, ''Karekod uygulamasına ilişkin suistimaller nedir? Bu konuda atacağınız adımlar ne olacak?'' şeklindeki soru üzerine, karekoda ilişkin çalışmalar kapsamında bütün kayıtları incelediklerini belirtti. Zararsız, ''Biz o kutuları karekodlu hale getirebilmek için etiket basma yetkisi verdik ve maalesef bunu çok üzülerek ifade ediyorum, Haziran ayında piyasada bulunan kutu adedidin kat kat üzerinde geçici karekod numarası ilaç kayıt sistemine kaydedildi'' dedi.

Zararsız, şöyle devam etti:

''Geçen yıl, Kasım ayına yaklaşırken 230 milyon geçici karekod bilgisi bulunmakta ama piyasadaki ilaç sayısı, Kasım ve Aralık ayı artık biliyorsunuz yılın sonu geçiş dönemi bitmek üzere, normalde tahminlere göre birkaç milyondan daha fazla piyasada kutu kalmaması gerekiyor. Bu 230 milyon ilaç sayısının çok fazla olduğu ifade edilerek sektöre 'bu rakamı rasyonelleştirin' çağrısında bulunuldu. Sektör bu rakamı rasyonelleştirmeye tabi tuttu, ancak bizim beklediğimiz düzeyde bir rasyonelleşme gerçekleşmedi. Yaklaşık 40 milyon 430 bin kadar numara tekrar pasif hale getirildi. 1 Ocaktan itibaren, Sağlık Bakanlığı bütün eczanelerden raflarında ne kadar orijinal karekodu bulunmayan kutu olduğu bilgisini istedi. Maalesef İstanbul Eczacı Odası kendisine bağlı eczanelere bu bilgileri vermeme talimatı verdi. Bu nedenle ülke çapında bilgiler toplanamadı. Yaklaşık 15 bin eczanede 3 milyon 420 bin civarında orijinal karekodu olmayan ürün bulunduğu tespit edildi. 8 bin civarında bilgisini vermeyen eczaneleri de buraya eklediğimizde bu rakamı rahatlıkla ikiye çarpabiliriz. Dolayısıyla, bütün eczanelerin raflarında 8-9 milyon civarında orijinal olarak karekodlu üretilmemiş ilaç bulunmakta. Maalesef sisteme baktığımızda, satılanları düştüğümüzde 166 milyon 314 bin adet geçici karekod numarası bulunmakta. Bu rakamlar 2 gün önceki rakamlar. Depolarda ise 5-7 milyon civarında karekodsuz kutu bulunuyor.''

Zararsız, yaklaşık 20 milyon civarında eczane rafları ve depolarında karekodsuz ilaç bulunduğunu, ancak ilaç takip sisteminde 166 milyon 314 bin 847 numaranın kayıtlı olduğunu, belirterek, ''Bu aradaki farkın takdirini kamuoyuna bırakıyorum. 1 Ocaktan itibaren geçici karekodlu ilaçları almak istemediğimizin nedenini de yine sizlerin takdirine bırakıyorum'' dedi.

''GEÇİCİ KAREKOD UYGULAMASINDA SUİSTİMAL VAR''-

Danıştay'ın, SGK'nın karekodlu ilaçlara ilişkin yayınladığı genelgenin yürütmesini durdurma kararını eleştiren Zararsız, kararın resmi olarak kendilerine ulaşmadığını söyledi. Kendilerine 30 güne kadar cevap verme süresi tanındığını belirten Zararsız, bu sürede görüşlerini bildireceklerini, bunun ardından, yürütmeyi durdurma kararının kaldırılıp kaldırılmayacağını bilemediklerini söyledi.

Gazetecilerin, geçici karekod numaralarının ilaç sayısından fazla olmasının ne tür sorunlara yol açacağına ilişkin soruları üzerine Zararsız, konuya ilişkin Malatya'da emniyetin yaptığı bir operasyonda, sahte ilaç üreten bir şebeke ve 3 bin 200 küsür kutu sahte ilacın ortaya çıkarıldığı örneğini verdi.
Zararsız, orijinal karekodu olmayan ilaçlar için geçici karekod etiketleme sitemi getirildiğini, ancak bu konuda suiistimaller yaşandığını ifade ederek, ''Maalesef hayali olarak üretilmiş reçeteler ve bu reçetelere dayalı olarak ilaç takip sistemine kaydedilmiş hayali ilaç satışlarına dair tespitler dolayısıyla, bunun önüne geçebilmek için fiziki olarak kanıt belgesi olsun diye reçete arkalarına hem etiket bölümünün, hem orijinal barkot bölümünün kesilerek yapıştırılması uygulamasını getirdik. Bu nedenle basında eleştiri aldık. Fakat bunlar durup dururken yapılan şeyler değil, bir takım tespitlere dayalı tedbir mekanizmaları. Bizim açımızdan sorun, Danıştay'ın kararı ortaya çıkmasaydı 1 Ocak itibariyle çözülmüştü'' diye konuştu.

Eczane depolarındaki 10 milyon ilacın, sınırlı sayıdaki eczanede toplandığını belirten Zararsız, bu ilaçların tamamının ya orijinal kakekodlu alternatifinin olduğunu ya da aynı ilacın orjinal karekodlu eşdeğerinin bulunduğunu söyledi.

Türk Eczacılar Birliği'nin 'vatandaşı ilaca erişmekten alı koyuyorlar, vatandaşın sağlığıyla oynuyorlar' şeklindeki iddialarının gerçekle bağdaşmadığını vurgulayan Zararsız, ''Vatandaşımızın G2D'li etiketli diye herhangi bir ilaca erişememesi diye bir şey söz konusu değil. Tek bir vatandaşımız dahi en ucuz ilacından en pahalı ilacına kadar G2D'li olduğundan dolayı 'ben bunu elde edemedim' diye iddiada bulunamaz. Koparılan gürültü bir bardak suda fırtına çıkarmaktır ve çok az sayıdaki bir kesimin elindeki ilacın satış garantisini elde etme amaçlıdır'' dedi.

Zararsız, ''Sağlık Bakanlığı da bu anlamda tedbirler geliştirdi. Gerek yeşil kartlılar bakımından, gerekse hastanelere yapılan toplu alımlar bakımından G2D'li ürünler alacaklarını ifade ettiler. Dolayısıyla bu anlamda yapılan tartışmalar gerçeği yansıtmayan ve gerçek olmayan bilgiler üzerinden kamuoyunu yanıltarak, haksız birtakım kazançlar elde etmeye yönelik gürültülerdir'' diye konuştu. Zararsız, her bir kutunun maliyetinin ortalama 10 TL olduğunu belirtti.

Bir gazetecinin, ''Kutu başı maliyetinin 10 TL olduğunu söylediniz. Dolayısıyla geçici karekodlu ilaç alımını durdurarak 1,5 milyar TL'lik potansiyel bir yolsuzluğu önlemiş oluyorsunuz doğru mu?'' sorusuna Zararsız, ''Söylediğiniz doğru'' karşılığını verdi.

''GEREKLİ BİLGİLENDİRME YAPILDI''-

Emin Zararsız, düzenlenen toplantılarla konunun taraflarının bilgilendirildiğini, Türk Eczacılar Birliği'nin 'bir sabah kalktık ve bu kararlarla karşılaştık' şeklindeki iddialarının gerçekle bağdaşmadığını ifade ederek, ''Değerlendirmeler gerçek veriye dayanarak yapılsa sıkıntı yok, ancak gerçekleri saptayarak bir takım değerlendirmeler yapmanın takdirini sizlere bırakıyorum'' dedi.

Bir gazetecinin ''İlacı ikinci defa almak için yeniden hekime gidilmesi gerekiyor. Bu, vatandaşın ilacı ulaşmasında sorun yaratıyor'' sözleri üzerine, Zararsız, ilaçların ne kadar süreyle kullanılabileceğine dair kuralları bilim tarafından belirlendiğini söyledi.

''İlaçtan hizmet bedeli alınması çalışması başlatıldı mı? Maliye Bakanlığı kısa bir süre önce sigaradan sağlık vergisi alınması konusunda çok net bir şekilde 2011 planlamamızı yaparken ne bir vergi artıracağız, ne bir vergi indireceğiz, ne de yeni bir vergi getireceğiz dedi. Bundan kısa süre sonra sizin 'biz çalışmamızı yaptık hükümete sunduk, buna siyasi irade karar verecek' şeklindeki açıklamanız basına yansıdı. Bu konuda talepkar mısınız?'' sorusuna Zararsız, şu yanıtı verdi:

''Çalışmamızı siyasi iradeye sunduk demedim. Çalışmamız devam ediyor, tamamlandığında siyasi iradeye sunacağız dedim. Dünya Sağlık Örgütü, Türkiye Temsilciliği aracılığıyla, Sağlık Bakanlığı Tütün Üst Kurulu ve diğer bazı üniversitelerden kişilerin zaman zaman katılımıyla çalışmalar sürüyor. Sigara konusu, doğrudan doğruya sağlık üzerinde olumsuz etkileri olan bir etken madde. Bu konuda dünya nasıl bir uygulama yapıyor, bu uygulama çerçevesinde sigaraya bağlı hastalıklar dolayısıyla sigara satışı üzerinden herhangi bir şey ilave olarak alınıyor mu yönündeki çalışmalarımız devam ediyor. Bu çalışmalar tamamlandığında, yine aynı şekilde söylüyorum siyasi iradeye sunacağız. Siyasi irade konuyu değerlendirecek. Şayet kabul ederse ona ilişkin yasal düzenlemeler gerçekleşecek, kabul etmezse biz çalışmamızı yapmış olup siyasi iradenin bilgisine sunmuş oluruz.''

Zararsız, ilaçtan hizmet bedeli alınmasına ilişkin taleplerin yeni olmadığını, eczacıların bunu yıllardır gündeme getirdiklerini belirterek, son yıllarda ilaç fiyatlarında ciddi indirimler olması sonucu bu taleplerin ortaya çıktığını söyledi. Son olarak, geçen yılın Aralık ayında ilaç sektörüyle yapılan görüşmeler sonucunda Ocak ayından itibaren yüzde 9,5 oranında ilaç fiyatlarında indirim yapıldığını anımsatan Zararsız, ''İlaç fiyatları azaldıkça eczacıların kutu başına kazandıkları ücret de azalıyor. Bunun için de farklı bir gelir getirici alan peşinde kulis faaliyetlerini sürdürüyorlar ama bizim şu an itibariyle bir çalışmamız bulunmuyor'' dedi.

FARK ÜCRETLERİ SORUNU-

Emin Zararsız, ''İstanbul ve Marmara'da fark ücretlerine ilişin ciddi sorunlar vardı, buna yönelik inceleme sonuçlandı mı?'' sorusu üzerine de incelemelerin henüz sonuçlanmadığını belirterek, ''Bizim düzenlemelerimizde, fark ücreti alınmaması gereken yerlerde alınmasının tespiti veya öngörülen orandan daha yüksek fark ücreti alınmasının tespiti halinde, hastaneyle olan sözleşmenin feshine kadar müeyyidelerimiz söz konusu. Biz bu konuda çok katıyız. Bütün özel hastane işletmelerine çağrıda bulunuyorum; belirlenmiş oranlar dahilinde ve sınıflandırmada kendisi için hangi oran denk geliyorsa o orandan tek bir kuruş dahi fazla alınmasına müsamahamız söz konusu olamaz'' yanıtını verdi.
Bir gazetecinin ''SGK tarafından, şeker ölçüm çubuğunun ödenmesi uygulaması Danıştay tarafından durduruldu, bu süreç ne olacak?'' sorusunu da Zararsız, ''Sağlık uygulama tebliğinde yer alan bazı ödeme kuralları ve ödeme miktarlarına dair 2010 yılında 2 konuda yürütmeyi durdurma kararı verildi. Bunlardan biri şeker ölçüm çubuğu, diğeri işitme cihazları. Danıştay'ın kararı bütün idareyi ilgilendirdiğinden, tebliğinden itibaren uygulamaya konulacak'' diye yanıtladı.

Zararsız, şöyle devam etti:

''Biz her bir strip için 0,55 kuruş ödeme yapıyor iken, bundan sonra her bir stripin 50 kuruştan 70 kuruşa kadar değişen farklı fiyatları var. O fiyatlar üzerinden ödemeleri yapacağız. Ancak, Sağlık Uygulama Tebliği hazırlanıyorken piyasadaki en yüksek ve en düşük fiyatlar tespit edildi. Ve biz çalışmalarımızı sadece kurum olarak yapmıyoruz. Sağlık Bakanlığı, uzmanlık dernekleri, tıbbi cihaz üreticilerinin dernekleri, birçok sivil toplum kesimiyle bir araya gelerek çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ve bir ortalamayı yakalamaya çalışıyoruz. En düşük fiyatla en yüksek fiyat ve piyasadaki satış rakamlarından hareketle, ortalama bir rakam yakalayıp bunun üzerinden rakam belirliyoruz. Bu, kurumun ödeyeceği rakamdır. Bunun üzerinde bir satış fiyatı söz konusu olduğunda kişi cebinden ödemek zorundadır. Sosyal devlet, hiçbir zaman Sosyalist devlet anlamına gelmez. Sosyal devlet, elbette vatandaşın refahını en üst düzeye çıkarmak için kendi bütçe imkanları çerçevesinde elinden gelen azami tedbiri almak zorundadır. Anayasamız da zaten sosyal harcamalar konusunda sınırı çizmiştir. Kendi ekonomik imkanları çerçevesinde değerlendirmeler yapılabilmesine dair sınırı koymuştur. Dolayısıyla, Türkiye'de yaşayan bütün insanların her türlü sağlık giderinin, her türlü farklı fiyattan karşılanması şeklindeki bir yaklaşım, sosyal devletle izah edilebilecek bir yaklaşım değildir.''

Sağlık uygulama tebliği çalışmalarını sürdüreceklerini, ortama fiyatlar üzerinden fiyat koyma uygulamasına devam edeceklerini belirten Zararsız, ancak yargıdan gelen kararları da uygulamak zorunda olduklarını söyledi.

FARK ÜCRETLERİ SORUNU-

Emin Zararsız, ''İstanbul ve Marmara'da fark ücretlerine ilişin ciddi sorunlar vardı, buna yönelik inceleme sonuçlandı mı?'' sorusu üzerine de incelemelerin henüz sonuçlanmadığını belirterek, ''Bizim düzenlemelerimizde, fark ücreti alınmaması gereken yerlerde alınmasının tespiti veya öngörülen orandan daha yüksek fark ücreti alınmasının tespiti halinde, hastaneyle olan sözleşmenin feshine kadar müeyyidelerimiz söz konusu. Biz bu konuda çok katıyız. Bütün özel hastane işletmelerine çağrıda bulunuyorum; belirlenmiş oranlar dahilinde ve sınıflandırmada kendisi için hangi oran denk geliyorsa o orandan tek bir kuruş dahi fazla alınmasına müsamahamız söz konusu olamaz'' yanıtını verdi.
Bir gazetecinin ''SGK tarafından, şeker ölçüm çubuğunun ödenmesi uygulaması Danıştay tarafından durduruldu, bu süreç ne olacak?'' sorusunu da Zararsız, ''Sağlık uygulama tebliğinde yer alan bazı ödeme kuralları ve ödeme miktarlarına dair 2010 yılında 2 konuda yürütmeyi durdurma kararı verildi. Bunlardan biri şeker ölçüm çubuğu, diğeri işitme cihazları. Danıştay'ın kararı bütün idareyi ilgilendirdiğinden, tebliğinden itibaren uygulamaya konulacak'' diye yanıtladı.

Zararsız, şöyle devam etti:

''Biz her bir strip için 0,55 kuruş ödeme yapıyor iken, bundan sonra her bir stripin 50 kuruştan 70 kuruşa kadar değişen farklı fiyatları var. O fiyatlar üzerinden ödemeleri yapacağız. Ancak, Sağlık Uygulama Tebliği hazırlanıyorken piyasadaki en yüksek ve en düşük fiyatlar tespit edildi. Ve biz çalışmalarımızı sadece kurum olarak yapmıyoruz. Sağlık Bakanlığı, uzmanlık dernekleri, tıbbi cihaz üreticilerinin dernekleri, birçok sivil toplum kesimiyle bir araya gelerek çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ve bir ortalamayı yakalamaya çalışıyoruz. En düşük fiyatla en yüksek fiyat ve piyasadaki satış rakamlarından hareketle, ortalama bir rakam yakalayıp bunun üzerinden rakam belirliyoruz. Bu, kurumun ödeyeceği rakamdır. Bunun üzerinde bir satış fiyatı söz konusu olduğunda kişi cebinden ödemek zorundadır. Sosyal devlet, hiçbir zaman Sosyalist devlet anlamına gelmez. Sosyal devlet, elbette vatandaşın refahını en üst düzeye çıkarmak için kendi bütçe imkanları çerçevesinde elinden gelen azami tedbiri almak zorundadır. Anayasamız da zaten sosyal harcamalar konusunda sınırı çizmiştir. Kendi ekonomik imkanları çerçevesinde değerlendirmeler yapılabilmesine dair sınırı koymuştur. Dolayısıyla, Türkiye'de yaşayan bütün insanların her türlü sağlık giderinin, her türlü farklı fiyattan karşılanması şeklindeki bir yaklaşım, sosyal devletle izah edilebilecek bir yaklaşım değildir.''

Sağlık uygulama tebliği çalışmalarını sürdüreceklerini, ortama fiyatlar üzerinden fiyat koyma uygulamasına devam edeceklerini belirten Zararsız, ancak yargıdan gelen kararları da uygulamak zorunda olduklarını söyledi.