Dorsay'dan 'Türk Korku Filmi' Eleştirisi

Sinema Eleştirmeni Atilla Dorsay, korku filmi yapmanın bir 'gen' meselesi olduğunu ancak Türk insanının geninde korku filmi yapmanın olmadığını ifade ederek, "Türk usulü korku filmlerinden nefret ediyorum" dedi

Sinema Eleştirmeni Atilla Dorsay, korku filmi yapmanın bir 'gen' meselesi olduğunu ancak Türk insanının geninde korku filmi yapmanın olmadığını ifade ederek, "Türk usulü korku filmlerinden nefret ediyorum" dedi.
Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl 17.'si organize edilen; 'Altın Koza Film Festivali' devam ediyor. Festival etkinlikleri kapsamında Adana Anadolu Lisesi'nde düzenlenen söyleşiye katılan Atilla Dorsay, kendisiyle ilgili merak edilenleri anlattı, Türk sinemasıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Kendisinin inançlı bir insan olmadığını dile getiren Dorsay, ancak buna rağmen inanç kavramına ve dine bir kurum olarak büyük bir saygı duyduğunu, bu alanda yapmış olduğu çalışmalarla ilgili olarak
öğrencilere de bilgi verdi. İnanç dışında da insanoğlu açısından oldukça önemli şeyler olduğunu, kültür ve sanatın da bunlardan sadece bir kaçı olduğuna işaret eden Dorsay, sinemanın önemine dikkat çekerek, tarihsel gelişim süreci hakkında da açıklamalarda bulundu.
Dorsay, sinemanın doğuşuyla birlikte diğer sanat dallarını da etkilediği gibi tüm sanat dallarını kendisinde toplamayı başardığının altını çizerek, bu konudaki görüş ve düşüncelerini dile getirdi. Geçmişte dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye'de de sinema yapmanın çok da kolay olmadığını ancak bugün özellikle teknolojide yaşanan gelişmelerle birlikte zorlukların aşıldığını sırtına mobil bir kamera yükleyen herkesin kendi filmini dahi çekebilecek düzeye geldiğini belirtti. Dorsay, "Düşünüyorum da,
benim gençliğimde film yapmak bu kadar kolay olsaydı ben de bir sinemacı olurdum. Ama o zaman da yazın ve sinema eleştirmenliği dünyası büyük bir ismi de kaybetmiş olurdu. Eğer sinemacı olsaydım, sanıyorum kötü bir yönetmen olurdum. Ama olmadı. Bugün iyi bir eleştirmen olup çıktı ve böylelikle de ben dahil herkes kazançlı çıktı diyebilirim" diye konuştu.
Sinema filmi çekmenin bugün çok kolay olmasının yanında sırtına kamerasını alan herkesin film çekmeye başladığına işaret eden Atilla Dorsay, herkesin dahi olamayabileceğini ve kendilerinin de dahi aramadıklarını ancak yetenekli ve gelecek vaat eden isimlerin de çok fazla olmadığını iddia etti. Sinemada işlerin kolaylaşmasına rağmen, kendi işlerinin zorlaştığını ifade eden Dorsay, her ne kadar kaliteli filmler çekilse de kendi deyimiyle; 'abuk sabuk' filmlerin de beyaz perdeye yansıdığını anlattı. Türk
yönetmenlerce çekilen korku filmleriyle ilgili olarak eleştirilerde de bulunan Dorsay, korku filmlerini çok sevdiğini ancak Türk usulü korku filmlerinden de nefret ettiğini açıkladı. Dorsay, "Çünkü korku filmi yapmak Türk insanının geninde yok. Bu konu bir gen meselesi ancak o gen ne yazık ki toplum olarak bizde yok. Bunun yanında bizde kaleme alınan bir korku romanı dahi yok. Bizde korku filmi geleneği olmadığı gibi bunu oluşturmak gerekiyor. Benim tek hatırladığım korku filmi, Yeşilçam'da çekilen;
'Drakula İstanbul'da adlı filmdi. Rahmetli Atıf Kaplan imzasını taşıyordu bu film. Bu filmin başka örneği de ne yazık ki hiç olmadı. Birden bire siz çıkıp da korku filmi geleneği oluşturacaksınız. Mümkün değil demeyelim ama bunu yapmak çok ama çok zor" ifadelerini kullandı.
Kendisinin aynı zamanda mimar olduğunu bu nedenle de gezip gördüğü kentlerde en çok ilgisini çeken konununsa söz konusu kentlerin mimari yapısı olduğunu anlatan Dorsay, fiziksel çevrenin kavranmasıyla birlikte aynı zamanda yaşamın da daha iyi kavranabileceğini savundu. Sinemanın, bugün gelinen noktada bir 'moda sektör' haline geldiğini kaydeden Dorsay, bunun yanında sinemanın edebiyat ve müzik kadar insan hayatının önemli bir parçası haline geldiğini vurguladı.