Ak Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Tophane'deki sanat galerilerine yönelik baskınları, "Biz hiçbir hukuksuzluğa için vermeyeceğimiz gibi hiçbir provokasyona da göz yummayız, eyvallah
etmeyiz. Türkiye'de mahalle baskısı yoktur. Türkiye'de halkı kışkırtmayı adet haline getiren, kirli oyunlardan medet uman odaklar var. Türkiye halkı bin yıldır hoşgörü içinde, kardeşçe yaşamaktadır.
Farklı yaşam tarzları, farklı düşünceler, farklı dünya görüşleri bu topraklarda yeni çıkmamıştır.Daha önce de vardı, bundan sonra da olacaktır. Herkes herkesi sevmek, bağrına basmak zorunda değildir; ama
saygı duymak ve tahammül etmek zorundadır" şeklinde değerlendirdi. Başbakan Erdoğan, partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada gündeme ilişkin değerlendirmelerde
bulundu. Toplantıya Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan'da katıldı.
"DEMOKRATİK RENK KÖRÜ"
Konuşmasının büyük bölümünü halk oylaması sonuçlarına ayıran Erdoğan, Türkiye'nin kutuplaştığını, bir karpuz gibi bölündüğünü iddia edenlerin, sandık sonuçlarını okuyamayanlar, milletin mesajı almamak
için ayak direyenler olduğunu söyledi. Erdoğan, "Biz Türkiye haritasını beyaz ve kahverengi veya mavi ve kırmızı boyamanın, sandık sonuçlarına bu şeklide bakmanın son derece isabetsiz olduğuna
inanıyoruz. Zonguldak yüzde 50.05 ile evet derken, yüzde 49. 95 ile de hayır demiştir. Aynı şekilde Artvin yüzde 50.2 il hayır derken. yüzde 49.8 ile evet demiştir. Akdeniz Bölgesi yüzde 51 hayır, yüzde 49 evet
derken. Marmara Bölgesi yüzde 53 evet, yüzde 47 hayır demiştir. Zonguldak'a, Artvin'e, bunlarla beraber 81 vilayetimize, Akdeniz ya da Marmara bölgelerimize bir renk izafe etmek, onları 'evet'çi veya 'hayır'cı diye ayırmak olsa olsa bir demokratik renk körlüğünün emaresi olur" diye konuştu.
Milletin iradesini, bölünme gibi, ayrışma gibi, kaos gibi görmenin demokrasiden nasibini yeterince almamak olduğunu kaydeden Erdoğan. "Asıl bölücülük halkın demokratik iradesini kategorilere ayırmak, suni ayrışmalar icat etmektir. 'Evet' diyenler ne kadar demokrasi özlemi içindeyse, ben inanıyorum ki 'hayır' diyenler de o kadar demokrasi özlemi içindedir. Yüzde 58 Türkiye aşkıyla evet derken, yüzde 42'de
hiç şüphesiz Türkiye aşkıyla, Türkiye sevdasıyla 'hayır' demiştir. 'Evet' diyenler bu ülkenin birliğini, bütünlüğünü, bağımsızlığını ne kadar önemsiyorsa; 'hayır' diyenler de o kadar önemsemektedir. Bu
dağılımlar Türkiye'nin renklere bölündüğünü değil, tam tersin Türkiye'nin demokratik olgunluğa ulaştığını göstermesi bakımından önemlidir" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, AK Parti olarak yüzde 42'nin neden 'hayır' dediğini anlamak çabasında olduklarını belirterek, "Gerekiyorsa bir özeleştiri yapmaktan asla kaçınmayız. Halk oylaması sürecinde muhalefet partilerinin toplumu kutuplaştırmak ve bu sayede 'hayır' oylarını artırmak için gayret gösterdiğini gördük. Son drec hassas konuların, terörün, şehitlerimizin, demokratik açılım sürecinin, laikliğin, yaşam tarzlarına müdahalenin bir istismar aracına dönüştürüleceğine, bu yolla milletin aldatılmak
istendiğine halk
oylamasında bir kez daha şahit olduk" dedi.
Bunların ötesinde 'hayır' diyen kesimlerin korkularını, kaygılarını anlamak, empati kurmak, bu korku, kaygı ve endişeleri anlamaya çalışmanın her partinin görevi olduğuna vurgu yapan Erdoğan, "Aynı
şekilde evet diyenlerin demokrasi heyecanını, reform beklentisini doğru okumak ve gereğini yapmak de da partilerin görevidir. Hepimize düşen halkımızın kaygısını da, sevincini de, umudunu da, endişesini de
çarpıtmadan doğru bir şekilde anlamaktır. Biz, eğer gerekiyorsa bu noktada kendimizi sorgularız. Ama aynı özeleştiriyi, aynı sorgulamayı muhalefet partilerinin, stk'ların, aydınların özellikle de medyanın
yapması gerektiği artık aşikardır" dedi.
"TEKAMÜL EDEMİYORLAR, PATİNAJ YAPIYORLAR"
"Her seçimde olduğu gibi 12 Eylül halk oylamasının ardından AK Parti'nin yaşam tarzlarına müdahale edeceği korkusu yayılmak isteniyor" diyen Erdoğan, artık bundan bıktıklarını söyledi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmasından itibaren her dönemde bu konuda gazetelerin bu konuda aynı başlıkları attıklarını belirten Erdoğan, "AK Parti sanki 8 yıldır iktidarda değilmiş gibi hep aynı bayat oyun tezgahlanmak isteniyor. İnanın, 8 yıl öncesinin gazetelerini çıkarın. Hangi başlıklar varsa bugün de
tıpatıp aynı başlıklar var. Merhum Menderes'in 50-60 arası medyayı çıkarın; ne yazmışlarsa, bugün de aynı başlıkları göreceksiniz. Zihniyet aynı değişen bir şey yok. Şu anda bazı medya grupları bunu zaten bunları yapıyor. Bakın filanca sene hangi başlığı atmış, şimdi hangi başlığı atmış. Kalıp aynı kalıp. Tekamül etmiyorlar, patinaj yapıyorlar. Her seçimin ardından aynı ezberi tekrar eden bir anlayışın başarılı olma şansı var mı? Milletin sadece korkularını kaşımak, içini karartmak bir siyaset tarzı
olabilir mi? Bu propagandalar, milletin aklıyla, basiretiyle, tercihiyle dalga geçmek değil midir?" dedi.
'MAHALLE BASKISI, GİZLİ AJANDA' İDDİALARI
'Sivil diktatörlük' gibi bir kavram olamayacağını belirten Erdoğan, "Diktatörlük sivilin işi değildir. Sivil ifadesiyle, diktatör ifadesini yan yana koymak kadar büyük bir cehalet olmaz. Bunlar cahillerin ta kendileri. 'Mahalle baskısı, gizli ajanda, gizli gündem, sivil vesayet gibi AK Parti ile asla yan yana gelmeyecek kavramlar bugünlerde bir kez daha ısıtılıyor, bir kez daha gündeme sunuluyor. Lokal bazı olaylar gerçek nedenler gizlenerek, bir korku ve baskı aracı olarak kullanılıyor. Halk oylaması
sürecinde, İnegöl'de,
Dörtyol'daki kışkırtmalar, ki çok açık net bilgi belgeler açıklanacak, yakında duyacaksınız, şimdi halk oylamasının ardından İstanbul'da Tophane'de sergilenmek isteniyor" dedi.
Bunları bir Türkiye manzarası gibi sunanların, bu olaylar üzerinden AK Parti ve AK Parti politikaların sorgulayanların son derece bayat bir oyunun içinde olduklarını milletim gördüğünü belirten Erdoğan,
şunları kaydetti: "Çıkıyor diyor ki; 'İşte, bu evet'in sonucu'...Bunlar bu kadar basit, basiretsiz. Derdi fatura kesmek. Bir defa bu olayları değerlendirirken lütfen samimi, dürüst olalım. Bu lokal olayları manşet yapmak
suretiyle, televizyonlarda şok şok şok diye yayınlamak suretiyle, sanki ülkenin her yeri bu hale gelmiş, bir lokal olayla Türkiye'yi böyleymiş gibi göstermek, bunlar doğru şeyler değil. Bunların yansımaları ne ülke içinde ne dışında Türkiye'ye bir şey kazandırmaz. Dürüstseler, samimiyseler bunları yazmazlar., bu kadar abartmazlar. Burada emniyet zaten gereğini yapıyor. Hepsi Emniyete sevk edilmiştir. İfadeler alınmıştır, yargı devreye girmiştir. Bütün bunlar yapılıyor. Dünyanın her yerinde buna benzer
olaylar olur. Bunları anormal olaylar olarak, aşırı şekilde abartmanın hiçbir anlamı yok.
"TÜRKİYE'DE MAHALLE BASKISI YOKTUR"
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: "Ben oranın çocuğuyum. Tophane'yi sokak sokak bilirim. Kasımpaşa'da doğup büyüdüysem de. Ama Tophane'yi de, o bölgede siyaset yaptığım için çok iyi bilirim. İmi işi bu kadar abartmanın, farklı yerlere çekmenin anlamı yok. Bazıları yazıyor; 'Başbakan artık konuşmalı'. Ne konuşacağım. Yani vereceğiniz mesajlarla konuşmanın bir anlamı yok. Konuşulacak şey bu. İşte bakanım da gitti. İş zaten Emniyet'tedir, yargıya da intikal etmiştir. Bundan sonra söylenecek bir şey
yoktur. Söylenecek, herksi mutedil hareket etmeye davet etmektir. Açık açık söylüyorum, 8 yıl boyunca kimseni hayat tarzına müdahale etmedik. Bundan sonra da 73 milyon vatandaşın her bir ferdinin yaşam tarzı bizim teminatımız atındadır. Sanat galerisi, eğlence yerleri sadece Tophane Boğazkesen'de mi var? İstanbul bu kadar değişik yerlerinde sanat galerileri, eğlence yerleri var. Hangisinde böyle bir olay duydunuz?. Yok. Öyleyse işi bu kadar abartmanın anlamı yok. Ama şunu bilmenizi istiyorum; biz hiçbir
hukuksuzluğa için vermeyeceğimiz gibi hiçbir provokasyona da göz yummayız, eyvallah etmeyiz. Türkiye'de mahalle baskısı yoktur. Türkiye'de halkı kışkırtmayı adet haline getiren, kirli oyunlardan
medet uman odaklar var. Türkiye halkı bin yıldır hoşgörü içinde, kardeşçe yaşamaktadır. Farklı yaşam tarzları, farklı düşünceler, farklı dünya görüşleri bu topraklarda yeni çıkmamıştır.Daha önce de
vardı, bundan sonra da olacaktır. Herkes herkesi sevmek, bağrına basmak zorunda değildir; ama saygı duymak ve tahammül etmek zorundadır.
Farklı yaşam tarzları, farklı düşünceler, farklı dünya görüşleri bu topraklarda yeni çıkmamıştır.Daha önce de vardı, bundan sonra da olacaktır. Herkes herkesi sevmek, bağrına basmak zorunda değildir; ama
saygı duymak ve tahammül etmek zorundadır" şeklinde değerlendirdi. Başbakan Erdoğan, partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada gündeme ilişkin değerlendirmelerde
bulundu. Toplantıya Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan'da katıldı.
"DEMOKRATİK RENK KÖRÜ"
Konuşmasının büyük bölümünü halk oylaması sonuçlarına ayıran Erdoğan, Türkiye'nin kutuplaştığını, bir karpuz gibi bölündüğünü iddia edenlerin, sandık sonuçlarını okuyamayanlar, milletin mesajı almamak
için ayak direyenler olduğunu söyledi. Erdoğan, "Biz Türkiye haritasını beyaz ve kahverengi veya mavi ve kırmızı boyamanın, sandık sonuçlarına bu şeklide bakmanın son derece isabetsiz olduğuna
inanıyoruz. Zonguldak yüzde 50.05 ile evet derken, yüzde 49. 95 ile de hayır demiştir. Aynı şekilde Artvin yüzde 50.2 il hayır derken. yüzde 49.8 ile evet demiştir. Akdeniz Bölgesi yüzde 51 hayır, yüzde 49 evet
derken. Marmara Bölgesi yüzde 53 evet, yüzde 47 hayır demiştir. Zonguldak'a, Artvin'e, bunlarla beraber 81 vilayetimize, Akdeniz ya da Marmara bölgelerimize bir renk izafe etmek, onları 'evet'çi veya 'hayır'cı diye ayırmak olsa olsa bir demokratik renk körlüğünün emaresi olur" diye konuştu.
Milletin iradesini, bölünme gibi, ayrışma gibi, kaos gibi görmenin demokrasiden nasibini yeterince almamak olduğunu kaydeden Erdoğan. "Asıl bölücülük halkın demokratik iradesini kategorilere ayırmak, suni ayrışmalar icat etmektir. 'Evet' diyenler ne kadar demokrasi özlemi içindeyse, ben inanıyorum ki 'hayır' diyenler de o kadar demokrasi özlemi içindedir. Yüzde 58 Türkiye aşkıyla evet derken, yüzde 42'de
hiç şüphesiz Türkiye aşkıyla, Türkiye sevdasıyla 'hayır' demiştir. 'Evet' diyenler bu ülkenin birliğini, bütünlüğünü, bağımsızlığını ne kadar önemsiyorsa; 'hayır' diyenler de o kadar önemsemektedir. Bu
dağılımlar Türkiye'nin renklere bölündüğünü değil, tam tersin Türkiye'nin demokratik olgunluğa ulaştığını göstermesi bakımından önemlidir" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, AK Parti olarak yüzde 42'nin neden 'hayır' dediğini anlamak çabasında olduklarını belirterek, "Gerekiyorsa bir özeleştiri yapmaktan asla kaçınmayız. Halk oylaması sürecinde muhalefet partilerinin toplumu kutuplaştırmak ve bu sayede 'hayır' oylarını artırmak için gayret gösterdiğini gördük. Son drec hassas konuların, terörün, şehitlerimizin, demokratik açılım sürecinin, laikliğin, yaşam tarzlarına müdahalenin bir istismar aracına dönüştürüleceğine, bu yolla milletin aldatılmak
istendiğine halk
oylamasında bir kez daha şahit olduk" dedi.
Bunların ötesinde 'hayır' diyen kesimlerin korkularını, kaygılarını anlamak, empati kurmak, bu korku, kaygı ve endişeleri anlamaya çalışmanın her partinin görevi olduğuna vurgu yapan Erdoğan, "Aynı
şekilde evet diyenlerin demokrasi heyecanını, reform beklentisini doğru okumak ve gereğini yapmak de da partilerin görevidir. Hepimize düşen halkımızın kaygısını da, sevincini de, umudunu da, endişesini de
çarpıtmadan doğru bir şekilde anlamaktır. Biz, eğer gerekiyorsa bu noktada kendimizi sorgularız. Ama aynı özeleştiriyi, aynı sorgulamayı muhalefet partilerinin, stk'ların, aydınların özellikle de medyanın
yapması gerektiği artık aşikardır" dedi.
"TEKAMÜL EDEMİYORLAR, PATİNAJ YAPIYORLAR"
"Her seçimde olduğu gibi 12 Eylül halk oylamasının ardından AK Parti'nin yaşam tarzlarına müdahale edeceği korkusu yayılmak isteniyor" diyen Erdoğan, artık bundan bıktıklarını söyledi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmasından itibaren her dönemde bu konuda gazetelerin bu konuda aynı başlıkları attıklarını belirten Erdoğan, "AK Parti sanki 8 yıldır iktidarda değilmiş gibi hep aynı bayat oyun tezgahlanmak isteniyor. İnanın, 8 yıl öncesinin gazetelerini çıkarın. Hangi başlıklar varsa bugün de
tıpatıp aynı başlıklar var. Merhum Menderes'in 50-60 arası medyayı çıkarın; ne yazmışlarsa, bugün de aynı başlıkları göreceksiniz. Zihniyet aynı değişen bir şey yok. Şu anda bazı medya grupları bunu zaten bunları yapıyor. Bakın filanca sene hangi başlığı atmış, şimdi hangi başlığı atmış. Kalıp aynı kalıp. Tekamül etmiyorlar, patinaj yapıyorlar. Her seçimin ardından aynı ezberi tekrar eden bir anlayışın başarılı olma şansı var mı? Milletin sadece korkularını kaşımak, içini karartmak bir siyaset tarzı
olabilir mi? Bu propagandalar, milletin aklıyla, basiretiyle, tercihiyle dalga geçmek değil midir?" dedi.
'MAHALLE BASKISI, GİZLİ AJANDA' İDDİALARI
'Sivil diktatörlük' gibi bir kavram olamayacağını belirten Erdoğan, "Diktatörlük sivilin işi değildir. Sivil ifadesiyle, diktatör ifadesini yan yana koymak kadar büyük bir cehalet olmaz. Bunlar cahillerin ta kendileri. 'Mahalle baskısı, gizli ajanda, gizli gündem, sivil vesayet gibi AK Parti ile asla yan yana gelmeyecek kavramlar bugünlerde bir kez daha ısıtılıyor, bir kez daha gündeme sunuluyor. Lokal bazı olaylar gerçek nedenler gizlenerek, bir korku ve baskı aracı olarak kullanılıyor. Halk oylaması
sürecinde, İnegöl'de,
Dörtyol'daki kışkırtmalar, ki çok açık net bilgi belgeler açıklanacak, yakında duyacaksınız, şimdi halk oylamasının ardından İstanbul'da Tophane'de sergilenmek isteniyor" dedi.
Bunları bir Türkiye manzarası gibi sunanların, bu olaylar üzerinden AK Parti ve AK Parti politikaların sorgulayanların son derece bayat bir oyunun içinde olduklarını milletim gördüğünü belirten Erdoğan,
şunları kaydetti: "Çıkıyor diyor ki; 'İşte, bu evet'in sonucu'...Bunlar bu kadar basit, basiretsiz. Derdi fatura kesmek. Bir defa bu olayları değerlendirirken lütfen samimi, dürüst olalım. Bu lokal olayları manşet yapmak
suretiyle, televizyonlarda şok şok şok diye yayınlamak suretiyle, sanki ülkenin her yeri bu hale gelmiş, bir lokal olayla Türkiye'yi böyleymiş gibi göstermek, bunlar doğru şeyler değil. Bunların yansımaları ne ülke içinde ne dışında Türkiye'ye bir şey kazandırmaz. Dürüstseler, samimiyseler bunları yazmazlar., bu kadar abartmazlar. Burada emniyet zaten gereğini yapıyor. Hepsi Emniyete sevk edilmiştir. İfadeler alınmıştır, yargı devreye girmiştir. Bütün bunlar yapılıyor. Dünyanın her yerinde buna benzer
olaylar olur. Bunları anormal olaylar olarak, aşırı şekilde abartmanın hiçbir anlamı yok.
"TÜRKİYE'DE MAHALLE BASKISI YOKTUR"
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: "Ben oranın çocuğuyum. Tophane'yi sokak sokak bilirim. Kasımpaşa'da doğup büyüdüysem de. Ama Tophane'yi de, o bölgede siyaset yaptığım için çok iyi bilirim. İmi işi bu kadar abartmanın, farklı yerlere çekmenin anlamı yok. Bazıları yazıyor; 'Başbakan artık konuşmalı'. Ne konuşacağım. Yani vereceğiniz mesajlarla konuşmanın bir anlamı yok. Konuşulacak şey bu. İşte bakanım da gitti. İş zaten Emniyet'tedir, yargıya da intikal etmiştir. Bundan sonra söylenecek bir şey
yoktur. Söylenecek, herksi mutedil hareket etmeye davet etmektir. Açık açık söylüyorum, 8 yıl boyunca kimseni hayat tarzına müdahale etmedik. Bundan sonra da 73 milyon vatandaşın her bir ferdinin yaşam tarzı bizim teminatımız atındadır. Sanat galerisi, eğlence yerleri sadece Tophane Boğazkesen'de mi var? İstanbul bu kadar değişik yerlerinde sanat galerileri, eğlence yerleri var. Hangisinde böyle bir olay duydunuz?. Yok. Öyleyse işi bu kadar abartmanın anlamı yok. Ama şunu bilmenizi istiyorum; biz hiçbir
hukuksuzluğa için vermeyeceğimiz gibi hiçbir provokasyona da göz yummayız, eyvallah etmeyiz. Türkiye'de mahalle baskısı yoktur. Türkiye'de halkı kışkırtmayı adet haline getiren, kirli oyunlardan
medet uman odaklar var. Türkiye halkı bin yıldır hoşgörü içinde, kardeşçe yaşamaktadır. Farklı yaşam tarzları, farklı düşünceler, farklı dünya görüşleri bu topraklarda yeni çıkmamıştır.Daha önce de
vardı, bundan sonra da olacaktır. Herkes herkesi sevmek, bağrına basmak zorunda değildir; ama saygı duymak ve tahammül etmek zorundadır.