MB Başkanı moral verdi: Türkiye krizden çıktı (2)

Merkez Bankası (MB) Başkanı Durmuş Yılmaz, Türkiye'nin güçlü bir büyümenin ardından toparlanma eğilimine girdiğini vurgulayarak, "Senenin ikinci çeyre

Merkez Bankası (MB) Başkanı Durmuş Yılmaz, Türkiye'nin güçlü bir büyümenin ardından toparlanma eğilimine girdiğini vurgulayarak, "Senenin ikinci çeyreği itibariyle ekonomimiz kriz öncesi seviyesinin üzerine çıkmıştır. Rakamlar bize Türkiye'nin krizden çıktığına işaret etmektedir." dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ihracatçıların "Döviz rezervi 100 milyar dolara çıkarılsın." önerisine de Yılmaz, "Dünyanın içinden geçmekte olduğu konjonktürü dikkate alarak, gerek döviz alım ihaleleriyle gerekse diğer yöntemlerle rezervimizi güçlendirmeye devam edeceğiz. Uzun vadede biz rezervlerimizi artırsak bile kurun istenilen seviyeye gelmesinin garantisi yoktur." cevabını verdi.

Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası'nın tertip ettiği 'Para Politikaları' konulu konferansta Türkiye ekonomisini değerlendiren Yılmaz, gayri safi yurt içi hasıla gelişmelerinin, harcamalar yönünden incelendiğinde özel tüketim ve yatırım harcamalarında istikrarlı bir artışın göze çarptığını aktardı. İstihdam artışıyla kredi piyasalarındaki olumlu gelişmelerin özel tüketim talebindeki toparlanmaya destek verdiğini kaydetti.

Özel sektörün yatırım harcamalarındaki artış eğiliminin de devam ettiğinin altını çizen Yılmaz, "Bununla birlikte yatırımların seviyesi hala kriz öncesi döneme kıyasla düşük düzeydedir. Ekonomik krizden çıkması talebin canlanmasıyla olacaktır. Arkasından da yatırım talebinin canlanması ve kriz öncesi döneme dönmesiyle olacaktır. Burada önemli bir gelişme olmasına rağmen yatırım talebi henüz gerilerde takip ediyor. Kiriz döneminde hızla eritilen stokların halen istikrarlı bir birikim sürecine girmemesi firmalar açısından talep belirsizliğinin devam ettiği şeklinde yorumlanabilir." ifadelerini kullandı.

Gayri safi yurt içi hâsılalarının üretim yönünden incelendiğinde sanayi ve hizmet sektörlerinin yılın ilk yarısında hızlı bir büyüme göstererek kriz öncesi seviyelerine geri döndüğünü gösterdiğini vurgulayan Durmuş Yılmaz, şu görüşleri dile getirdi:

"İnşaat sektörünün katma değeri de istikrarlı toparlanma eğilimini sürdürüyor. Yine sanayi üretimi de 2009 yılının ikinci yarısından çeyreğinden itibaren artış eğiliminde olduğunu görüyoruz. Bununla birlikte dış talebe ilişkin belirsizliklerin devam etmesi sanayi üretiminin kapasite kullanım oranının kriz öncesi seviyelere dönmesini geciktirmektedir. Yine imalat sanayinde kapasite kullanımının kriz öncesi seviyelerine dönmesinin zaman alacağını tahmin ediyoruz."

Dış ticaretteki gelişmelere bakıldığında ithalat ve ihracat miktar endekslerindeki kademeli toparlanma eğiliminin son dönemde devam ettiğini gördüklerini anlatan MB Başkanı, bununla birlikte birçok Avrupa ülkesinde bütçe açıklarını azaltmak için kamu harcamalarında ciddi kısıntılara girilmesinin dış talebe ilişkin belirsizlikleri de artırdığını belirtti. Durmuş Yılmaz, MB tarafından her ay düzenli olarak gerçekleştirilen iktisadi yönelim anketinin sonuçlarının da ihracat siparişlerinde belirgin ivmeler olmadığına işaret ettiğini açıkladı.

"Küresel krizde özellikle mali kesimde başlayan kriz, önce mali sistemde bir sorun yaratıyor ardından reel sektöre sıçrıyor. Ardından emek piyasasına sıçrıyor. Bizde de aşağı yukarı bu görüntü içerisinde oldu." diyen Yılmaz şöyle devam etti:

"Gelinen noktada emek piyasasında 2009 yılının ikinci yarısında başlayan iyileşme eğilimi devam ediyor. Haziran ayında alınan verilerde tarım dışı istihdamdaki toparlanma eğiliminin sürdüğünü göstermektedir. Ayrıca iş gücü piyasasında olumlu sinyaller vermektedir. Elde edilen veriler, son dönemde ekonominin istihdam yaratma gücünün arttığına işaret etmektedir. Kredi gelişmelerine baktığımızda ise, 2010 yılının ilk yarısında hızlı bir artış gösteren banka kredileri yılın üçüncü çeyreğinden daha istikrarlı seyretmektedir. Tüketici ve ticari kredi faizleri politika faizlerindeki indirim sürecinin sonunda geldikleri düşük seviyeyi korumaya devam etmektedir. Burada belirleyici olan üç unsur var. Bir tanesi kredi arzı, kredi arzını belirleyen bankacılık sisteminin güçlü olması, ikincisi kredi talebi, kredi talebinin arkasına yatan da hane halkının borçluluk durumu. Biliyorsunuz hane halkının borçluluk oranı milli gelire oranı çok düşük. Yüzde 12 seviyelerinde. Bu bankalarımızın kredi verme gücüyle birleştiğinde hane halkımızın da borç alma kapasitesi var. Bu oran doğu Avrupa ülkelerinde yüzde 30 seviyelerinde. Avrupa Birliği'nde yüzde 57–58 seviyelerinde. Hane halkı çok farklı çok borçlu ve dolayısıyla yeni borç alma kapasiteleri yok. Bir de bankaların bilançoları düzgün olmadığı için bankaların kredi verecek fazlalıkları yok."

Kamu maliyesine bakıldığında övünülecek bir noktada olduklarını vurgulayan Yılmaz, "Uluslar arası Ödeme Bankası'na bir toplantı yapıldı. Burada herkes bize geldiğimiz noktada başarının arkasındaki nedeni soruyorlar. Biz de şunu söylüyoruz. Biz bunun bedelini 2001 yılına ödedik ve bir mali disiplin sağladık. Bu mali disiplin bizi bu noktaya getirdi. Dolayısıyla bu mali disipline gözümüz gibi bakmak ve korumak durumundayız." diye konuştu.

ENFLASYON HEDEFİNE GİDEN YOL MERKEZ BANKASININ ELİNDE

Enflasyon hedeflemesinin Merkez Bankası'nın enflasyonla mücadelede seçtiği bir yöntem olduğuna değinen MB Başkanı Durmuş Yılmaz, "Ulaşılmak istenen hedef, ortaya konan hedef, hükümetle birlikte belirleniyor. Bu da 3 yıllık hedef için belirleniyor. Bu hedefe nasıl gidileceği de tamamen merkez bankasının kontrolünde. Bizim hedeflediğimiz enflasyon market enflasyonu dediğimiz içinde her şey olan sepetin tamamı. Bu kamu otoritesinin sizlerle yaptığı sosyal kontrat. Biz uygulayacağımız politikalarla hedefi başarmaya çalışacağız. Dolayısıyla sizler işadamları da bizim hedefimize bakın. Geçmişteki enflasyon rakamlarına bakmayın." dedi.

Finansal istikrar açısından da dört konuyu takip ettiklerini dile getiren Durmuş Yılmaz, bunlardan ilkinin gerek bankaların, gerek reel sektörün borçluluk oranlarının ılımlı seviyelerde tutularak öz kaynak kullanımının teşvik edilmesi olduğunu aktardı. Yılmaz, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Çıkış stratejimizin bir parçası olarak kredilerdeki genişleme hızının finansal istikrarın zayıflatıcı bir seviyeye çıkması halinde zorunlu karşılık oranlarının daha aktif bir şekilde korunabileceği konusunu ele alıyoruz. Benzer bir şekilde teknik faiz ayarlaması yönüyle bankaların daha etkin bir likidite yönetimi başlamalarını da borçlanma oranlarının makul seviyelere seyretmesine destek verecek bir politika aracı olarak görüyoruz. Önem verdiğimiz ikinci konu gerek yurt içi gerek yurt dışı borçlanma vadelerinin uzatılması ve mevduat yasasının daha uzun vadeye yayılması. Üçüncü olarak da gerek kamu gerekse özel sektörün döviz pozisyonunun güçlendirilmesidir. Bu çerçevede uluslar arası gelişmelere bağlı olarak likidite koşullarının iyileşmesi ve yurt içine sermaye akışının güçlü seyretmesi durumunda bankamızın rezerv birikimini hızlandırmayı planlıyoruz. Bu amaca en etkin şekilde ulaşmamızı sağlayacak yöntemler üzerinde çalışıyoruz. Son olarak finansal istikrarla ilgili olarak kur riskinin daha iyi yönetilmesinin gerektiğidir."

MB Başkanı, Türkiye'de 20005–2006 döneminde yüksek miktarlarda gerçekleştirilen döviz müdahalelerinin döviz kuruna etkisinin sınırlı kaldığını ifade ederek, bunun en çarpıcı örneğinin 15 Şubat 2006 tarihinde yaklaşık 2 saatlik bir süre zarfında gerçekleştirilen 5,4 milyar ABD Doları tutarındaki döviz müdahalesi olduğunu söyledi. Müdahale sonrası döviz kurunda çok sınırlı bir artış gözlendiğini belirten Yılmaz, ertesi gün de müdahale seviyesinin altına gerilediğini, Türk lirasının da değerlenmeye devam ettiğini anlattı.

Genel duruma bakıldığında, iktisadi faaliyette, yılın ikinci çeyreğinde yaşanan güçlü büyümenin daha ılımlı bir toparlanma eğilimine girildiğini gözlemlediklerinin altını çizen Yılmaz, dış talebe ilişkin belirsizlikler önemini korurken, iç talebin göreli olarak istikrarlı bir görünüm sergilediğini vurguladı. Bu çerçevede kapasite kullanım oranının kriz öncesi seviyelere ulaşmasının zaman alacağını tahmin ettiklerini dile getiren Yılmaz, "İstihdam koşullarındaki iyileşme devam etmekle beraber işsizlik oranları hala yüksek oranlarda bulunmaktadır. Enflasyonu kısa vadede geçici bir artış gösterdikten sonra yılın son çeyreğinden itibaren tekrar düşüş eğilimine gireceği gözlemlenmekte. Bu gelişmeler doğrultusunda Merkez Bankası politika faiz oranlarının bir süre daha mevcut düzeyde tutulacağı ve uzun süre düşük düzeylerde seyreği bir politika duruşunu esas almaktadır. Merkez Bankası 16 eylül tarihinde para politikası çıkış stratejisi kapsamında teknik faiz ayarlaması sürecinin ikinci adımını atarak borçlanma ve borç verme faiz oranlarını 25 baz puana indirmiştir. Bu karar para piyasalarının daha tekin çalışmasını amaçlamaktadır. Para politikası duruşunda bir gevşeme anlamına gelmemektedir. Politika faizi yüzde 7 oranında sabit tutulmuştur. Biz şuanda dünyanın içinde geçmekte olduğu konjektürü de dikkate alarak büyük ihtimalle sermaye akımlarında daha da güçlenecek bir durumun ortaya çıkacağını dikkate alarak gerek döviz alım ihaleleriyle gerekse diğer yöntemlerle rezervimizi güçlendirmeye devam edeceğiz. Dolayısıyla rezervimiz artabilir. Umarım piyasa beni yalanlar uzun vadede biz rezervlerimizi artırsak bile kurun istenilen seviyeye gelmesinin garantisi yoktur." yorumunu yaptı.

Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Balduk da toplantıda Kahramanmaraş ekonomisine dair birtakım bilgiler verdi. Kahramanmaraş'ın son dönemde ihracatta yaptığı ataktan bahseden Balduk, hedefe emin adımlarla ilerlediklerini ifade ettii.

Toplantıya, TBMM Meclis Başkanvekili Nevzat Pakdil, Kahramanmaraş Valisi Mehmet Niyazi Tanılır, Belediye Başkanı Mustafa Poyraz, Merkez Bankası yöneticileri ve işadamları katıldı.

Bitti...