Mamak'ta işkence gören Ayan:Darbecilerden hesap sormak için 'evet' diyeceğim

12 Eylül darbesinde Mamak Askeri Cezaevi'nde işkence gören gazeteci-yazar Abdullah Ayan, "12 Eylül'ün 30. yılında hesap sormayı sağlayacak o tarihi ka

12 Eylül darbesinde Mamak Askeri Cezaevi'nde işkence gören gazeteci-yazar Abdullah Ayan, "12 Eylül'ün 30. yılında hesap sormayı sağlayacak o tarihi karar gününde, bayramlıkları çıkarmadan sandığa koşup 'evet' oyu kullanacağım." dedi.

12 Mart muhtırasının rayından çıkardığı demokratik rejimin bir daha iflah olmadığını savunan Ayan, 12 Mart'ın aslında 12 Eylül darbesine giden yolun taşlarını döşediğini belirtti.

12 Eylül darbesinin en acımasızı olarak ülkenin üzerine çöktüğünü dile getiren Ayan, "Gerçekten o darbe sonunda Diyarbakır ve Mamak cezaevlerinde yapılan muameleleri ancak işgal orduları düşmanlarına reva görebilirdi. Askeri cezaevi yetkilileri, dayak ve işkence için gerekçe aramayacak kadar rahattı. Doğru dürüst Türkçe bilmez insanları bile kar üstünde koştururken birden durdurup 'İstiklal Marşı'nın 10. kıtasını söyle' diye sorguya çeker, o koşullarda Mehmet Akif' in bile anımsamakta zorlanacağı kazanılması olanaksız sınav sonunda soğuktan donmuş coplarla öldüresiye döverlerdi." dedi.

Bir gün dayanamayıp, dayak yeme pahasına insan yüzlü bir askere, "Bu insanlara nasıl bu kadar acımasız davranabiliyorsun, kimyan bozulmuyor mu?" diye sorduğunu anlatan Ayan, o askerin soruyu, "Neden rahatsız olayım, bizi bu göreve getirmeden önce bir ay eğitimden geçirdiler. Kulağımıza küpe olsun diye bir konuyu beynimize işlediler. Bu bir savaştır ve cezaevinde karşılaşacağınız insanlar o savaşın mağlupları. Savaşta düşmana nasıl davranılırsa öyle davranacaksınız." şeklinde cevapladığını ifade etti.

"MAMAK'TA GÖRÜŞ GÜNLERİ İŞKENCE HALİNE GETİRİLMİŞTİ"

Mamak'ta görüş günlerinin bir işkence haline getirildiğini dile getiren Ayan, "Görüşe götürülmeniz, görüş anı ve yeniden koğuşa dönüş işkenceden de beter. Mamak'ta hamama gitmek bile işkenceydi. Ve insanın yıkanma gibi en doğal gereksinime gitmemek için hasta numarasına yatması, bin bir bahane ile kıvırtması inanılır gibi değildi ama gerçekti. Çünkü sıcak suyu açtığınızda kaynar su geliyordu ve ılıtmanız için gereken soğuk suyu kapatıyordu askerler. Zaten kronometreye bağlanmış sürede bitmesi gereken o banyodan sabunlu halinizle ve koğuşa kadar sırtınızda patlayan coplarla dönmek zorundaydınız." şeklinde konuştu.

Diyarbakır'da Esat Oktay Yıldıran ve Mamak'ta Raci Tetik isimli komutanların özel kuvvetlerde yetiştirilip önce Kıbrıs'a gönderildikten sonra, 80 darbesiyle de, Türkiye' deki iki cezaevi komutanlığına getirilen, işkence konusunda uzman iki rütbeli asker olduğunu kaydeden Ayan, "Esat Oktay Yıldıran Diyarbakır'ın ardından İstanbul'da uğradığı saldırı sonunda öldü. Hesabı 'Mahkeme-i Kübra'ya bırakıp gitti. Raci Tetik izini kaybettirdiğini sanarak, ölüm korkusu vicdan azabıyla yaşıyor. Son yıllarda gün yüzü görmediği belli ama darbecilerin yazdığı anayasadaki dokunulmazlık zırhı yüzünden, işkencelere, işkencelerde kaybolup giden yaşamlara rağmen bugüne kadar yargı önüne çıkarılamadı." ifadelerini kullandı.

12 Eylül referandumu bir yargılamanın mümkün olduğuna dikkat çeken Ayan, "Raci Tetik ve benzerleri ortaya çıkarlar mı? Bulunurlarsa savcılar onları sanık sandalyesine oturtur mu bilemem. Ama her görüş günü evlatlarını tel örgülerin ardından bir iki dakika görmek umuduyla binlerce kilometre uzaktan Mamak'a gelip, karların üzerinde coplanan analar, babalar geliyor gözümün önüne. Çoğu bugün öbür dünyaya göçüp gitmiş ana, babaların çektiği acılar dinsin diye, 12 Eylül'ün 30. yılında hesap sormayı sağlayacak o tarihi karar günü bayramlıkları çıkarmadan sandığa koşup 'evet' demek gerekiyor. Vesayete son vermek için elbette evet. Ama daha da önemlisi 12 Eylül işkencecilerinden sembolik de olsa hesap sorabilme umudu için evet." açıklamasında bulundu.