Osman Can ne öneriyor, Adalet Bakanı ne diyor?

İSMAİL KÜÇÜKKAYA

 

İSMAİL KÜÇÜKKAYA

Gerilimi tırmandırma taraftarı olan fanatiklerin yüzü bugünlerde gülüyor .
Kendisinden ' akıl ve sağduyu ' beklenen , ' özgün ve uzlaşmacı üslup takınması ' gerekenler , kavgayı en fazla kışkırtanlar . . .

Ne hazin .
Anayasa Mahkemesi raportörü Osman Can ' a basın üzerinden yapılan , ' açık bir belaltı saldırı ' ydı . Şimdi , mağdur Osman Can ' ın kendisi , intikam duygusuyla mı bilinmez ' topluma ve bağlı olduğu kuruma karşı benzeri bir cüretle meydan okuyor . '

Bu da kabul edilemez .
Ülkemizi ikiye bölen , siyaset dünyamızın iklimini yeniden sertleştiren kritik bir düzenleme daha , maalesef Anayasa Mahkemesi ' nin önünde . Oysa hiç istemiyorlardı , böylesine sorunların siyaset yoluyla çözümlenmesi gerektiğini vurguluyorlardı . Ne yönde karar verirlerse versinler yine Yüce Mahkeme ' ye eleştiriler , haksız ithamlar yöneltilecek . Olan hukuka olacak . . .
Oysa bizlerin , hepimizin hukuktan başka hangi güvencemiz var ki?
Bugüne kadar farklı ama cesur çıkışlarıyla dikkat toplayan Osman Can , artık raportörü olduğu kuruma karşı inanması güç değerlendirmeler yapıyor .
Her şey bir yana ama önceki günkü açıklamaları hiçbir şekilde mazur görülemez . Can , apaçık biçimde Anayasa Mahkemesi ' nin henüz karar aşamasındaki bir dosyasıyla ilgili olarak ' Karar şöyle şöyle çıkarsa yok hükmündedir ' diyebiliyor . İnsanın o sözleri bir kez okuması yetmiyor , gözlerine inanması için üç-dört kez okuması gerekiyor . Gelişmeler gösterdi ki ; Osman Can geri adım atmadığı gibi hükümete de ' Gerekirse Anayasa Mahkemesi ' ni yok sayın ' çağrısında bulunabiliyor .


TOPLUMSAL SÖZLEŞMEYE NE OLDU?
Benzeri bir şok duygusuna değerli meslektaşım Mustafa Karaalioğlu ' nun Haziran 2008 ' deki ' söz bitti , sözleşme bozuldu ' başlıklı yazısında kapılmıştık . Mustafa , o tarihlerde Anayasa Mahkemesi ' nin türbanla ilgili düzenlemeyi iptal etmesinden sonra görüşlerini bugün Osman Can ' ın yaptığı gibi ifade etmişti . Sonrasında karşılaştığımızda bunun üzerine ne kadar şaşırdığımı kendisine birkaç kez aktarmışımdır .
Türkiye ' de amansız bir mücadele yaşandığı , çetin güçler savaşının sergilendiği ortada . Adalet ve Kalkınma Partisi ' nin iktidara geldiği günden bu yana bu kavga çeşitli boyutlarıyla tekrarlanıyor . Başta Anayasa Mahkemesi ve Danıştay olmak üzere yüksek yargı organları bir şekilde sahneye çıkmaya zorlanıyor .

Muhafazakar kanatta yer alan gazeteciler içinde kapsayıcı zihni , iyi ilişki kuran samimiyeti ve ılımlı kişiliğiyle bilinen Mustafa ' nın o yazısında beni en çok çarpan ve dehşete düşüren , ' Anayasal sistem artık ortak bir yükümlülüğün ve düzenlemenin adı değildir '
cümlesiydi . Yani? Ne öneriyoruz acaba?

KAPATMA DAVASINDAN DERS ALMAK
AK Parti ' ye ilişkin kapatma davası süresince sivil toplumun ve medyanın tutumu ' demokratik olgunluk ' içindeydi . İktidardaki partinin , kapatılması ihtimali ' kabul edilemez ' bulunmuştu . Bu yaygın kanaatti . Karar aşamasına gelindikçe o yorumlar artmıştı . Mahkeme ' nin hemen karşısındaki , yanındaki bilboardlar bile demokrasi yanlısı panolarla doldurulmuştu . Türkiye ' nin dört bir yanında sempozyumlar , gösteriler düzenlenmişti . Sonuçta , ben başka hiçbir kirli senaryoya inanmadan , ' O davada kapatma kararının çıkmamış olması , tamamen Türk kamuoyunun başarısıdır ' diyorum . Buna AK Parti karşıtları dahil .

Demokrasi oyunu işte böyle bir şey . Mücadelenin bir tarzı , uygun platformları ve üslubu olur . Hele devlet adamlarından , hukukçulardan belli usulleri içselleştirmesini beklemek en temel hakkımızdır . Bence Osman Can , işte o beklentiyi boşa çıkardı . Ne derdi varsa onu , raportörü olduğu kurumda anlatabilirdi . Bugün ' Anayasa Mahkemesi ' ni tanımayalım ' , yarın bir başkasını , öbür gün ' hükümeti yok sayalım ' . . .

Nerede kaldı toplumsal yaşamı birlikte sürdürebilmemizin gerekli koşulları?
Bu tartışmalar , inanın en çok AK Parti ' ye zarar verir . Sanıyorum burada siyasilere de iş düşüyor .

Adalet Bakanı Sadullah Ergin , ' Referandum 10 genel seçimden daha önemli ' demiş . Sekiz yıldır iktidardaki bir partiden bahsediyoruz . Onca iş yapmış , eleştirilecek icraatlarının yanında çok güzel başarılar elde etmiş bir parti . Üst üste kaç seçim kazanmış , birinde yüzde 47 ' lere ulaşmış . Hal böyleyken referanduma bu kadar bel bağlanması doğru mu? Anayasadaki bu değişiklikler gerçekten 10 genel seçimden daha önemli olabilir mi? Bu ' aşırı yorum ' değilse , bizim görmediğimiz başka gerçekler mi var? Lütfen sağduyu . . .


Akşam