Baykal emperyalizmin hedefinde

Gerçek gündem haber sitesi yazarlarından Barış Yarkadaş, Deniz Baykal ve CHP Ankara Milletvekili Nesrin Baytok'a ait olduğu iddia edilen şok videoyu bugünkü köşesinde değerlendirdi.

İşte Barış Yarkadaş’ın bugünkü köşe yazısı;
CHP ve Baykal, emperyalizmin hedefidir!


CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a ait olduğu iddia edilen video görüntülerinin perşembe gecesi saat 01.30 civarında önce metacafe.com, ardından da habervaktim.com sitelerinde yayımlanması Türkiye’nin gündemini sarstı. Vakit Gazetesi’nin internet sitesi olan habervaktim.com videoyu yayında belli bir süre tuttuktan sonra çekti. Belli ki; AKP’li kurmaylar bu noktada Vakit’e telkinde bulundu. Çünkü; Vakit’te yayımlanan “şantaj” görüntüleri iktidara mal edilebilirdi. İktidar, bu yüzden Vakit’teki görüntüleri kaldırttı.

1999'DAN BERİ Mİ BEKLETİLİYOR?

Baykal’a yapılan ‘kasetli şantaj komplosu’ birçok noktadan ele alınmak zorunda. 1999 yılında çekildiği iddia edilen görüntülerden yararlanılarak montajlanan video kasetin “neden şimdi yayımlandığı” sorusuna birçok cevap verilebilir. Ancak biz en sonda söyleyeceğimiz en başta söylemeyi tercih ediyoruz:

Bu kasetin bir gece yarısı yayımlanmasının tek sebebi CHP’nin uluslar arası güçlere karşı verdiği mücadelenin yaratığı rahatsızlıktır. Türkiye’yi ‘dikensiz gül bahçesi’ne çevirmek isteyen güçler, cumhuriyetin direnen son kalesine öldürücü darbeyi vurmak ve istedikleri gibi at koşturmak istiyor. CHP’siz bir Türkiye, uluslararası güçlerin özlemidir…

NEDEN YAPTILAR?

Bu girizgahtan sonra, CHP’nin Baykal özelinde neden hedef haline getirildiğini ve olası gelişmeleri irdeleyelim:

Deniz Baykal ve bir milletvekiline ait olduğu iddia edilen görüntülerin yayımlanmasının sebeplerinden biri “korku toplumu projesi”nin ayaklarının oluşturulmasıdır. Video kasedi izleyen sıradan yurttaşların, “Baykal’a bile bu yapılabiliyorsa, bize neler yapılmaz” duygusunu yaşamaları ve sinmeleri istenmektedir. Toplumsal güveni yok etmeye yönelik bu tür kasetler, insanların duygularını yaşamasını, düşüncelerini ifade etmesini engeller. “İzleniyor muyum, kayıt altında mıyım?” kaygısı insanları “susan, sorgulamayan, itiraz etmeyen, doğal olmayan davranışlar içine giren” bir hale sokar.

Meselenin siyasi boyutları ise birçok noktada ele alınabilir:

ULUSLARARASI GÜÇLER CHP'Yİ İSTEMİYOR

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, özellikle 2008 yılının başından beri gösterdiği yüksek performansla hem iktidarı, hem de uluslarası güçleri rahatsız ediyor. Baykal, cumhuriyetin temel değerlerine yönelik saldırı ve yok etme girişimleri karşısında “tutarlı ve taviz vermez” bir noktada duruyor. Adına “açılım” denilen ve özünde Türkiye’yi parçalamaya yönelik tüm senaryoların karşısında ‘’kale gibi’’ duruyor. TSK’nın itibarının yok edildiği, yargının susturulduğu, işadamlarının iktidara köle haline getirildiği bir dönemde CHP’nin uluslarası güçlerin karşısında gösterdiği tavizsiz tutum, tüm oyun planlarını bozuyor. Emperyalist güçler, bu yüzden CHP’nin çizgisini kırabilmek için şantaja başvuruyor. CHP’nin şantaj karşısında teslim olması ve çizgisinden ödün vermesi isteniyor.

DİNDARLARLA KUCAKLAŞMA RAHATSIZ ETTİ

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın ‘’Kutlu Doğum Haftası’’nda yaptığı konuşma ve mütedeyyin kitlelerin kafasındaki “dinsiz CHP imajı”nı yıkması da yine aynı çevreleri kaygılandırmış olabilir. Zira; Baykal’ın Hazreti Muhammed’i anlatan konuşmasına olan ilginin artarak sürmesi’’oyun planı’’nı sekteye uğratan bir gelişme oldu. CHP’nin oylarının son dönemde hızla yükselmesi ve dindar yurttaşların CHP’yi ilgiyle izlemeye başlaması da şantaj sürecinin tetiklenmesini beraberinde getirmiş olabilir.

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİ ULUSLARARASI ÇEVRELER İSTİYOR

Anayasa değişikliği paketi karşısında yargı bağımsızlığının ortadan kaldırılmasına itiraz eden ve toplumun büyük bir kesiminin desteğini alan CHP, Türk mahkemelerini önünde “engel” olarak gören emperyalist çevrelerin tepkisini topluyordu. AB ve ABD ülkelerinin sermaye grupları özellikle Danıştay ve Yargıtay’ın yapısının değiştirilmesini talep ediyordu.

Çünkü; onlara göre, Danıştay ve Yargıtay’ın özellikle “çevreyi korumaya yönelik” kararları ile “yağma-talana izin vermeyen kararları” yatırımlarına ket vuruyordu. Türkiye’nin yarattığı ekonomik değeri kasalarına sokmak isteyen çevreler, yargı reformu adı altında, mahkemelerin “iktidar güdümü”ne sokulmasını istiyordu.

CHP işte bu süreçteki tavrıyla, beklenmedik bir performans gösterdi. Sermaye çevreleri ve iktidarın içindeki bazı kesimler, “Mahkemelerin kararları yatırımları engelliyor’’ serzenişinde bulunmaya başladı.’’ Oyun planı'’nın bozulacağını hisseden çevreler, CHP’nin referandumda AKP’yi sandığa gömeceğini gördükleri için “düğmeye bastı.” CHP’yi ‘’itibarsızlaştırarak’’ ve ‘‘parti iç kargaşa’’ yaratarak 110 imzayı bulması engellenmeye çalışıldı. CHP’nin anayasa paketini mahkemeye götürmesini istemeyen çevreler, tam da paketin oylamalarının yapıldığı son gece saat 19.00 sularında CHP’ye son “uyarı”yı yaptı.

BAYKAL BOYUN EĞMEYİNCE...

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, “şantaj kasedi”ne boyun eğmeyerek, tavrını değiştirmeyeceğini gösterdi. Hesaplaşma bu kez en üst seviyedeydi. Türkiye’nin bir yol ayrımına gittiği süreçte, önlerinde engel görmeye tahammül edemeyenler, direnen “son kale”nin surlarını yerle bir etmek istedi. Çükü; CHP yıkıldığı taktirde, planların hayata geçirilmesinin önünde hiçbir engel kalmayacaktı.

ORTAK AKIL DEVREYE SOKULAMADI

Kasedin yayımlanması sürecinde kuşkusuz CHP kurmayları iyi bir sınav veremedi. Şantaj yapılacağı bilgisi partiye ulaştığında bu kamuoyuyla paylaşılmalı ve “Partimize yönelik bir saldırı gerçekleştirilecek” denilmeliydi. Böylece, şantaj kasedi yayımlanamaz, yayımlansa bile hiçbir etkisi olmazdı. Kurmaylar bu noktada bir ‘oyun planı’ kuramadı.

ENERJİ İÇE DEĞİL DIŞA HARCANMALI

Kurmaylar bunu yapmak yerine, “Kurultay öncesi yayımlanması ilginç” argümanını kullanıyor. Oysa ki; bu kasedi yayımlayanların derdi CHP kurultayı değil. Temel dertleri, CHP’nin anayasa değişikliği paketindeki duruşunu bozmak, tavrını kırmak… CHP zaten anayasa paketine karşı sürdürdüğü tavrını kaybettiği an, kurultayda kimin genel başkan olacağının hiçbir değeri kalmıyor. CHP’yi şantajla yönetip yönlendirebileceğini sanan çevreler, MEVCUT DURUŞU BOZMAYI HEDEFLİYOR.

ŞİMDİ NE OLACAK?

Şantaj kasedini değerlendirirken, dikkatleri “iç”e değil ‘’dış’’a yöneltmesi gereken kurmaylar, geliştirecekleri stratejiyle bu ve buna benzer gelişmeler karşısında ne yapacakları konusunda sağlam bir çerçeve çizmek de zorundalar. “Hiçbir şey olmamış gibi davranmak” da “hergün bu meseleyi yeniden yeniden konuşmak” da çözüm değil… Yapılması gereken, öncelikle bu kasedin “şantaj malzemesi” olmaktan çıkarılır hale getirilmesi…

CHP'NİN İŞİ GİDEREK ZORLAŞIYOR

Zira; CHP’nin önünde çok uzun ve çetin bir yol var. Türkiye’yi yağmalamak isteyen çevreler, direnen tek kale olan CHP’yi etkisizleştirmek için her türlü yola başvuracaktır. Ve bu süreçte, benzer malzemeler “şantaj” malzemesi olarak kullanılmak istenecektir. CHP, bu noktada, şantaj malzemesi haline getirilebilecek tüm bilgileri kamuyla palaşarak”pro-aktif” (ön alıcı) bir tutum almak zorundadır.

TÜRKİYE BİR YOL AYRIMINDA

Türkiye’nin bir ‘’kırılma noktası’nda olduğu bu süreçte, CHP ve CHP’lilere şimdi daha çok görev düşüyor. Partiyi bir arada tutmak ve artık geleceğe bakmak, en temel mesele olarak görünüyor.

CHP doğru bir strateji izlediği taktirde, Türkiye’nin kaderini belirleyebilir. Ancak bunun yapılabilmesi için “ortak akıl”ı devreye sokmak gerekiyor. Susmak, geriye çekilme, hiçbir şey yokmuş gibi davranmak sorunu çözmüyor. Baykal, bu süreci omuzlayacak ve CHP'yi sor durumdan çıkaracaktır. Bu yükü Baykal'la birlikte taşıyabilecek "kurmay aklı''na her zanankinden daha çok ihtiyaç vardır. Kurultay bunun için bir fırsat olabilir. Baykal, dinamik ve üretken bir yönetimle gemiyi fırtınada buz dağlarına çarptırmadan, yolunu şaşırtmadan çıkartabilecek güçtedir.

Gerçek gündem