Milas'ta Dünya Çiftçiler Günü Kutlaması

Muğla'da Milas Ziraat Odası tarafından 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle Atatürk Anıtı önünde bir tören gerçekleştirildi

Muğla'da Milas Ziraat Odası tarafından 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle Atatürk Anıtı önünde bir tören gerçekleştirildi. Buradaki törenin ardından Milas Ziraat Odası'nda tarımsal konularla ilgili basın toplantısı gerçekleştirildi.
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle Milas Ziraat Odası tarafından Atatürk Anıtı önünde bir tören yapıldı. Yapılan tören Atatürk Anıtı'na çelenk bırakılması, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı.
Sonrasında Milas Ziraat Odası Başkanı İsmail Atıcı, günün anlam ve önemine yönelik bir konuşma yaparken Milas Ziraat Odası Tarımsal Danışmanlık Merkezi Sorumlusu Ziraat Mühendisi Serdar Baltacı da çiftçilikle ilgili şiir okudu. Anıt önündeki törenin ardından Milas Ziraat Odası Toplantı Salonu'nda gerçekleştirilen basın toplantısına geçildi. Başkan Atıcı, "14 Mayıs Çiftçiler Günü'nde dünyanın her tarafında çiftçilerin toplum için taşıdıkları önemin ortaya konması ve çeşitli etkinliklerle bunun toplumlara
anlatılması öngörülmüştür. İlçemizde de tarımsal konuları başlıklar halinde kısa kısa değinmek dile getirmek için burada toplandık. İlçemizin tarımsal ekonomisini oluşturan, zeytincilik, pamukçuluk, tütüncülük, yaş sebze ve meyve, arıcılık, hayvancılık ve balıkçılık, tavukçuluk, fıstık çamı sektörleridir. Özellikle son yıllarda saydığımız sektörlerde kuraklıktan, krizden ve girdi fiyatlarındaki küresel artışlardan dolayı çok büyük sıkıntılar yaşanmış ve bu yüzden birçok çiftçi tarımsal faaliyetten
vazgeçmiş, birçoğu da hala borç krizinde debelenmektedir" dedi.

PAMUK 52 BİN DEKARDAN 2 BİN 500 DEKARA DÜŞTÜ
Pamuk yetiştiriciliği konusunda bir değerlendirmede bulunan Atıcı, "Milas ilçemizin önemli geçim kaynağı pamuk, 52 bin dekardan 2 bin 500 dekara düşmüş ve özellikle pamuk ticareti yapan çiftçi belini doğrultamamıştır. Bunun yanında pamukta dışa bağımlılık artmış, ülkemiz yılda 1 milyar dolar pamuk ithaline döviz ödemek zorunda kalmıştır. Ancak İzmir borsasında son günlerde pamuk fiyatlarının yükselişi yeni bir umut olmuş, 2010 yılı itibariyle ekiliş alanlarında göreceli bir artış yaşanmaktadır" şeklinde
konuştu.
Zeytinciliğin başlı başına büyük bir sorun olduğunu kaydeden Atıcı, "Sadece fiyatı ile primi değil, verim ve kalitesinde sorun olmuştur. Çiftçilerimizin son yıllarda bilinçli hareketleri prim desteği ile yeteri kadar desteklenmediği için para kazanamayan zeytin üreticisi bakım, gübreleme ve yeni yatırım için para harcayamıyor. Üstelik küresel ısınma ve küresel kriz de cabası. Milas'ta kırsal alanlarda çok önemli bir geçim kaynağı olan tütüncülük de ne yazık ki bitirilmiştir. Dağarası dediğimiz köylerde
dünyanın en kaliteli şark tütünleri yetişirken bu köylerimizin arazileri ya boş kaldı ya da hububatla geçiştiriliyor. Tütün ve alternatif ürünlerde de hedefimize bir türlü ulaşamıyoruz" dedi.

HAYVANCILIK YILDIZI PARLAYAN SEKTÖR
Hayvancılığın ilçede son yıllarda hükümetin verdiği desteklerle en çok yıldızı parlayan sektör olduğunu kaydeden Atıcı, şöyle devam etti: "Ancak uzun yıllar süt fiyatlarındaki gerileme, kuraklık ve kriz yine bu sektörde de olumsuz etkilerini göstermiştir. Binlerce kültür ırkı inek kesilmiştir. Ancak 2009 yılı hayvancılıkla uğraşan bu çiftçilerimizin yüzünü güldürmüş. Ancak bunu çiftçiye çok gören bazı süt sanayicileri, büyük hayvan işletmeleri et ithalatının önünü açmak için ellerinden geleni yapmışlar.
Süt fiyatlarını düşürme gayretlerinden vazgeçmemişlerdir.
Balıkçılık da ilçemizin en önemli gelir kaynaklarının başında gelmektedir. Son yıllarda gelişen kültür balıkçılığının devletçe desteklenmesi olumludur. Tabii ki tarımsal üretimdeki girdi fiyatları her sektörde olduğu gibi balıkçılık sektörünü de olumsuz etkilemektedir. Arıcılık ilçemizin bir diğer önemli ürün desenidir. Arıcılıktaki destekler doğrudur ancak yeterli olamıyor. Pazarlama, tanıtım ve markalaşma sorunlarını aşamıyoruz. Zaman zaman yapılan ithalatlar üreticinin belini kırmakta bizi dışa bağımlı
hale getirmektedir.
Sonuç olarak tüm tarım sektörlerindeki ana sorun girdilerin yüksek olması, ürün maliyetlerinin düşürülememesi, işletmelerin küçük ve parçalı olması, örgütlenememe ve en önemlisi bunlara bağlı olarak pazarlama sorunları. Ayrıca yıllardır devletin çiftçilerimizi ithal kırbacı ile cezalandırmasıdır. 25 yıl önce dış ülkelere et satan ülkemizin şimdi dışa bağımlı hale gelmesi buna en çarpıcı örneği oluşturuyor. Çünkü et üretiminin artması sütün para etmesine bağlıdır. Eğer bir işletme sahibi süt para etmediği
için ineğini hem de yurt dışından dövizle getirilmiş bir ineğini satıyorsa bir fabrika kapanıyor demektir. Kriz orada başlıyor demektir. Unutulmamalı ki 72 milyon insanı ithalatla besleyemezsiniz. Ayrıca bu tür krizler yıllardır bir bir özelleştirilen müdahale kurumlarının ne derece önemli kurumlar olduğunu ortaya çıkmıştır. Bize göre ilçemizdeki en önemli yerel sorunumuz sudur. Yıllar önce ilçemiz için planlanan 7 barajdan sadece 2 tanesi bitirilmiş (Akgedik-Geyik) diğer barajlar ise gündemde bile yoktur.
Bir damla dahi yağmur suyu insanın hizmetine sunulmadan denize akıtılmamalıdır. Susuzluk ve buna bağlı çoraklaşma hepimizin geleceği için birincil sorundur. Su olmadan tarımı ve tarımsal sorunları konuşmaya bile gerek yoktur. Üstelik elimizdeki su kaynaklarına dahi sahip çıkmayarak hovardaca harcıyoruz. 2007 yılındaki kuraklığı çabuk unutmuşa benziyoruz, ama unutmayalım: Su hayattır. Evlerimizdeki suyun bir gün bile kesilmesine tahammülümüz yok. Su yatırımlarının bir an önce tamamlanması ve barajlarının
bitirilmesi hayati önem taşıyor. Bütün çabalarımıza rağmen Milas ilçesindeki mevcut su kaynaklarını cömertçe Bodrum'a akıtılmasına engel olamadık. Hem de Ekinanbarı doğal kaynak suyu boşa akarken... Son 10 yılda tarımdan kopan insanların sayısı 3,5 milyona yaklaştı. Köylerimizdeki genç nüfus artık tarımla uğraşmak istemiyor. Bunun anlamı daha çok işsiz, daha çok sosyal, psikolojik ve ekonomik sıkıntı demektir.
Sorunlarımızın çözümü için sulama yatırımları hızlandırılmalı ve dolayısıyla salma sulamadan damlamaya, daha az su tüketen üretim modellerine geçmeliyiz. Bunun yanı sıra çiftçi girdi ve teknoloji kullanımı açısından desteklenmeli, büyük ölçekli ve sanayiye dayalı tarım yerine sürdürülebilir küçük ölçekli tarım ve doğa dostu üretim yöntemlerini teşvik etmeliyiz."
(ÖK-EA-Y)