Türkiye Psikiyatri Derneği 14. Bahar Sempozyumu

Türkiye Psikiyatri Derneği Yıllık Toplantısı ve 14'üncü Bahar Sempozyumu Antalya'nın Kundu Turizm Bölgesi'nde bulunan Kervansaray Otel'de gerçekleştirildi

Türkiye Psikiyatri Derneği Yıllık Toplantısı ve 14'üncü Bahar Sempozyumu Antalya'nın Kundu Turizm Bölgesi'nde bulunan Kervansaray Otel'de gerçekleştirildi. Psikiyatrik Epidemiyoloji Çalıştayı ve Sempozyumuu'nun da gerçekleştirildiği kongrede 500 katılımcı yer aldı.
Kongreyle ilgili düzenlenen basın toplantısına Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Başkanı Doç. Dr. Doğan Yeşilbursa, Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Tunç Aklın, Genel Sekreteri Doç. Dr. Burhanettin Kaya, Prof. Dr. Ömer Aydemir, Uzm. Dr. Halis Ulaş, Uzm. Dr. Mehmet Yumru, Yrd. Doç. Dr. Ayşe Devrim Başterzi, Uzm Dr. Agah Aydın katıldı.

KADINLAR ERKEKLERE GÖRE DAHA SIK DEPRESYON YAŞIYOR
Toplantının açılış konuşmasını yapan Türkiye Psikiyatri Derneği Duygudurum Bozuklukları BÇB Koordinatörü Prof. Dr. Ömer Aydemir, depresyon hastalığının 2010 yılı başında yayınlanan bir çalışmaya göre yüzde 8-10 arasında olduğunu söyledi. Yaşam boyu depresyona yakalanma riskinin kadınların erkeklere göre daha fazla olduğunu belirten Aydemir; "Türkiye'de erkeklerde on erkekten bir tanesi, kadınlarda ise her dört kadından bir tanesi yaşamlarında en az bir kez depresyon hastalığına yakalanacaktır" dedi.

DEPRESYONDA ÖLÜM RİSKİ YÜZDE 15
Etkili tedavi edilmeyen depresyonda intihar ve ölüm riskinin yüzde 15 olduğunu belirten Aydemir, "Bunun dışında, hastalar yaşam içindeki aktivitelerini sürdüremezler ve iş, aile ve sosyal yaşamları olumsuz etkilenir. Depresyon şu anda dünyada en fazla yeti kaybı oluşturan hastalıklar sırasında dördüncüdür, 2020 yılında ise ikinci sırada olacaktır" dedi.
"Depresyon mutlaka etkili bir şekilde tedavi edilmesi gerekiyor" diyen Aydemir, "ABD'de yapılan bir çalışmaya göre hastaların yaklaşık yarısı hiçbir tedavi almıyor. Tedavi alanların yüzde 51'in ise yüzde 21'lik bir kesimi etkili bir tedavi alıyor. Yani yüzde 80'i ya hiç tedavi almıyor ya da anlamlı bir tedavi almıyor. Toplum olarak depresyona biraz duyarsızız. Türkiye'de de aynı rakamların çıkacağını tahmin ediyorum" ifadelerini kullandı.

ANTİDEPRESANLAR BAŞARILI SONUÇLAR VERİYOR
Antidepresan ilaç tedavilerinin etki göstermedikleri ve işe yaramadıkları yönünde tartışmaların sürekli olduğunu hatırlatan Aydemir, "Çalışmalar depresyon hastalık düzeyinde bulunduğunda antidepresanlar çok başarılı sonuç verdiğini gösteriyor. Ama depresyon bir hastalık değil de, gündelik moral bozukluğu düzeyinde ise antidepresanlar işe yaramamaktadır. Yani depresyon hastalığında mutlaka bir etkili tedavi yapmak gerekirken, sadece moral bozukluğu veya yaşadığı olaylara bağlı üzüntü veya mutsuzluk
yaşayan bir kişi hastaymış gibi tedavi edilmemelidir. Bunun ayrımını da psikiyatri hekimleri yapabilmektedir" şeklinde konuştu.

RUH VE SİNİR HASTALIKLARI GEÇİCİ GÖRÜLÜP TEDAVİ OLMUYOR
Toplantıda konuşan Uzm. Dr. Mehmet Yumru, 2006 yılında Gaziantep'de 500 kişi üzerinde yapılan bir araştırmanın düşündürücü sonuçlar verdiğini söyledi. Araştırmaya katılanların yüzde 56.6'sı psikologları konuşma yoluyla, psikiyatristler ise ilaçla tedavi eden kimseler olarak değerlendirdiklerini belirten Yumru, "Araştırmaya katılanlar ruh ve sinir hastalıklarını yüzde 89,.2 oranında tedavi edilebilir bulmuştur. Depresyon belirtilerinin olduğu sırada 'Bu durumda ne yaparsınız?' şeklindeki soruya
deneklerin
yüzde 57'si 'Geçici bir durum olduğunu düşünür ve hiçbir şey yapmam' diye yanıtlamıştır. Şizofreni belirtileri verilip 'Bu durumdaki yakınınıza ne yaparsınız?' diye sorulduğunda yüzde 51.8'i 'Psikiyatriste götürürüm' cevabını vermiştir" dedi.

PANİK ATAK HASTALARI İÇ HASTALIKLARI UZMANINA GİDİYOR
Ruh sağlığı ile ilgili sorun yaşayan kişilerin nereye başvuracakları konusunda kararsızlık yaşadığını söyleyen Yumru, "Panik bozukluk belirtileri tanımlanıp, 'Bu durumda ne yaparsınız?' diye sorulduğunda deneklerin yüzde 57'si iç hastalıkları doktoruna gideceğini belirtmişti ve bu cevabı veren deneklere bir sonraki soruda 'İç hastalıkları doktorunuz sizi psikiyatriste yönlendirirse ne yaparsınız?' diye soruldu. Bu soruyu deneklerin yüzde 64.1'i 'Psikiyatriste giderim' şeklinde cevaplarken, deneklerin
yüzde 16'sı ise başka bir iç hastalıkları doktoruna gideceğini belirtmişlerdir. Bu yüzde 16'lık oran gerçekten çok düşündürücüdür" değerlendirmesinde bulundu.
Gazetecilerin 'Kadınlar neden erkeklere göre daha fazla depresyon yaşıyor?' şeklindeki sorusunu yanıtlayan Yrd. Doç. Dr.Ayşe Devrim Başterzi, kadın ile erkek arasında hormonel farklılıkların bulunduğunu söyledi.

İŞSİZLİK DEPRESYONU 11 KAT ARTTIRIYOR
Toplumda kadının rolü ve yeri ile ilgili erkeklere göre farklılıklar bulunduğunu belirten Başterzi, "Kadınlarda hormonel etkinlerinin yanında toplumsal cinsiyet ile ilgili gelen bir çok yük var. Yoksulluk ve şiddetin kurbanı olarak erkeklerden daha fazla etkilendikleri için depresyon daha fazla görülüyor. Ayrıca düşük eğitim seviyesinin erkeklerden az eğitim almalarının depresyon sıklığının arttırdığını düşünülüyor. Doğum sonrası depresyon düşük gelir, düşük eğitim seviyesi, işsizlik, gebelik sırasında
evli değilse depresyonun sıklığı 11 kat artıyor" şeklinde konuştu.

EŞCİNSELLİK BİR HASTALIK DEĞİLDİR
Türkiye Psikiyatri Derneği Dış İlişkiler Sekreteri Uzm. Dr. Halis Ulaş, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf'ın 'Eşcinsellik bir hastalıktır' açıklamasının ardından eşcinseller tarafından protesto edilmesiyle gündeme taşınan konuyla ilgili açıklamada bulunarak, eşcinselliğin hiçbir şekilde hastalık olmadığını söyledi. Eşcinselliğin tercih olduğu konusunda da ciddi tartışmaların bulundummoral bozukluğu düzeyinde ise antidepresanlar işe yaramağunu belirten Ulaş, "Toplumun geneli
Heteroseksüel ya da biseksüel dönemindeyse bir yönelim olarak kabul ediliyor. Yani bir hastalık ya da tedavi edilmeye zorlanması gereken bir durum, insanlık geleceğini tehdit eden bir durum, soyu ortadan kaldırabilecek bir durum gibi 'faşizan' bir şekilde yaklaşım olarak ele alınmamasını düşünüyoruz. İnsanlık içerisinde var olan bir yönelimdir ve kesinlikle hastalık değildir" dedi.
Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Başkanı Doç. Dr. Doğan Yeşilbursa ise Türkiye'de resmi bilirkişi olarak tanımlanan Adli Tıp Kurumu'nun çalışmalarına yönelik problemlerin bulunduğunu söyledi. Problemlerin Adli Tıp Yasası ve örgütlenmesinden kaynaklandığını belirten Yeşilbursa, "Mahkemeler alışkanlıklarından dolayı Adli Tıp Kurumunu tek adres olarak gösteriyor. Bu nedenle adli tıp kurumundan aylar sonraya randevu veriliyor. Bu problemleri aşmak için üniversitelerin çocuk ve ruh sağlığı bölümleri ile
kentlerde bulunan hastanelerin çocuk ve ruh sağlığı bölümleri de bilirkişilik hizmeti vermesi gerekiyor. Bilirkişi kurumlarının arttırılması gerekir" yorumunda bulundu.