Yaprak Dökümü neden hep zirvede
Kanal D'nin izlenme rekorları kıran dizisi Yaprak Dökümü'nün çok izlenmesinin sırrı ne?
Birgün Gazetesi yazarı İlyas Başsoy'un köşe yazısı...
Geçen yıl Recep İvedik’i öven bir yazı yazmıştım. O yazıyla birlikte Doğan Tılıç’ın yakışıklı oğlu Toprak başta olmak üzere, birçok çocuğa Recep İvedik vizesi çıktı. Meğer bir onay bekleniyormuş. Herkes sinemaya koştu. İşi abartıp Recep İvedik’e Potemkin Zırhlısı muamelesi yapanlar bile türedi.
Recep İvedik üzerine düşünmemin nedeni, bu filme getirilen “düşük kaliteli” yorumunu fazlasıyla hak eden pek çok film varken; neden sadece Recep İvedik’in başarılı olduğuydu.
Aynı soru Yaprak Dökümü dizisi için de geçerli. Neden hiçbir dizi Yaprak Dökümü'nü geçemiyor?
“Star”lara yaslanmayan, aksine kendi “star”larını yaratan; entrika, cinayet, seks konularına odaklanmayan bir dizi nasıl oluyor da; 4 yıldır hiçbir rakip tanımıyor?
İkinci sezonun sonunda bazıları “Aa baydı artık, ne zaman bitecek bu Yaprak Dökümü?” demişleri. Oysa ratingler hiç böyle düşünmüyordu. Aynı şey üçüncü sezonun sonunda da oldu. Dördüncü sezonda bile performans hiç düşmüyor.
Yaprak Dökümü’nün sırrı ne? Elbette ekibin performansı birinci neden. Ama bu Yaprak Dökümü’nün sırrını açıklamaya yetmiyor.
Bence Yaprak Dökümü’nün başarısının esas nedeni, hikâye edilen olayların herkesin başına gelebilecek şeyler olması. Efsanevi “Bizimkiler” dizisi bile bu kadar hayatın içinde olamamıştı. Kolay değil hayatın içinde olmak. Bunu beceren zirveye oturuyor. Tıpkı Recep İvedik gibi.
Her hafta 20 milyona yakın insan, Yaprak Dökümü’nde buluşuyor. Ali Rıza Bey üzüldükçe biz de üzülüyoruz, Ferhunde ile birlikte biz de sinirleniyoruz.
Yaprak Dökümü'nün nasıl konumlanması gerektiğini düşünürken aklıma “Anlatılan senin hikâyendir” cümlesi gelmişti. Sonuçta herkesin bir ailesi vardı ve tüm ailelerde bin türlü trajedi yaşanırdı. O halde Yaprak Dökümü bir edebiyat uyarlaması filan değildi, daha başka bir şeydi; bizim hikâyemizdi.
Dizi başlamadan önce bir reklam filmi çektik. Bu filmde Yaprak Dökümü ailesinin günümüzden 20 yıl önceki hali canlandırılıyordu. Halil Ergün ve Güven Hokna yerine, onlara benzeyen genç oyuncular bulduk; Fikret, Şevket, Necla ve Leyla yerine de küçük çocuklar. Hep birlikte bir piknikteler. Fonda Vivaldi çalıyor, pastoral sahneler birbirini kovalıyor. Salıncaktaki küçük kız 10 yıl sonra çok büyük bir acı yaşacak, annesini öpen kızın yüzü bir gün gülmeyecek, bisikletli oğlan hapse girecek... Evet ama şu anda bunların hiçbiri bilinmiyor. “Şimdi” sadece mutluluk var.
Sonra dış ses duyuluyor ve diyor ki “Her aile bir ağaçtır. ”Ekran kararıyor ve kahrolası dış ses hepimize soruyor:
“Sonbahara hazır mısınız?”
Yaprak Dökümü bu reklam filmiyle 4 yıl önce yola çıktı. Daha ilk haftasında yüksek bir rating aldı. Birkaç hafta içinde koskoca Avrupa Yakası’nı devirdi. Ve o günden beri, sadece oynadığı gün değil, istisnasız her hafta, haftanın en çok izlenen yapımı oldu.
Yönetmeni Mesude eminim ki, birkaç sene sonrasının yeni Çağan Irmak’ı olacak. Ve elbette Ece ve Melek... Bu iki inanılmaz kadın her hafta uzun metrajlı bir (hatta üç) film senaryosu kadar metin yazıyorlar. Ben onlara bunca hayranken, onlar dizinin en itici karekteri olan Cevriye’ye soyadımı verip bana nanik yapıyorlar... En azından Fikret gibi bir gelinim var diye mi teselli etsem kendimi?
Başarılı dizilerin ortak özelliği, hiç bitmemeleri. Böyle dizilerde esas kişiler hiç değişmiyor. Gündelik hırgürler içinde, arka plandaki ana hikaye çok yavaş gelişiyor. Yeni sezonda birkaç yan karekter silinse bile, yerine mutlaka yepyeni yüzler ekleniyor. Bir an geliyor ki “yok artık” diyorsunuz. Ama yine de izlemeyi bırakamıyorsunuz.
Türkiye’de Ece ve Melek’ten daha başarılı yazarlar da var.
Bu yazarların dizisinin adı İslam Devrimi... İsim çok iddialı da olsa bu bir sinema filmi değil. O nedenle her şey yavaş yavaş oluyor. Dizi 80’lerin başından beri yayında. Başlangıçta pek rating almıyordu ama zamanla zirveye oturdu.
Halk diziyi çok önemserken, kimileri de hep görmezden geldi. “Çok kalitesiz” dediler ve burun büktüler. Ama bu rating rekorlarını bir türlü açıklayamadılar.
İkinci sezonda Necmettin Erbakan, üçüncü sezonda Abdülatif Şener ve Kemal Unakıtan gibi önemli oyuncular diziden ayrıldı ama yerlerine yenileri de geldi. Büyükbaba Fetullah, Amerika’dan hepimizi dinliyor ve usul usul not alıyor. Başroldeki harbi delikanlı şehadet parmağını gözümüze sokup “bi dakka” diyor.
Sezon finali yaklaştıkça gerilim yükseldi. Kahramanlarımız geçen bölümde korkunç savcıyı hapse attılar. Saf seyirci bu olaya odaklanırken, kurnaz olanlar esas meseleyi anladı.
Yakında göreceğiz ki, esas mesele savcının elindeki delil dosyalarıymış. Acaba o dosyalarda ne varmış? Ne gizliymiş ki, birileri böyle bir baskın yapacak kadar gözlerini karartmış? Bir savcının bir “şüpheli” ile ilgili delillerine el konulmasının rejim karşılığı aşağıdakilerden hangisiymiş?
Usta yazarlar durur mu? Hızlı ‘cut’larla generalleri de aldılar. Hikâyeyi iyice karıştırdılar. Yetmezmiş gibi bu arada Tarkan’ı bile tutuklayıp, izleyicide akıl bırakmadılar.
Eskiden yayın bitince askerler çıkardı. Ama artık tıpkı diziler gibi yayınlar da bitmez oldu. Bakalım bu hafta neler olacak? Dizi bitecek mi yoksa bir sezon daha devam mı edecek? Allah vere de yayın kesilmese.
Hepimiz büyülenmiş gibi izliyoruz da, bu anlatılan kimin hikâyesi acaba kuzum?
Her ülke bir ağaçtır. Sonbahara hazır mısınız?
Geçen yıl Recep İvedik’i öven bir yazı yazmıştım. O yazıyla birlikte Doğan Tılıç’ın yakışıklı oğlu Toprak başta olmak üzere, birçok çocuğa Recep İvedik vizesi çıktı. Meğer bir onay bekleniyormuş. Herkes sinemaya koştu. İşi abartıp Recep İvedik’e Potemkin Zırhlısı muamelesi yapanlar bile türedi.
Recep İvedik üzerine düşünmemin nedeni, bu filme getirilen “düşük kaliteli” yorumunu fazlasıyla hak eden pek çok film varken; neden sadece Recep İvedik’in başarılı olduğuydu.
Aynı soru Yaprak Dökümü dizisi için de geçerli. Neden hiçbir dizi Yaprak Dökümü'nü geçemiyor?
“Star”lara yaslanmayan, aksine kendi “star”larını yaratan; entrika, cinayet, seks konularına odaklanmayan bir dizi nasıl oluyor da; 4 yıldır hiçbir rakip tanımıyor?
İkinci sezonun sonunda bazıları “Aa baydı artık, ne zaman bitecek bu Yaprak Dökümü?” demişleri. Oysa ratingler hiç böyle düşünmüyordu. Aynı şey üçüncü sezonun sonunda da oldu. Dördüncü sezonda bile performans hiç düşmüyor.
Yaprak Dökümü’nün sırrı ne? Elbette ekibin performansı birinci neden. Ama bu Yaprak Dökümü’nün sırrını açıklamaya yetmiyor.
Bence Yaprak Dökümü’nün başarısının esas nedeni, hikâye edilen olayların herkesin başına gelebilecek şeyler olması. Efsanevi “Bizimkiler” dizisi bile bu kadar hayatın içinde olamamıştı. Kolay değil hayatın içinde olmak. Bunu beceren zirveye oturuyor. Tıpkı Recep İvedik gibi.
Her hafta 20 milyona yakın insan, Yaprak Dökümü’nde buluşuyor. Ali Rıza Bey üzüldükçe biz de üzülüyoruz, Ferhunde ile birlikte biz de sinirleniyoruz.
Yaprak Dökümü'nün nasıl konumlanması gerektiğini düşünürken aklıma “Anlatılan senin hikâyendir” cümlesi gelmişti. Sonuçta herkesin bir ailesi vardı ve tüm ailelerde bin türlü trajedi yaşanırdı. O halde Yaprak Dökümü bir edebiyat uyarlaması filan değildi, daha başka bir şeydi; bizim hikâyemizdi.
Dizi başlamadan önce bir reklam filmi çektik. Bu filmde Yaprak Dökümü ailesinin günümüzden 20 yıl önceki hali canlandırılıyordu. Halil Ergün ve Güven Hokna yerine, onlara benzeyen genç oyuncular bulduk; Fikret, Şevket, Necla ve Leyla yerine de küçük çocuklar. Hep birlikte bir piknikteler. Fonda Vivaldi çalıyor, pastoral sahneler birbirini kovalıyor. Salıncaktaki küçük kız 10 yıl sonra çok büyük bir acı yaşacak, annesini öpen kızın yüzü bir gün gülmeyecek, bisikletli oğlan hapse girecek... Evet ama şu anda bunların hiçbiri bilinmiyor. “Şimdi” sadece mutluluk var.
Sonra dış ses duyuluyor ve diyor ki “Her aile bir ağaçtır. ”Ekran kararıyor ve kahrolası dış ses hepimize soruyor:
“Sonbahara hazır mısınız?”
Yaprak Dökümü bu reklam filmiyle 4 yıl önce yola çıktı. Daha ilk haftasında yüksek bir rating aldı. Birkaç hafta içinde koskoca Avrupa Yakası’nı devirdi. Ve o günden beri, sadece oynadığı gün değil, istisnasız her hafta, haftanın en çok izlenen yapımı oldu.
Yönetmeni Mesude eminim ki, birkaç sene sonrasının yeni Çağan Irmak’ı olacak. Ve elbette Ece ve Melek... Bu iki inanılmaz kadın her hafta uzun metrajlı bir (hatta üç) film senaryosu kadar metin yazıyorlar. Ben onlara bunca hayranken, onlar dizinin en itici karekteri olan Cevriye’ye soyadımı verip bana nanik yapıyorlar... En azından Fikret gibi bir gelinim var diye mi teselli etsem kendimi?
Başarılı dizilerin ortak özelliği, hiç bitmemeleri. Böyle dizilerde esas kişiler hiç değişmiyor. Gündelik hırgürler içinde, arka plandaki ana hikaye çok yavaş gelişiyor. Yeni sezonda birkaç yan karekter silinse bile, yerine mutlaka yepyeni yüzler ekleniyor. Bir an geliyor ki “yok artık” diyorsunuz. Ama yine de izlemeyi bırakamıyorsunuz.
Türkiye’de Ece ve Melek’ten daha başarılı yazarlar da var.
Bu yazarların dizisinin adı İslam Devrimi... İsim çok iddialı da olsa bu bir sinema filmi değil. O nedenle her şey yavaş yavaş oluyor. Dizi 80’lerin başından beri yayında. Başlangıçta pek rating almıyordu ama zamanla zirveye oturdu.
Halk diziyi çok önemserken, kimileri de hep görmezden geldi. “Çok kalitesiz” dediler ve burun büktüler. Ama bu rating rekorlarını bir türlü açıklayamadılar.
İkinci sezonda Necmettin Erbakan, üçüncü sezonda Abdülatif Şener ve Kemal Unakıtan gibi önemli oyuncular diziden ayrıldı ama yerlerine yenileri de geldi. Büyükbaba Fetullah, Amerika’dan hepimizi dinliyor ve usul usul not alıyor. Başroldeki harbi delikanlı şehadet parmağını gözümüze sokup “bi dakka” diyor.
Sezon finali yaklaştıkça gerilim yükseldi. Kahramanlarımız geçen bölümde korkunç savcıyı hapse attılar. Saf seyirci bu olaya odaklanırken, kurnaz olanlar esas meseleyi anladı.
Yakında göreceğiz ki, esas mesele savcının elindeki delil dosyalarıymış. Acaba o dosyalarda ne varmış? Ne gizliymiş ki, birileri böyle bir baskın yapacak kadar gözlerini karartmış? Bir savcının bir “şüpheli” ile ilgili delillerine el konulmasının rejim karşılığı aşağıdakilerden hangisiymiş?
Usta yazarlar durur mu? Hızlı ‘cut’larla generalleri de aldılar. Hikâyeyi iyice karıştırdılar. Yetmezmiş gibi bu arada Tarkan’ı bile tutuklayıp, izleyicide akıl bırakmadılar.
Eskiden yayın bitince askerler çıkardı. Ama artık tıpkı diziler gibi yayınlar da bitmez oldu. Bakalım bu hafta neler olacak? Dizi bitecek mi yoksa bir sezon daha devam mı edecek? Allah vere de yayın kesilmese.
Hepimiz büyülenmiş gibi izliyoruz da, bu anlatılan kimin hikâyesi acaba kuzum?
Her ülke bir ağaçtır. Sonbahara hazır mısınız?