Melikşah Üniversitesi tarafından düzenlenen, 'Türkiye'de demokrasinin dünü ve geleceği' adlı konferansa konuşmacı olarak katılan Gazi Üniversitesi, Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Atilla Yayla, "Burada bulunmaktan mutluluk duyuyorum, fakat umarım ilk ve son olmaz. Bu sebeple söyleyeceğim şeyleri beğenmenizi ve sevmenizi diliyorum. Türkiye'de demokraside hareketlenme özellikle 20. yüzyılda ve 1950'lerden itibaren başlamıştır. 19. yüzyılda da demokrasi ile ilgili hareketlenmeler olduğu söylenebilir. 1950 yılında İslam dünyasında başarılamamış bir şekilde tek parti diktatörlüğünde, barışçıl ve sadık yollardan demokrasiye geçilme başarılmıştır. Bu muazzam bir başarıdır ve Türkiye'de bununla gurur duymalıdır. Bu başarının sahibi de Adnan Menderestir. Yeni nesiller pek yakın tarih okumaya meraklı değil. Adnan Menderes'in ölçüsünde Türkiye tek parti yönetiminden çıkmıştır. Celal Bayar ve dönemin CHP'sinin de büyük katkısı olmuştur ama hareketin gerçek lideri Adnan Menderes'tir. Fakat 1950'de bu başarıyı gösteren Türkiye, demokrasiyi tesis etme ve ilerletme yolunda alması gereken mesafeyi almamıştır, alamamıştır" ifadelerinde bulundu. Demokrasinin ülkelere göre sıralandırması yapılırken Türkiye'nin sürekli geçiş ülkesi konumuna sokulduğunu söyleyen Yayla, 60 yıl içinde sürekli geçiş ülkesi yerine konulup, demokrasiye bir türlü geçilemiyorsa, bazı sebeplerin olması gerektiğine dikkat çekti.
Prof. Dr. Atilla Yayla, "Demokrasi denilen şeyin, liberal demokrasi olmadığını herkesin bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Liberal demokrasi ve demokrasi iki farklı şeydir. Eğer aynı anlamı karşılıyor olsaydı. Aynı kavramlar olsaydı iki kavramı bir araya getirme ihtiyacımız olmazdı. Liberal kelimesi özgürlüğü, demokrasi de siyasi eşitliği öne çıkartır. Bireyle devlet arasında ki dengeler bir türlü kurulamamıştır. İnsanlık tarihinde özgürlüğe karşı en büyük engeller, siyasi yapılanmalardır" diyerek sözlerine son verdi.
