Erdoğan: 'Sanatçılar Ülke Meselelerine El Atsın, Elini Taşın Altına Koysun'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'da sanatçılarla bir araya geldi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'da sanatçılarla bir araya geldi. Açılım konusunun da dile getirildiği kahvaltılı toplantıda konuşan Erdoğan, sanatçının, ait olduğu toplumun aynası olduğunu belirterek, "Sanatçı ile ait olduğu toplum arasında görünmez bir gönül bağı vardır. Sanatçılarımız engin yürekleriyle ülkemizin meselelerine el atsın, elini taşın altına koysun" dedi.
İbrahim Tatlıses, Arif Sağ, Cengiz Kurtoğlu, Nihat Doğan, Rojin, Seda Sayan, Zerrin Özer, Ferdi Tayfur, Seda Sayan, Zekai Tunca, İzzet Yıldızhan, Alişan, Hakan Peker, Safiye Soyman, Funda Arar, Nuri Sesigüel, Sertab Erener, Demet Akalın ve Yavuz Bingöl'ün de aralarında bulunduğu ünlü sanatçılar, sabah saatlerinde Dolmabahçe'deki çalışma ofisine geldi. Ünlü sanatçı Kibariye'nin, geldikten kısa süre sonra ofisten ayrılması dikkat çekti. Kibariye, basın mensuplarının soruları üzerine "Bir şey yok" diyerek,
Dolmabahçe'den ayrıldı.
Buluşma öncesi konuşan Arif Sağ, açılımla ilgili sorular üzerine, "İnşallah sorunlar çözülür. Bu açılımın sonucu gelir inşallah" dedi. Rojin ise, "Benim de sürecin rahatlaması için söyleyecek sözlerim var. Bu sürecin rahatlaması, bu olayın bitmesi lazım" diye konuştu.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın da hazır bulunduğu kahvaltı öncesi sanatçılara seslenen Başbakan Erdoğan, "Sanatın ve sanatçının toplumun sorunlarıyla, ülkenin gündemiyle olan ilişkisini irdeleyecek değilim. Arı bal yapar ama balı izah edemez. Siz değerli sanat insanlarının, ülkemizin ve milletimizin her türlü sorununu, sıkıntısını yüreğinizin derinliklerinde hissettiğinize hiç şüphem yok. Gönül pınarınızdan çağlayan nameler, esintiler şarkı, türkü olarak farklı
farklı sanat kollarında en güzel şekilde ortaya çıkıyor. Ürettiğiniz son derece kıymetli eserlerle duygularınızı tarihe kayıt düşecek şekilde ortaya koyuyorsunuz. Söz uçar, yazı kalır derler" dedi.
Sanatçının, ait olduğu toplumun aynası olduğunu belirten Erdoğan, "Sanat eseri hiç şüphesiz sanatçının nefes alıp verdiği toprakların rengiyle, kokusuyla, diliyle ve elbette ki d uygusuyla yoğrulur. Sanatçı bir açıdan da başkalarının diyemediklerini, söyleyemediklerini, izah edemediklerini, tarif edemediklerini duygularıyla anlatabilen kişidir. Sanatçı, insanların kavrayışından çok, gönlüne hitap eder. Sözünü de, ezgisini de gönülden söyler. Sanatçı ile ait olduğu toplum arasında görünmez bir gönül bağı
vardır. Sanatçı, siyasetin ve sokağın günlük dili ile asla yetinmez. Sanatçı, söz sanatının uçsuz bucaksız bahçelerinde gezinirken, kimsenin göremediği çiçekleri görebilir, onları bir buket halinde topluma sunabilir" diye konuştu.
Erdoğan, toplumda sanatçıların bir adım öne çıkması gerektiğini söyledi. Bir sanatçının yüreğinden dökülen tek bir dizenin, yaşanmış olanları ve yaşananları başka söze mahal bırakmayacak şekilde izah etme gücüne sahip olduğunun altını çizen Başbakan Erdoğan, "Bizim sadece neşemiz ve hüznümüz değil, kardeşliğimiz, dostluğumuz, birliğimiz, bütünlüğümüz, geçmişimiz ve kaderimiz tek bir dizede, tek bir türkü ya da şarkı kıtasında tüm çıplaklığıyla ortaya dökülebilir. Bu ülkenin bütün türküleri, bütün
şarkılarının, bu toprakların her şeyini yansıtacak kadar güç ve bilgelik taşıdığına inanıyorum. Buna sanatçı duyarlılığı diyorum. Sanatçılarımız bir adım öne çıksın istiyorum. Sanatçılarımız engin yürekleriyle ülkemizin meselelerine el atsın, elini taşın altına koysun. Sizin türkü ve şarkılarınız, sağır duvarları aşacak güce sahip. Sizin ezgileriniz, kalplere, gönüllere ulaşabilecek yeteneğe sahip, samimi çığlığınız buzulları eritecek, Ferhat gibi dağları delerek Şirin'e ulaşacak bir etkiye sahip"
açıklamasında bulundu.
Erdoğan, Yemen türküsüne dikkat çekerek, "Bu ülkenin Yemen türküsü gibi hiçbir ülkede olmayan eşsiz bir türküsü, muhteşem bir eseri var. Bu türkü, ülkemizin her köşesine aynı şekilde hitap ediyor. Bazı insanlar birbirlerine karşı sağır kesilmiş olabilir. Kitleler birbirlerine karşı olabilir, etnik kökenler, inançlar arasında yapay bariyerler inşa edilmiş olabilir. Bir kısım siyasetçiler duyarlılıklarını yitirmiş olabilir. Ben inanıyorum ki, ne kurşun sesleri, ne de politik nutuklar, sizin ezgilerinizi
bastırmaya ve onlara sınır çizmeye yetmeyecektir" dedi.
Konuşmasını, Orhan Gencebay, Mahsun Kırmızıgül, Mülsüm Gürses'in bazı şarkılarının sözleriyle sürdüren Erdoğan, şunları söyledi:
"Birbirlerini tanımasalar, hiç karşılaşmamış olsalar da Neşet Ertaş'ın Şivan Perver'i, Şivan Perver'in de Neşet Ertaş'ı çok iyi anladıklarına inanıyorum. Her ikisi de yürekleriyle konuşuyorlar. Her ikisi de ezgilerine bu toprağın kokusunu katıyorlar. Yüreğinizi ortaya koyarak bu ülkenin daha aydınlık yarınlara kavuşmasını sağlayacak olan sizlersiniz. Hiçbir bebek, hiçbir çocuk annesini, babasını, kaderini, özellikle de dilini, etnik kökenini kendisi seçmiyor. Hepimiz topraktan bir canız. İnsanları
sınıflara ayırmak, etnik kökeniyle farklılaştırmak bizim kültürümüze, bizim medeniyetimize sığar mı? Şarkıları yasaklamak, türküleri sansürlemek, sanatçıları düşüncelerinden dolayı mahkum etmek, demokrasi ve insan hakları ile örtüşür mü? Farklı bir Türkiye inşa etmek mümkün. Sevginin, hoşgörünün hakim olduğu bir dünyayı hep birlikte imar etmek myümkün. Bizim tek çabamız budur. Biz bu yola çıkarken, siyasi kaygılarla, bir takım hesaplarla, şahsi beklentilerle çıkmadık. Milli birlik ve kardeşliğimizi
daha da pekiştirmek, mevcut sorunları çözüm yoluna koymak için yola çıktık. Türkiye'nin demokratik standartlarını daha da yükseğe çekmek istiyoruz."
Açılım konusuna da değinen Erdoğan, Alevi vatandaşların sorunlarının devlet tarafından ilk kez bu boyutta ele alındığını söyledi. Erdoğan, Roman vatandaşların da ciddi sorunları olduğunu ifade ederek, bu sorunlara da eğildiklerini hatırlattı.
Türkiye'de hiçbir kesimin kendisini yalnız hissetmemesi gerektiğini belirten Erdoğan, "Tek bir vatandaş bile kendisini ötelenmiş hissetmesin. Bütün vatandaşları kucaklayan, her bir bireyin sorununu kendi sorunu gibi gören demokratik anlayışın ülkemize hakim olmasını istiyoruz. 300 milyar dolar, Türkiye'nin kaderini, çehresini ciddi şekilde değiştirmeye yetecek miktar. Biz bu kaynağı, ne yazık ki terör belasından kurtulmak için kullanmak zorunda kaldık. Bugün artık bu sorunu çözdüğümüzde Türkiye'nin
ekonomik anlamda da nasıl bir atılım içine gireceğini bu meblağ anlatıyor. Türkiye, belli bölgeler ihmal edildiği için ağır bedeller ödedi. Tabu gibi görünen nice konu bu dönemde serbestçe tartışıldı. Bölünürüz, parçalanırız, yıkılırız dediler. Bu propagandaların içinin boş olduğu yine bu dönemde anlaşıldı. Türkiye'de umutlar yeniden yeşerdi. Kardeşlik hukukumuz yeniden güç buldu. Ülkemizin her noktasında anneler, yavrularının geleceğine ilişkin kaygı yerine umut duymaya başladı" dedi.
Gösterilere katılan, polise taş ve molotofkokteyli atan çocuklar konusuna da değinen Erdoğan, "Vicdansızca istismar edilen, eylemlerde ön safa sürülen bu çocukları çocuk mahkemelerine sevk etmek için yeni bir meclis ve yasa tasarısını inşallah tartışacağız. Suça itilen çocuklar. Bunlar her şeyi ayırt edebilme kabiliyetine sahip olmayan çocuklar. Demokrasinin önündeki her türlü engeli kaldırmak bizim elimizde. Türkiye bu sayede uluslar arası itibarını daha ileriye taşıyacak. Biz demokrasiden,
demokratikleşmeden asla korkmuyoruz, bedelini ödemeye hazırız. Türkiye, demokratik standartlarını yükselterek gücüne güç katacaktır" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, sözlerinin sonunda telif hakları ve korsanla mücadele konusuna değindi. Erdoğan, "Hem ulusal, hem de uluslar arası bazda sanatçılar üzerindeki korsan baskısını tamamen yok etme konusunda kararlıyız. Son yıllarda 5 binin üzerinde denetim yapıldı. 300 milyonun üzerinde korsan materyal ele geçirildi. Bazı alanlarda sorunlar devam ediyor. Uygulama safhasında yaşanan sıkıntıları açmak için de çalışmalarımız devam ediyor. Sorun, fikir hırsızlığının, korsan gibi basit bir yaklaşımla ele
alınıyor olması. Bu noktada bilinci artırmak önem kazanıyor. Sanatçının alın terine musallat olan bu sorunun en kısa sürede Türkiye'nin gündeminden çıkmasını gönülden arzu ediyorum" ifadelerini kullandı.
İbrahim Tatlıses, Arif Sağ, Cengiz Kurtoğlu, Nihat Doğan, Rojin, Seda Sayan, Zerrin Özer, Ferdi Tayfur, Seda Sayan, Zekai Tunca, İzzet Yıldızhan, Alişan, Hakan Peker, Safiye Soyman, Funda Arar, Nuri Sesigüel, Sertab Erener, Demet Akalın ve Yavuz Bingöl'ün de aralarında bulunduğu ünlü sanatçılar, sabah saatlerinde Dolmabahçe'deki çalışma ofisine geldi. Ünlü sanatçı Kibariye'nin, geldikten kısa süre sonra ofisten ayrılması dikkat çekti. Kibariye, basın mensuplarının soruları üzerine "Bir şey yok" diyerek,
Dolmabahçe'den ayrıldı.
Buluşma öncesi konuşan Arif Sağ, açılımla ilgili sorular üzerine, "İnşallah sorunlar çözülür. Bu açılımın sonucu gelir inşallah" dedi. Rojin ise, "Benim de sürecin rahatlaması için söyleyecek sözlerim var. Bu sürecin rahatlaması, bu olayın bitmesi lazım" diye konuştu.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın da hazır bulunduğu kahvaltı öncesi sanatçılara seslenen Başbakan Erdoğan, "Sanatın ve sanatçının toplumun sorunlarıyla, ülkenin gündemiyle olan ilişkisini irdeleyecek değilim. Arı bal yapar ama balı izah edemez. Siz değerli sanat insanlarının, ülkemizin ve milletimizin her türlü sorununu, sıkıntısını yüreğinizin derinliklerinde hissettiğinize hiç şüphem yok. Gönül pınarınızdan çağlayan nameler, esintiler şarkı, türkü olarak farklı
farklı sanat kollarında en güzel şekilde ortaya çıkıyor. Ürettiğiniz son derece kıymetli eserlerle duygularınızı tarihe kayıt düşecek şekilde ortaya koyuyorsunuz. Söz uçar, yazı kalır derler" dedi.
Sanatçının, ait olduğu toplumun aynası olduğunu belirten Erdoğan, "Sanat eseri hiç şüphesiz sanatçının nefes alıp verdiği toprakların rengiyle, kokusuyla, diliyle ve elbette ki d uygusuyla yoğrulur. Sanatçı bir açıdan da başkalarının diyemediklerini, söyleyemediklerini, izah edemediklerini, tarif edemediklerini duygularıyla anlatabilen kişidir. Sanatçı, insanların kavrayışından çok, gönlüne hitap eder. Sözünü de, ezgisini de gönülden söyler. Sanatçı ile ait olduğu toplum arasında görünmez bir gönül bağı
vardır. Sanatçı, siyasetin ve sokağın günlük dili ile asla yetinmez. Sanatçı, söz sanatının uçsuz bucaksız bahçelerinde gezinirken, kimsenin göremediği çiçekleri görebilir, onları bir buket halinde topluma sunabilir" diye konuştu.
Erdoğan, toplumda sanatçıların bir adım öne çıkması gerektiğini söyledi. Bir sanatçının yüreğinden dökülen tek bir dizenin, yaşanmış olanları ve yaşananları başka söze mahal bırakmayacak şekilde izah etme gücüne sahip olduğunun altını çizen Başbakan Erdoğan, "Bizim sadece neşemiz ve hüznümüz değil, kardeşliğimiz, dostluğumuz, birliğimiz, bütünlüğümüz, geçmişimiz ve kaderimiz tek bir dizede, tek bir türkü ya da şarkı kıtasında tüm çıplaklığıyla ortaya dökülebilir. Bu ülkenin bütün türküleri, bütün
şarkılarının, bu toprakların her şeyini yansıtacak kadar güç ve bilgelik taşıdığına inanıyorum. Buna sanatçı duyarlılığı diyorum. Sanatçılarımız bir adım öne çıksın istiyorum. Sanatçılarımız engin yürekleriyle ülkemizin meselelerine el atsın, elini taşın altına koysun. Sizin türkü ve şarkılarınız, sağır duvarları aşacak güce sahip. Sizin ezgileriniz, kalplere, gönüllere ulaşabilecek yeteneğe sahip, samimi çığlığınız buzulları eritecek, Ferhat gibi dağları delerek Şirin'e ulaşacak bir etkiye sahip"
açıklamasında bulundu.
Erdoğan, Yemen türküsüne dikkat çekerek, "Bu ülkenin Yemen türküsü gibi hiçbir ülkede olmayan eşsiz bir türküsü, muhteşem bir eseri var. Bu türkü, ülkemizin her köşesine aynı şekilde hitap ediyor. Bazı insanlar birbirlerine karşı sağır kesilmiş olabilir. Kitleler birbirlerine karşı olabilir, etnik kökenler, inançlar arasında yapay bariyerler inşa edilmiş olabilir. Bir kısım siyasetçiler duyarlılıklarını yitirmiş olabilir. Ben inanıyorum ki, ne kurşun sesleri, ne de politik nutuklar, sizin ezgilerinizi
bastırmaya ve onlara sınır çizmeye yetmeyecektir" dedi.
Konuşmasını, Orhan Gencebay, Mahsun Kırmızıgül, Mülsüm Gürses'in bazı şarkılarının sözleriyle sürdüren Erdoğan, şunları söyledi:
"Birbirlerini tanımasalar, hiç karşılaşmamış olsalar da Neşet Ertaş'ın Şivan Perver'i, Şivan Perver'in de Neşet Ertaş'ı çok iyi anladıklarına inanıyorum. Her ikisi de yürekleriyle konuşuyorlar. Her ikisi de ezgilerine bu toprağın kokusunu katıyorlar. Yüreğinizi ortaya koyarak bu ülkenin daha aydınlık yarınlara kavuşmasını sağlayacak olan sizlersiniz. Hiçbir bebek, hiçbir çocuk annesini, babasını, kaderini, özellikle de dilini, etnik kökenini kendisi seçmiyor. Hepimiz topraktan bir canız. İnsanları
sınıflara ayırmak, etnik kökeniyle farklılaştırmak bizim kültürümüze, bizim medeniyetimize sığar mı? Şarkıları yasaklamak, türküleri sansürlemek, sanatçıları düşüncelerinden dolayı mahkum etmek, demokrasi ve insan hakları ile örtüşür mü? Farklı bir Türkiye inşa etmek mümkün. Sevginin, hoşgörünün hakim olduğu bir dünyayı hep birlikte imar etmek myümkün. Bizim tek çabamız budur. Biz bu yola çıkarken, siyasi kaygılarla, bir takım hesaplarla, şahsi beklentilerle çıkmadık. Milli birlik ve kardeşliğimizi
daha da pekiştirmek, mevcut sorunları çözüm yoluna koymak için yola çıktık. Türkiye'nin demokratik standartlarını daha da yükseğe çekmek istiyoruz."
Açılım konusuna da değinen Erdoğan, Alevi vatandaşların sorunlarının devlet tarafından ilk kez bu boyutta ele alındığını söyledi. Erdoğan, Roman vatandaşların da ciddi sorunları olduğunu ifade ederek, bu sorunlara da eğildiklerini hatırlattı.
Türkiye'de hiçbir kesimin kendisini yalnız hissetmemesi gerektiğini belirten Erdoğan, "Tek bir vatandaş bile kendisini ötelenmiş hissetmesin. Bütün vatandaşları kucaklayan, her bir bireyin sorununu kendi sorunu gibi gören demokratik anlayışın ülkemize hakim olmasını istiyoruz. 300 milyar dolar, Türkiye'nin kaderini, çehresini ciddi şekilde değiştirmeye yetecek miktar. Biz bu kaynağı, ne yazık ki terör belasından kurtulmak için kullanmak zorunda kaldık. Bugün artık bu sorunu çözdüğümüzde Türkiye'nin
ekonomik anlamda da nasıl bir atılım içine gireceğini bu meblağ anlatıyor. Türkiye, belli bölgeler ihmal edildiği için ağır bedeller ödedi. Tabu gibi görünen nice konu bu dönemde serbestçe tartışıldı. Bölünürüz, parçalanırız, yıkılırız dediler. Bu propagandaların içinin boş olduğu yine bu dönemde anlaşıldı. Türkiye'de umutlar yeniden yeşerdi. Kardeşlik hukukumuz yeniden güç buldu. Ülkemizin her noktasında anneler, yavrularının geleceğine ilişkin kaygı yerine umut duymaya başladı" dedi.
Gösterilere katılan, polise taş ve molotofkokteyli atan çocuklar konusuna da değinen Erdoğan, "Vicdansızca istismar edilen, eylemlerde ön safa sürülen bu çocukları çocuk mahkemelerine sevk etmek için yeni bir meclis ve yasa tasarısını inşallah tartışacağız. Suça itilen çocuklar. Bunlar her şeyi ayırt edebilme kabiliyetine sahip olmayan çocuklar. Demokrasinin önündeki her türlü engeli kaldırmak bizim elimizde. Türkiye bu sayede uluslar arası itibarını daha ileriye taşıyacak. Biz demokrasiden,
demokratikleşmeden asla korkmuyoruz, bedelini ödemeye hazırız. Türkiye, demokratik standartlarını yükselterek gücüne güç katacaktır" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, sözlerinin sonunda telif hakları ve korsanla mücadele konusuna değindi. Erdoğan, "Hem ulusal, hem de uluslar arası bazda sanatçılar üzerindeki korsan baskısını tamamen yok etme konusunda kararlıyız. Son yıllarda 5 binin üzerinde denetim yapıldı. 300 milyonun üzerinde korsan materyal ele geçirildi. Bazı alanlarda sorunlar devam ediyor. Uygulama safhasında yaşanan sıkıntıları açmak için de çalışmalarımız devam ediyor. Sorun, fikir hırsızlığının, korsan gibi basit bir yaklaşımla ele
alınıyor olması. Bu noktada bilinci artırmak önem kazanıyor. Sanatçının alın terine musallat olan bu sorunun en kısa sürede Türkiye'nin gündeminden çıkmasını gönülden arzu ediyorum" ifadelerini kullandı.