İçişleri Bakanı ile Ahmet Türk gizlice buluştu

CHP Lideri Deniz Baykal, iktidara geldikleri taktirde ÖSS'yi kaldıracaklarını ve Habur'da yaşananlar olayların hesabını soracaklarını ifade etti.

Deniz Baykal'ın grup toplantısında yaptığı açıklamalar şöyle:

Türkiye'nin gündemi yoğun bunu takip ediyoruz. Ayrıca yurdun batısında bir taşkın tehdidi var. Ne ölçüde hasar var bunun tespiti yapılamadı. Bu tabloyu bu sene de böyle görmek üzüyor. Koca Trakya’yı etkileyen konuyu iktidar ele alamadı. Bundan büyük üzüntü duyuyorum vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum. Aynısı Antalya'da da gerçekleşti. Yalnız Antalya'da her yıl olmuyor. Son dönemdeki yağış sıra dışı idi. Böyle facialara hazırlıklı olmamız lazım.

4 GENÇTEN BİRİ İŞSİZ

İşsizlik rakamları ülkedeki işsizliğin arttığını, daha da kaygı verici boyuta geldiğini gösterdi. Ama sanayideki üretim artışı ile işsizlik artışı çelişkili. Bir süredir izlenen ekonomi politikası işsizliği azaltan bir bir politika süreci değil. Bu nasıl bir büyüme. İşsizliği arttıran bir büyüme yaşanıyor. Birileri zenginleşiyor. Türkiye'de işsizlik oranı Kasım ayında yüzde 13.1'e çıktı. ama tarım dışı işsizlik oranı ile yüzde 16.2'dir. İşsizler arasında yaş açısından bir değerlendirme yaparsak 4 gençten biri işsizdir. Kentte gördüğünüz 10 kişiden 2'ye yakını, 1.6'sı işsizdir.

İNSANLAR ÇALIŞMAK MI İSTEMİYOR!

Türkiye nüfusu artıyor. Nüfus arttıkça çalışan insan sayısının artması gerekir. Nüfus artıyor, kentleşme artıyor, toplumun diğer belirtilerinde değişen bir şey yok. Ama ilginç olan çalışmaya talip olan, isteyen insan sayısı azalıyor. 13 rakamına bakınca işgücü arzı 308 bin kişi azalmış. Bu kadar kişi işe talip olmamış. Bunlara ne oldu. Bir define mi buldular. Paraya ihtiyacımız yok noktasına mı geldiler. Bir yıl içinde 233 bin kişi işini kaybetmiş. Ama işsizlik çarpıcı değil. Çünkü işsizliğin içinde bir grup geri çekilmiş sonra ortaya böyle bir tablo çıkıyor. Gizlenen politikayı işsizlik rakamları ortaya çıkarır.

TARIM VE HAYVANCILIĞA DESTEK ŞART

Tarım ekonomide işsizliği emen bir sünger gibidir. Tarımda girdi ürün fiyatlarını karlı olacak şekilde ayarlayamazsanız tarımı çökertirsiniz. Türkiye'de olan bu. Tarımı destekleyeceksiniz. Tarıma harcanan para en helal paradır. Tarım ekonominin sırtında ayak bağı diye diye bu noktaya geldik. Hayvancılık da böyle. Et fiyatlarının geldiği nokta ortada. İthalat yapma palyatif, çözücü değil. Meralarımız boş kalacak, sen dövizi bastırıp et ithal edip sorunu çözeceksin. Hayvancılığın çöktüğünü ortadan kaldıracaksın. Bu çözüm mü? Bunu değiştirecek irade lazım.

SANAYİ POLİTİKASI YANLIŞ

Sanayileşme politikasını değiştirecek Türkiye. İstihdam yaratma genç işgücünü ekonomik çarkın içine sokarak yükseltmeyi değil, başka ülkelerin emeği ile ortaya çıkmış sonuçları ithal ederek yapay bir zenginleşme yaratmak yanlış bir politika. Ama sanayi lafı unutuldu. Ama ekonomiye zarar verecek bir üretim olarak görülüyor. Varsa yoksa finans. Bunlarla ekonomi döner sanıyorlar. Ama Almanya, Çin böyle kalkındı. Türkiye'de tarımına da sanayisine de sahip çıkmalı.

GAP'I HIZLANDIRMAYACAĞIZ; BİTİRECEĞİZ

Şimdi borçla idare edeceğiz deniyor. İşsizlik artıyor, borçlar artıyor. Sanayide perspektif değişecek. İşsizlikle mücadele için yapılması gereken ilk işlerden biri GAP'ı bitirmektir. Bunlar ilerleteceğine geriletti. GAP'ı biz hızlandırmayacağız, GAP'ı bitireceğiz.


ÖSS'Yİ KALDIRACAĞIZ

Eğitim politikası masa başı politikası olmaktan çıkarmalıyız. Eğitimi iş ve üretimle birleştirmek zorundayız. Milyonlarca kişi üniversite kapısında. Diploma ama işsizim durumunda kalınıyor. Türkiye'deki eğitim politikası ideolojik yapılanmadan çıkarıp, temel eğitim sonrası mesleki ve teknik eğitime yönlendireceksiniz. Akademik eğitim yapmak isteyenler o zaman sınava bile gerek görmeden istedikleri bölüme girecek. CHP iktidarında ÖSS, ÖYS'leri kaldıracağız. Bunu yıllardır söylüyoruz.

ZARAR ETSE DE FABRİKALARI KAPATAMAZSIN

Doğu ve Güneydoğu’da zarar etse de o fabrikaları çalıştıracaksın. Üç kuruşluk zarar için kapatıyorsun, o zarar işsizlik, gelir dağılımı, kültürel değil, ekonomik tahribatın yaşatacağı zararı hesap ediyor musun. Bölgeyi tahrip edip yangın yerine çıkarıyorsun. Bu konuda yapılacaklar belli. Yeni bir zihniyeti ve anlayışı iktidara taşımak boynumuzun borcudur.

HAKSIZ TALEP OLSA BU KADAR DESTEK ALIR MI?

Tekel işçileri'nin eylemi 2 ayı geçti. Sükûnet, sabırla, çile çekerek bedel ödeyerek, bir acıyı yaşayarak, duygularını düşüncelerini topluma yansıtarak bir hak mücadelesini sürdürüyor. Kimsenin vitrinine taş atmıyor, kimseye zarar vermiyorlar. Türkiye'de vicdanları harekete geçirdiler. Farklı siyasi düşünceleri bile. İnsanların bir hak mücadelesi verme şansının olduğunu göstermiştir. Korku da sanırım buradan kaynaklanıyor. Bunu bastıralım yol olmasın anlayışı içine girmişlerdir. Haksız bir talepte bulunsalar kimse onlara destek vermeyecektir.

ÖNCE SEN YEME YETİM HAKKINI

Fabrikayı satınca çalışanı da satacağını sanıyorsun. Bu ortaçağdaki serf anlayışının kafanda olduğunu gösteriyor. 900 milyon dolarlık tesisi 300'ün altında satmışsın üstelik. Bunun ceremesini işçiler mi ödesin. Ona 70 milyon evet dermi. Kendi hatanı nasıl bunlara ödetirsin. 4C ürettiler. Geçici işçi. Bunlar 20 yıldır çalışıyor. Bunların neresi geçici. Bunlara çalıştığı koşullar içinde bir iş vereceksin. Ben yetim hakkını yedirmem diyor. Önce sen yeme o yetim hakkını.

TEKEL PEŞKEŞİ BAŞBAKANLIK RAPORUNDA

Tekel'de ne menkul ne gayrimenkul kimseye peşkeş çekilmedi dedi. Bu özelleştirmenin nasıl peşkeş olduğu Başbakanlık raporunda yazılı. Senin iktidarında koymuş bunu. Sen iktidarını kaybedince bakalım neler çıkacak. Peşkeş çekilen bir şey yokmuş. Duy da inanma.

TEKEL BİNASININ DEVRİ

İstanbul Tekel'in Unkapanı üzerinde muhteşem bir genel müdürlük binası var. Bu bina bir süre önce Tekel'den alındı. Maliye Bakanlığı Milli Emlak'a devredildi. Bu devir kararını Özelleştirme Yüksek Kurulu aldı. Başbakan Erdoğan, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım... Bu arkadaşlar bu değerli gayrimenkulü birilerine intikal ettirme kararı almış. Canım devlete geçmiş ne olacak? Ama sonra ne olmuş... Bu beş katlı bina Maliye'ye hibe edilmiş. 300 çalışan alınmış oradan Kartal'a gönderilmiş. 4 hastanesi bulunan Metropilitan Anonim Şirketi'ne tahsis edilmiş. İhalesiz şekilde yapılmış. Bu şirket çok etkin olmalı ki Belediye Meclisi de İstanbul Göztepe Kavşağında 12 dönümlük arazisine imar izni vermiş. Şehir Plancıları bunlar ayrıcalık diye tepki göstermiş. Sen şimdi Tekel işçisine yetim hakkı diyorsun, sonra tekel işçisinin tesisini bir yandaşına tahsis ediyorsun.

TEKEL İŞÇİLERİNİN ERGENEKON'LA İLİŞKİSİ!

Peşkeş nedir. Bundan ala peşkeş var mı? Başbakan ne yapıyor o zaman. Takdir milletin. Bu iktidarı Tekel işçisi ve bakkallar götürecek. Çadırları kaldırın diye tebligat yapmışlar. Esnafın şikayeti var mı? Yok. Elinden gelen yardımı yapıyor. Yangın tehlikesi çıkarmış. Bunun için yıkılmasını istiyorlarmış. Ay sonuna kadar süre verilmiş. Çadırlarla uğraşma mücadelesinde tehditler işlemedi. Kullanmadığı bir tehdit var. Sizi buradan alırım Silivri'de Ergenekon mahkemesine taşırım. Tek başvurulmamış tehdit bu. Bakalım Ergenekon korkutacak mı? Bu noktaya gelindi, önümüzdeki sürede göreceğiz.

HABUR'A GÜVENLE GELMİŞLER

Hatip Dicle'nin sözleri. Bu ifade mahkemede verilmiştir. İfade tutanağı elimde. Diyorki "15 Ekim 2009 tarihinde Türk, Atalay'ı ziyaret etti. 4 gün sonra Mahmur ve Kandil'den gruplar geleceği, tutuklanmaması durumunda dağdan inişin artacağı söylendi. İçişleri Bakanı da ilgileniyorum. Geldikleri gibi geçecekler. 4 gün sonra geldiler ve tutuklanmadan serbest bırakıldılar." Bu tanıklık ortaya koyuyor ki Türkiye'yi ayağa kalkan Habur girişinde gelenlere verilmiş bir tebligat vardır. Gelenler bizi tutuklayıp cezaevine atılma kaygısı ile değil güvenle gelmiş. Bu ifade bunu ortaya koyuyor.

YARGILAMAYA DEĞİL TAHLİYEYE GİTTİLER

Hakim ve savcıların sınıra bu amaçla taşındığını görmüştüm. Gelenlerin sevinç ve heyecanlarını görmüştük. Bu hangi güvenle sağlanabilir. Bunun arkasında bir taahhüt olmasa... Bu pazarlıkla oraya geldiler. O pazarlık sonucu orada bir tanesi tutuklanmadı. Hepsi serbest bırakıldı. Nasıl bırakıldı. Oraya bir mahkeme taşındı. Başbakan Silivri İmralı örneği veriyor. Evet, orada yargılandı. Ama bunlar tahliyeye gittiler tahliyeye yargılamaya değil. Bu işin özü değil mi? Tahliyeye hakim savcı gönderdin sen. Yargılamaya değil.

HATİP DİCLE'YE Mİ İNANIYORUZ?

AOÇ buluşması. Neyin pazarlığı sorusuna inandırıcı yanıt verilmedi. Kem küm. Şimdi anlıyoruz orada konuşulmuş. Buraya gelenler bu güvenle geldiler. Hakimler nasıl gitti oraya. Çok açık değil mi? İçişleri Bakanı, savcı reddediyor. Hatip Dicle'ye mi inanıyorsunuz diyorlar. Bunu söyleyenlere Ergenekon'da Danıştay konusunda dayanağı ortaya koyan Osman Yıldırım bütün Ergenekon Davasının dayanak noktası. Bu adam kim. Kasten adam öldürmeden ceza. Nüfuz Cüzdanında sahtecilik... Öz yeğenini satarak fuhuş aracılığı... Danıştay suikasti müebbet hapis..Sen teröristlere mahkeme ayarlıyorsun. O da tutuklandıktan sonra yargıyı şikayet ederken de gerçeği söylüyor.

HUKUKUN IRZINA GEÇİLDİ

Gerçekler saklanamaz bir yerde ortaya çıkar. Ben öyle demedim. Dedin mi demedin mi bilmiyorum. Ama yaptığın ortada. O mahkeme oraya nasıl gitti. Öcalan'ın mektubunu getiren ve pişman değilim diyecek ve serbest bırakılacak. Ayarlamadın da bunlar kendiliğinden mi oldu. Hakimler kendiliğinden mi gitti. Akıl var mantık var. Ayarlandı. Ayarlandığı da kendi içlerinden biri tarafından açıklandı. Biz İçişleri Bakanını hesap vermeye çağıracağız. Başbakan bir şey çıkmayacağını bilerek veriyorlar diyor. Senin talimatınla oy veriyorlarsa bu bizim ayıbımız değil. Biz tarihe karşı görevimizi yapıyoruz. Bir gün sorarlar hukukun ırzına geçilirken siz ana muhalefet olarak ne yaptınız diye sorarlar. Biz sorumluluğumuzun gereğini yapıp bunu yapıyoruz.

BİR DEFADAN BİR ŞEY OLMAZ MI!

Memleketin menfaati böyle gerektirdi diyebilirler mi. Bir de yaptık diyecek babayiğit var mı? Bunlar burada ayarladı da başka yerde ayarlama yapılmadı mı? Ayarlama bir defa yapılıp sonra vazgeçilen bir defa ayarlamakla yargı bağımsızlığına bir şey olmaz mı deniliyor. İçişleri Bakanı ayarlaDIK diyor. Oradaki 'Dık'ı merak ediyoruz. Daha başka ayarlama var mı?'

YANDAŞ BÜROKRASİ VE MEDYADAN SONRA YARGI

Dava var da savcı aradığını söyleyen bir Başbakan var. Bunu söylediğinizde yargı kuşatma altındadır. Telefon dinlemeler dedikodu merakından mı? Ergenekon'da bir hakim üzerimizde kurumsal baskı var davaya bakmayacağım ne demek. Erzincan Savcısına telefon açan Başbakan Yardımcısı bu kudreti nereden alıyor. Burada bağımsız yargıya saygı anlayışı mı var. Bu tablo yandaş bürokrasi... İlkokula inmiş kadrolaşma. Yandaş bürokrasi, yandaş medya şimdi. 750 milyon dolar. Başbakan yakınlarının bulunduğu şirketlere tayin edildi. Türkiye'nin ikinci grubu alındı. Birinci gruba vergi cezaları verildi. Bunların altında basın özgürlüğü mü yandaş medya mı yatıyor. Şimdi yandaş yargı aşamasına gelindi. Tarafsız olması gereken yargıyı yandaş hale getirmektir.

YARGIDA HABUR-SİLİVRİ AYRIMI

İstediği yargı gerektiğinde Habur'da "tahliye et teröristi" emrini yerine getirecek. Ergenekon'da da "mahkum et" diyecektir.