Bakan Atalay: 'Terör Türkiye'nin Ayağındaki En Ağır Pranga'
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, terörün çözümü için samimiyet sabır ve sebat gerektiğini söyledi.
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, 2. Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Sempozyumu'na katılmak üzere Antalya'ya geldi.
NATO Terörle Mücadele Daire Başkanı Sabri Ergen, Polis Akademisi tarafından Antalya Ramada Plaza Otel'de düzenlenen sempozyuma misafir konuşmacı olarak katıldı. Sabri Ergen, NATO olarak bu işbirliğini yakından desteklediklerini belirterek, Türkiye'nin NATO'nun terörizmle mücadelesine çok yönlü katkıda bulunduğunu söyledi. Ergen, terörizm ve diğer asimetrik tehditlerin güvenlik ve savunma birimlerinin yakın işbirliğini gerektirdiğini anlattı.
SUÇ ARTIK BİR YERDE BAŞLAYIP BİR YERDE BİTMİYOR
Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal ise yaptığı konuşmada, "Dünyada terör ve sınır aşan suçlara bakılınca, bu suçlar artık sadece bir ülkeyi ilgilendirmekte değil tüm dünyayı ilgilendiren bir insanlık suçu haline gelmeye başladı" dedi.
Tüm dünyada harekete geçmek suretiyle terör ile mücadele konsepti geliştirilmeye başladığını ifade eden Köksal, şunları söyledi: "Terör ve sınır aşan suçlara birbirinden ayırmak mümkün değil gibi görünüyor. Bazen terör varlığını sürdürmek için sınır aşan suçları, bazen de sınır aşan suçlar varlığını sürdürmek için terörü kullanmakta. Türkiye'de iki mesele çıkıyor karşımıza. Terör ve terörden istifade edenler."
Köksal, artık suçun bir yerde başlayıp bir yerde bitmediğini vurgulayarak suçun bir yerde başlayıp farklı bir başka yerde devam ettiğini ve bir başka yerde ise sonuçlandığını söyledi. Köksal, bundan zarar görenlerin bir araya gelip birlikte mücadele etmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
İNSANOĞLUNUN BAŞINDA BİR BELA
Sempozyuma katılan İçişleri Bakanı Beşir Atalay da, terörün insanoğlunun başında bir bela olduğunu belirterek şöyle konuştu: "Terörün dini ırkı ülkesi yoktur. terör her yerde kan ve gözyaşı demek. İnsana karşı tutum demek. Her zaman fazla rasyonalite aramazsınız. Beklenmedik yerlerde beklenmedik zamanda vurduğunu görürsünüz. Terör belli bir toplumu tehdit eden bir tehlike değildir. Tüm insanoğlunu tehdit ediyor."
TEHLİKELİ YAKLAŞIM
"Bana dokunmayan terör bin yıl yaşasın" gibi bir yaklaşımın son derece tehlikeli olduğunu ifade eden Atalay, "Terör konusunda etkin bir işbirliği gerekmektedir. Bana zararı olmadıkça terörü karşı hassasiyet göstermem diyen ülkeler ne zaman kendilerini terör vurunca ne büyük bir bela olduğunu görmüş ve hassasiyetleri artmıştır" ifadelerini kullandı.
Terörün özgürlükler kısıtlandıkça hedefine ulaştığını kaydeden Atalay, ABD'de 9-11 olaylarından sonra küresel ölçekle özgürlük -güvenlik dengesinin bozulduğunun görüldüğünü ifade ederek, "Korku iyi yönetilmediği zaman korkunun bizleri yönettiğini insanoğlu biliyor" dedi.
Türkiye'de terörle mücadeleye bakıldığında 11 Eylül sonrası dünyada özgürlüklerin hem de en özgürlükçü ülkelerde özgürlüklerin kısıtlanmaya başladığını belirten Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle AK Parti ile başlayan 2002'den itibaren bir yandan AB uyum süreci başladığı için Türkiye'de demokratikleşmenin en hızlı adım atıldığı dönem olmuştur. Terörle mücadele bu değişimi farklı bakışı, analizci bakışı AK Parti hükümeti ile birlikte gördü Türkiye. Daha önce bu yönde bazı düşünceler olmuş ama
uygulamada o manada bir gelişme görülmemişti."
Türkiye'de terör sorununun iki temel boyutu olduğunu kaydeden Atalay, birinci sorunun terör ikinci sorunun ise terörden beslenen dinamikler olduğunu söyledi. Konuşmasında bir Çin atasözünü hatırlatan Atalay, sözlerine şöyle devam etti: "Bir Çin atasözünde elinizdeki tek alet çekiçse herkesi çivi halinde görürüsünüz der. Biz de öncekiler gibi hamasetle çözümü güvenlik güçlerine havale edebilirdik. Bu siyaset daha az riskli olurdu. Ama biz zor ve doğru olanı tercih ettik. Terörle mücadelede paradigma
değişikliğine gittik."
Terörle mücadele vizyonunda vatandaşı kazanmanın, devlete olan güveni artırmanın önemine değinen Atalay, şöyle konuştu: "Bunun için çaba sarfediyoruz. Adil, güçlü, müşfik devlet olgusunu yerleştirmek amacını da insan odaklı bir yaklaşım içierisindeyiz. Devletin de kendisiyle öz eleştiri yapmaya ihtiyacı var. Bunu yapıyor şu an. Geçmişte ne gibi hatalar yapıldı. Vatandaşın devlete güvenini azaltıcı politikalar izlenmiş. Tüm vatandaşlarımızın devlete güvenini daha fazla kazanması çabası içerisindeyiz. Bu
da bir insani bakışla mümkün olabilir. Sorunların çözümünde daha fazla demokrasi ve özgürlük en etkili yöntemdir. Geçmişte ve şu an baktığımızda terör odaklı görüntülerde çoğulculuğun kabullenilmesi en önemli hususlardan biri olarak önümüze çıkıyor." Vatandaş ile terörist ayrımının yapılmasının önemine değinen Atalay, "Vatandaşlar arasındaki ayrımı çok önemli görüyoruz. Vatandaşımızı daha fazla kazanma, sahip çıkmayı önemli görüyoruz. Terör eylemleri karşısında dahi demokratik hukuk devletini zayıflatacak
uygulamalar yapmadık."
"Maliyeti hepimiz ödüyoruz" diyen Atalay, terörün Türkiye'nin ayağındaki en ağır pranga olduğunu ve şiddet ve terörle bir yere varılacağına kimsenin inanmadığını söyledi. Muhataplarının halk olduğunu anlatan Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü: "Meclis çatısını çök önemli gördük. Siyasi partiler ve BDP ile görüşmelerimiz sürüyor. Özellikle baştan beri tüm siyasi kesimleri bu sorunun çözümünde ortak yapmaya çaba gösterdik. Bu milli bir meseledir. Siyasetin üstünde olsun elbirliği ile politika oluşturup
uygulayalım. Herkes buna destek versin. Bu temel bir sorumluluktur"
Türkiye'nin son yıllarda hızla normalleştiğini kaydeden Atalay, "Sadece terörle mücadele anlamında değil, suçla mücadeleye bakış olarak değil tüm alanları ile Türkiye normalleşiyor Türkiye bugün 10 yıl öncesine göre daha açık bir toplum" dedi.
SESSİZ DEVRİM SÜRECİ
8 yıllık hükümetleri döneminde Türkiye'de 'sessiz devrim' denilen bir sürecin yaşandığını vurgulayan Atalay, şöyle konuştu: "Türkiye, tarihinde faili meçhuller ve işkence ile anıldığı dönemler oldu. Yargısız infazlar gibi kavramlarla Türkiye bir araya getiriliyordu. 90'lı yıllarda ileri suçlamalar sözkonusu idi. Hukukun askıya alındığı gibi iddialar vardı. Adeta işkence ve kötü muamele yasağını en fazla ihlal eden ülke gibi oldu. Bu günler geride kaldı. Artık Türkiye bu konulara daha analizci daha
dikkatli daha çok boyutlu bakıyor. Önemli anayasa değişiklikleri yapıldı. Bunlar normalleşmenin boyutlarıdır."
Önümüzde bir seçim dönemi olduğunu anlatan Atalay, şunları söyledi: "Ama sonra yeni anayasanın tamamını değiştirecek anayasa çalışmasının yolu açılacak.Yeni anayasada iki hususu önemsiyoruz. Birincisi usul meselesi. Bu anayasanın içeriğinin modern demokrasilerin kabul ettiği bir anayasa olması. Önümüzdeki seçimin kampanyası yeni anayasa olacak. Yeni anayasaya büyük Türkiye için önemli bir hedef olarak görüyoruz."
ÇÖZÜM İÇİN SAMİMİYET VE SEBAT GEREKİYOR
Terörün çözümü için samimiyet sabır ve sebat gerektiğini belirten Atalay, sözlerine şöyle devam etti: " İlk şart içeride ve dışarıda siyasilerin samimi olmasıdır. Terör iç ve dış siyasete alet edilemeyecek kadar ciddi bir meseledir. Demokrasiye ve barışa inanan herkesin samimiyetle çözüme odaklanması gerekiyor. Terörün olduğu her yerde bundan nemalanan kesim olmuşur. Bunun ticaretini siyasetini yapanlar vardır. Terör odakları huzur ve barışın hakim olmasını istemez. Çözümden rahatsız olurlar. Çözüm
sürecinin anahtalarından biri sebattır. Bu süreçte yol kazaları olabilir, bu sürecin tabiatında var. Zordur ve o zorlukları bilmek gerekir. Dayanıksız yapıların işi değildir bu sorunları çözmek. Cesaretli adımlar gerektiriyor."
NATO Terörle Mücadele Daire Başkanı Sabri Ergen, Polis Akademisi tarafından Antalya Ramada Plaza Otel'de düzenlenen sempozyuma misafir konuşmacı olarak katıldı. Sabri Ergen, NATO olarak bu işbirliğini yakından desteklediklerini belirterek, Türkiye'nin NATO'nun terörizmle mücadelesine çok yönlü katkıda bulunduğunu söyledi. Ergen, terörizm ve diğer asimetrik tehditlerin güvenlik ve savunma birimlerinin yakın işbirliğini gerektirdiğini anlattı.
SUÇ ARTIK BİR YERDE BAŞLAYIP BİR YERDE BİTMİYOR
Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal ise yaptığı konuşmada, "Dünyada terör ve sınır aşan suçlara bakılınca, bu suçlar artık sadece bir ülkeyi ilgilendirmekte değil tüm dünyayı ilgilendiren bir insanlık suçu haline gelmeye başladı" dedi.
Tüm dünyada harekete geçmek suretiyle terör ile mücadele konsepti geliştirilmeye başladığını ifade eden Köksal, şunları söyledi: "Terör ve sınır aşan suçlara birbirinden ayırmak mümkün değil gibi görünüyor. Bazen terör varlığını sürdürmek için sınır aşan suçları, bazen de sınır aşan suçlar varlığını sürdürmek için terörü kullanmakta. Türkiye'de iki mesele çıkıyor karşımıza. Terör ve terörden istifade edenler."
Köksal, artık suçun bir yerde başlayıp bir yerde bitmediğini vurgulayarak suçun bir yerde başlayıp farklı bir başka yerde devam ettiğini ve bir başka yerde ise sonuçlandığını söyledi. Köksal, bundan zarar görenlerin bir araya gelip birlikte mücadele etmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
İNSANOĞLUNUN BAŞINDA BİR BELA
Sempozyuma katılan İçişleri Bakanı Beşir Atalay da, terörün insanoğlunun başında bir bela olduğunu belirterek şöyle konuştu: "Terörün dini ırkı ülkesi yoktur. terör her yerde kan ve gözyaşı demek. İnsana karşı tutum demek. Her zaman fazla rasyonalite aramazsınız. Beklenmedik yerlerde beklenmedik zamanda vurduğunu görürsünüz. Terör belli bir toplumu tehdit eden bir tehlike değildir. Tüm insanoğlunu tehdit ediyor."
TEHLİKELİ YAKLAŞIM
"Bana dokunmayan terör bin yıl yaşasın" gibi bir yaklaşımın son derece tehlikeli olduğunu ifade eden Atalay, "Terör konusunda etkin bir işbirliği gerekmektedir. Bana zararı olmadıkça terörü karşı hassasiyet göstermem diyen ülkeler ne zaman kendilerini terör vurunca ne büyük bir bela olduğunu görmüş ve hassasiyetleri artmıştır" ifadelerini kullandı.
Terörün özgürlükler kısıtlandıkça hedefine ulaştığını kaydeden Atalay, ABD'de 9-11 olaylarından sonra küresel ölçekle özgürlük -güvenlik dengesinin bozulduğunun görüldüğünü ifade ederek, "Korku iyi yönetilmediği zaman korkunun bizleri yönettiğini insanoğlu biliyor" dedi.
Türkiye'de terörle mücadeleye bakıldığında 11 Eylül sonrası dünyada özgürlüklerin hem de en özgürlükçü ülkelerde özgürlüklerin kısıtlanmaya başladığını belirten Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle AK Parti ile başlayan 2002'den itibaren bir yandan AB uyum süreci başladığı için Türkiye'de demokratikleşmenin en hızlı adım atıldığı dönem olmuştur. Terörle mücadele bu değişimi farklı bakışı, analizci bakışı AK Parti hükümeti ile birlikte gördü Türkiye. Daha önce bu yönde bazı düşünceler olmuş ama
uygulamada o manada bir gelişme görülmemişti."
Türkiye'de terör sorununun iki temel boyutu olduğunu kaydeden Atalay, birinci sorunun terör ikinci sorunun ise terörden beslenen dinamikler olduğunu söyledi. Konuşmasında bir Çin atasözünü hatırlatan Atalay, sözlerine şöyle devam etti: "Bir Çin atasözünde elinizdeki tek alet çekiçse herkesi çivi halinde görürüsünüz der. Biz de öncekiler gibi hamasetle çözümü güvenlik güçlerine havale edebilirdik. Bu siyaset daha az riskli olurdu. Ama biz zor ve doğru olanı tercih ettik. Terörle mücadelede paradigma
değişikliğine gittik."
Terörle mücadele vizyonunda vatandaşı kazanmanın, devlete olan güveni artırmanın önemine değinen Atalay, şöyle konuştu: "Bunun için çaba sarfediyoruz. Adil, güçlü, müşfik devlet olgusunu yerleştirmek amacını da insan odaklı bir yaklaşım içierisindeyiz. Devletin de kendisiyle öz eleştiri yapmaya ihtiyacı var. Bunu yapıyor şu an. Geçmişte ne gibi hatalar yapıldı. Vatandaşın devlete güvenini azaltıcı politikalar izlenmiş. Tüm vatandaşlarımızın devlete güvenini daha fazla kazanması çabası içerisindeyiz. Bu
da bir insani bakışla mümkün olabilir. Sorunların çözümünde daha fazla demokrasi ve özgürlük en etkili yöntemdir. Geçmişte ve şu an baktığımızda terör odaklı görüntülerde çoğulculuğun kabullenilmesi en önemli hususlardan biri olarak önümüze çıkıyor." Vatandaş ile terörist ayrımının yapılmasının önemine değinen Atalay, "Vatandaşlar arasındaki ayrımı çok önemli görüyoruz. Vatandaşımızı daha fazla kazanma, sahip çıkmayı önemli görüyoruz. Terör eylemleri karşısında dahi demokratik hukuk devletini zayıflatacak
uygulamalar yapmadık."
"Maliyeti hepimiz ödüyoruz" diyen Atalay, terörün Türkiye'nin ayağındaki en ağır pranga olduğunu ve şiddet ve terörle bir yere varılacağına kimsenin inanmadığını söyledi. Muhataplarının halk olduğunu anlatan Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü: "Meclis çatısını çök önemli gördük. Siyasi partiler ve BDP ile görüşmelerimiz sürüyor. Özellikle baştan beri tüm siyasi kesimleri bu sorunun çözümünde ortak yapmaya çaba gösterdik. Bu milli bir meseledir. Siyasetin üstünde olsun elbirliği ile politika oluşturup
uygulayalım. Herkes buna destek versin. Bu temel bir sorumluluktur"
Türkiye'nin son yıllarda hızla normalleştiğini kaydeden Atalay, "Sadece terörle mücadele anlamında değil, suçla mücadeleye bakış olarak değil tüm alanları ile Türkiye normalleşiyor Türkiye bugün 10 yıl öncesine göre daha açık bir toplum" dedi.
SESSİZ DEVRİM SÜRECİ
8 yıllık hükümetleri döneminde Türkiye'de 'sessiz devrim' denilen bir sürecin yaşandığını vurgulayan Atalay, şöyle konuştu: "Türkiye, tarihinde faili meçhuller ve işkence ile anıldığı dönemler oldu. Yargısız infazlar gibi kavramlarla Türkiye bir araya getiriliyordu. 90'lı yıllarda ileri suçlamalar sözkonusu idi. Hukukun askıya alındığı gibi iddialar vardı. Adeta işkence ve kötü muamele yasağını en fazla ihlal eden ülke gibi oldu. Bu günler geride kaldı. Artık Türkiye bu konulara daha analizci daha
dikkatli daha çok boyutlu bakıyor. Önemli anayasa değişiklikleri yapıldı. Bunlar normalleşmenin boyutlarıdır."
Önümüzde bir seçim dönemi olduğunu anlatan Atalay, şunları söyledi: "Ama sonra yeni anayasanın tamamını değiştirecek anayasa çalışmasının yolu açılacak.Yeni anayasada iki hususu önemsiyoruz. Birincisi usul meselesi. Bu anayasanın içeriğinin modern demokrasilerin kabul ettiği bir anayasa olması. Önümüzdeki seçimin kampanyası yeni anayasa olacak. Yeni anayasaya büyük Türkiye için önemli bir hedef olarak görüyoruz."
ÇÖZÜM İÇİN SAMİMİYET VE SEBAT GEREKİYOR
Terörün çözümü için samimiyet sabır ve sebat gerektiğini belirten Atalay, sözlerine şöyle devam etti: " İlk şart içeride ve dışarıda siyasilerin samimi olmasıdır. Terör iç ve dış siyasete alet edilemeyecek kadar ciddi bir meseledir. Demokrasiye ve barışa inanan herkesin samimiyetle çözüme odaklanması gerekiyor. Terörün olduğu her yerde bundan nemalanan kesim olmuşur. Bunun ticaretini siyasetini yapanlar vardır. Terör odakları huzur ve barışın hakim olmasını istemez. Çözümden rahatsız olurlar. Çözüm
sürecinin anahtalarından biri sebattır. Bu süreçte yol kazaları olabilir, bu sürecin tabiatında var. Zordur ve o zorlukları bilmek gerekir. Dayanıksız yapıların işi değildir bu sorunları çözmek. Cesaretli adımlar gerektiriyor."