Boyner Diyarbakır'da 'Özür' İstedi Diyarbakır

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner, Meclis'te temsil adaletinin sağlanabilmesi için yüzde 10 barajın indirilmesi ve ifade özgürlüğü ile ilgili düzenlemelerin Türkiye demokrasisi için ancak kazanım olacağını belirterek, 'Diyarbakır hapishanesinde olanlar için özür dilense; köy isimleri bir bir iade edilse' diye konuştu.

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner, Meclis'te temsil adaletinin sağlanabilmesi için yüzde 10 barajın indirilmesi ve ifade özgürlüğü ile ilgili düzenlemelerin Türkiye demokrasisi için ancak kazanım olacağını belirterek, 'Diyarbakır hapishanesinde olanlar için özür dilense; köy isimleri bir bir iade edilse' diye konuştu.
Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonunun (TÜRKONFED) Diyarbakır Organize Sanayi İşadamları Derneği (DOSİAD) ev sahipliğinde düzenlediği '14. Girişim ve İş Dünyası Zirvesi'nde konuşan Boyner, demokratik rejimin pekiştirilmesi için seçimleri beklemenin önemli zaman kaybettireceğini ifade ederek, 'Temel mutabakat konularında tartışma ortamı devam ederken, küçük adımlarla güven ortamı neden artırılmasın?' diye sordu.
'Meclis'te temsil adaletinin sağlanabilmesi için yüzde 10 barajın indirilmesi; ifade özgürlüğü ile ilgili düzenlemeler Türkiye demokrasisi için ancak kazanımlar olur. Diyarbakır hapishanesinde olanlar için özür dilense; köy isimleri bir bir iade edilse...' diyen Boyner, bir gerçeği kabul etmeleri gerektiğini vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'Bölge huzurlu olmadan Türkiye, Türkiye huzurlu olmadan bu bölge huzurlu olmayacak. Bu sağlanmadığı sürece de refah ortamı ve yatırımların olması çok zor. Demokratikleşme süreci cesaret gerektirir. Sürecin tüm aktörlerinin alışılagelmiş anlayış ve kabullerini yeniden değerlendirmesi gerekir. Gerçek demokrasi kültürü, kendimizle yüzleşmemizi gerektirir. Çünkü demokrasinin özü, kendi isteklerimizi ne kadar gerçekleştirebildiğimiz kadar, farklılıklara olan saygı ve kabulde yatar.
Devlet-vatandaş ilişkisini hukuk temelinde demokratik bir seviyeye taşırken, toplumun her kesiminde bu kültürün temelden benimsenmesini de önemsemek zorundayız. Burada hepimize görev düşüyor. Ailemizde, okullarımızda, mahallemizde demokrasi kültürüne engel teşkil edecek hususlar var mı? Belki biraz daha cesaretle hepimizin bu değerlendirmeleri yapması gerekiyor.
Bunları yaparsak sürekli barışı ümit edebiliyorum. Silahları gömdüğümüz, mayınlı topraklara tekrar bereket getirebildiğimiz günleri hayal edebiliyorum. Trakya'dan, Ege'den, Karadeniz'den gençlerimizin buraya gezmek için; kucaklaşmak için; eğitim için; yatırım için, çalışmak için gelmesini istiyorum. Hiçbir evladımızın kendi vatanlarında birbirlerine kıymalarına, bu dağlarda şehit olmalarına, hiçbir evladımızın dağ başında, duasız, namazsız gömülmesine artık tahammülümüz yok.'

-'YENİ BİR DİL OLUŞTURMALIYIZ'-

TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, bugün burada bölgesel gelişme ve kalkınma teması etrafında aslen Türkiye'nin geleceğini konuşmak için toplandıklarını ve Türkiye'nin pek çok başka yerinde de buna benzer veya farklı toplantılarda Türkiye'nin geleceğinin mercek altına alınarak daha müreffeh, daha huzurlu, daha kendine güvenli bir toplum hedefine nasıl ulaşacaklarının tartışıldığını kaydetti.
Bu arayışın sürmesi kadar, bu arayışı nasıl, hangi dili kullanarak, hangi perspektifle yaptıklarının da önemli olduğunu ifade eden Boyner, 'Geçmişin yaklaşımı, dili, bakışı ve hele hele yöntemleriyle gelecek kuramayız. Taze, sınanmamış, henüz olgunlaşmamış da olsa yeni bir yön çizmeli, yeni bir dil oluşturmalıyız. Dünyanın sunduğu örnekleri de anlamaya çalışarak çabalarımızı sürdürmeliyiz' diye konuştu.

-'MESELENİN ADINI KOYABİLECEĞİMİZ NOKTAYA GELEBİLDİK'-

Boyner, geçen yaklaşık 30 yıl boyunca, belki de geçen 70 yıl boyunca Kürt meselesine 'Kürt meselesi' dememek, meselenin insani ve vatandaşlık haklarıyla ilgili boyutlarını görmemek, Türkiye'nin birliğini ancak gönüllülük ve rızaya dayalı bir dayanışmanın sağlayacağını kavramamak için büyük gayret sarf ettiklerini dile getirerek, şöyle konuştu:
'Şunca yıl tükettikten, şunca can kaybettikten, şunca kahır çektikten, bir hesaba göre 100 küsur milyar dolar harcadıktan sonra nihayet, nihayet meselenin adını koyabileceğimiz noktaya gelebildik.
Akılla bulunabilecek bu noktaya bir an önce varabilmemiz için ülkesinin tüm insanlarını seven, barışı ve kardeşliği bayrak edinmiş cesur kişiler bizi uyardılar. Çabaları kulak ardı edilmekle kalmadı. Onları cezalandırdık da. Kimini hapisle, kimini sürgünle, kimini ölümle. Şiddeti reddetmeyi öğrenmek, şiddet yoluyla bu meselenin o şekilde ya da bu şekilde çözülemeyeceğini anlamak için toplumca çok ağır bir bedel ödememiz gerekti. Birbirimizi duymamak, duysak da anlamamak, anlasak da kabullenmemek sarmalına girdik. Bu arada da haram parayla servetler edinildi, güya düşman olanlar arasında çıkar çarkları kuruldu. Bunların gündem belirleme gücüyle körleştirildik. Olan bağrı yanık ailelere, şiddet kültüne kurban edilen masumlara, hayatı kaydırılan nesillere, doğru dürüst eğitimden, barınaktan, hizmetten, adaletten mahrum bırakılanlara oldu. Bu toplum, bu millet kıt kaynaklarını kalkınmasına değil, olanı reddetmeye, reddettiğini yok saymaya, yok saydığını bitirmeye, düşmanlık üretmeye ayırmak zorunda bırakıldı.'
'Bundan sonra, kendi gerçeğimizi görmekten kaçamayız' diyen Boyner, dünyanın bugünkü haline bakmadan, Türkiye'nin oradaki yerini görmeden ve anlamadan, geleceğin ancak çağa uygun dil, yöntem ve hedeflerle kurulabileceğini kavramadan yeni bir gerçekliğin, birlikteliğin, dayanışmanın kalıcı şekilde kurulamayacağını vurguladı. 
Boyner, bundan 19 yıl önce dönemin Başbakanının 'Kürt realitesini tanıyoruz' dediğini hatırlatarak, 'Kuvveden fiile geçmek için uzunca süre beklememiz gerekti. Şimdi Türkiye realitesini daha iyi anlamış olarak bir an önce barış diliyle, kardeşlik anlayışıyla, ortak kader mevhumuyla hareket edip kendimize layık bir geleceği el birliğiyle kuracağımızı umuyorum. Daha doğrusu buna inanıyorum' dedi.

17.12.2010 13:03:41