İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin 62. Yılı Etkinlikleri

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, İstanbul'da polisin protestocu öğrencilere yönelik müdahalesi sonucu hamile bir öğrencinin düşük yapmasına ilişkin olarak, ''Meydana gelen sonucu hiç kimsenin tasvip etmesi mümkün olmaz, bundan üzüntü duyarız'' dedi

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, İstanbul'da polisin protestocu öğrencilere yönelik müdahalesi sonucu hamile bir öğrencinin düşük yapmasına ilişkin olarak, ''Meydana gelen sonucu hiç kimsenin tasvip etmesi mümkün olmaz, bundan üzüntü duyarız'' dedi.
Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı tarafından Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin 62. Yılı kapsamında Ankara Hakimevi'nde düzenlenen etkinliğe Bakan Çiçek'in yanısıra, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanı Mehmet Yılmaz Küçük, BM Türkiye Mukim Koordinatörü Shahid Najam, TBMM Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Güldal Akşit ve bazı sivil toplum örgütlerinin temsileri katıldı. Etkinlikte bir konuşma yapan Çiçek, 62 yıl önce kabul edilen insan hakları beyannamesinin önemine işaret etti.
İnsan hakları ihlallerinin insanlığın ortak sorunu haline geldiğini belirten Çiçek, İnsan haklarını hedef alan ırkçılık, ayrımcılık, hoşgörüsüzlük, terörün önemli sorun olmaya devam ettiğini ifade etti. Çiçek, "Bu sorunun sadece bireylerle ilgili yaşanmamakta çok daha büyük gruplar hatta medeniyetler arasında bile yaşanabilmektedir. Birçok kişi ve grubun ötekileştirildiği ve ağır insan hakları ihlallerinin meydana geldiği günümüzde farklılıkların, insan hakları ihlalleri sevgi ve hoşgörü ekseninde görülmesi
yerine bir tehlike, bir tehdit olarak bir çatışma söylemi haline gelmiştir. Tüm ülke ve toplumların karşı karşıya olduğu bu sorunlarla ciddi, sistematik şekilde mücadele etmeleri, bunlara yönelik bir strateji geliştirmeleri bir zorunluluk ve aciliyet gerektirmektedir" dedi.
Bu konuda son 10 yılda yapılan çalışmaları anlatan Çiçek, bu süreçte 3 anayasa değişikliği yaptıklarını, ceza ve infaz kanunlarında çok önemli düzenlemelere gidildiğin aktardı. Çiçek, 12 Eylül'de gerçekleştirilen referandumun ardından kabul edilen yeni anayasa değişikliği ile birçok düzenlemenin yapıldığını ve bunlardan birinin ise kamu denetçiliği olan Ombudsmanlık olduğunu belirterek, bununla ilgili yapılan yasal düzenlemenin Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldığını ve bu yasayı en kısa sürede seçimlerden
önce Meclis'ten çıkarmayı hedeflediklerini söyledi.

"İNSAN HAKLARI İHLALLERİNİN GİDERİLMESİ KONUSUNDA KARARLILIĞIMIZI SÜRDÜRECEĞİZ"
Türkiye'nin insan hakları konusunda önemli mesafeler katettiğini belirten Çiçek, bu konuda kararlılığın sürdürüleceğini ifade etti. Çiçek, "Bu gelinen noktayı kimse küçümsememelidir. Elbette katedeceğimiz çok mesafede var. Şunu hepimiz kabul etmeliyiz ki bugün kullandığımız hak ve özgürlükler dünün yasaklarıydı. Dün dediğimiz Milattan önce değil, seferberlik öncesi değil, son 20 yılın, 30 yılın yasakları bugünün özgürlükleri haline gelebildiyse Türkiye bu konuda kararlılığını devlet olarak ortaya
koymuştur ve bu yönde çaba da sarfetmektedir" diye konuştu.
İnsan hakları ihlallerinin giderilmesi konusunda sadece yasaların çıkarılmasının yeterli olmadığını belirten Çiçek, bu yasaların uygulanmasının önemine işaret etti. Bunun eğitimle olacağını belirten Çiçek, birilerin suçlamak yerine herkesin kendi özeleştirisini yapması gerektiğini, bu konuda devlete, sivil toplum örgütlerine, medya ya büyük görevler düştüğünü ifade etti. Çiçek, bu konuda medyada çok az haber yapılmasını eleştirdi.
"İnsan hakları konusu gündeme getirirken evvela kendimizin insan haklarına saygılı olması gerekmektedir" diyen Çiçek, "Zaman zaman bazı yerlerde bu çarpıklığı yaşıyoruz. Bir taraftan hak ve özgürlük istiyor, ama hak ve özgürlük isterken bir başkasının kullanmakta olduğu bir hak ve özgürlüğü engellediğini gözardı ederek bu konuda değerlendirme yapamayız. O çok fırsatçı bir yaklaşım olur. İnsan hakları gibi en önemli konuyu siyaset malzemesi yaparız. Konuya iki yönüyle bakmak gerekmektedir. Elbette sizin
hakkınız var ama benim de hakkım da var. Bu ikisini çatışır hale getirmeden olaylara bakabildiğimiz nispette bu konuda daha fazla mesafe alma imkanımız olacaktır" diye konuştu.

"NE YARGILIYORLAR NE İADE EDİYORLAR"
İnsan hakları konusunda üzerinde durulması gereken bir konunun da yaşam hakkı olduğuna işaret eden Çiçek, insan hayatı konusunda asimetrik tehdidin 'terör' olduğunu söyledi. Dünyada 50'ye yakın ülkenin terörle uğraştığını belirten Çiçek, Türkiye'de terör nedeniyle 40 binden fazla insanın yaşamını kaybettiğini anımsattı. İnsan hakkı ihlali olan terör konusunda uluslararası işbirliğinin şart olduğunu vurgulayan Çiçek, "Ne yargılıyorlar ne iade ediyorlar. İnsan hakları gününde bunu gözardı etmek doğru
olmaz. Terörde hayatını kaybetmiş insanlar için madem tedbir alamıyoruz en azından konuşmayarak saygısızlık etmeyelim. Çünkü bu ülkede 40 binden fazla insanımız hayatını kaybetti. Sayısını tutamadığım kadar pek çok insan mağdur oldu. En son terör saldırısında 2 yaşındaki çocuk hayatını kaybetti. Bunun insan hakkı ne olacak? İnsan hakları konusunda en çok vurgu yapan ülkeler uluslararası işbirliği konusunda en fazla kaytaran ülkelerdir. En azından Türkiye bağlamında bunu söyledik ve söylüyoruz. Türkiye'de
kan döküp yurtdışına kaçanlardan bugüne kadar iade edilenlerin sayısı bir elin parmağını bile geçmez. İade etmediler ama yargılamadılar da" şeklinde konuştu.
Dünyada istismar edilen kavramların başında insan haklarını geldiğini belirten Çiçek, terör örgütlerinin en çok kullandığı kavramın demokrasi, barış, insan hakları olduğunu söyledi. Çiçek, "Bir taraftan insan hakları, barış, özgürlük diğer taraftan pazar yerine gideceksiniz çekeceksiniz bombanın pimini yerli-yabancı demeden, kadın-erkek demeden, yaşlı, çoluk çocuk demeden onlarca binlerce insanın hayatına mal olacak, ondan sonra gelecek bu örgütler ben barış diyorum demokrasi diyorum diyecek. Bu
sahtekarlığın en çok yaşandığı ülkelerin başında Türkiye geliyor. İnsan Hakları örgütleri bu açıkça sahtekarlığa karşı tavırlarını ortaya koymalıdır. Elbette ki terör mücadelede başarıya ulaşabilmenin yolu da hiç şüphesiz demokrasiden, özgürlükten geçiyor. Bu tecrübeyi Türkiye yaşadı. Geldiğimiz noktada daha fazla demokrasi, daha fazla barış, daha fazla özgürlük demeye devam edecek ama içerideki ve dışarıdaki iki yüzlüleri de teşhir etmeye devam edecek" diye konuştu.
BM temsilcisinden terör suçluların ya iade edilmesini yada yargılanması isteyen Çiçek, "Aksi takdirde biz bu günleri yapmaya devam ederiz. Böyle platonik söylemleri romantik bir kısım hikayeleri anlatmaya devam ederiz. Ama hayatın acı gerçeği ortadadır" dedi.

"MEYDANA GELEN SONUCU HİÇKİMSENİN TASVİP ETMESİ MÜMKÜN DEĞİL"
Çiçek, etkinlikten ayrılırken ise gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin, polisin protestocu öğrencilere yönelik müdahalesi sonucu, hamile bir öğrencinin çocuğunu düşürdüğünü anımsatması üzerine Çiçek, şunları söyledi:
''Keşke bu olaylar olmasa, bu üzüntüleri yaşamasak. Hayatı daha sevinçli yönleriyle paylaşsak, bunu hepimiz arzu ederiz. Bunu temin etmek için de hepimiz gayret etmeliyiz. İnsanların kendi devletinden, kendi hükümetinden, kendisini yönetenlerden hak talepleri olabilir, özgürlük talepleri olabilir, protesto edeceği hususlar olabilir, beğenmediği bir kısım konular vardır. Bunlarla ilgili bir demokratik tavır ortaya koyması gerekebilir. Bütün demokratik toplumlarda bunlarla karşılaşıyoruz. Bunu yaparken de
evvela yasalara uygun yapsak, çünkü bu yasalar hepimizin yararına olan yasalardır, kamu düzenini tesis etmek üzere yasalardır. Kamu düzeni bozulduğunda bundan herkes zarar görür. Dolayısıyla yasalara uygun bu tavırları ortaya koymuş olsak belki bu sıkıntıları, üzüntüleri yaşamayız diye düşünüyorum. Diğer taraftan yasaları uygulayanlar açısından da eğer yasanın çıkış maksadının ötesinde kabul edilemeyecek bir kısım hususlar varsa bunlar da gözardı edilmeden üzerinde durulması gereken hususlardır. Yani bu tip
olaylara tek bir yönden bakarsak, sadece kendi penceremizden bakarsak manzaranın tamamını görememiş olabiliriz. İki yönüyle bakıp bir sonuca varmakta fayda var. Elbette söylediğiniz olayda meydana gelen sonucu hiç kimsenin tasvip etmesi mümkün olmaz, bundan üzüntü duyarız.''
İnsan hakları konusundaki en büyük tehdidin terör olduğuna işaret eden Çiçek, Türkiye'nin terör sebebiyle birçok üzücü olay yaşadığını ifade etti. Hakkari'de yaşanan ve 9 kişinin hayatını kaybettiği terör olayını anımsatan Çiçek, ''İnsan Hakları Günü'nde bir tek olaya odaklanmak çok doğru olmaz. Üzerinde duralım ama geriye dönük tüm olayları bu perspektiften bakarak değerlendirmek çok doğru olur diye düşünüyorum'' dedi.
Çiçek, ''Ankara Üniversitesi'ndeki yumurtalı protestoyu nasıl değerlendiriyorsunuz'' sorusu üzerine, ''Eğer insan hakları konusunda herkes, hepimiz samimiysek siz hakkınızı kullanırken başkasının hakkını da engellememeniz gerekir. Aksi takdirde bu işin istismarını yapmış olursunuz. Sizin protesto hakkınız var, ötekinin de toplantı yapma, konuşma yapma hakkı var. Siz bir hakkı kullanırken başkasının hakkını engelliyorsanız, bunun da doğru olmadığını hepimiz kabul edelim. Eğer kabul etmiyorsak bu olaydan
bir siyasi rant elde etmek için bu konuları tartışıyoruz demektir. Ben o tartışmaya girmem'' yanıtını verdi.