Cumhurbaşkanı Gül, Oxford Üniversitesi İslam Araştırmaları Merkezi'nde Konuştu

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Oxford Üniversitesi İslam Araştırmaları Merkezi'nde yaptığı konuşmada şimdi AB üyelik sürecinde Türkiye'ye problem çıkaran ülkelerin 10 sene sonra Türkiye'nin cazibesi karşısında problem çıkaramayacak hale geleceğini söyledi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Oxford Üniversitesi İslam Araştırmaları Merkezi'nde yaptığı konuşmada şimdi AB üyelik sürecinde Türkiye'ye problem çıkaran ülkelerin 10 sene sonra Türkiye'nin cazibesi karşısında problem çıkaramayacak hale geleceğini söyledi.
Ünlü Düşünce Kuruluşu Chatham House'nin '2010 Devlet Adamı' ödülünü almak üzere İngiltere'de bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül temasları kapsamında Oxford Üniversitesi İslam Araştırmaları Merkezi'nde konferans verdi. Daha sonra soruları cevaplandıran Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin Çin ile ilişkilerine Doğu Türkistan meselesinin etkisinin olup olmadığı şeklindeki soruya, "Türkiye'yle Çin arasında ilişkiler bir şekilde gelişiyor. Tabii ki Çin kimsenin ihmal edeceği bir ülke değil. Çin kendi içinde bir
dünya adeta, çok farklı ırklar var, çok farklı dinler var, bunlardan birisi de Müslümanlık. Dolayısıyla biz Çin'le olan ilişkilerimizde Doğu Türkistan olarak bildiğimiz o bölümü, şimdi Sincan olarak biliniyor Çin'de, Türkiye ile Çin arasında olumlu bir köprü olarak görmek istiyoruz. Tabii ki önemli olan oradaki insanların, sadece Müslümanların değil, başkalarının da, herkesin de inançlarını rahatlıkla yaşayabilmesi ve kültürlerini rahatlıkla muhafaza edebilmesi, bu tabii ki önemli bir şey. Çin'le olan
ilişkilerimizde bu konuları rahatlıkla konuşuyoruz. Ama Çin'le olan ilişkilerimize de açıkçası çok önem veriyoruz. Geçen sene ben bir devlet ziyareti yaptım ve bu ziyaretimde ve bütün bu söylediğim Müslüman-Türk bölgesini de ziyaret ettim ve oradaki halkla da buluştum. Çok yakın bir zamanda dışişleri bakanımız aynı ziyareti yaptı ve Çin Başbakanı Wien de yakın bir süre içerisinde Türkiye'ye geldi" karşılığını verdi.

İRAN'IN NÜKLEER MESELESİ
İran ile ilgili soru üzerine Gül, "Türkiye İran nükleer meselesinin barışçıl yollardan halledilmesi için çok çaba sarf ediyor. Bazıları belki bunu hayretle karşılayabilir ama herhalde buna hakkımız var çünkü 1990 yılından beri Irak'ta yaşananların Türkiye'ye ekonomik, politik, güvenlik anlamında, göç anlamında çok büyük maliyeti oldu. Biz doğu komşumuzla başka böyle negatif bir tecrübeden geçmek istemiyoruz. Onun için bu işin diplomasiyle çözülmesi için çok çaba sarf ediyoruz ve bu yönde ufak da olsa bazı
adımlar atılıyor. Tahran Anlaşması da İran'ı bu konuda masada tutma konusunda önemliydi. Birkaç gün önce açıklandı biliyorsunuz ve İran ve P5+1'in toplantısı Türkiye'de yakın zaman içerisinde gerçekleşecek. Bunları bir güven yapıcı önlemler olarak görüyoruz ve esas meselenin çözümü yönünde ciddi adımlar olarak görebiliriz ve ümit ederiz ki bu konu diplomasi yoluyla gerçekten çözülür" ifadelerini kullandı.

TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİK SÜRECİ
Türkiye'nin AB müzakereleri yolunda açıklanan ilerleme raporu hakkında soru üzerine Gül, "Raporu görmedim ama tabii ki ban bilgi verildi. Rapordan ziyade işin gidişatı daha önemli. AB'ye tam üyelik Türkiye'nin stratejik kararı ve partiler üstü bir politika. Bununla ilgili müzakerelere değerli dostum Jack Straw'un başkanlığında Lüksemburg'da başladık. Hatta öyleydi ki, biraz problemliydi. Ben o zaman dışişleri bakanıydım, gece saat 12'yi geçti Lüksemburg'da. Dolayısıyla gününde kararı alamadık ama Jack
Straw dedi ki Greenwich Mean Time'a göre daha ertesi gün olmadı ama Londra saatine göre biz vaktinde bu kararı veriyoruz ve böyle başladı, sıkıntılı başladı. Bu süreç aslında teknik olarak devam ediyor ama maalesef olmaması gereken bazı şeyler oluyor. Bazı siyasi konular bu sürecin içerisine sokuluyor bazı üyeler tarafından ve adeta bazı suni problemler çıkartılıyor bizim önümüze müzakere sürecinde. Bunların hiçbiri adil değil, kabul edilebilir değil. Ama buna rağmen Türkiye kararlılıkla bu süreci devam
ettirecek. Eğer bazı fasıllar resmi olarak açılmasa bile biz fiilen o fasılları açacağız ve o fasılların gereğini yaparak yolumuza devam edeceğiz. Çünkü günü geldiğinde fasılların açılışı, kapanışı çok kolay olur ki ilk faslı o gece beraber Jack Straw'la beraber yapmıştık. Birkaç dakika içerisinde seremoni tamamlanmıştı, günü geldiğinde inanıyorum ki yine birkaç dakika içinde seremoniler gerçekleşir. Önemli olan Türkiye'nin AB kriterlerini, standartlarını ki buna AB akisi diyoruz. Biz şimdi bunu müktebesat,
tam adapte etmekle uğraşıyoruz. Biz şimdi bununla meşgulüz açıkçası, yani kendi işimizi yapmakla meşgulüz. Bütün bu müzakere sürecinin gereği olan standartlar yükseltildiğinde Türkiye'de o zamanki Türkiye'nin görüntüsü çok farklı olacak. Nasıl 10 sene önceki Türkiye ile bugünkü Türkiye çok farklıysa, 10 sene sonraki Türkiye de çok farklı olacak. O zaman inanıyorum ki Türkiye'nin cazibesi karşısında problem çıkaran bazı üyeler onu yapamaz hale gelir. Tabii her şey otomatik değil, müzakereleri başarıyla
bitirsek bile ve Avrupa Konseyi 'Evet Türkiye hazır' dese bile AB'de bazı ülkeler referanduma gidecek. Referandumların neticesi ne olur bilmiyorum ama onu saygıyla karşılayacağız. Ama bir şey daha var tabii, o gün Türkiye, Türk halkı ne der? Onu da bilmiyoruz şimdiden. O gün Türk halkı da farklı düşünebilir, Norveçliler gibi yapabilir. Dolayısıyla bütün bunları konuşmak erken" diye konuştu.

KAFKASLAR VE ERMENİSTAN'LA İLİŞKİLER
"Bölgede donmuş olan problemleri o şekilde bırakmamak gerekir. Kronik donmuş olan problemler aniden patlayabilir ve büyük konu olabilir" diyen Gül, şunları söyledi:
"Bunun en tipik örneği Gürcistan. Birkaç sene önce Kafkaslar birden alev altında kaldı. Kafkaslar söz konusu olduğunda bütün problemlerin çözümü hepimizin çıkarınadır. Bugünkü 'de facto' durum hiç kimsenin de çıkarına değildir açıkçası. Bu Azerbaycan-Ermenistan, Türkiye-Ermenistan, Gürcistan'ın yine çeşitli sıkıntıları var bölgede, bütün bunların çözümü için yine bir diyalog zeminine ihtiyaç var. Bununla ilgili çalışmalar oluyor, son 1-2 sene içerisinde igerçekten çözülür" ifaçok büyük gayretler oldu.
Önce tabii Azerbaycan'ın işgal altında olan toprakları Karabağ, bunu tabii yokmuş gibi görmek mümkün değil. Karabağ'la ilgili tartışmalar olsa bile 7 tane Azerbaycan'ın bölgesi var ki bunlar işgal altında ve BM bile bunun işgal olduğunu söylüyor. Ermenistan bile bunun kendisine ait topraklar olmadığını biliyor ve bunu ifade ediyor. Diğer yandan Türkiye ile Ermenistan arasında bazı problemler var. Her ne kadar Türkiye Ermenistan'ı bağımsız olduğu ilk gün tanıyan ülkelerden biri olsa bile problemlerimiz
sürüyor. Bütün bunların hepsinin çözümü için 1-2 senedir aslında yoğun gayretler sarf ettik ve buna da devam edeceğiz. Bütün bu problemlerin çözümüyle ilgili Rusya, Azerbaycan, Ermenistan, Türkiye herkesin yoğun bir çalışması var ve iyi niyetli çalışmalar da devam ediyor. Zaman zaman daha ümitvar olunuyor, zaman zaman belki biraz sessiz çalışmak gerekiyor, ama kararlı bir şekilde Kafkasların istikrarı, huzuru ve işbirliği için uğraşmak gerekiyor. Biz doğrusu bunu yapıyoruz."