Öğretmen atamaları ne zaman yapılacak? - Bakan Çubukçu'ya 'Öğretmenler Günü' Kartı
Öğretmen atamaları ne zaman yapılacak? Öğretmen atamaları bittikten sonra öğretmenler ne zaman iş başı yapacak?
Öğretmen atamaları ne zaman yapılacak? Öğretmen atamaları bittikten sonra öğretmenler ne zaman iş başı yapacak?
5-10 Kasım tarihleri arasında kontenjanların güncellenmesi işmenin yapıldığını açıklayan Bakanlık, 22-24 Kasım'da taban puanları belirleyerek atama kılavuzu yayınlayacağını duyurdu. 25 Kasım-3 Aralık tarihleri arasında başvuruları kabul edecek olan Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmen atamalarının 6 Aralık 2010 tarihinde yapılacağını, atanan öğretmen adaylarının ise 7 Aralık'ta göreve başlayacağını açıkladı.
24 Kasım Öğretmenler Günü’nde Eğitim Sen Çaycuma Temciliği tarafından Çaycuma Öğretmenevi önünde yapılan basın açıklamasında öğretmenlerin sorunlarının çözülmesi istendi. Açıklamanın ardından PTT binasına kadar yürüyen Eğitim Sen üyeleri PTT’den Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’ya öğretmenlerin taleplerini dile getiren kartlar gönderdiler. Kart gönderme öncesinde Çaycuma Öğretmenevi önünde açıklama yapan Eğitim Sen Çaycuma Temsilcisi İsmet Akyol, geçtiğimiz günlerde yapılan 18. Milli Eğitim Şurası'nda gündeme gelen öğretmenlere ikramiye verileceği ve ek ders ücretlerinin 12 TL olacağı şeklinde basında çıkan haberlerin vatandaşlar tarafından gerçekten zam yapılmış ve ikramiye verilmiş gibi algılandığını belirterek, “Böyle bir zam ve ikramiye öğretmenlere verilmedi” dedi.
ÖĞRETMEN ATAMALARI 2010 KLAVUZU İÇİN TIKLAYINIZ
Akyol yaptığı basın açıklamasında şöyle dedi; “Bugüne kadar hiçbir öğretmenler gününde, öğretmenlerin gerçek sorunları tartışılmamış, yüz binlerce eğitim emekçisinin sosyal ve ekonomik sorunlarını çözmek yönünde herhangi bir adım atılmamıştır. 24 Kasım’ın, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Millet Mektepleri Başöğretmenliğini” kabul ettiği gün olması açısından tarihsel bir gerçekliği ve önemi bulunmasına karşın, “24 Kasım Öğretmenler Günü”nün 12 Eylül döneminin bir ürünü, 12 Eylül zihniyetinin nasıl bir öğretmen istediğinin simgeleştiği bir gün olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Binlerce öğretmeni cezaevlerine gönderen, işkenceden geçiren, sürgün eden, dönemin en etkili öğretmen örgütü 200 bin üyeli TÖB-DER’i kapatan 12 Eylül cuntası alay eder gibi 24 Kasım’ı 1981 yılında “Öğretmenler Günü” olarak ilan etmiştir.
Her 24 Kasım günü geldiğinde “öğretmenliğin kutsallığından”, “onurlu bir meslek olduğundan” söz edenlere sormak istiyoruz:
Ülkemizdeki öğretmenlerin yoksulluk sınırının altında, memur ve hizmetlilerin ise açlık sınırında maaş almayı sürdürdüğü bir ülkede “öğretmenler günü” gibi bir gün nasıl kutlanabilir? 2010 yılı sonu itibariyle atama bekleyen 350 bini aşkın işsiz öğretmenin bulunduğu; Öğrencilerimizin öğretmensiz, öğretmenlerimizin işsiz olduğu bir ülkede “öğretmenler günü” gibi bir gün nasıl kutlanabilir?
Öğretmenlerin ücretli, sözleşmeli, kadrolu, uzman ve başöğretmen gibi kategorilere ayrıştırılarak sınıflandırıldığı ve aynı işi yapmalarına rağmen farklı ücretler aldıkları bir ülkede “öğretmenler günü” gibi bir gün nasıl kutlanabilir?
Öğretmen açıklarının kadrolu öğretmen atamaları ile kapatılmak yerine, sözleşmeli, ücretli öğretmenlik gibi güvencesiz istihdam biçimleriyle kapatıldığı ve gün geçtikçe sayıları hızla artan ücretli öğretmenlerin ayda, 350–750 TL arasında ücret aldığı bir ülkede “öğretmenler günü” gibi bir gün nasıl kutlanabilir?
4-B kapsamında sözleşmeli öğretmenlik yapan ve beyninde tümör olduğu için hastaneye kaldırılan Elif Aybaç Aşık’ın 4-B’liler için geçerli olan 30 günlük rapor süresinde tedavisini tamamlayamadığı için sosyal güvenceye en çok ihtiyacı olduğu dönemde sözleşmesine son verilerek işten atıldığı bir ülkede “öğretmenler günü” gibi bir gün nasıl kutlanabilir?
Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde ücretli öğretmenlik yapan Ahmet Fazlı Elçi’nin, çalıştığı lisede okul kitaplarını 40 lira karşılığı taşırken kalp krizi geçirerek öldüğü bir ülkede “öğretmenler günü” gibi bir gün nasıl kutlanabilir?
İzmir Tire’de, TEKEL işçilerine destek amacıyla düzenlenen yürüyüşe katılan 30 öğretmenin bugün yani 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde hakim karşısına çıkarıldığı bir ülkede “öğretmenler günü” gibi bir gün nasıl kutlanabilir?
Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu (AYÖP) üyesi 51 öğretmenin yaptıkları oturma eylemi nedeniyle 3 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı bir ülkede “öğretmenler günü” gibi bir gün nasıl kutlanabilir?
Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu’nun kurucusu kemik kanseri Şafak Bay’ın yurt dışında tedavisi gerekirken bir yıla yakın süreyle vize verilmemesi nedeniyle tedavisinde geç kalınmasına neden olan bir ülkede “öğretmenler günü” gibi bir gün nasıl kutlanabilir?
Boş bulunan müdür ve müdür yardımcılığı kadrolarının duyuruya çıkarılmayıp, yanlı atama ve görevlendirmelerin yapılıp, hak eden eğitim yöneticilerinin mağdur edildiği bir ülkede “öğretmenler günü” gibi bir gün nasıl kutlanabilir?
35 ülkenin üye olduğu OECD ülkelerinde öğretmenlerin ortalama çalışma saati 1652 saat iken, bu rakam ülkemizde 1832 saattir. Sadece bu kriter çerçevesinde değerlendirdiğimizde bile Türkiye’de görev yapan bir öğretmen OECD üyesi ülkelerdeki öğretmenlerden her yıl 180 saat daha fazla çalışmasına rağmen, daha düşük ücret almaktadır.
Okul türlerine göre öğretmen başına düşen öğrenci sayısı açısından bir karşılaştırma yaptığımızda İlköğretimde görev yapan bir öğretmen başına düşen öğrenci sayısı OECD ülkelerinde ortalama 16 iken, Türkiye’de 42’dir. Ortaöğretimde çalışan öğretmen başına düşen öğrenci sayısı OECD ülkelerinde ortalama 13 iken, bu sayı Türkiye’de 49’dur.
TALEPLER
Türkiye’nin sadece öğretmenleri değil, bütün eğitim ve bilim emekçileri yılda sadece bir gün hatırlanmayı değil, yıllardır yaşadıkları ekonomik, sosyal ve özlük sorunlarına sağlıklı ve gerçekçi çözümler üretilmesini beklemekte ve talep etmektedir.
Ücret, sosyal ve özlük haklar açısından öğretmenler arasında farklılık yaratan güvencesiz istihdam uygulamalarından vazgeçilmeli, eğitimin bütün kademelerinde sadece kadrolu istihdam benimsenmelidir.
Son yıllarda eğitim sisteminde yapılan değişiklikler, yıllardır yaşanan sorunlara yeni mağduriyetler eklemiştir. Resim, müzik ve beden eğitimi gibi, çocuk ve gençlerimizin sosyal ve kültürel gelişimi açısından önemli derslerin ders saati azaltılmış, bu branşlarda görev yapan öğretmenler mağdur edilmiştir. Sanat eğitimi, beden, resim, müzik ve bilişim teknolojileri gibi derslerin ders saatleri arttırılmalı ve zorunlu olmalıdır.
Ek ders ücretlerine ilişkin sorunlar yıllardır devam etmekte, ek ders yönetmeliğinde yapılan her değişiklik yeni mağduriyetler yaratmaktadır. Bu konuda yıllardır sorun yaşanmasının nedeni bakanlığın yönetmeliği tek başına belirlemesidir. Ek ders yönetmeliğinin yarattığı mağduriyetler giderilmeli, bakanlık ek ders yönetmeliğini sendikalarla birlikte ele almalıdır.
Eğitim Sen, yıllardır ücretlerin, sosyal ve özlük hakların tek taraflı olarak değil, grev hakkını da içerek gerçek bir toplu sözleşme düzeni ile belirlenmesini savunmakta ve talep etmektedir. Bugünkü durumun var olan sorunların çözümsüzlüğünü sürdürmekten başka bir işe yaramayacağı ortadadır. Yüz binlerce öğretmeni, eğitim ve emekçisini yıllardır yoksulluğun kıskacına alan, yaptığı işe ve mesleğine karşı küstüren uygulamalara karşı bilimsel, demokratik, nitelikli bir eğitim yaratmak için taleplerimize yanıt, sorunlarımıza çözüm üretilmesini bekliyoruz.
Eğitim ve bilim emekçilerine insanca yaşayabilecekleri, kendilerini yenileyerek daha nitelikli ve sağlıklı hizmet verebilecekleri çalışma ve yaşama koşulları yaratılmalıdır. Bunun için sadece öğretmenlerin değil, bütün eğitim ve bilim emekçilerinin başta maaşları olmak üzere mesleki, sosyal ve özlük hakları iyileştirilmeli, koşulları insan onuruna yaraşır bir düzeye yükseltilmelidir.”
5-10 Kasım tarihleri arasında kontenjanların güncellenmesi işmenin yapıldığını açıklayan Bakanlık, 22-24 Kasım'da taban puanları belirleyerek atama kılavuzu yayınlayacağını duyurdu. 25 Kasım-3 Aralık tarihleri arasında başvuruları kabul edecek olan Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmen atamalarının 6 Aralık 2010 tarihinde yapılacağını, atanan öğretmen adaylarının ise 7 Aralık'ta göreve başlayacağını açıkladı.
24 Kasım Öğretmenler Günü’nde Eğitim Sen Çaycuma Temciliği tarafından Çaycuma Öğretmenevi önünde yapılan basın açıklamasında öğretmenlerin sorunlarının çözülmesi istendi. Açıklamanın ardından PTT binasına kadar yürüyen Eğitim Sen üyeleri PTT’den Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’ya öğretmenlerin taleplerini dile getiren kartlar gönderdiler. Kart gönderme öncesinde Çaycuma Öğretmenevi önünde açıklama yapan Eğitim Sen Çaycuma Temsilcisi İsmet Akyol, geçtiğimiz günlerde yapılan 18. Milli Eğitim Şurası'nda gündeme gelen öğretmenlere ikramiye verileceği ve ek ders ücretlerinin 12 TL olacağı şeklinde basında çıkan haberlerin vatandaşlar tarafından gerçekten zam yapılmış ve ikramiye verilmiş gibi algılandığını belirterek, “Böyle bir zam ve ikramiye öğretmenlere verilmedi” dedi.
ÖĞRETMEN ATAMALARI 2010 KLAVUZU İÇİN TIKLAYINIZ
Akyol yaptığı basın açıklamasında şöyle dedi; “Bugüne kadar hiçbir öğretmenler gününde, öğretmenlerin gerçek sorunları tartışılmamış, yüz binlerce eğitim emekçisinin sosyal ve ekonomik sorunlarını çözmek yönünde herhangi bir adım atılmamıştır. 24 Kasım’ın, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Millet Mektepleri Başöğretmenliğini” kabul ettiği gün olması açısından tarihsel bir gerçekliği ve önemi bulunmasına karşın, “24 Kasım Öğretmenler Günü”nün 12 Eylül döneminin bir ürünü, 12 Eylül zihniyetinin nasıl bir öğretmen istediğinin simgeleştiği bir gün olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Binlerce öğretmeni cezaevlerine gönderen, işkenceden geçiren, sürgün eden, dönemin en etkili öğretmen örgütü 200 bin üyeli TÖB-DER’i kapatan 12 Eylül cuntası alay eder gibi 24 Kasım’ı 1981 yılında “Öğretmenler Günü” olarak ilan etmiştir.
Her 24 Kasım günü geldiğinde “öğretmenliğin kutsallığından”, “onurlu bir meslek olduğundan” söz edenlere sormak istiyoruz:
Ülkemizdeki öğretmenlerin yoksulluk sınırının altında, memur ve hizmetlilerin ise açlık sınırında maaş almayı sürdürdüğü bir ülkede “öğretmenler günü” gibi bir gün nasıl kutlanabilir? 2010 yılı sonu itibariyle atama bekleyen 350 bini aşkın işsiz öğretmenin bulunduğu; Öğrencilerimizin öğretmensiz, öğretmenlerimizin işsiz olduğu bir ülkede “öğretmenler günü” gibi bir gün nasıl kutlanabilir?
Öğretmenlerin ücretli, sözleşmeli, kadrolu, uzman ve başöğretmen gibi kategorilere ayrıştırılarak sınıflandırıldığı ve aynı işi yapmalarına rağmen farklı ücretler aldıkları bir ülkede “öğretmenler günü” gibi bir gün nasıl kutlanabilir?
Öğretmen açıklarının kadrolu öğretmen atamaları ile kapatılmak yerine, sözleşmeli, ücretli öğretmenlik gibi güvencesiz istihdam biçimleriyle kapatıldığı ve gün geçtikçe sayıları hızla artan ücretli öğretmenlerin ayda, 350–750 TL arasında ücret aldığı bir ülkede “öğretmenler günü” gibi bir gün nasıl kutlanabilir?
4-B kapsamında sözleşmeli öğretmenlik yapan ve beyninde tümör olduğu için hastaneye kaldırılan Elif Aybaç Aşık’ın 4-B’liler için geçerli olan 30 günlük rapor süresinde tedavisini tamamlayamadığı için sosyal güvenceye en çok ihtiyacı olduğu dönemde sözleşmesine son verilerek işten atıldığı bir ülkede “öğretmenler günü” gibi bir gün nasıl kutlanabilir?
Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde ücretli öğretmenlik yapan Ahmet Fazlı Elçi’nin, çalıştığı lisede okul kitaplarını 40 lira karşılığı taşırken kalp krizi geçirerek öldüğü bir ülkede “öğretmenler günü” gibi bir gün nasıl kutlanabilir?
İzmir Tire’de, TEKEL işçilerine destek amacıyla düzenlenen yürüyüşe katılan 30 öğretmenin bugün yani 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde hakim karşısına çıkarıldığı bir ülkede “öğretmenler günü” gibi bir gün nasıl kutlanabilir?
Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu (AYÖP) üyesi 51 öğretmenin yaptıkları oturma eylemi nedeniyle 3 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı bir ülkede “öğretmenler günü” gibi bir gün nasıl kutlanabilir?
Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu’nun kurucusu kemik kanseri Şafak Bay’ın yurt dışında tedavisi gerekirken bir yıla yakın süreyle vize verilmemesi nedeniyle tedavisinde geç kalınmasına neden olan bir ülkede “öğretmenler günü” gibi bir gün nasıl kutlanabilir?
Boş bulunan müdür ve müdür yardımcılığı kadrolarının duyuruya çıkarılmayıp, yanlı atama ve görevlendirmelerin yapılıp, hak eden eğitim yöneticilerinin mağdur edildiği bir ülkede “öğretmenler günü” gibi bir gün nasıl kutlanabilir?
35 ülkenin üye olduğu OECD ülkelerinde öğretmenlerin ortalama çalışma saati 1652 saat iken, bu rakam ülkemizde 1832 saattir. Sadece bu kriter çerçevesinde değerlendirdiğimizde bile Türkiye’de görev yapan bir öğretmen OECD üyesi ülkelerdeki öğretmenlerden her yıl 180 saat daha fazla çalışmasına rağmen, daha düşük ücret almaktadır.
Okul türlerine göre öğretmen başına düşen öğrenci sayısı açısından bir karşılaştırma yaptığımızda İlköğretimde görev yapan bir öğretmen başına düşen öğrenci sayısı OECD ülkelerinde ortalama 16 iken, Türkiye’de 42’dir. Ortaöğretimde çalışan öğretmen başına düşen öğrenci sayısı OECD ülkelerinde ortalama 13 iken, bu sayı Türkiye’de 49’dur.
TALEPLER
Türkiye’nin sadece öğretmenleri değil, bütün eğitim ve bilim emekçileri yılda sadece bir gün hatırlanmayı değil, yıllardır yaşadıkları ekonomik, sosyal ve özlük sorunlarına sağlıklı ve gerçekçi çözümler üretilmesini beklemekte ve talep etmektedir.
Ücret, sosyal ve özlük haklar açısından öğretmenler arasında farklılık yaratan güvencesiz istihdam uygulamalarından vazgeçilmeli, eğitimin bütün kademelerinde sadece kadrolu istihdam benimsenmelidir.
Son yıllarda eğitim sisteminde yapılan değişiklikler, yıllardır yaşanan sorunlara yeni mağduriyetler eklemiştir. Resim, müzik ve beden eğitimi gibi, çocuk ve gençlerimizin sosyal ve kültürel gelişimi açısından önemli derslerin ders saati azaltılmış, bu branşlarda görev yapan öğretmenler mağdur edilmiştir. Sanat eğitimi, beden, resim, müzik ve bilişim teknolojileri gibi derslerin ders saatleri arttırılmalı ve zorunlu olmalıdır.
Ek ders ücretlerine ilişkin sorunlar yıllardır devam etmekte, ek ders yönetmeliğinde yapılan her değişiklik yeni mağduriyetler yaratmaktadır. Bu konuda yıllardır sorun yaşanmasının nedeni bakanlığın yönetmeliği tek başına belirlemesidir. Ek ders yönetmeliğinin yarattığı mağduriyetler giderilmeli, bakanlık ek ders yönetmeliğini sendikalarla birlikte ele almalıdır.
Eğitim Sen, yıllardır ücretlerin, sosyal ve özlük hakların tek taraflı olarak değil, grev hakkını da içerek gerçek bir toplu sözleşme düzeni ile belirlenmesini savunmakta ve talep etmektedir. Bugünkü durumun var olan sorunların çözümsüzlüğünü sürdürmekten başka bir işe yaramayacağı ortadadır. Yüz binlerce öğretmeni, eğitim ve emekçisini yıllardır yoksulluğun kıskacına alan, yaptığı işe ve mesleğine karşı küstüren uygulamalara karşı bilimsel, demokratik, nitelikli bir eğitim yaratmak için taleplerimize yanıt, sorunlarımıza çözüm üretilmesini bekliyoruz.
Eğitim ve bilim emekçilerine insanca yaşayabilecekleri, kendilerini yenileyerek daha nitelikli ve sağlıklı hizmet verebilecekleri çalışma ve yaşama koşulları yaratılmalıdır. Bunun için sadece öğretmenlerin değil, bütün eğitim ve bilim emekçilerinin başta maaşları olmak üzere mesleki, sosyal ve özlük hakları iyileştirilmeli, koşulları insan onuruna yaraşır bir düzeye yükseltilmelidir.”