İntes Ekonomik Kalkınma Ve İnşaat Sektörü Toplantısı

Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Ali Babacan, tarihin en büyük affı olan kamu alacaklarına ilişkin kanun tasarısında düzenli vergi ödeyenlere indirim istenmesine ilişkin olarak, 2011 yılı bütçesinin yapıldığını, bunu 2012 yılı bütçesinde düşünebileceklerini söyledi

Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Ali Babacan, tarihin en büyük affı olan kamu alacaklarına ilişkin kanun tasarısında düzenli vergi ödeyenlere indirim istenmesine ilişkin olarak, 2011 yılı bütçesinin yapıldığını, bunu 2012 yılı bütçesinde düşünebileceklerini söyledi. 2011 yılında böyle bir şeyin mümkün olmadığını belirten Babacan, "Çok sağlam, çok dikkatli gitmemiz lazım. Günü gününe ödeyenlere bir taltif, bir güzellik, bir kolaylık olmalı mı? Belki vicdan muhasebesine koyduğunuzda
olabilir gibi görünüyor, ama bir vicdan muhasebesi var, bir de paranın muhasebesi var" dedi.
Babacan, Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası'nın (İNTES) Ankara'da düzenlediği ''Ekonomik Kalkınma ve İnşaat Sektörü'' konulu toplantıya katıldı. Her yıl geleneksel olarak düzenlenen toplantının açılış konuşmasını yapan İNTES Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Koçoğlu, geçtiğimiz günlerde açıklanan kamu alacakları affına ilişkin tasarıya değindi. Düzenli vergi ödeyenlerle bu işi kronik hale getirenlerin ayrılmasını isteyen Koçoğlu, "Vergisini, sigortasını zamanında ödeyenler, bunu kronikleştirerek
ödemeyenler aynı kefedeyiz. İsyanım da bu. Adam öldürenle, adam öpen aynı cezayı almasın. Bu yarayı, bu vicdan azabını kaldırmak size düşüyor" dedi.
Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Ali Babacan ise, yaptığı konuşmada küresel kriz sürecinde Türkiye'nin pek çok ülkeden farklı bir tutum izlediğini söyledi. Bu kapsamda yapılanları anlatan Babacan, küresel krizde birçok ülkeden çok erken bir tarihte mali sıkılaştırmaya başladıklarını söyledi. Küresel ekonomik krizi yaşayan ülkelerin 'bugünü kurtaralım, yarına bakarız' yönünde uyguladıkları yanlış ekonomi politikalarından dolayı sıkıntıya düştüğünü belirten Babacan, "Alınan kararlar böyle olursa çok
ağır bedeller ödersiniz" dedi.

'GEMİYİ SAĞLAM TUTMALIYIZ, YOKSA SARSINTILAR O GEMİDEKİ HERKESİ ETKİLER''
Genel dengelerin ve kamu dengelerinin son derece önemli olduğuna dikkat çeken Babacan, ekonomiyi 'gemiye' benzetti. Babacan, "Gemiyi sağlam tutmak önemli. Herkesin içinde bulunduğu geminin hedefini, istikametini, yol almasını sağlamak için yardımcı olması gerekiyor. Gemide olacak en ufak sarsıntılar, problemler o gemideki herkesi etkiler" diye konuştu.
Ekonomi politikalarında mutlaka orta, uzun vadeyi de dikkate almak gerektiğini ifade eden Babacan, kısa süre önce Seul'de yapılan G-20 toplantısında gelişmiş ülkelerin Orta Vadeli Programları'nı hazırlamaya başlamaları yönünde karar alındığını anımsattı. Babacan, ''Maalesef seçimle işbaşına gelen her hükümetin bir oy kaygısı oluyor. Hele seçim yakınsa oy kaygısı günü kurtarma politikalarına yönlendirebiliyor hükümetleri. Önümde seçim var, 3-5 ay yapacağımı yapayım sonra bakalım ne olursa olur, tekrar
gelirsem o zaman çaresine bakarım, başkası gelirse bu onun problemi olur diye düşünülüyor. Bunlar yaşandı maalesef, çok büyük ekonomilerde bile yaşandı ve yaşanıyor. Japonya'da 3 yılda 5 kere başbakan değişti'' dedi.
Hükümet olarak popülizmden hep uzak durduklarını ve uzun vadeye baktıklarını kaydeden Babacan, şunları söyledi:
''Geçen sene açıkladığımız program 1 yılı aştı, büyük bir titizlikle disiplinle uyguluyoruz. Hatta Ekim ayında 1 yıl daha uzattık, revize ettik programımızı ve yeni bir Orta Vadeli Program'ı tekrar ortaya koyduk. 2013'ün sonuna kadar ne yapacağımızı açıkladık. Öngörülebilirlik çok önemli. Eğer devlet ne yapacağını ortaya koymuyorsa sektörlerin neye göre, nasıl karar vereceği, herkesin kendi iç planını nasıl yapacağı çok zor bir konu. Biz açıkça diyoruz ki; bizim yapacağımız budur, herkes ona göre kendi
hesabını kitabını yapsın. Bu öngörülebilirlik Türkiye'yi çok ayrıştırdı. Birden bire Türkiye pek çok Avrupa ülkesinden çok farklı bir noktaya geldi. Şu anda AB'ye üye olan 27 ülkeden 10 ülkenin risk göstergeleri Türkiye'den kötü bir durumda. Kamu maliyesi kısmı, yani bütçe dengeleri mali disiplin birinci derecede önemli. Biz bunu yaptık bizi ayrıştıran en önemli konulardan birisi bu.''
Türkiye'nin diğer ülkelerden ayrışmasını sağlayan ikinci önemli hususun da finans sektörü olduğunu kaydeden Babacan, geçen yıl birçok ülkede finans sektörüne yönelik olarak alınan tedbirlerin günü kurtarma operasyonları olduğunu, yapısal olarak bankaların mali bünyesini düzeltici adımların daha yeni yeni uygulanmaya başladığını, Basel 3'ün daha yeni oluştuğunu ve uygulama takviminin de 2015 olduğunu söyledi. Türkiye'nin ise bankacılıkla ilgili 2004-2005 ve 2006 yıllarında çok köklü tedbirler aldığını
anlatan Babacan, bir sürü pisliğin 2001 krizinden sonra halının altına süpürüldüğünü söyledi.

'BİR VİCDAN MUHASEBESİ VAR, BİR DE PARANIN MUHASEBESİ VAR'
Avrupa'da bankalara yönelik stres testleri henüz yapılırken kendilerinin çok daha önce bunları yaptıklarını belirten Babacan, ''Merkez Bankası'ndan, BDDK'dan arkadaşlarımıza söyledik. Bu zor bir iş değil, bilgisayarlara bankaların bilançosunu koyun, sanal ortamda şoklar verin, bu şoklara karşı bankanın hali ne olacak dedik. Bunları test etmek sorun değil'' dedi.
Bakan Babacan, konuşmasında kamu alacaklarında büyük af getiren tasarıyla ilgili olarak vergilerini düzenli ödeyenlere ayrıcalık yapılmasını isteyen Koçoğlu'na yanıt verdi. Babacan, ''Günü gününe ödeyenlere bir taltif, bir güzellik, bir kolaylık olmalı mı? Belki vicdan muhasebesine koyduğumuzda olabilir gibi görünüyor, ama bir vicdan muhasebesi var, bir de paranın muhasebesi var. Şuradan ilave biraz para alalım, bütçe açığını kapatalım diye bir şey söz konusu değil" diye konuştu.
2011 bütçesini de, 2012 ve 2013 orta vadeli mali planını da buradan herhangi bir gelir öngörerek yapmadıklarını ifade eden Babacan, şunları söyledi:
''Şuradan 3 milyar, 5 milyar para gelir, onu da buraya harcarız diye bir hesabımız hiç olmadı. 2011 yılı bütçesinde bunlarla ilgili ilave gelir sıfır olarak öngörüldü. Niye? Önce bir para gelsin görelim. Ne kadar gelecek ondan sonra ne yapacağımıza bakarız. Bunu borç ödemede mi kullanırız, yoksa bir kısmını yatırıma mı yönlendiririz. Önce paranın nakit kasaya girmesi gerekiyor ki önümüzü görelim, karar verelim. Bunun asıl amacı, 2009'da sıkıntıya giren çok vatandaşımız oldu. Esnafımız, KOBİ'lerimiz ve
hatta büyük işletmelerimizden de mali sıkıntılar yaşayanlar oldu. İyi niyetli olduğu halde devlete olan yükümlülüklerini zamanında yerine getiremeyen, borcunu ödeyemeyenler oldu. Bu onlar için açılan bir kapıdır. Diyeceksiniz ki, aralarında kötü niyetli olanlar varsa onu biz ölçemeyiz ki. Elimizde bir niyet ölçer yok. Kriz döneminde sıkıntı yaşayan vatandaşlarımız olduğu bir gerçek. Zaten bu kadar sivil toplum kuruluşundan, bu kadar olumlu tepki gelmesi. Demek ki gerçekten toplumda buna ihtiyaç varmış,
böyle bir talep varmış. Dolayısıyla durup dururken yapılmış bir, iş atılmış bir adım değil.''
Babacan, vergisini düzenli ödeyenler için 2011 yılı bütçesinde bir indirim öngörülmediğini belirterek, "Bununla ilgili bir öngörü yok. 2012 bütçesi yapılırken bunlar dikkate alınabilir, üzerinde çalışılabilir. Aynı sosyal güvenlik priminde olduğu gibi, günü gününe vergisini ödeyenler için kurumlar vergisinde ve gelir vergisinde de büyük kolaylık sağlanabilir 2012 için, ama 2011 için bizden bunu talep etmeyin. Bakın en baştan söyledim, İstikrar hepimizin en çok korumak için üzerine titremesi gereken bir
kavram. Burada bir fırsat doğdu, biraz para gelecek onu erken ödeyenlere. Yapamayız. Duruma bakarız. 2012 bütçesi hazırlanırken orada bir şeyler yapılabilir. Aksi halde 2011 bütçesini Meclis'ten geçireceksiniz, arkasından da getireceğiniz ilk yasa tasarısında da bütçe gelirlerini ciddi oranda azaltacak bir madde koyacaksınız. Şu kadar puan vergi indirimi tam ödeyenlere, buna toleransımız yok. Çok sağlam, çok dikkatli gitmemiz lazım. Günü gününe ödeyenlere bir taltif, bir güzellik, bir kolaylık olmalı mı?
Belki vicdan muhasebesine koyduğunuzda olabilir gibi görünüyor, ama bir vicdan muhasebesi var, bir de paranın muhasebesi var. Paranın muhasebesinde hata yaparsak o zaman işler sıkıntıya girebilir. Çok daha riskler, problemler olabilir. Kaynağı bulunmayan, dengesi kurulmayan hiçbir yeni unsuru 2011 bütçemizle alakalı gündeme getiremeyiz. Mutlaka kendi dengesi içinde gitmesi gerekiyor bu işin'' diye konuştu.
(EDA-CC-E)