İ.ü.'de 'Ölümsüz Atatürk' Konulu Konferans Düzenlendi
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü ölümünün 72. yıldönümü nedeniyle İnönü Üniversitesi'nde "Ölümsüz Atatürk" konulu konferans düzenlendi.
İnönü Üniversitesi Hoca Ahmet Yesevi salonunda yapılan ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Süheyla Ünal'ın sunduğu "Ölümsüz Atatürk" konulu konferansa 2. Ordu Harekat Kurmay Yarbaşkanı Tuğgeneral Avni Angun, Rektör Prof. Dr. Cemil Çelik, Belediye Başkan Yardımcısı Abuzer Kabakaş, İl Jandarma Alay Komutanı Albay Recep Ayas, rektör yardımcıları, fakülte dekanları, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.
Prof. Dr. Süheyla Ünal, "Mustafa Kemal'in dünyaya geldiği yıllar toplumun yas tuttuğu, kederli olduğu yıllardı. Çok uzun süre güçlü bir İmparatorluk olarak varlığını sürdüren Osmanlı'nın son döneminde milyonlarca insan ve büyük topraklar kaybedilmişti. Travmaya uğramış, yas tutan ve aşağılanmış toplum, kurtarıcı bir liderin ortaya çıkması için uygun zemin hazırlamıştı. "Kederli bir ulus"un varlığı, Mustafa Kemal'e, kendi ruhsal dünyasında yaşattığı kederli anne imgesine yansıtacağı dışsal bir gerçeklik
sundu. Mustafa Kemal'den önce 3 bebeğini kaybeden kederli anne, bu çocuğunu da kaybetme korkusuyla yeterince yakın ve sıcak davranamamaktaydı. Anne sütü yetmediği için sütannesi tutulmuştu. Bebek Mustafa annesinin sıcak ilgisinden ve sütünden yeterince yararlanamıyordu. Bu durum kimseye ihtiyaç duymayan, güçlü bir kişilik geliştirmesini sağladı. Bilinçdışı bir "yüreği yaralı, kederli anneyi bulunduğu kederden kurtarma arzusu"nu ülküleştirerek benzeri konumda olan ülkesini kurtarmaya yönelik bir arzu haline
dönüştürdü. Anneyi kurtarma ile ülkeyi kurtarma arzusu Mustafa Kemal'in bilinçaltında birleşti. 7 yaşında babasını kaybetmesi yaşamının ikinci büyük travması oldu. Ülküleştirdiği babayla özdeşleşerek, batılı babanın yolunu tercih etti. Bu tercihin bir sonucu olarak annesinin isteği olan dini eğitimin tersine modern bir askeri eğitim almaya karar verdi. Annesinin elini öpmeden, hayır duasını almadan evden çıkmazdı. Her zaman annesinin gurur duyacağı evlat olmayı, annesini yastan kurtarmayı amaçladı. Bir
taraftan ona kurtarıcı vasıfları kazandıracak özellikleri geliştirmeye çalışırken, diğer taraftan da kederli ulusu onarma misyonu ile her gününde Türk halkını geliştirmek ve yüceltmekle meşgul oldu. Kendini halkına adadı, bütün gücünü ve emeğini Türk ulusunu yeniden inşa etmeye harcadı. Mustafa Kemal'in kendine güvenli, heyecanlı karakteri halkın 'kendine saygısını' yüceltti, herkesin paylaştığı bir heyecan dalgası, bir kendine güven duygusu yarattı, karşılıklı güven ve fedakarlıkla kurtuluş savaşı
kazanıldı, büyük devrimler başlatıldı. Atatürk unvanını aldığında kederli ulus onarılmış durumdaydı. Mustafa Kemal başarmış, Türk halkı başarmıştı. Zorlu sınavdan başarıyla çıkılmış, yaşanılan zorluklar güçlenme ile sonuçlanmıştı. Mustafa'yı Atatürk yapan travmaları aşan, sorumluklarını bilen, risk ortamlarında uygun kararları vermeyi bilen, eyleme dönük kişiliğidir. Atatürk'ün kimliğinde bu, bizi "yönetici millet" kılan temel karakter özellikleridir de aynı zamanda. Bir taraftan anneyi mutlu etme,
onurlandırma isteği diğer taraftan babası ile özdeşleşmesi Atatürk'ün genç Türkiye için "batının fikir dinamizmini kavrayıp, kendi değerlerimizi yaratma" vizyonu çizmesini sağlamıştır. Ancak bu şekilde egemenliğimizi tehlikeye sokmadan çağdaşlaşma yolunda ilerleyebileceğimizi öngörmüştür. Yaşayamadığı çocukluğun değerini iyi bilmiş, her yerde çocuklara özel bir değer atfetmiştir, geleceği onlara emanet etmiştir. Atatürk, bir simge ve bir kavram olarak, yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir" şeklindeki
konuştu.
Prof. Dr. Süheyla Ünal, "Mustafa Kemal'in dünyaya geldiği yıllar toplumun yas tuttuğu, kederli olduğu yıllardı. Çok uzun süre güçlü bir İmparatorluk olarak varlığını sürdüren Osmanlı'nın son döneminde milyonlarca insan ve büyük topraklar kaybedilmişti. Travmaya uğramış, yas tutan ve aşağılanmış toplum, kurtarıcı bir liderin ortaya çıkması için uygun zemin hazırlamıştı. "Kederli bir ulus"un varlığı, Mustafa Kemal'e, kendi ruhsal dünyasında yaşattığı kederli anne imgesine yansıtacağı dışsal bir gerçeklik
sundu. Mustafa Kemal'den önce 3 bebeğini kaybeden kederli anne, bu çocuğunu da kaybetme korkusuyla yeterince yakın ve sıcak davranamamaktaydı. Anne sütü yetmediği için sütannesi tutulmuştu. Bebek Mustafa annesinin sıcak ilgisinden ve sütünden yeterince yararlanamıyordu. Bu durum kimseye ihtiyaç duymayan, güçlü bir kişilik geliştirmesini sağladı. Bilinçdışı bir "yüreği yaralı, kederli anneyi bulunduğu kederden kurtarma arzusu"nu ülküleştirerek benzeri konumda olan ülkesini kurtarmaya yönelik bir arzu haline
dönüştürdü. Anneyi kurtarma ile ülkeyi kurtarma arzusu Mustafa Kemal'in bilinçaltında birleşti. 7 yaşında babasını kaybetmesi yaşamının ikinci büyük travması oldu. Ülküleştirdiği babayla özdeşleşerek, batılı babanın yolunu tercih etti. Bu tercihin bir sonucu olarak annesinin isteği olan dini eğitimin tersine modern bir askeri eğitim almaya karar verdi. Annesinin elini öpmeden, hayır duasını almadan evden çıkmazdı. Her zaman annesinin gurur duyacağı evlat olmayı, annesini yastan kurtarmayı amaçladı. Bir
taraftan ona kurtarıcı vasıfları kazandıracak özellikleri geliştirmeye çalışırken, diğer taraftan da kederli ulusu onarma misyonu ile her gününde Türk halkını geliştirmek ve yüceltmekle meşgul oldu. Kendini halkına adadı, bütün gücünü ve emeğini Türk ulusunu yeniden inşa etmeye harcadı. Mustafa Kemal'in kendine güvenli, heyecanlı karakteri halkın 'kendine saygısını' yüceltti, herkesin paylaştığı bir heyecan dalgası, bir kendine güven duygusu yarattı, karşılıklı güven ve fedakarlıkla kurtuluş savaşı
kazanıldı, büyük devrimler başlatıldı. Atatürk unvanını aldığında kederli ulus onarılmış durumdaydı. Mustafa Kemal başarmış, Türk halkı başarmıştı. Zorlu sınavdan başarıyla çıkılmış, yaşanılan zorluklar güçlenme ile sonuçlanmıştı. Mustafa'yı Atatürk yapan travmaları aşan, sorumluklarını bilen, risk ortamlarında uygun kararları vermeyi bilen, eyleme dönük kişiliğidir. Atatürk'ün kimliğinde bu, bizi "yönetici millet" kılan temel karakter özellikleridir de aynı zamanda. Bir taraftan anneyi mutlu etme,
onurlandırma isteği diğer taraftan babası ile özdeşleşmesi Atatürk'ün genç Türkiye için "batının fikir dinamizmini kavrayıp, kendi değerlerimizi yaratma" vizyonu çizmesini sağlamıştır. Ancak bu şekilde egemenliğimizi tehlikeye sokmadan çağdaşlaşma yolunda ilerleyebileceğimizi öngörmüştür. Yaşayamadığı çocukluğun değerini iyi bilmiş, her yerde çocuklara özel bir değer atfetmiştir, geleceği onlara emanet etmiştir. Atatürk, bir simge ve bir kavram olarak, yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir" şeklindeki
konuştu.