Çağlayan: 'Denetimdeki Amaç, 'Üzüm Yemektir, Bağcı Dövmek' Değil'

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, "Tabiri caizse denetimdeki amaç, 'üzüm yemektir, bağcı dövmek' değil

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, "Tabiri caizse denetimdeki amaç, 'üzüm yemektir, bağcı dövmek' değil... Kısaca, haksız rekabet oluşturacak, insan sağlığına zararlı olacak ithalata karşı bir nevi önleyici hekimlik görevi üstleniyoruz" dedi.
Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın (DTM) Ocak 2010'dan itibaren uygulamaya koyduğu, ithal tekstil ve hazır giyim eşyalarında RDDS'nin tanıtıldığı toplantıda konuşan Bakan Çağlayan, ithalatı ülke yararına düzenlerken, halkın sağlığını tehdit eden, yerli üreticiler için haksız rekabet oluşturan nitelikteki ürünlerin ithalatının önlenmesi için gerekli tedbirlerin alındığını ifade etti.
Rekabet avantajı elde etmek amacıyla bu kurallara kimi zaman uyulmadığını, toplum sağlığı ve tüketici haklarının hiçe sayıldığını belirten Çağlayan, "Denetimdeki amaç, diğer bir ifadeyle, vatandaşlarımızın sağlığını korumak, tüketicilerin zarar görmesini engellemek ve Türkiye'de üretim yapan işletmelerimizin, istihdam yaratan fabrikalarımızın, haksız rekabetle zarara uğramasının önüne geçmek, piyasa aktörlerinin ise kurallara uymasını sağlamaktır. Yoksa ticareti engellemek değildir. Tabiri caizse
denetimdeki amaç, 'üzüm yemektir, bağcı dövmek' değil... Kısaca, haksız rekabet oluşturacak, insan sağlığına zararlı olacak ithalata karşı bir nevi önleyici hekimlik görevi üstleniyoruz" dedi.
Tekstil, hazır giyim, halı ve deri sektöründe en uygun yöntemin riske dayalı denetim sistemi olduğunu ifade eden Çağlayan, "Riske dayalı denetim sistemi için gereken şart, riskin kontrol edilebilir olmasıdır. Örneğin radyoaktif sızıntı yapma riski olan bir cihaz için riskin gerçekleşmesi durumunda zararın kontrol altına alınabilmesi imkan dahilinde değildir. Bu nedenle bu tür bir eşya için riske dayalı denetim sisteminin şartları yoktur ve bu yüzden tüm eşya denetlenmelidir. Diğer yandan bu sektördeki
eşyanın boyar madde ve etiket riskleri kontrol altına alınabilecek risklerdir" diye konuştu.
İthalat aracı olan tekstil, hazır giyim, deri ve halı eşyasının tümünün denetlenmesinin kaynak açısından imkansız olduğunu ifade eden Çağlayan, bu sektörde günde ortalama 2 ile 3 bin adet ithalat kalemi eşyanın işlem gördüğünü söyledi. En iyimser tahminle bir ithalat kaleminin ortalama 5 çeşit eşya kapsadığı varsayıldığında dahi günde 15 bin çeşit eşyanın denetime tabi tutulmasının gerektiğini anlatan Çağlayan, "Bu miktarın normalde denetim maliyeti karşılığı günde 1,5 milyon dolarlık bir harcama
gerektirir. Riske dayalı olarak geliştirdiğimiz sistemde günlük denetim maliyeti ortalama sadece 5 bin dolar seviyesindedir. Yani RDDS, denetimin maliyetini azaltmaktadır.
Riske dayalı denetimin ikinci avantajı ticaretin doğal akışına en az etkiyi yapmasıdır. Tüm eşyanın denetlendiği bir sistemde denetimler uzun süreler almaktadır. Uzun süren denetim süreçleri kurallara uygun hareket eden işletmeler açısından bir cezalandırma ve kaynak israfı anlamına gelmektedir. RDDS'de eşya aksi ispat edilmediği sürece olumsuz kabul edilmemekte böylece kurallara uyanlar, uymayanlar yüzünden cezalandırılmamaktadır" dedi.
Riske dayalı denetim sistemlerinde yaptırımların önemine işaret eden Çağlayan şunları söyledi:
"Yaptırımlar caydırıcı olmak zorunda; aksi takdirde denetimler, aktörleri kurallara uyma yönünde harekete geçirmekte yetersiz kalır. Bu nedenle RDDS'de iki tür yaptırım belirledik. Birincisi eşyanın olumsuzluğunun bertaraf edilmesi, diğeri ise zorunlu denetimlerdir. Olumsuzluğun bertarafı demek eşyanın imhası, mahrecine iadesi veya düzeltilmesi demektir. Örneğin bir eşyanın sadece astarı veya etiketi olumsuz ise bu düzeltilebilir bir olumsuzluktur. Fakat bir tişörtün boyasında çıkan olumsuzluk
düzeltilemeyeceğinden dolayı ithalatçı ve ihracatçı arasındaki anlaşma çerçevesinde mahrecine iade edilebilir veya bu mümkün olamıyorsa imha edilmesi gerekmektedir.
Sadece fiziki denetime tabi tutulan eşya ile sınırlı tutulacak yaptırımlar riske dayalı denetim sistemlerinin amacına ulaşması için yeterli caydırıcılığı oluşturmayacağından bunlarla yetinmek doğru olmaz. Bu nedenle RDDS'de ikinci bir yaptırım şekli öngördük. Buna göre fiziki denetim sonucunda olumsuz bir unsuru tespit edilen eşya ile aynı ithalatçı veya aynı ihracatçı ile ilişkili olan benzer nitelikteki ithal eşya da zorunlu denetime tabi tutulmaktadır. Bu denetimler eşyayı piyasaya arz eden ithalatçı,
aracı veya perakendeciler tarafından bedeli ödenerek gerçekleştirilmektedir. Bu zorunlu denetimler sonucunda da olumsuz çıkan eşya yine bertarafa konu olmaktadır."