Zeki ve Metin'in 37 yıllık sırları

Milliyet Gazetesi yazarı Ali Eyüboğlu, Zeki Alasya ve Metin Akpınar arasındaki 37 yıllık bağı kaleme aldı.

Zeki ve Metin'in 37 yıllık sırları
Gündüz Demir’in yazdığı ‘Devekuşunun Kanatlarında Zeki & Metin’ kitabını okuduktan sonra, Zeki Alasya ile Metin Akpınar’ın, 37 yıl nasıl ortak kalabildiğini üzerine çok düşündüm. Çünkü kitap, Akpınar’la Alasya’nın ortak yanlarının ne kadar az, ama ayrı düştükleri konuların ne denli çok olduğunu açık ve net olarak ortaya koyuyor. “Ben kesinlikle bir sosyalistim” diyen
Akpınar, eski ortağı Alasya içinse şunları söylüyor: “Zeki’nin siyasi tandansını bugün bile sorsan net bir görüşü yoktur. Yani ‘liberal’ desen, nasıl ‘liberal’dir?”

Bir dönem Bedrettin Dalan’ın kurduğu partide Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Zeki Alasya’nın, kendisini ‘sosyalist’ olarak gören Akpınar için söyledikleri şu: “Metin kafa yapısıyla falan gerçekten de merkez soldadır. Ama yalnızca kafa yapısıyla solda olmak yetmez. Bu bir yaşam biçimidir de aynı zamanda. Sosyalizm, sol bir yaşam biçimidir. Metin’in öyle yaşadığını düşünmüyorum. Ama ben öyle yaşadığıma inanıyorum.”

Zeki & Metin’in tek ortak yanı

Akpınar, Alasya’nın bu değerlendirmesine şöyle itiraz ediyor: “Eğer ben sosyalist düşünceye sahipsem, halkın çoğunluğunun mutlu olmasını istiyorsam, ezilen halkın seviyesinin ayarlanmasını istiyorsam, benim param olmayacak, ben mutlaka aç olmalıyım, sokaklarda sürünmeliyim, sigara içmeliyim, evimde çoraplar asılmalı, yerde sinilerim olmalı, bağlama çalmalıyım, ağlamalıyım. Böyle bir şey yani... Neden böyle olsun canım! Ben insanlar gibi yaşarım, gene de o aydın düşünce içinde olurum.”

Alasya ile Akpınar’ın paraya bakışları bile aslında onların ne denli ‘ayrı dünyaların insanları’ olduklarının kanıtı. İşte bu konuda Alasya’nın söyledikleri: “Metin’le aynı parayı kazanmadık.

Ben, daha fazla para kazandım. Yönetmenlikten para kazandım. Metin finansmanını doğru yönetti. Çünkü Metin için para amaçtı. Benim içinse para araçtı ve hiç sevmediğim bir şeydi.”
Para ve siyasette olduğu gibi birçok konuda farklı dünyanın insanı olan bu ikili buna rağmen 37 yıl nasıl ortak kalabildi?

Kitapta anlattıklarımdan anladığım o ki, onları 37 yıl bir arada tutan tek şey vardı; o da ikisinin de tiyatroya duydukları aşk... Bu öyle bir aşktı ki, sadece onları 37 yıl bir arada tutmadı, yaptıkları işte de başarılı olmalarını sağladı. ‘47’nci Antalya Altın Portakal Film Festivali Yayını’ kitapta, Alasya ile Akpınar’ı adım adım ayrılığa götüren sebepler de var, sanat dünyasında yıllarca ayakta kalabilmenin sırları da.

AKPINAR: CEM YILMAZ ÇOK ZEKİ. KEŞKE SUYA, SABUNA DOKUNSA!

Zeki Alasya ile Metin Akpınar’ı anlatan kitapta yeni kuşağın komedyenleri için ne düşündükleri de var. Metin Akpınar’ın hedefindeki isimse Cem Yılmaz. İşte onun için söyledikleri: “Cem Yılmaz çok zeki bir çocuk. İşi de iyi yakaladı. Madalyonun tersini kullanarak sürekli zinde kalabiliyor. Yani burası lüks bir restoransa, burada kurbağa bacağı yeniliyorsa, o bize kurbağaların hazırlanıp, yenecek hale gelmesini anlatıyor. O pisliği gösteriyor. Yani bir insan köpeği gezdiriyorsa, insanın gözüyle köpeğe değil de, köpeğin gözüyle insana bakıyor. Haldun Taner’in ‘Tiki Tiki Paf Paf’ öyküsü gibi. Ferhan Şensoy onu tiyatrosunda çok da güzel yaptı. Gençlerle, amatörlerle yaptı. Çok da keyifli bir çalışmaydı. Ama şimdi böyle bir nüans var. Sen büyük kalabalıkları yakalamışsın, beyninde ve gönlünde öyle bir ışık var, karikatürcüsün, eleştirel bir yerden geliyorsun. Bu ülkenin sorunlarını biraz bu işine monte etsen. Azıcık haccal olsan, yani hiciv yapsan, sosyal eleştiri getirsen, siyasal eleştiri getirsen biraz da. ‘Pis çocuk’ olmasan da, suya sabuna da dokunsan fena mı olur?”

ALASYA: ACABA ŞAHAN, NE ZAMAN PES EDECEK?


Zeki Alasya’nın hedef tahtasında ise kumaşları iyi olmasına rağmen, henüz beklediği işleri yapmayanlar, özellikle de Şahan Gökbakar var. İşte onun için söyledikleri: “Bazen belli ve kıt malzemesi olan birileri çıkıp bir şeyler yapıyor. Sözüm yok. Onun bir şeyler yapması bile cesaret işidir diye saygıyla karşılıyorum. Ama Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar, Okan Bayülgen kumaşı olan adamlar. Doğru dürüst bir şey yaptıkları zaman yapabilecek, becerebilecek adamlar. Şimdi bu Şahan’ın yaptığı, yapılacak şey midir? Yani şimdi ben, ‘Ama iştir, neden böyle söylüyorsunuz Zeki Abi’ denecek yaşta değilim artık. ‘Recep İvedik’i reddediyorum. İkinciyi yaptı, reddediyorum. Üçüncüyü yaptı, reddediyorum. Şimdi büyük para kazandığı için dördüncü de gelecek. Merakla şunu bekliyorum. Şahan ne zaman, ‘Yok, başka bir şeyler yapmam lazım, kendimi toparlamam lazım’ diyecek?”