'Avrupa Birliği hakkımızdır'

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Estonya Dışişleri Bakanı Urmas Paet ile gerçekleştirdiği basın toplantısında Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğini hak ettiğini söyledi.

'Avrupa Birliği hakkımızdır'
Davutoğlu, dün TEKEL işçilerine yapılan polis müdahalesiyle ilgili olarak ise herhangi bir demokratik ülkede olduğu gibi protestoların yapılabileceğini ancak bunun kamu düzenini bozacak şekilde yapılmaması gerektiğini söyledi.

Bakan Davutoğlu, Estonya Dışişleri Bakanı Urmas Paet ile gerçekleştirdiği baş başa ve heyetler arası görüşmenin ardından ortak basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin dün TEKEL işçilerine yapılan polis müdahalesini hatırlatması üzerine Bakan Davutoğlu, "Türkiye demokratik bir ülke aynı zamanda bir hukuk devleti. Türkiye'de belli politikalardan hoşnutsuzluk söz konusu olduğunda bu hoşnutsuzların demokratik haklar kapsamında nasıl dile getirileceğinin kuralları bellidir.

Herhangi bir demokratik ülkede olduğu gibi gösteriler, mitingler, protestolar yapılabilir. İzinli gösteriler ve izin verilen yerlerde yapılan gösteriler konusunda herhangi bir kısıtlama olursa tabii ki bu demokratik haklara aykırı olur. Eğer, tabii gösteri yapma özgürlüğü herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda sınır tanımaksızın kullanılmaya başlanırsa bu seferde kamu düzeni bozulmaya başlar.

Dünkü gelişmeler tabii ki bizim görmek istemediğimiz tablolardır. Bunun için her zaman Türkiye'de hukuk devletine uygun, demokratik hakları hukuk çerçevesinde kullanan yaklaşımın benimsenmesi lazım. Ancak gösteriler sadece dün olmamıştır. Üç gündür devam etmiş ve gece yarılarına kadar sürmüştür. Türkiye'de bu anlamda gece gösterilerine getirilen sınırlar var. Dün istenmeyen tasvip edilmeyen gelişmeler de olmuştur. Güvenlik güçlerimizin tavırları sadece dikkate alınmamalıdır. Demokratik haklar, hukuk devleti ilkesi çerçevesinde kullanılmalı ve bu çerçevede kullanıldığında süreklilik arz edebilir. O bakımdan Türkiye'nin
en üst demokratik standartlara kamu düzenini bozmayarak ulaşmasını temel ilke olarak benimsiyoruz" diye konuştu.

Bir gazetecinin 'Uluslararası basında yeni yılda ABD'nin İran ile ilgili yaptırımlar uygulanacağı söyleniyor. Türkiye'nin bu konuda tavrı ne olacak?' yönündeki sorusu üzerine Davutoğlu, "Biz defaatlerce İran konusunda tutumuzu ifade ettik. Biz bu krizin diplomatik yollarla aşılması gerektiğine inanıyoruz. Sayın Başbakanımızın Washington ziyaretinde bu konu ele alınmıştır. Evvelsi gün Sayın Başbakanımız Sayın Ahmedinejat ile de bir görüşme yaptılar ve Washington temaslarını paylaştık. Bildiğiniz gibi son 3-4 gündür Türkiye yoğun diplomatik çaba sarf ediyor. Bu yoğun diplomatik çabada hedefimiz herhangi bir başka yola tevessül edilmeksizin krizin diplomatik yollarla aşılmasıdır. Bu yöndeki çabalarımızı sürdüreceğiz. Ümit ederiz ki iyi niyet hasıl olur ve İran'ın barışçıl nükleer enerji elde etme hakkını gözeten ancak nükleer silahlanmaya kimin elinde olursa olsun izin vermeyen ve bölgemizde dünyada huzura kavuşur" dedi.

Bakan Davutoğlu, Türkiye'nin NATO Genel Sekreterliği'ne bir Türk'ü getirmesi çalışmalarının olduğu yönündeki haberlerin hatırlatması üzerine şöyle konuştu:

"Türkiye'nin sürdürdüğü bir politika var. Türkiye bütün üyesi ve tarafı olduğu bütün uluslararası kuruluşlarda etkin görevler üstlenme konusunda kararlıdır. Bu konuda bir 10 sene 20 sene öncesiyle kıyas edildiğinde birçok uluslararası kuruluşlarda çok önemli görevler aldık. Türkiye bütün uluslararası örgütlerde ülke üyeliklerini artıracaktır. Türkiye'nin üye olmadığı kuruluşlarda bu kadar etkin rol üstlenirken en fazla katkıda bulunduğu son soğuk savaş döneminde büyük sorumluluklar üstlendiği NATO'da uzun yıllardır çok önemli üst düzey görev almaması bir çelişkidir. İstiyoruz ki NATO'nun yönetimi de Türkiye'de aktif olarak yer alsın. Ama bunun ne zaman hangi yolla gerçekleşeceği bu çabalar sonucunda belli olacak. Hemen şu an var olan Genel Sekreterlik Yardımcılığı mı Türkiye üstelenir yoksa yeni kurulacak Genel Sekreter Yardımcılığı'nı mı üstlenir, başka hangi etkin görev alabilir? Bunların hepsinin önü açıktır. Çabalarımızın bu doğrultudadır."

"TÜRKİYE'NİN ÖDEVLERİNİ YERİNE GETİRDİĞİNDE AB ÜYELİĞİ HAKKIDIR, KİMSENİN LÜTFU DEĞİLDİR"

Başka bir gazetecinin Türkiye'nin AB üyeliğinde Kıbrıs konusunun dayatılmasını hatırlatarak bu konuda Türkiye'nin tavrının ne olacağına ilişkin sorusu üzerine Bakan Davutoğlu şöyle konuştu:

"Bizim AB üyeliğimiz hakkımızdır. Ödevlerimizi yerine getirdiğimizde yani reformlar yapıldığında Türkiye'nin bu hakkıdır, kimseni bir lütfu değildir. Ahitlerden doğan hakkıdır. Aynı şekilde Kıbrıs'ta kalıcı ve adil barışı sağlamak ve bu çerçevede Kıbrıs'ta yaşayan soydaşlarımızın haklarını gözeten bir çözümün peşinde koşmakta haklı bir taleptir. Eğer bu adalet gereği 2004 yılında Kıbrıs konusunda tarafların mutabık kaldığı ve AB'ni desteklediği BM planı kabul edilmiş olsaydı bugün bu iki konu arasında çelişki olmayacaktı. Kabul edilmemiş olmasının sorumlusu kim? Türkiye mi? Hayır. Buna evet diyen Kıbrıs Türk Halkı mı? Hayır. Kabul edilmemiş olmasının sorumlusu Kıbrıs Rum Yönetimi. O zaman Kıbrıs Rum Yönetimi'nin buna rağmen AB konusunda önüne engel çabası konmasından vazgeçilmesi gerekir. Peki, önüne geçildi mi? Maalesef geçilmedi. Son 5 yıl içinde eğer adalet ve hakkaniyet gereği bu plan gereği Kıbrıs T "Biz defaatlerce İran konusunda türk halkına verilen sözler yerine getirilmiş, plana hayır diyen Kıbrıs Rum Yönetimi'ne bir takım müeyyideler uygulanmış olsaydı, bugün bir çelişki yine ortaya çıkmazdı. Ama çelişki nereden çıktı? Plana hayır diyen, barışa hayır diyen taraf AB üyesi yapılıp, AB kurucu üyeleri kadar söz hakkına sahip kılınınca ortada bir çelişki var görünüyor.

Bu çelişkinin giderilmesi, hakkaniyetin ortadan kaldırılması için Türkiye'nin yeni bir taviz vermesi mi gerektirir yoksa hakkaniyet ve AB değerleri etrafında eşit bir tavırda çözümü mü gerektirir? Bizim kanaatimiz ikincisidir.

Ama kimse bu noktada bütün bu adaletsizlikler rağmen Türkiye'nin ve Kıbrıs Türk halkının benimsemediği ve adalete uygun bir çözümün kabul etmemek suretiyle AB yolunun açılacağı kanaati içinde olmamalıdır. Türkiye'nin AB yolu açıktır, açık olmalıdır. Burada ilgisiz kriterler önümüze bir engel olarak getirilmemelidir. Biz AB'nin rasyonalitesine inanıyoruz, dayandığı değerlere inanıyoruz. Bir gün AB ülkelerinin de bu temel ahlaki ve adalet çelişkiyi fark edeceklerini düşünüyoruz. Şu anda Ada'da yürüyen müzakerelere AB'nin objektif olarak destek olmasıdır. Yeni müeyyideler getirmek suretiyle konuyu daha aşılmaz bir noktaya getirmemesidir."