Cizre TSO Başkanı Elçi: Ülkenin Huzuru İçin Yeni Anayasaya İhtiyaç Var

Şırnak'ın Cizre Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Adnan Elçi, ülkenin huzuru için yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu söyledi.

Ülkenin huzura, barışa erişmesinin sivil toplum kuruluşlarını yakından ilgilendirdiğini ifade eden Adnan Elçi, yaptığı açıklamada şunları dile getirdi: “Huzur ve barış için biz sivil toplum örgütleri olarak herkesten daha fazla gayret göstermeliyiz. Genç nüfusumuz, yer altı ve yer üstü doğal zenginliklerimiz ve elverişli coğrafi konumumuzla büyük bir ekonomik varlığa sahibiz. Bölgemiz çatışma ortamına döndüğü için bölgedeki geri kalmışlık daha da dibe vurmuş, işsizlik diz boyu artmıştır. Şiddet ve terörü besleyen uygun bir ortam oluşmuştur. Ülkemizin huzur ve güvene kavuşması, Türkiye 'nin bölgede ve dünyada saygın ve etkili bir konuma gelmesini sağlar. Hükümetin yeni anayasa hazırlama çalışmalarını destekliyor, yeni anayasanın içeriği açıklanmamakla birlikte bu yaklaşımı yerinde görüyoruz. Yeni anayasa, giriş kısmından başlamak üzere, mutlaka belli ideolojilere vurgu yapmaktan arındırılmalı, bütün toplumsal farklılıklara hoşgörü ile yaklaşacak nitelikte ve çoğulcu olmalıdır. Bütün dünyada insan hakkı olarak tanınan temel haklar sadece Kürtler değil bütün toplum kesimleri anayasada garanti altına alınmalıdır. İnsanın kendi kaderini tayin hakkı temelinde, Kürt halkının kültürel, siyasi ve ekonomik talepleri göz önünde bulundurulmalı ve birlikte ele alınmalıdır.”

“ÇÖZÜMLER DEMOKRATİK YOLLARLA ELE ALINMALIDIR”

“Anadille eğitim hakkı evrensel bir insan hakkı olduğundan dolayı, anayasal güvence altına alınmalıdır. Bölgeler arası ekonomik dengesizlikleri ortadan kaldırmak ve sosyal adaleti sağlamak için sosyal devlet ilkesine vurgu yapılmalıdır. Türkiye 'deki sıcak çatışma sorunun güvenlik sorunu olarak ele almak doğru değildir. Zira güvenlik sorunları temel hak olan insan onurunun insan haklarının çiğnenmesinden kaynaklanmaktadır. Çözümün demokratik yollarla ele alınması doğru bir yöntemdir. Ama unutulmamalıdır ki insan hakları oy çokluğu ile karara bağlanmaz. Kürtlerin red ve inkarı temelinde yürütülen politikalar sürekli çatışma ortamını yaratmış ve bunun sonucunda hem Türk hem de Kürtler büyük acılar çekmişlerdir. Yapılması gereken, Kürtleri eşit bir halk olarak görmek, ülke bütünlüğünü bozmadan onlara insan onuruna yaraşır bir yaşam hakkı tanımaktır. Farklılıkları bizim zenginliğimiz olarak görmeliyiz. Kürtlerin devleti bölme, devletten ayrılma gibi hiçbir düşünceleri yoktur. Kendilerini eşit bir yurttaş olarak, kendi kimlikleri ile Türk kardeşlerimizin sahip olduğu haklara sahip olmayı istiyorlar. Devlet bu anlayışla çağımıza uygun yeni bir anayasa hazırlamalı, Kürtler anadillerini eğitim ve kamusal alanda olduğu gibi her alanda kullanabilmelidir. Artık Avrupa 'da ve dünyadaki diğer devletlerde küreselleşmeden kaynaklanan sorunlardan dolayı yerel yönetimlere vurgu yapılmaktadır. Buna uygun olarak yerel idareler üzerindeki merkezi idarelerin vesayeti en aza indirilmeli, merkezi idarelerin sadece koordinasyon görevi olmalıdır.”

“KÜRTÇE AKADEMİK BİRİMLER AÇILMALI”

“Bölge üniversitelerinin bağımsız ve halkla beraber bilimsel çalışmalar yapabilmesi için, bu üniversiteler, bölge halkının değerlerine açık hale getirilmeli ve bilimsel çalışmalar için özgür ortam yaratılmalıdır. Gelecekte Kürtçe akademik ve öğretici kadro ihtiyacını karşılamak için Kürtçe akademik birimler açılmalıdır. Yeni hazırlanacak anayasa da ana dilde eğitimi engelleyecek konular yer almamalıdır. Bu konu da orta ve uzun vadeli proje üretilmeli ve hayata geçirilmelidir. Silahlar ve akan kan bir an önce durdurulmalı, PKK 'yı dağdan indirme yolları aranmalı, normal ve siyasi yaşama katılma yolları açılmalıdır. Çatışmanın olmadığı bir ortamda görüş ve projeler özgürce ortaya konulmalıdır. Tek kırmızı çizgi devletin bütünlüğü olmalıdır. En önemlisi de devlet kademesindeki insanların ufkunun genişlemesi ve dar bir insan algısı ile ırkçı, mezhepçi veya ideolojik olarak insanları kategorize edip, bir grubu ötekileştirip diğer insanları ise öncelemesi saplantılarından kurtulmalarıdır. Bunun bir yolu da kararların alınması sürecine halkın katılması, karardan etkilenecek toplum kesimlerinin fikirlerinin bağlayıcı olarak gözetilmesidir. Sadece kararların demokratik olarak alınması ve insan haklarının pozitif hukukta düzenlenmesi yetmeyebilir. Bunun için hukuk devleti ilkesi güçlendirilmeli, devlet organlarının kendisinin hukuk kurallarını uyması sağlanmalıdır. Devletin bütün eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu işletilmeli ve vatandaşların temel hakların çiğnenmesine karşı bireysel şikayet hakkı olmalıdır. Yargı bağımsızlığı en üst düzeyde güvence altına alınmalıdır. Kürt halkı eşit olmayan şartlarda eğitim gördüğünden onların aynı sınavlara tabii tutulması eşitlik ilkesine aykırıdır. Bu nedenle eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için bölge halkına pozitif ayırımcılık yapılmalıdır ki geçmiş ihmaller telafi edilebilsin. Bu konuda sivil toplumun önemi ve ağırlığı önemlidir. Ülkemizin bölgede ve dünya da saygın ve etkili konuma gelmesi, yeni bir anayasa ve bununla birlikte değiştirilmesi gereken temel yasaların günümüz şartlarında değiştirilmesi gerekiyor.”