Türkiye’nin Altındaki Sessiz Servet: Nadir Toprak Elementleri

Türker Akıncı

Türker Akıncı

Türkiye'nin son yıllarda attığı en dikkat çekici adımlardan biri, hiç şüphesiz nadir toprak elementleri üzerine yapılan çalışmalardır. Bu konu, aslında uzun zamandır bizim Ne Var Ne Yok programında sıkça ele aldığımız bir mesele. Hatta Haluk Özdil hocamız defalarca dile getirmiş, Eskişehir'deki çalışmaların önemine vurgu yapmıştı.
Bugün artık biliyoruz ki o çalışmalar sonuç verdi: 17 farklı nadir toprak elementi bulundu. Üstelik bu, 690 milyon tonluk bir rezerv anlamına geliyor. Yani değeri trilyon dolarlarla ölçülebilecek bir zenginlikten söz ediyoruz.
 
Ama şu gerçeği de unutmamak gerek:
Bu elementleri bulmak başka, işlemek bambaşka bir konu. Çin bu alanda hâlâ dünya lideri. Elinde devasa rezervler var ve bunları etkin biçimde işliyor. Türkiye ise artık o yolda ilerliyor. Önümüzdeki dönemde bu alanda nasıl kararlar alınacağını hep birlikte göreceğiz.
 
Ne var ki bazı kesimlerde her zamanki gibi “kara propaganda” devreye giriyor. “Trump bizim nadir elementlerimizi aldı” gibi asılsız iddialar ortaya atılıyor. Gerçekten de insanın canını sıkıyor. Çünkü bu tür söylentilerin hiçbir temeli yok.
 
Türkiye bugün kendi kaynaklarını işlemek için ciddi bir irade ortaya koyuyor. Bu, öyle bir günde, bir yılda olacak bir şey değil. Hatırlayalım; 2016'dan önce petrol ya da doğalgaz arayacak bir gemimiz bile yoktu. Çünkü ekonomik gücümüz ve yönelişimiz buna müsait değildi. Ama şimdi var. Ve o gemilerle denizlerde doğalgaz da bulduk, petrol de.
 
İnanmayanlar hep olacak. Onlar, “TOGG İtalya'dan geldi” diyenlerle aynı zihniyetteler. Aynı kişiler bugün “nadir toprak elementi yok” da diyebiliyor. Çünkü bu insanlar mutsuz. Kendi hayatında huzur bulamayan, her şeyi eleştiren, hiçbir şeyi beğenmeyen bir kesim. Bu eleştiri mekanizması öyle çalışıyor ki, memlekette olumlu bir şey görmek neredeyse suç gibi.
 
Ama ben kendi adıma, bu enerjiyi üzerime almamaya çalışıyorum. Çünkü biliyorum; o negatif enerji sizi aşağıya çeker. Çalıştığınız yerde bile vardır böyleleri: “O haberi yapsak ne olur ki?” diyenler... Hep aşağı çekerler. Sonunda siz de o karamsarlığın içine düşersiniz.
Ben bu yüzden o tip insanlarla konuşmamayı tercih ederim. Çünkü ben enerjik bir yapıya sahibim; olumsuzluk duymak istemem. Benim için “görelim” yeterlidir. Olumsuzsa da yolda görelim ama savaşmadan, çabalamadan hiçbir şey olmaz.
 
Türkiye de tam olarak bunu yapıyor. Son 9-10 yılda savunma sanayinden enerjiye, madencilikten teknolojiye kadar her alanda büyük bir mücadele var. Bu, bir devlet politikası hâline geldi.
Elbette, bazı vatandaşlarımız hemen “Ee hani zengin olduk mu?” diye soruyor. Bu iş öyle kolay değil. Amerika yüzyıldır uçak üretiyor. Avrupa keza öyle. Ortadoğu 200 yıldır petrol çıkarıyor. Türkiye bu sürece yeni adım attı.
Devletlerin ömrü uzundur; 50 yıl, 100 yıl kısa sayılır. Bizim ömrümüz açısından uzun görünse de bu, bir nesil meselesidir. Belki yarın cebimize para girmeyecek, ama 5-10 yıl sonra çocuklarımız, torunlarımız bunun meyvesini toplayacak.
 
Bugün nadir toprak elementleri, sadece bir maden meselesi değil.
Savunma sanayinden cep telefonuna, bataryadan yenilenebilir enerjiye kadar 20'den fazla sektörde kullanılıyor. Türkiye bu alanda ilerledikçe hem cari açığını azaltacak hem de teknolojik bağımsızlığını güçlendirecek.
Enerji giderleri düşerse, ithalat azalır. Cari açık azaldığında da vatandaşın cebinde daha fazla para kalır. İşte zincir böyle işler.
 
Sonuç olarak, altımızda gerçekten büyük bir hazine var.
Ama bu hazinenin değer kazanması için sabır, planlama ve üretim gerekiyor.
Umarız Türkiye bu potansiyeli doğru şekilde değerlendirir ve nadir toprak elementleri, ülkemizin geleceğini şekillendiren en önemli kaynaklardan biri hâline gelir.
 
Siz ne düşünüyorsunuz efendim?