İnsanlarda Gay Tiksintisi Nasıl Başladı Oytun'la Sonuç
Prof. Dr. Oytun Erbaş | Oytun'la Sonuç
Bugün toplumun bir kısmında hâlâ güçlü şekilde hissedilen LGBT karşıtlığının, yani bir çeşit “tiksinti”nin, aslında çok eski bir tarihsel ve tıbbi arka planı var. Bu tepkinin kökeni modern ideolojilere değil, 1980'lerin başında yaşanan büyük bir sağlık krizine dayanıyor.
Yıl 1980… Yer Kaliforniya. Beş genç erkek doktora başvuruyor. Şikâyetleri ağır zatürre. Fakat bu sıradan bir zatürre değil. Bu, normalde sadece organ nakli yapılmış ya da bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda görülen, nadir bir pnömoni türü: Pnömosistis pnömonisi. Üstelik ağızlarında kandida, idrarlarında sitomegalovirüs (CMV) de var.
Hekimler şaşkın. Çünkü bu gençler önceden tamamen sağlıklı. Kortizon veya bağışıklık baskılayıcı ilaç kullanmamışlar. Organ nakli olmamışlar. Ancak birden bağışıklık sistemleri çökmüş. Vaka rapor ediliyor. Birkaç ay içinde vaka sayısı bini buluyor. Aynı tablo: Pnömoni, kandida ve ciltte Kaposi sarkomu.
Bu hastaların ortak özelliği hepsinin eşcinsel olması. Bu nedenle hastalık halk arasında “gay pnömonisi”, “gay tümörü”, hatta “gay bağışıklık yetmezliği sendromu” olarak anılıyor. Bugün bildiğimiz “AIDS” terimi, ancak daha sonra “acquired” yani “sonradan kazanılmış” ifadesinin eklenmesiyle literatüre giriyor.
1985'e gelindiğinde on binlerce vaka var. ABD'de hastaneler dolup taşıyor. İnsanlar patır patır ölüyor. Ünlüler, sanatçılar, Hollywood yıldızları bile bu hastalık yüzünden hayata veda ediyor. Halk panikliyor. Salgın “gey hastalığı” diye damgalanınca toplumda sert bir tepki oluşuyor. Gay barlar kapatılıyor, eşcinseller dışlanıyor. HIV pozitif insanların evleri yakılıyor, hatta hemofili hastası çocuklar bile okullardan uzaklaştırılıyor.
Bu noktada bir gerçeği görmemiz gerekiyor: LGBT davranış biçimi o dönemde çok yüksek riskli bir cinsel yaşam pratiğiyle özdeşleşmişti. Tek gecelik ilişkiler, çok sayıda partner ve korunmasız temas, virüsün hızla yayılmasına zemin hazırladı. Toplumun tepkisi, bir yanıyla korkudan, bir yanıyla ahlaki bir reaksiyondan besleniyordu.
Bugün geldiğimiz noktada LGBT, bazı çevrelerde normalleştirilmeye ve meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Oysa meseleye bilimsel ve sosyolojik açıdan bakıldığında, bu bir tercih ya da bir kader olabilir, ama asla toplumsal bir model, bir ideal gibi sunulacak bir şey değildir. Salgın döneminde yaşananlar bize şunu hatırlatıyor: Riskli davranışların bedelini sadece birey değil, toplum da öder.
Bu yüzden LGBT'yi alkışlamak yerine, bu konuyu sağlık, aile ve toplumsal düzen açısından soğukkanlılıkla değerlendirmek gerekir. Geçmişte yaşanan o büyük kriz, aslında bize hâlâ ders veriyor: Toplumu korumak için sınırlarımızı, değerlerimizi ve sağlık tedbirlerimizi kaybetmemeliyiz.
Yasal Sorumluluk
Sitemizde yayımlanan köşe yazıları ve yorumlar yazarların kendi görüşleridir.
Tüm hukuki ve cezai sorumluluk yazarlara aittir.
Site yönetimi bu içeriklerden dolayı sorumlu tutulamaz.
Tüm hukuki ve cezai sorumluluk yazarlara aittir.
Site yönetimi bu içeriklerden dolayı sorumlu tutulamaz.
Yazarın Önceki Yazısı
"Derin Talu Matcha Çayı içerse ben de 'Yaraküri Çayı' İçerim" Oytun'la Sonuç
"Derin Talu Matcha Çayı içerse ben de 'Yaraküri Çayı' İçerim" Oytun'la Sonuç
Yazarın Sonraki Yazısı
YEŞİLLENMİŞ PATATES, ŞAKA KALDIRMAZ!
YEŞİLLENMİŞ PATATES, ŞAKA KALDIRMAZ!

