Cumhurbaskani Erdogan, 'Asirlar Geçse De Maalesef Bu Ülkenin Gündemi Ve Taraflari Hiç Degismiyor'

Cumhurbaskani Recep Tayyip Erdogan, “Asirlar geçse de maalesef bu ülkenin gündemi ve taraflari hiç degismiyor. Dün de kendi bencil hesaplari için ülkeyi ve milleti atese atmaktan, tarihini ve kültürünü hiçe saymaktan çekinmeyenler vardi degerli kardeslerim, bu günde ayni yoldan giden kifayetsiz muhterisler var. Elbette üstadin her dedigi dokunulmaz, tartisilmaz degildir” dedi.

Cumhurbaskani Erdogan, 'Asirlar Geçse De Maalesef Bu Ülkenin Gündemi Ve Taraflari Hiç Degismiyor'


Cumhurbaskani Recep Tayyip Erdogan, Necip Fazil Kisakürek Kültür ve Arastirma Vakfi’nin düzenledigi Bir Siir Bir Hayat-Zindandan Mehmed’e Mektup Sergisi’nin açilis törenine katildi.

Serginin açilis töreninde konusan Erdogan, “Vefat günü olan 26 Mayis’ta ikindi namazini müteakip Ayasofya Camii’nde hatim duasi yapilacak. Üstat verdigi bir konferansta Ayasofya için söyle diyordu, ‘Ayasofya açilacak, hem de öylesine açilacak ki kaybedilen bütün manalar, zincire vurulmus masumlar gibi içinden firlayacak. Öylesine açilacak ki bu millete iyilik ve kötülük etmislerin dosyalari onun mahzenlerinde ele geçirilecek.’ Hamdolsun Ayasofya tam da üstadin dedigi sekilde açildi. Kendisinin ardindan okunan hatmin duasinin orada yapilacak olmasi da manevi kurtulus savasinin bütün meselelerinin çiktigi yer diye tarif ettigi, bu ulu mabedin asli misyonuna dönüsünün isaretidir” dedi.



“NECIP FAZIL BU MILLETE KIMSENIN ICAZETINE, INAYETINE MUHTAÇ OLMADAN RUH KÖKÜNDEN ALDIGI KUVVETLE VAR OLACAGINI GÖSTERDI”

Necip Fazil Kisakürek denilince ilk akla onun sairliginin geldigini söyleyen Cumhurbaskani Erdogan, “Hiç süphesiz Necip Fazil Kisakürek deyince önce onun sairligi geliyor. Kendisi herhangi bir sair olmanin ötesinde sairlerin sultaniydi. Bunun yaninda emsalsiz bir hatipti. Evlere, kahvehanelere, konferans salonlarina sigmayan bir mücadelenin öncüsüydü. Mutlak hakikati ararken gösterdigi meraki, cesareti, gayreti, azmiyle yasadigi zamanin karanliklarini aydinlatan haberiydi. Mazi ile köprülerin atildigi bir zamanda kitaplari, makaleleri, piyesleri, hitabetiyle kabaliklarin ve kalabaliklarin karsisina çikmisti. Insanlarin gönül tellerini titreten, kitleleri pesinden sürükleyen yazilari ve sözleriyle aralarinda bizim de bulundugumuz nice nesillerin hayatini etkilemistir. Mesele hanci yolcu meselesi, biz de bu meselelerde yolcuyuz. Bu handan geçerken birakacagimiz eserler önemli. Üstat bütün dahiler gibi anlasilmasi ve anlatilmasi son derece zor bir sanatkardi. Onun zekasi fikrin dehlizlerinde öyle bir deveran ederdi ki ardindan yetismek mümkün degildi. Kendi iç dünyasinda kurdugu dengelere, bilmecelere ve yasadigi derin izdiraplara ancak kaleme ve kelama döktügü kadariyla muhteri olabilirdiniz. Edebiyatin bütün sahalarinda eserler vermis olmakla birlikte tarih alaninda yazdiklari geç kalmis bir hesaplasmanin vasitasiydi. Silinmis, unutturulmus, çarpitilmis, hatta ters yüz edilmis bir tarihi asli haline döndürmek gibi çetin bir vazifeye talip olmustur. Osmanli ile Cumhuriyet Türkiye’si ile tek parti dönemiyle toplumla ve siyasetle ilgili hakikatleri korkusuzca dile getirdi. Önünde hayatini diledigi gibi yasayabilecegi imkani oldugu halde o zorlugu, çileyi seçti. Davasi ugruna bedel ödemekten hiç kaçmadi. Yasadigi onca magduriyete ragmen umudun, kurtulusun, dirilis ruhunun kaynagi Türkiye’dir demekten bir an olsun geri durmadi. Serefi, izzeti, güzeli ve estetigi disarida arayanlara daima vatan cografyasinin tohum halinde bir çekirdek olarak gördügü Anadolu’yu ve tarihimizi isaret etti. Batmasi istenen ve bunun için her türlü çaba gösterilen kadim medeniyetimizin bu topraklarda yeniden yükselecegine inaniyordu. Eserlerinde sik sik vurguladigi Türk kavramiyla, Selçuklu’dan ve Osmanli’dan tavazzuh ettigimiz degerlere sahip çikiyordu. Bilhassa 14 ve 19. asir arasinda 500 yillik devrede milletimizin yetistirdigi büyük sahsiyetleri örnek gösteriyor, onlari kendi üslubuyla tanitiyordu. Üstadin bu heyecanli dili ve üslubu sevenleri için numune-i imtisal olurdu. Öz yurdunda parya muamelesi gören bu millet, tarih sayfasina tekrar çikmak için ihtiyaci olan özgüveni onun kelimelerinde buldu. Necip Fazil bu millete kimsenin icazetine, inayetine muhtaç olmadan ruh kökünden aldigi kuvvetle var olacagini gösterdi” diye konustu.



“DÜN DE KENDI BENCIL HESAPLARI IÇIN ÜLKEYI VE MILLETI ATESE ATMAKTAN ÇEKINMEYENLER VARDI, BU GÜNDE AYNI YOLDAN GIDEN KIFAYETSIZ MUHTERISLER VAR”

“Üstadin en önemli sermayesi samimiyeti, en büyük siari sahiciligiydi” diyen Cumhurbaskani Erdogan, sözlerini söyle sürdürdü:

“Siirin gücüne eserlerin kalibresine ragmen baskilara boyun egmedigi, aydin zorbaligina teslim olmadigi için gerici, süper mürsit gibi asagilamalara maruz kaldi. O günlerin bazi gazeteleri üstadin yazilarindan dolayi üstadin mahkemeye çikisini adeta bir kutlama gibi müjde edasiyla mansetten duyurdu. Ayni dönemin bazi gazetecileri ise fikirle, kalemle, kelamla bilegini bükemedigi Necip Fazil’i hakaretlerle alt etmeye çalistilar. Karsilarinda bütün bu saldirilarina yalnizca siirleriyle cevap veren bir Necip Fazil var. Onu tarihi gömmek isteyenlerin bu gün esamisi bile okunmazken, üstat aramizda yasamayi Allah’a hamdolsun sürdürüyor. Üstadin eserleri bizim neslimizle birlikte gençlerimizin yolunu aydinlatmaya devam ediyor. Kalemini davasinin kilici yapanla, kökü disarida ideolojilerin masaligindan baska vasfi olmayanin arasindaki fark iste budur. Necip Fazil bu günkü Türkiye’yi anlamak için önce Sultan Abdülhamid’in anlasilmasi gerektigine inaniyordu. Bu yaklasimi da ’Marifet büyük kismi kursaktan dolma uydurmalarla Abdülhamid’i konusturmakta degil, onun hakkinda konusabilmekte’ diyerek farkli bir boyuta tasiyordu. En önemli eserlerinden olan Ulu Hakan kitabi, bir tarih edebiyat ürünü olmaktan ziyade ortaya koyulmus bir dava manifestosuydu. Ülkemizde bunca yil sonra hala Sultan Abdülhamid’e dil uzatanlarin, onunla hesaplasmak isteyenlerin oldugunu gördükçe üstadin tespitleri ve hassasiyetinin dogrulugunu tekrar tekrar anliyoruz. Asirlar geçse de maalesef bu ülkenin gündemi ve taraflari hiç degismiyor. Dün de kendi bencil hesaplari için ülkeyi ve milleti atese atmaktan, tarihini ve kültürünü hiçe saymaktan çekinmeyenler vardi degerli kardeslerim, bu günde ayni yoldan giden kifayetsiz muhterisler var. Elbette üstadin her dedigi dokunulmaz, tartisilmaz degildir” ifadelerini kullandi.

“NECIP FAZIL’I OKUYUP ANLAMAK, RUHU VE MANASIYLA SÜREKLI DAHA ILERIYE TASIMAK HEPIMIZIN BOYNUNUN BORCUDUR”

Necip Fazil Kisakürek’in hayatinda zorluklar yasadigini söyleyen Cumhurbaskani Erdogan, “Osmanli’nin yikilisina ve cumhuriyetin kurulusuna sahitlik etmis, tek parti devrinin tüm zorbaliklarini iliklerine kadar yasamis, tasavvuf kapisindan girerek yeni bir dünya ile tanismis. Ülkedeki bütün fikir hareketlerinde bizzat bulunmus. Devrinin sinamalarindan geçmis bir ismin kendi iç yolculugunun zorlu geçmesi kadar tabi bir sey yoktur. Üstadin kendisiyle ilgili pek çok tanimlamayi art arda siraladiktan sonra isaret ettigi en önemli husus fikir namusudur. Üstadin fikir namusuyla besledigi ruhun milletimizin ufkunu aydinlattigi, heyecanini harekete geçirdigi, bilincini güçlendirdigi bir gerçektir. Bu besleyici damara, atesleyici damara, bu itici lokomotife her dönem ihtiyacimiz vardi. En çok içinden geçtigimiz su süreçte ihtiyacimiz var. Bunun için Necip Fazil’i okuyup anlamak, onun açtigi yolu, yükselttigi dava bayragini, ruhu ve manasiyla sürekli daha ileriye tasimak hepimizin boynunun borcudur. Fikir dünyasi çoraklasmis, ruh dünyasi daralmis, heyecani körelmis, azmi kirilmis bir milletin ne büyük davalari tasimaya ne de kendine güçlü bir gelecek insa etmeye takati yeter. Dünyadaki sartlarin zorlugu, ülkedeki entelektüel iklimin bunalticiligi, bireysel sikintilarimizin agirligi, hiçbirimiz için bu mücadeleden geri kalma bahanesi olamaz. Siyasette, fikirde, hayatin her alaninda tek basimiza da olsak, kalabaliklarda yalniz da kalsak bu mücadeleyi vermekle mükellefiz. Zafere ulasirsak ne ala, ulasamazsak bile mücadelenin bizatihi kendisi biz faniler için en büyük seref payesidir. Hatirlarsaniz nice büyügümüz ömrünü Ayasofya’nin yeniden ibadete açilmasina adamisti. Bu mücadelenin sonunu göremeden ölüp giden nice isimler oldu. Ama onlarin verdigi mücadelenin izini takip ederek, onlarin açtigi yolda ilerleyerek iste bu gün Fatih Sultan Mehmet Han’in emanetini yeniden gedigine koyduk. Üstadin ve diger büyüklerimizin hayatlarini adadiklari davalarin neticelerini de birer birer görmeyi de sürdürecegiz. Biz neysek bizden sonraki nesiller bunu saglayacaktir” seklinde konustu.

(Yunus Emre Seker - IHA)
Kaynak: İHA