Türk Dünyasi Dayanisma Ve Yardimlasma Dernegi, Vefat Yildönümünde Büyük Mütefekkir Cemil Meriç'i Aniyor

Türk Dünyasi Dayanisma ve Yardimlasma Dernegi Genel Baskani Halit Kanak, Büyük Mütefekkir Cemil Meriç’in vefat yildönümü dolayisiyla mesaj yayimladi.

Türk Dünyasi Dayanisma ve Yardimlasma Dernegi Genel Baskani Halit Kanak, Büyük Mütefekkir Cemil Meriç’in vefat yildönümü dolayisiyla yaptigi açiklamada, "Degerli Gönül Dostlari, bugün 13 Haziran 1987’de aramizdan ayrilan Üstâd Cemil Meriç’in vefât yildönümü. Kendisini saygiyla minnetle bir kez daha yâdediyor ve fâtihalarimizi gönderiyoruz" dedi.



"Ben imânimla, zevklerimle ve dilimle Islâm ve Türk’üm"

Cemil Meriç’in "Bati kanunlarinin temeli Hristiyanliktir. Türk kaliniz. Avrupa’nin temel kanunlari, dogunun örf ve âdetlerine taban tabana zittir. Ithal mali islahattan kaçinin, bu gibi îslahatlar, Müslüman memleketleri ancak felâkete sürükler" sözlerini aktaran Kanak, ayni zamanda "Ben imânimla, zevklerimle ve dilimle Islâm ve Türk’üm" sözlerinin sahibi Cemil Meriç’in, Fâtih ve II. Bâyezid döneminde yasamis bulunan Tazarru-nâme, Nasihat-nâme, Tezkiret’ül Evliyâ gibi muazzam eserler birakan, Molla Gürânî, Molla Hüsrev, Hoca Muslihiddin, Molla Kirimî ile tanismis Ali Kusçu’nun talebesi olan Sinan Pasa’yi "Üslupta ceddimdir’ diye degerlendirdigini ifade ederek, Meriç’in Türk Edebiyati ve düsünce dünyasinda derin izler birakan tefekkür insani oldugunu vurguladi.

Kanak, söyle devam etti: "Kizi Prof. Dr. Ümit Meriç Hanimefendi’nin ifadesiyle, ayaginin biriyle kendi ülkesinin tarihine, degerlerine simsiki basarken, diger ayagiyla Hindistan’a, Rusya’ya, Fransa’ya, Ingiltere’ye, Kuzey Afrika’ya kadar uzanmistir. Fikirleri ve ustalikla kullandigi diliyle hem edebiyat, hem de düsünce dünyasinda yeri doldurulamaz bir isimdi Cemil Meriç. Babasinin dedesi Hâfiz Idris Efendi, Osmanli’ya baskentlik yapmis olan (çogu bilmez) Dimetoka’da hem Kadi’lik yapiyor, hem de iyi bir hattat olmasi vesilesiyle Kur’ân-i Kerim yaziyordu.

Babasi da, dedesinin izinden giderek hâkim olunca yolu bir gün Hatay’a düser ve Cemil Meriç son durak olan Reyhanli’da 1916 yilinda Osmanli Vatandasi olarak burada dünyaya gelir. Henüz 4 yasinda okumaya basladiginda gözlerinin iyi görmedigi anlasilinca ailesi gözlük almak zorunda kalmistir. O tarihten sonra gözlerini kaybettigi 38 yasina kadar okumayi hiç birakmadi. Ortaokulda babasinin kitaplari bitince, amcasi Hamit Bey’in kütüphanesine dadandi. Liseye basladiginda ise yasadigi Fransa Mandasindaki Hatay’dan sik sik Halep’e gider ve sahaflar çarsisindan hiç ayrilmaz, yeni kitaplar alir, yeni dünyalar kesfederdi. Osmanlica ve Fransizca’yi çok iyi bilirdi. Henüz lise ögrencisiyken Fransizca tercümeler yapar, Yenigün Gazetesine yazilar yazardi. Ayrica her hafta bir defter dolusu siir yazar ve arkadaslarina dagitirdi."

"’Gözüm açikken kalbim kördü. Allah (c.c.) gözümü kapatti, kalbimi açti’" ifadesinin de Cemil Meriç’e ait oldugunu hatirlatan Kanak, "Çünkü, henüz lise siralarinda iken çok okudugunu fark eden felsefe ögretmeni tarafindan sinif arkadasi Kemal Tahir’le birlikte körpe beynine Marksizm enjekte edilmisti. Istanbul’a geldigi yillar ayni zamanda kendine geldigi yillardi. Komünizmden kesin bir sekilde dönüs yaptigi için komünistler ona düsman olmustu. Kuzeyden esen komünizm rüzgârlarina karsi en etkili kalemdi. Pinar’da, Hisar’da, 20. Asir’da, Türk Edebiyati’nda, Sebil’de sürekli yazdi. Ermeni kökenli Muyan Yigit, Hürriyet Gazetesinde Hânedan aleyhinde yazi dizisi yazmaya baslayinca, ona karsi çikan, her yazdigina cevap veren Cemil Meriç, ’Tarihine hürmetkâr, dinine hizmetkâr’ oldugunu bir kez daha göstermisti.

Gözlerini kaybetmesine ragmen kitap tutkusundan hiç vazgeçmedi. Çocuklarina, asistanlarina ve talebelerine sürekli okutur ve dinlerdi. Yine Ümit Hânimin ifâdesiyle bazi geceler kalkar kütüphanesinde kitaplarin arasina basini sokar ve onlari bas gözüyle okuyamadigi için gizli gizli aglardi. Ömrünün bir saniyesini bile bosa geçirmez, ya kitap okuturdu ya da daktiloya taktirdigi kâgitlara sürekli yazdirirdi.

Eserleriyle evrensel bir külliyat olusturmustu. Okurlarinin birbirlerini tanimasini ve dost olmasini ister, onlarla sik sik bir araya gelir sohbet ederdi. Iyi bir hatipti, konusurken her dâim heyecanliydi. ’Konusurken bütün salonu avuçlarimin içinde hissederim’ derdi.

Biz de âcizâne sohbetlerinden istifâde etmistik. Yine sohbet için geldigi Beyaz Saray Kitapçilar Çarsisindaki Türkmen Kitapevinde (su anda Türk Dünyasi Dayanisma ve Yardimlasma Dernegi yönetiminde birlikte çalismaktan onur duydugum Dursun Güleryüz Bey isletiyordu) adima imzalayarak verdigi ’Bir Facianin Hikâyesi’ adli kitabini hâlâ özenle saklarim.

Ayrica, 70’li yillarin sonunda Cemil Meriç’i bizleri tanitan felsefe hocamizla birlikte Üsküdar Yeni Valide Camii’nde cenaze namazini kilmak ve Karacaahmet Kabristanina kadar omuzlarda tasinan Cemil Meriç’i kabristana kadar takip etmek yine bizlere nasip olmustu.

Geride, yazarak hediye ettigi tefekkür eserlerinin yani sira tamamini okudugu 11 bin ciltlik sahane bir kütüphane birakmistir.

Türk Dünyasi Dayanisma ve Yardimlasma Dernegi olarak; Cumhurbaskanimiz Sayin Recep Tayyip Erdogan’dan talebimiz, bir müddet ikâmet ettigi Üsküdar Ferhat Pasa Korusunda bulunan su anda IBB tarafindan restoran olarak isletilen evinin, entelektüel ve yerli, çagimizin filozofu Cemil Meriç adina müzeye çevrilerek geride biraktigi kütüphanesinin de ayni yerde bu asil milletin istifadesine sunulmasinin temin edilmesidir. Ruhu sâd, mekâni cennet olsun insallah" ifadelerine yer verdi.
Kaynak: İHA