Çifte Nakille Hayata Bağlandı
Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nden dört profesör, üç ay arayla yaptıkları çifte nakille Libyalı 15 yaşındaki Ansam Mosa Mohamed Kanase’yi hayata bağladı.
Medipol Mega Üniversite Hastanesi, böbrek yetmezliği yüzünden hayatı kabusa dönen Libyalı15 yaşındaki Ansam Mosa Mohamed Kanase’nin umudu oldu.
Medipol Mega'dan yapılan açıklamaya göre, akraba evliliklerinin yaşandığı ailesinin başka bireylerinde böbrek yetmezliği bulunan Ansam Mosa Mohamed Kanase, Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nde tedavi altına alındığında, hastalığının hiperoksalüri olduğu ortaya çıktı. Bunun üzerine Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nde genç kıza önce babası Mosa Mohamed’den karaciğer, 3 ay sonra da annesi Salimah Saeid Mohamed’den böbrek nakli yapıldı.
Açıklamada görüşlerine yer verilen, Ansam Mosa Mohamed Kanase’nin tedavisini yürüten Çocuk Nefrolojisi uzmanı Prof. Dr. Önder Yavaşcan, genç kıza hiperoksalüri tanısı koyduklarını belirterek, “Ansam, bize böbrek nakli amacıyla geldi. Ancak ailede son dönem böbrek yetmezliği nedeniyle başka bir ülkede böbrek nakli olan amcasında 6 ay sonra nakil edilen böbreğin iflas ettiğini öğrendik. Her şey yolunda gitmesi gerekirken sebebi anlaşılamayan bu durumdan yola çıkarak tanı konusunda şüpheci davranarak, genetik laboratuvarımızda ayrıntılı incelemelerin sonucunda böbrek yetmezliğinin hiperoksalüri olarak tanımlanan bir hastalıktan kaynaklandığına karar verdik” ifadelerini kullandı.
Yavaşcan, hiperoksalüri hastalığının çocukluk yaşlarında böbrek yetmezliği nedenlerinden birisi olduğunu, bu hastaların nakil edilen böbreğin sağlıklı bir süreç yaşaması için öncelikle ve ya eş zamanlı karaciğer nakli olmaları gerektiğini, böylece böbreğin daha sağlıklı olacağını kaydetti.
Hiperoksalürinin genetik bir hastalık olduğunu belirten Yavaşcan, “Bu hastalık akraba evliliklerinin yoğun olduğu Anadolu, Ortadoğu, Kuzey Afrika gibi coğrafyalarda daha sık görülüyor. Karaciğerde bir enzimin yeterli fonksiyon görmemesi neticesinde, oksalat kristali yeterli kadar hücre dışına atılamıyor. Dolayısıyla oksalat kristali vücudun birçok organında çöküyor. Çöktüğü birçok organda kısmi hastalıklara yol açarken, en önemli problem böbrekte yaşanıyor ve hastalık çok erken yaşta diyaliz gerektiren son dönem böbrek yetmezliğine kadar ilerleyebiliyor. Böbrek nakli konusunda acele edilir tek çözüm olan karaciğer nakli ile tedavi sürecine başlamaz ve sadece böbrek nakli yaparsanız maalesef nakil edilen böbrek de kısa zamanda hastalanarak iş göremez hale geliyor” değerlendirmelerinde bulundu.
Prof. Dr. Gökhan Baysoy ise böbrek nakli yapılana kadar hastanın diyalize girmeye devam ettiğini ve hastalığın ilaçla tedavisi olmadığını belirterek, "“Böbrek yetmezliği geliştikten sonra bu hastaların önünde iki yol var; birincisi ömür boyu diyalize devam etmek. Ancak bu da birçok komplikasyona yol açabiliyor. İkincisi ise karaciğer ve böbrek nakli olması. Hastalık böbrek yetmezliğine yol açsa da sorun karaciğerdeki bir enzimin eksikliğine bağlı.
Bu durum karaciğere zarar vermediği halde bu hastalara karaciğer nakli yapılmadan böbrek nakli yapılırsa nakil yapılan böbrekte de bir süre sonra aynı problemlerin yaşanması kaçınılmaz oluyor. Bu hastamızda da önce karaciğer nakli yapıldı. Bir süre takip edilip karaciğer nakliyle ilgili bir problemi olmadığı görüldükten sonra bu kez böbrek nakli yapıldı. Bu sürecin tamamında hasta diyalize girmeye devam etti. Vücudun karaciğer ve böbreği reddetmesini engelleyici ilaçlarla beraber sağlıklı bir hayat sürdürüyor” ifadelerini kullandı.
Karaciğer nakli ameliyatını gerçekleştiren Prof. Dr. Murat Dayangaç da böbrek nakli gereken bir hastanın karaciğer nakline ihtiyaç duymasının oldukça nadir bir durum olduğunu kaydederek şu değerlendirmelerde bulundu:
“Karaciğer naklinde hastayı olabildiğince kuru tutmaya, karaciğer üzerindeki sıvı yükünün az olmasına çalışıyoruz. Böbrekte ise tam tersi bir durum söz konusu. Böbreğin çok miktarda sıvıyla karşılaşması ve hastanın kaybettiğinden fazlasının yerine konması lazım. O yüzden aynı anda böbrek ve karaciğer nakli yapmak çok ideal değil. Canlı vericili nakiller, bu açıdan büyük bir avantaj sağlıyor. Öncelikle karaciğer nakli sürecini başarıyla tamamlamayı hedefliyoruz.
Çünkü daha kompleks bir ameliyat, bir şeylerin yanlış gitme olasılığı daha yüksek. Ansam’da karaciğer naklini tamamladık, her şey yoluna girdi ve ondan sonra böbrek nakli yaptık. Yabancı bir ülkeden gelmiş sadece annesi, babası ve çocuğu olan bir aileden bahsediyoruz. Bu yüzden hem medikal, hem de sosyal olarak her şey iyi gitmek zorunda. Baba karaciğer vericisiydi ve hiçbir şey yanlış gitmemeliydi. Bu sürede anne hem kızıyla hem de eşiyle ilgilendi. Baba ameliyattan sonra kısa bir sürede toparlandı ki, karaciğer nakli süreci anne üzerinde fazla bir yük oluşturmadı. En zor kısmı bu diyebiliriz. İleriki aşamada anne böbrek vericisiydi ve aynı şekilde bu operasyonda da her şey yolunda gitti. Çok kısa bir sürede normal hayatlarına döndüler”
Kaynak: AA
Medipol Mega'dan yapılan açıklamaya göre, akraba evliliklerinin yaşandığı ailesinin başka bireylerinde böbrek yetmezliği bulunan Ansam Mosa Mohamed Kanase, Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nde tedavi altına alındığında, hastalığının hiperoksalüri olduğu ortaya çıktı. Bunun üzerine Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nde genç kıza önce babası Mosa Mohamed’den karaciğer, 3 ay sonra da annesi Salimah Saeid Mohamed’den böbrek nakli yapıldı.
Açıklamada görüşlerine yer verilen, Ansam Mosa Mohamed Kanase’nin tedavisini yürüten Çocuk Nefrolojisi uzmanı Prof. Dr. Önder Yavaşcan, genç kıza hiperoksalüri tanısı koyduklarını belirterek, “Ansam, bize böbrek nakli amacıyla geldi. Ancak ailede son dönem böbrek yetmezliği nedeniyle başka bir ülkede böbrek nakli olan amcasında 6 ay sonra nakil edilen böbreğin iflas ettiğini öğrendik. Her şey yolunda gitmesi gerekirken sebebi anlaşılamayan bu durumdan yola çıkarak tanı konusunda şüpheci davranarak, genetik laboratuvarımızda ayrıntılı incelemelerin sonucunda böbrek yetmezliğinin hiperoksalüri olarak tanımlanan bir hastalıktan kaynaklandığına karar verdik” ifadelerini kullandı.
Yavaşcan, hiperoksalüri hastalığının çocukluk yaşlarında böbrek yetmezliği nedenlerinden birisi olduğunu, bu hastaların nakil edilen böbreğin sağlıklı bir süreç yaşaması için öncelikle ve ya eş zamanlı karaciğer nakli olmaları gerektiğini, böylece böbreğin daha sağlıklı olacağını kaydetti.
Hiperoksalürinin genetik bir hastalık olduğunu belirten Yavaşcan, “Bu hastalık akraba evliliklerinin yoğun olduğu Anadolu, Ortadoğu, Kuzey Afrika gibi coğrafyalarda daha sık görülüyor. Karaciğerde bir enzimin yeterli fonksiyon görmemesi neticesinde, oksalat kristali yeterli kadar hücre dışına atılamıyor. Dolayısıyla oksalat kristali vücudun birçok organında çöküyor. Çöktüğü birçok organda kısmi hastalıklara yol açarken, en önemli problem böbrekte yaşanıyor ve hastalık çok erken yaşta diyaliz gerektiren son dönem böbrek yetmezliğine kadar ilerleyebiliyor. Böbrek nakli konusunda acele edilir tek çözüm olan karaciğer nakli ile tedavi sürecine başlamaz ve sadece böbrek nakli yaparsanız maalesef nakil edilen böbrek de kısa zamanda hastalanarak iş göremez hale geliyor” değerlendirmelerinde bulundu.
Prof. Dr. Gökhan Baysoy ise böbrek nakli yapılana kadar hastanın diyalize girmeye devam ettiğini ve hastalığın ilaçla tedavisi olmadığını belirterek, "“Böbrek yetmezliği geliştikten sonra bu hastaların önünde iki yol var; birincisi ömür boyu diyalize devam etmek. Ancak bu da birçok komplikasyona yol açabiliyor. İkincisi ise karaciğer ve böbrek nakli olması. Hastalık böbrek yetmezliğine yol açsa da sorun karaciğerdeki bir enzimin eksikliğine bağlı.
Bu durum karaciğere zarar vermediği halde bu hastalara karaciğer nakli yapılmadan böbrek nakli yapılırsa nakil yapılan böbrekte de bir süre sonra aynı problemlerin yaşanması kaçınılmaz oluyor. Bu hastamızda da önce karaciğer nakli yapıldı. Bir süre takip edilip karaciğer nakliyle ilgili bir problemi olmadığı görüldükten sonra bu kez böbrek nakli yapıldı. Bu sürecin tamamında hasta diyalize girmeye devam etti. Vücudun karaciğer ve böbreği reddetmesini engelleyici ilaçlarla beraber sağlıklı bir hayat sürdürüyor” ifadelerini kullandı.
Karaciğer nakli ameliyatını gerçekleştiren Prof. Dr. Murat Dayangaç da böbrek nakli gereken bir hastanın karaciğer nakline ihtiyaç duymasının oldukça nadir bir durum olduğunu kaydederek şu değerlendirmelerde bulundu:
“Karaciğer naklinde hastayı olabildiğince kuru tutmaya, karaciğer üzerindeki sıvı yükünün az olmasına çalışıyoruz. Böbrekte ise tam tersi bir durum söz konusu. Böbreğin çok miktarda sıvıyla karşılaşması ve hastanın kaybettiğinden fazlasının yerine konması lazım. O yüzden aynı anda böbrek ve karaciğer nakli yapmak çok ideal değil. Canlı vericili nakiller, bu açıdan büyük bir avantaj sağlıyor. Öncelikle karaciğer nakli sürecini başarıyla tamamlamayı hedefliyoruz.
Çünkü daha kompleks bir ameliyat, bir şeylerin yanlış gitme olasılığı daha yüksek. Ansam’da karaciğer naklini tamamladık, her şey yoluna girdi ve ondan sonra böbrek nakli yaptık. Yabancı bir ülkeden gelmiş sadece annesi, babası ve çocuğu olan bir aileden bahsediyoruz. Bu yüzden hem medikal, hem de sosyal olarak her şey iyi gitmek zorunda. Baba karaciğer vericisiydi ve hiçbir şey yanlış gitmemeliydi. Bu sürede anne hem kızıyla hem de eşiyle ilgilendi. Baba ameliyattan sonra kısa bir sürede toparlandı ki, karaciğer nakli süreci anne üzerinde fazla bir yük oluşturmadı. En zor kısmı bu diyebiliriz. İleriki aşamada anne böbrek vericisiydi ve aynı şekilde bu operasyonda da her şey yolunda gitti. Çok kısa bir sürede normal hayatlarına döndüler”