Tebliği Tartışılan Öğretim Üyesinden Açıklama
Düzce Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Günaydın: 'Bilimsel araştırmalara göre, gençlerde dini şüphe dönemlerinin çoğunlukla sağlıklı dini hayatla neticelendiği şeklinde veriler sunmama rağmen malum habercilerimizin algıları bu kısmında kapanmış. Üstelik üslup sanki benim onları deizme yönlendirmem şeklinde bir kanaate yol açacak şekilde dizayn edilmiş. 'On yıl görev yaptığım okuldaki gözlemlerim' ifadesi de '10 yıllık çalışma'ya dönüşmüş. Dini şüphe oranı yüzde 30 aktarılırken, yüzde 70'e kör bakılmış. Ayrıca bu oranın imam hatip liselerinde yüzde 12 olduğu bilgisi de paylaşılma gereği duyulmamış' 'İslam soru ve sorgulamalardan kaçan bir din değil, bu sorulara en doğru cevapları veren bir din olduğu için gençlerimizin sorgulamaları olumsuzlanacak bir davranış asla değildir'
Fatma Günaydın, yaptığı yazılı açıklamada, "İmam hatip liselerinde inanç soru(n)ları" başlığını taşıyan geçen yıl mayıs ayında sunduğu tebliğe atıfta bulunarak bazı haberlerin yapıldığını hatırlattı.
İmam hatip liselerinde gençlerin inanç konularına dair kendisine yönelttikleri sorular üzerinden akaid, kelam derslerinin içeriklerinin gençlerin dünyası ile uyumlu bir dille, yaşlarına uygun açıklamalarla güncellenmesi gerektiğine dikkati çektiğini belirten Günaydın, "Çünkü 10 yıl görev yaptığım imam hatip lisesinde öğrencilerimden merak ettikleri soruları dinlemiş ve bunları cevaplandırmaya çalışmıştım. Ancak ‘Hz. Muhammed yaşamış mı?’ gibi bir soruyla karşılaşınca öğrencilerimizin bir kısmının ateist ve deist sitelere temas ettiklerini anladım. Çünkü Müslüman bir ülkede, Müslüman bir ailede yetişmiş bir gencin Hz. Peygamber’in (A.S.) yaşamış olup olmadığına dair sorusu kendi sorusu gibi görünmüyordu. Kanaatimce, onların klişeleşmiş absürt sorularının bizim öğrencilerimizin de gündemine girmesi aslında çok da şaşırtıcı değil. Çünkü sol hareketlerin ve PKK'nın artık taze kan bulamadığı ülkemizde bu çevrelerin yeni ekmek kapıları arayışı içine girmeleri belki de beklenen bir durumdu. Fakat son günlerde abartılı bir şekilde konunun gündeme taşınmasını ve malum çevrelerin, mal bulmuş mağribi gibi gençlerimizin birkaç sorusuna sarılmak suretiyle dinden uzaklaşacakları hayallerine kapılmasını fazla hevesli bir yaklaşım olarak görüyorum." ifadelerini kullandı.
Günaydın, şöyle devam etti:
"İnsanın varoluşsal sorularına, 'tanrısız' ya da 'elçisiz' verilen cevaplar insanların akıllarına ve gönüllerine daha çok yatsaydı dünya nüfusunun çoğunluğu kendileri gibi olurdu. Ancak şimdi de geçmişte de ve pek tabii ki gelecekte de Yaratıcıya ve O’nun kullarını başıboş terk etmediğine inanan akıllı, imanlı ve vicdanlı insanlar çoğunlukta olmaya devam edecektir. Şu da var ki gençlerimizin 'Sonsuzluğu anlayamıyorum' veya 'Allah kötülüklere neden engel olmaz?' gibi soruları sorması kadar doğal ne olabilir? İman ettiği konuları düşünmeye başlayan yetişkin bireyler arasında bu soruları kendine sormayan var mıdır? Ashabın da akıllarına birtakım sorular geldiğini hatta bunları telaffuz ettiklerinde dinden çıkmaktan korktuklarını Efendimiz’e (A.S.) söylediklerinde ‘Bu, imanın ta kendisidir’ cevabını almışlardı. İslam soru ve sorgulamalardan kaçan bir din değil, bu sorulara en doğru cevapları veren bir din olduğu için gençlerimizin sorgulamaları olumsuzlanacak bir davranış asla değildir. Yeter ki soruları kendilerine ait olsun. İslam insanı, varlığı ve hayatı anlamlandırma konusunda en tatmin edici cevapları verdiği için bu denli sevilmiş ve benimsenmiş bir dindir."
Gençlerin birey olmaya adım attıkları bir dönemde bu sorgulamaların içine girmelerinin İslam’ın hakikatlerini anlatmak için oldukça önemli fırsatlar sunduğunu vurgulayan Günaydın, "Mesele sadece nesiller arası farklılaşmaları aşabilmek, hakikat bilgisini onların dünyasında yankı bulacak şekilde izah edebilmekten ibarettir. İmam hatipli gençlerin sorgulamalarına bu denli ilgi gösterenlere, ateist ve deistlere sormak isterim. Acaba hiçliğe, kaosa, anlamsızlığa ve değersizliğe çağırarak mı bu sorulara cevap üretecek, gençlerimizi tatmin edeceksiniz? Aklı inkar karanlığına, kalbi de şehevi ve dünyevi alana hapsetmekle mi bu tertemiz dimağları doyuracaksınız? Yapabilirseniz buyurun, sizi dinlemeye hazırız." ifadesini kullandı.
Tebliğin bazı bölümlerinin gözardı edildiğini de savunan Günaydın, şu ifadelere yer verdi:
"Üstelik üslup sanki benim onları deizme yönlendirmem şeklinde bir kanaate yol açacak şekilde dizayn edilmiş. 'On yıl görev yaptığım okuldaki gözlemlerim' ifadesi de '10 yıllık çalışma'ya dönüşmüş. Dini şüphe oranı yüzde 30 aktarılırken yüzde 70'e kör bakılmış. Ayrıca bu oranın imam hatip liselerinde yüzde 12 olduğu bilgisi de paylaşılma gereği duyulmamış. Benim yaşım bu tür manipülasyon yeterince şahit olacak kadar ilerledi lakin bu hokkabazlıkları algılayacak kadar yaşı olmayanlar için iş bu kelamı etmek gereği duymuş bulunmaktayım ve dahi belirtmek isterim ki, sorularıyla sorunlarıyla, iyisiyle kötüsüyle dindar nesil yola revan olmuştur. Türkiye bir daha asla camilerin depolara dönüştürüldüğü bir dönemi yaşamayacaktır. Yakın bir gelecekte dindar bilim insanları, müzisyenler, sinemacılar, felsefeciler göreceksiniz. Bu gençlerin arasında deistleri de göreceğiz diye yollara bakanlar, elbette size de gelenler olacaktır. Peygamber çocuğu olup inanmayanların olduğunu Kur’an bize bildirmektedir ve bu sınav dünyasında herkesin başarılı olamadığı, Allah’ı veya peygamberlerini kabul etmemek suretiyle azabı hak ettikleri üzücü de olsa bir realitedir. Bizim derdimiz kendimizi ve nesillerimizi dünya ve ahirette hüsrandan korumak için çaba sarf etmekten başka bir şey değildir."