2. Avrupa İslamofobi Zirvesi
Eski İsveç Başbakanı Reinfeldt: 'Siyasi ortamdaki tartışmalarda İsveç, her şeyin çöktüğü, hiçbir şeyin işlemediği bir ülke olarak gösteriliyor. Çoğu kalkınmış ülkede de bu şekilde. Bir numaralı suçlama kaynakları nedir aşırı sağı destekleyenlerin? 'Ülke çöküyor, başarısızlığa uğradı' 'Ülkenin çökmesine kim neden oluyor?' diye sorulduğunda, 'Müslümanlar, göçmenler, ötekiler, bize benzemeyen ötekiler' diye cevap veriyorlar' 'Siyasi olarak aşırı sağcılar göçe karşı, aşırı solcular dini görüşlere karşı. Bu nedenle son derece geniş platformda Müslümanlara karşı her iki taraf da çalışıyor'
Eski İsveç Başbakanı Fredrik Reinfeldt, siyasi ortamdaki tartışmalarda İsveç'in, her şeyin çöktüğü, hiçbir şeyin işlemediği bir ülke olarak gösterildiğini belirterek, "Çoğu kalkınmış ülkede de bu şekilde. Bir numaralı suçlama kaynakları nedir aşırı sağı destekleyenlerin? 'Ülke çöküyor, başarısızlığa uğradı.' 'Ülkenin çökmesine kim neden oluyor?' diye sorulduğunda, 'Müslümanlar, göçmenler, ötekiler, bize benzemeyen ötekiler' diye cevap veriyorlar. Siyasi olarak aşırı sağcılar göçe karşı, aşırı solcular dini görüşlere karşı. Bu nedenle son derece geniş platformda Müslümanlara karşı her iki taraf da çalışıyor." dedi.
Fredrik Reinfeldt, Ümraniye Belediyesi tarafından Grand Cevahir Hotel ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen "2. Avrupa İslamofobi Zirvesi"ndeki konuşmasında,İsveç'in 10 milyonluk nüfusunun 2 milyonunun İsveç dışında doğup ve ülkeye yerleştiğini, bunların 50 bininin Türkiye'de doğmuş ve İsveç'e yerleşmiş kişilerden oluştuğunu anlattı.
Ülkede 1930'da yapılan sayımda 15 Müslüman olduğunu dile getiren Reinfeldt, ülkenin 1930'dan göç almaya başladığını söyledi.
Reinfeldt, ülkenin Yunanistan, Irak, İran, Afgainstan ve Somali gibi ülkelerden göç aldığını kaydederek, "İsveç'te farklı dini inançlara sahip kişiler uzun yıllardır, birbirlerine saygı gösteren komşular olarak olarak yaşadı, aileleri ve gelecekleri için İsveç'te kendilerine yer buldu. Kötü hikaye ise şu, İsveç de bu tarihle beraber maalesef İslam karşıtlığı görüşlerinin yükseldiği bir ülke haline geldi. Siyasi yaşamda da aşırı sağcı, yabancı düşmanlığı politikalarına sahip bir siyasi partimiz var. Sosyal medyanın ortaya çıkışı da onların arayışını destekledi. Yalan hikayeler sosyal medyada dönüyor. Sosyal medya içinde ideolojik bölümler oluşmaya başladı, bu da bir beslenme olanağı sağlıyor bu tür düşünceleri takip etmek isteyen insanlar için." diye konuştu.
İsveç, hiçbir zaman vatandaşlarına bugün sunduğu kadar refah sunmadığını belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Siyasi ortamdaki tartışmalarda İsveç, her şeyin çöktüğü, hiçbir şeyin işlemediği bir ülke olarak gösteriliyor. Çoğu kalkınmış ülkede de bu şekilde. Bir numaralı suçlama kaynakları nedir aşırı sağı destekleyenlerin? 'Ülke çöküyor, başarısızlığa uğradı.' 'Ülkenin çökmesine kim neden oluyor?' diye sorulduğunda, 'Müslümanlar, göçmenler, ötekiler, bize benzemeyen ötekiler' diye cevap veriyorlar. Son derece önemli bir husus, bu olumsuz tanımı kabul etmemek, toplumların bu yönde ilerlemesini engellemek, ama bununla da mücadele etmek çok zor. Bu, benim ülkemde nefretin yükselmesine neden oluyor, hem göç ve din karşıtlığının birlikte ele alınmasını gerektiriyor. Siyasi olarak aşırı sağcılar göçe karşı, aşırı solcular dini görüşlere karşı. Bu nedenle son derece geniş platformda Müslümanlara karşı her iki taraf da çalışıyor. Çünkü Müslümanları hem göçmen olarak hem de bir dini inanca sahip kişiler olarak görüyorlar. Böylece her iki taraftan da onlara karşı bir tehdit oluşturuyor."
Reinfeldt, Avrupa'da çoğu zaman göçmenlerin yük olarak tanımlandığına değinirken, "Avrupa'da nüfus yaşlanıyor ve yaşlanırken de azalıyor. Avrupa topraklarında çok az çocuk doğuyor. Herhangi bir önlem almazsak, giderek yaşlanan ve azalan bir Avrupa nüfusuyla karşı karşıya kalacağız. Bunu dengelemek için göç almamız gerekiyor. Gelişmiş ülkelere orta yaştaki insanların gelmesi, bunların iş gücüne katkıda bulunması gerekiyor. Yükten bahsetmek doğru değil, doğru olan ihtiyacımız olan yardımdan bahsetmek, daha refah dolu bir toplum ve ülke oluşturabilmek için." dedi.
- "Üniversite diploması olmayan insanların yapabileceği işlere yönelinmeli"
Eski Londra Belediye Başkanı Ken Livingstone da Batı dünyasında siyasetçilerin İslamofobiyi körüklediğini ve dar görüşlü insanların kendilerine oy vermesini istediğini dile getirdi.
Göçün, ekonomi için iyi bir şey olduğunu belirten Livingstone, şunları söyledi:
"Londra'ya gelen göçmenlerin yüzde 90'ı üniversite diplomasıyla, bizim ekonomimizi iyileştirmek üzere geldi ve ekonomide çok ciddi etki yarattı. 'İnsanların diploması varsa gelip ekonomiyi iyileştiriyor. Eğer yoksul insanlar geliyorsa, yoksul İngilizlerin olduğu bölgeye yerleştiriliyor ve bu göçmenler bizim işimizi, evimizi' alıyor korkusu yayılıyor. Göçmenler almıyor evleri, işleri. Hem muhafazakar hem İşçi Partililer göreve geldiklerinde konut inşa etmedi. Şu anda artan nüfusla eskiden inşa edilen konutların sayısı yetmiyor. Altyapı zedeleniyor, bakım ihtiyacı olan insan sayısı artıyor. Hükümet yeni alanlara doğru eğilmeli ve istihdam yaratmalı. Üniversite diploması olmayan insanların yapabileceği işlere yönelinmeli."
Kaynak: AA
Fredrik Reinfeldt, Ümraniye Belediyesi tarafından Grand Cevahir Hotel ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen "2. Avrupa İslamofobi Zirvesi"ndeki konuşmasında,İsveç'in 10 milyonluk nüfusunun 2 milyonunun İsveç dışında doğup ve ülkeye yerleştiğini, bunların 50 bininin Türkiye'de doğmuş ve İsveç'e yerleşmiş kişilerden oluştuğunu anlattı.
Ülkede 1930'da yapılan sayımda 15 Müslüman olduğunu dile getiren Reinfeldt, ülkenin 1930'dan göç almaya başladığını söyledi.
Reinfeldt, ülkenin Yunanistan, Irak, İran, Afgainstan ve Somali gibi ülkelerden göç aldığını kaydederek, "İsveç'te farklı dini inançlara sahip kişiler uzun yıllardır, birbirlerine saygı gösteren komşular olarak olarak yaşadı, aileleri ve gelecekleri için İsveç'te kendilerine yer buldu. Kötü hikaye ise şu, İsveç de bu tarihle beraber maalesef İslam karşıtlığı görüşlerinin yükseldiği bir ülke haline geldi. Siyasi yaşamda da aşırı sağcı, yabancı düşmanlığı politikalarına sahip bir siyasi partimiz var. Sosyal medyanın ortaya çıkışı da onların arayışını destekledi. Yalan hikayeler sosyal medyada dönüyor. Sosyal medya içinde ideolojik bölümler oluşmaya başladı, bu da bir beslenme olanağı sağlıyor bu tür düşünceleri takip etmek isteyen insanlar için." diye konuştu.
İsveç, hiçbir zaman vatandaşlarına bugün sunduğu kadar refah sunmadığını belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Siyasi ortamdaki tartışmalarda İsveç, her şeyin çöktüğü, hiçbir şeyin işlemediği bir ülke olarak gösteriliyor. Çoğu kalkınmış ülkede de bu şekilde. Bir numaralı suçlama kaynakları nedir aşırı sağı destekleyenlerin? 'Ülke çöküyor, başarısızlığa uğradı.' 'Ülkenin çökmesine kim neden oluyor?' diye sorulduğunda, 'Müslümanlar, göçmenler, ötekiler, bize benzemeyen ötekiler' diye cevap veriyorlar. Son derece önemli bir husus, bu olumsuz tanımı kabul etmemek, toplumların bu yönde ilerlemesini engellemek, ama bununla da mücadele etmek çok zor. Bu, benim ülkemde nefretin yükselmesine neden oluyor, hem göç ve din karşıtlığının birlikte ele alınmasını gerektiriyor. Siyasi olarak aşırı sağcılar göçe karşı, aşırı solcular dini görüşlere karşı. Bu nedenle son derece geniş platformda Müslümanlara karşı her iki taraf da çalışıyor. Çünkü Müslümanları hem göçmen olarak hem de bir dini inanca sahip kişiler olarak görüyorlar. Böylece her iki taraftan da onlara karşı bir tehdit oluşturuyor."
Reinfeldt, Avrupa'da çoğu zaman göçmenlerin yük olarak tanımlandığına değinirken, "Avrupa'da nüfus yaşlanıyor ve yaşlanırken de azalıyor. Avrupa topraklarında çok az çocuk doğuyor. Herhangi bir önlem almazsak, giderek yaşlanan ve azalan bir Avrupa nüfusuyla karşı karşıya kalacağız. Bunu dengelemek için göç almamız gerekiyor. Gelişmiş ülkelere orta yaştaki insanların gelmesi, bunların iş gücüne katkıda bulunması gerekiyor. Yükten bahsetmek doğru değil, doğru olan ihtiyacımız olan yardımdan bahsetmek, daha refah dolu bir toplum ve ülke oluşturabilmek için." dedi.
- "Üniversite diploması olmayan insanların yapabileceği işlere yönelinmeli"
Eski Londra Belediye Başkanı Ken Livingstone da Batı dünyasında siyasetçilerin İslamofobiyi körüklediğini ve dar görüşlü insanların kendilerine oy vermesini istediğini dile getirdi.
Göçün, ekonomi için iyi bir şey olduğunu belirten Livingstone, şunları söyledi:
"Londra'ya gelen göçmenlerin yüzde 90'ı üniversite diplomasıyla, bizim ekonomimizi iyileştirmek üzere geldi ve ekonomide çok ciddi etki yarattı. 'İnsanların diploması varsa gelip ekonomiyi iyileştiriyor. Eğer yoksul insanlar geliyorsa, yoksul İngilizlerin olduğu bölgeye yerleştiriliyor ve bu göçmenler bizim işimizi, evimizi' alıyor korkusu yayılıyor. Göçmenler almıyor evleri, işleri. Hem muhafazakar hem İşçi Partililer göreve geldiklerinde konut inşa etmedi. Şu anda artan nüfusla eskiden inşa edilen konutların sayısı yetmiyor. Altyapı zedeleniyor, bakım ihtiyacı olan insan sayısı artıyor. Hükümet yeni alanlara doğru eğilmeli ve istihdam yaratmalı. Üniversite diploması olmayan insanların yapabileceği işlere yönelinmeli."