TSK Güçlendirme Vakfı Kanunu Değişiyor
MHP Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı: 'Bugün dost bildiğimiz ülkeler Türkiye'ye karşı terör örgütlerini silahlandırıyor; NATO ülkesi olmamıza rağmen bize vermediği silah ve mühimmatı, elektronik donanımı terör örgütlerine veriyor'.
Türk Silahlı Kuvvetlerini (TSK) Güçlendirme Vakfı Kanunu'nda değişiklik yapan kanun teklifi, TBMM Genel Kurulunda görüşülüyor.
AK Parti Genel Sekreteri ve Ankara Milletvekili Fatih Şahin ile AK Parti İstanbul Milletvekili Şirin Ünal'ın imzasını taşıyan teklifin tümü üzerindeki görüşmelerde MHP Grubu adına söz alan Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı, 1974 Kıbrıs Harekatı günlerine kadar Kıbrıs'ta insanlık dışı zulüm yaşandığını ancak mühimmat, silah ve diğer yetersizlikler nedeniyle çıkarma yapılamadığını belirtti. Sancaklı, o dönemde müttefik gibi görünen ülkelerin Türkiye'ye silah satmadıklarını ve aynı durumun şimdi de devam ettiğini söyledi.
Sancaklı, sağlanan tüm başarılarda, sahip olunan teknolojik silahlar, mühimmat, araç gerecin değil, asil Türk askerinin kahramanlığının asıl rolü oynadığını ifade etti.
Bugünün şartlarında da durumun farklı olmadığını dile getiren Sancaklı, "Aynı ittifak içinde yer aldığımız ve müttefikimiz diye bildiğimiz ülkelerin Suriye'de yaptıklarını hep birlikte yaşıyoruz. Oyun aynen devam ediyor. Milli sanayimizi şahlandıramadığımız ve savunma alanında yabancı ülkelere muhtaç olma durumumuz devam ettiği sürece bu böyle devam edecektir. Bugün dost bildiğimiz ülkeler Türkiye'ye karşı terör örgütlerini silahlandırıyor; NATO ülkesi olmamıza rağmen bize vermediği silah ve mühimmatı, elektronik donanımı terör örgütlerine veriyor." dedi.
Günümüz devletlerinin, küresel ve bölgesel planlama yapan ülkelerden kaynaklanan tehditlerle karşı karşıya olduğunu dile getiren Sancaklı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu tehdit odaklarının bizden farklı olan ortak özellikleri, bilim ve teknolojide katettikleri mesafe ile savunma sanayisinde ulaştıkları aşamalardır. Günümüzde çok sayıda teknolojinin, araç ve gerecin askeri ya da istihbari ihtiyaçları karşılamak için geliştirildiği ya da askeri alana adapte edildiği bilinen gerçektir. Günümüzde devletlerin gücünü somutlaştıran öğelerin başında o ülkenin sahip olduğu savunma sanayisinin gücü yer alır hale gelmiştir. Savunma sanayisinin gücü ve bu gücün dayandığı teknoloji ve silahlara sahiplik durumu ülkelerin planlarını gerçekleştirmede, dolayısıyla hedeflerine ulaşmalarında ve caydırıcı olmalarında belirleyici unsurdur. Ne yazık ki Türkiye bu konuda arzulanan seviyeye henüz ulaşamamıştır. "
İYİ Parti Grup Başkanvekili Yavuz Ağıralioğlu ise Danıştayın Öğrenci Andı'na yönelik iptal kararına işaret ederek, Türklüğün Kürtleri provake eden bir kavram olmadığını dile getirdi.
Ağıralioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Andımız üzerinden Türk'ün Kürt'ü provoke edeceğini söylemek doğru değildir. Osmanlıcılık ve İslamcılık ile kurtulamayan vatanın kendine tutunması ile kurtulmasıdır Türkçülük. 'Sen Türk dersen, o biri Kürt der' kurgusu yanlıştır. Türk milliyetçiliğini siyasi Kürtçülükle aynı cümlede zikretmek Türk milletine hakarettir. Biz bu memlekette 'HDP'ye oy veren her vatandaşımız PKK'lı değil' diyecek bir yüreğe sahibiz. Terörle, teröristlerle kendi milletimizin hukukunu korumayı aynı çerçevede konuşmamalıyız."
CHP İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi, TSK Güçlendirme Vakfının kamu kaynağı kullanmadığını, özel hukuk hükümlerine tabi olduğunu belirtti.
Vakfın yanı sıra bir de "güçsüzleştirme vakfı" olduğunu, mütevelli heyetinde Bülent Arınç'ın bulunduğunu öne süren Çelebi, "kumpas davalarının say say bitmediğini" ifade etti. Çelebi, "Kumpası alçak FETÖ yaptı diyorsunuz. Peki bu kumpas davaları neden halen devam ediyor? Ergenekon 12 yıl oldu, halen devam ediyor. Neden FETÖ'cü savcı, hakimler hakkında suç duyurularının gereği yerine getirilmiyor? Kumpasta hayatını kaybedenlere neden şehit statüsü verilmiyor? Neden halen özür dilenmiyor?" diye sordu.
HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen ise bugün dünyada egemen olan güvenlik politikasının, 11 Eylül'de somutlaşmış olan politikanın bir yansıması olduğunu söyledi. Bilgen, İkiz Kuleler'e yapılan saldırıyı bahane edip bütün dünyanın kriminalize edilmesinin, farklı inançların, kimliklerin terör kategorisine sokularak cezalandırılmaya reva görülmesinin yanlış bir güvenlik politikası olduğunu vurguladı.
Dünyada, güvenlik ile özgürlüğü karşı karşıya getiren bir anlayışın egemen olduğunu dile getiren Ayhan, güvenliğin de özgürlüğün de bir hak olduğunu ifade etti.
Kaynak: AA
AK Parti Genel Sekreteri ve Ankara Milletvekili Fatih Şahin ile AK Parti İstanbul Milletvekili Şirin Ünal'ın imzasını taşıyan teklifin tümü üzerindeki görüşmelerde MHP Grubu adına söz alan Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı, 1974 Kıbrıs Harekatı günlerine kadar Kıbrıs'ta insanlık dışı zulüm yaşandığını ancak mühimmat, silah ve diğer yetersizlikler nedeniyle çıkarma yapılamadığını belirtti. Sancaklı, o dönemde müttefik gibi görünen ülkelerin Türkiye'ye silah satmadıklarını ve aynı durumun şimdi de devam ettiğini söyledi.
Sancaklı, sağlanan tüm başarılarda, sahip olunan teknolojik silahlar, mühimmat, araç gerecin değil, asil Türk askerinin kahramanlığının asıl rolü oynadığını ifade etti.
Bugünün şartlarında da durumun farklı olmadığını dile getiren Sancaklı, "Aynı ittifak içinde yer aldığımız ve müttefikimiz diye bildiğimiz ülkelerin Suriye'de yaptıklarını hep birlikte yaşıyoruz. Oyun aynen devam ediyor. Milli sanayimizi şahlandıramadığımız ve savunma alanında yabancı ülkelere muhtaç olma durumumuz devam ettiği sürece bu böyle devam edecektir. Bugün dost bildiğimiz ülkeler Türkiye'ye karşı terör örgütlerini silahlandırıyor; NATO ülkesi olmamıza rağmen bize vermediği silah ve mühimmatı, elektronik donanımı terör örgütlerine veriyor." dedi.
Günümüz devletlerinin, küresel ve bölgesel planlama yapan ülkelerden kaynaklanan tehditlerle karşı karşıya olduğunu dile getiren Sancaklı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu tehdit odaklarının bizden farklı olan ortak özellikleri, bilim ve teknolojide katettikleri mesafe ile savunma sanayisinde ulaştıkları aşamalardır. Günümüzde çok sayıda teknolojinin, araç ve gerecin askeri ya da istihbari ihtiyaçları karşılamak için geliştirildiği ya da askeri alana adapte edildiği bilinen gerçektir. Günümüzde devletlerin gücünü somutlaştıran öğelerin başında o ülkenin sahip olduğu savunma sanayisinin gücü yer alır hale gelmiştir. Savunma sanayisinin gücü ve bu gücün dayandığı teknoloji ve silahlara sahiplik durumu ülkelerin planlarını gerçekleştirmede, dolayısıyla hedeflerine ulaşmalarında ve caydırıcı olmalarında belirleyici unsurdur. Ne yazık ki Türkiye bu konuda arzulanan seviyeye henüz ulaşamamıştır. "
İYİ Parti Grup Başkanvekili Yavuz Ağıralioğlu ise Danıştayın Öğrenci Andı'na yönelik iptal kararına işaret ederek, Türklüğün Kürtleri provake eden bir kavram olmadığını dile getirdi.
Ağıralioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Andımız üzerinden Türk'ün Kürt'ü provoke edeceğini söylemek doğru değildir. Osmanlıcılık ve İslamcılık ile kurtulamayan vatanın kendine tutunması ile kurtulmasıdır Türkçülük. 'Sen Türk dersen, o biri Kürt der' kurgusu yanlıştır. Türk milliyetçiliğini siyasi Kürtçülükle aynı cümlede zikretmek Türk milletine hakarettir. Biz bu memlekette 'HDP'ye oy veren her vatandaşımız PKK'lı değil' diyecek bir yüreğe sahibiz. Terörle, teröristlerle kendi milletimizin hukukunu korumayı aynı çerçevede konuşmamalıyız."
CHP İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi, TSK Güçlendirme Vakfının kamu kaynağı kullanmadığını, özel hukuk hükümlerine tabi olduğunu belirtti.
Vakfın yanı sıra bir de "güçsüzleştirme vakfı" olduğunu, mütevelli heyetinde Bülent Arınç'ın bulunduğunu öne süren Çelebi, "kumpas davalarının say say bitmediğini" ifade etti. Çelebi, "Kumpası alçak FETÖ yaptı diyorsunuz. Peki bu kumpas davaları neden halen devam ediyor? Ergenekon 12 yıl oldu, halen devam ediyor. Neden FETÖ'cü savcı, hakimler hakkında suç duyurularının gereği yerine getirilmiyor? Kumpasta hayatını kaybedenlere neden şehit statüsü verilmiyor? Neden halen özür dilenmiyor?" diye sordu.
HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen ise bugün dünyada egemen olan güvenlik politikasının, 11 Eylül'de somutlaşmış olan politikanın bir yansıması olduğunu söyledi. Bilgen, İkiz Kuleler'e yapılan saldırıyı bahane edip bütün dünyanın kriminalize edilmesinin, farklı inançların, kimliklerin terör kategorisine sokularak cezalandırılmaya reva görülmesinin yanlış bir güvenlik politikası olduğunu vurguladı.
Dünyada, güvenlik ile özgürlüğü karşı karşıya getiren bir anlayışın egemen olduğunu dile getiren Ayhan, güvenliğin de özgürlüğün de bir hak olduğunu ifade etti.