HDP Grup Başkanvekili Yıldırım Açıklaması
'(CHP'nin yürüyüşü) Yapılan uyarılara rağmen tedbirler alınmadığı ve güvenlik zafiyetinden kaynaklı olduğu için bu yürüyüşün başına bir şey gelir, birinin burnu kanarsa sorumlusu siyasi iktidar olacaktır' 'Bu ülkenin yarısını, yüzde 40 oy almış iki partiyi dışlayarak, derin dehlizlerde, kapalı kapılar ardında bu ülkenin yasama organının çalışma esas ve usullerini belirleyecek olan bir değişikliği hazırlayamazsınız'.
HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasına tepki olarak başlattığı yürüyüşe ilişkin, 'Yapılan uyarılara rağmen tedbirler alınmadığı ve güvenlik zafiyetinden kaynaklı olduğu için bu yürüyüşün başına bir şey gelir, birinin burnu kanarsa sorumlusu siyasi iktidar olacaktır.' dedi.
Yıldırım, Mecliste düzenlediği basın toplantısında, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın cezaevinde sürdürdüğü açlık grevinin 119'uncu gününde olduğunu belirtti.
Eski HDP Van Milletvekili Figen Yüksekdağ'ın dün ilk kez hakim karşısına çıktığını aktaran Yıldırım, duruşmayı takip etmek için Avrupa'dan gelen heyetin salona girişinin engellendiğini söyledi.
Avukatların, bu konuya ilişkin mahkeme başkanı ile görüştüğünü ve ardından heyetten beş kişinin içeri girebileceğinin söylendiğini vurgulayan Yıldırım, 'Heyetten içeri beş kişinin girme kararı tebliğ edildikten sonra önce polisin direnci ile karşılaşıldı. Ardından heyetten beş gözlemci mahkeme salonuna girdi. Ondan sonra mahkemeye ara verildi. Mahkeme başkanının yanına giden polisler ve polis şeflerinin ona aktarımlarından sonra ibretlik bir kararla, bu ülkeyi yurt dışında utanç duyulacak bir noktaya düşürürcesine mahkeme başkanı kararından geri adım atmak zorunda kaldı ve heyet dışarı çıkarıldı.' iddiasında bulundu.
Ankara Valiliğinin son günlerde 'evlere şenlik kararları' ile karşı karşıya olduklarını savunan Yıldırım, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, daha tutuklanmadan Yüksel Caddesi'nde yaptıkları açlık grevinde muazzam bir sahiplenmeyle karşılaştıklarını bildirdi. Bundan rahatsız olan iktidarın yasakçı bir zihniyetle birçok engellemeye ve orantısız güçle müdahaleye imza attığını ileri süren Yıldırım, 'Bir kolu olmayan bir eylemcinin omuzunun nasıl kırıldığını hep birlikte izledik.' diye konuştu.
Yıldırım, Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli'nin 'yapılan çalışmalarda ByLock kullanan aktif milletvekili bulunamamıştır' dediğini anımsatarak, yarın bir gün milletvekilliği sona eren bazı iktidar milletvekilleri için açılan soruşturma veya kovuşturmalarda 'bu gözden kaçmış. Bunun ByLock'u varmış' denilse şaşırılmaması gerektiğini savundu. Yıldırım, 'Yaşayıp, göreceğiz. 317 AKP milletvekili içerisinde, milletvekilliği sona erdikten sonra ByLock suçlamasıyla tutuklananlar olacaktır.' dedi.
Yıldırım, açıklamalarının ardında basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
- Sorular
HSK'nın yaz kararnamesinin sorulması üzerine Yıldırım, 'Geriye dönük açığa alınsalar, ihraç ve sürgün de edilseler, yapmış oldukları gayri hukuki uygulamalar yanlarına kar kalıyor. Çünkü siyasi iktidar kendi muhalefetine dönük hukuk dışı bu uygulamaları mükafatlandırmaktan geri durmuyor.' ifadesini kullandı.
Yıldırım, TBMM İçtüzüğüne yönelik değişiklik tartışmalarının anımsatılması üzerine, hazır bir taslağı getirip muhalefete dayatmanın bir uzlaşma alanı olmadığını bildirdi. Anayasa Komisyonuna gelmemiş olan içtüzük taslağının iki parti arasında tartışılıyor olmasının siyasi etik açısından problemli olduğunu ileri süren Yıldırım, 'Bu ülkenin yarısını, yüzde 40 oy almış iki partiyi dışlayarak, derin dehlizlerde, kapalı kapılar ardında bu ülkenin yasama organının çalışma esas ve usullerini belirleyecek olan bir değişikliği hazırlayamazsınız. Hazırlarsanız bunun adı demokratik yöntem olmaz.' diye konuştu.
Bir gazetecinin 'Kılıçdaroğlu'nun yürüyüşüyle ilgili bir provokasyon iddiası var. Kendisi bizzat dile getirdi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?' sorusu üzerine Yıldırım, şu değerlendirmelerde bulundu:
'Sayın Kılıçdaroğlu yürüyor ama toplumun farklı kesimlerinden destekler var. Destek vereceğini beyan eden bir Gülenci, DAİŞ'li görmedim. Destek verdiğini beyan eden bir PKK'lı görmedim. Olmayan bir şey üzerinden bir etkinliğe meşruiyet gölgesi düşürmek ve birkaç günlük söylem üstünlüğü sağlamak adına bunları kullanmak etik değildir.
Hükümete düşen görev; olmayan bir şeyi, söylem ve politika üstünlüğü sağlamak için kullanmak değil, bu yürüyüşün güvenliğini almaktır. Yapılan uyarılara rağmen tedbirler alınmadığı ve güvenlik zafiyetinden kaynaklı olduğu için bu yürüyüşün başına bir şey gelir, birinin burnu kanarsa sorumlusu siyasi iktidar olacaktır.'
Kaynak: AA
Yıldırım, Mecliste düzenlediği basın toplantısında, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın cezaevinde sürdürdüğü açlık grevinin 119'uncu gününde olduğunu belirtti.
Eski HDP Van Milletvekili Figen Yüksekdağ'ın dün ilk kez hakim karşısına çıktığını aktaran Yıldırım, duruşmayı takip etmek için Avrupa'dan gelen heyetin salona girişinin engellendiğini söyledi.
Avukatların, bu konuya ilişkin mahkeme başkanı ile görüştüğünü ve ardından heyetten beş kişinin içeri girebileceğinin söylendiğini vurgulayan Yıldırım, 'Heyetten içeri beş kişinin girme kararı tebliğ edildikten sonra önce polisin direnci ile karşılaşıldı. Ardından heyetten beş gözlemci mahkeme salonuna girdi. Ondan sonra mahkemeye ara verildi. Mahkeme başkanının yanına giden polisler ve polis şeflerinin ona aktarımlarından sonra ibretlik bir kararla, bu ülkeyi yurt dışında utanç duyulacak bir noktaya düşürürcesine mahkeme başkanı kararından geri adım atmak zorunda kaldı ve heyet dışarı çıkarıldı.' iddiasında bulundu.
Ankara Valiliğinin son günlerde 'evlere şenlik kararları' ile karşı karşıya olduklarını savunan Yıldırım, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, daha tutuklanmadan Yüksel Caddesi'nde yaptıkları açlık grevinde muazzam bir sahiplenmeyle karşılaştıklarını bildirdi. Bundan rahatsız olan iktidarın yasakçı bir zihniyetle birçok engellemeye ve orantısız güçle müdahaleye imza attığını ileri süren Yıldırım, 'Bir kolu olmayan bir eylemcinin omuzunun nasıl kırıldığını hep birlikte izledik.' diye konuştu.
Yıldırım, Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli'nin 'yapılan çalışmalarda ByLock kullanan aktif milletvekili bulunamamıştır' dediğini anımsatarak, yarın bir gün milletvekilliği sona eren bazı iktidar milletvekilleri için açılan soruşturma veya kovuşturmalarda 'bu gözden kaçmış. Bunun ByLock'u varmış' denilse şaşırılmaması gerektiğini savundu. Yıldırım, 'Yaşayıp, göreceğiz. 317 AKP milletvekili içerisinde, milletvekilliği sona erdikten sonra ByLock suçlamasıyla tutuklananlar olacaktır.' dedi.
Yıldırım, açıklamalarının ardında basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
- Sorular
HSK'nın yaz kararnamesinin sorulması üzerine Yıldırım, 'Geriye dönük açığa alınsalar, ihraç ve sürgün de edilseler, yapmış oldukları gayri hukuki uygulamalar yanlarına kar kalıyor. Çünkü siyasi iktidar kendi muhalefetine dönük hukuk dışı bu uygulamaları mükafatlandırmaktan geri durmuyor.' ifadesini kullandı.
Yıldırım, TBMM İçtüzüğüne yönelik değişiklik tartışmalarının anımsatılması üzerine, hazır bir taslağı getirip muhalefete dayatmanın bir uzlaşma alanı olmadığını bildirdi. Anayasa Komisyonuna gelmemiş olan içtüzük taslağının iki parti arasında tartışılıyor olmasının siyasi etik açısından problemli olduğunu ileri süren Yıldırım, 'Bu ülkenin yarısını, yüzde 40 oy almış iki partiyi dışlayarak, derin dehlizlerde, kapalı kapılar ardında bu ülkenin yasama organının çalışma esas ve usullerini belirleyecek olan bir değişikliği hazırlayamazsınız. Hazırlarsanız bunun adı demokratik yöntem olmaz.' diye konuştu.
Bir gazetecinin 'Kılıçdaroğlu'nun yürüyüşüyle ilgili bir provokasyon iddiası var. Kendisi bizzat dile getirdi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?' sorusu üzerine Yıldırım, şu değerlendirmelerde bulundu:
'Sayın Kılıçdaroğlu yürüyor ama toplumun farklı kesimlerinden destekler var. Destek vereceğini beyan eden bir Gülenci, DAİŞ'li görmedim. Destek verdiğini beyan eden bir PKK'lı görmedim. Olmayan bir şey üzerinden bir etkinliğe meşruiyet gölgesi düşürmek ve birkaç günlük söylem üstünlüğü sağlamak adına bunları kullanmak etik değildir.
Hükümete düşen görev; olmayan bir şeyi, söylem ve politika üstünlüğü sağlamak için kullanmak değil, bu yürüyüşün güvenliğini almaktır. Yapılan uyarılara rağmen tedbirler alınmadığı ve güvenlik zafiyetinden kaynaklı olduğu için bu yürüyüşün başına bir şey gelir, birinin burnu kanarsa sorumlusu siyasi iktidar olacaktır.'