Avrupa'ya Sert Uyarı !
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa’yı sert biçimde uyararak, “Siz böyle davranmaya devam ederseniz, yarın dünyanın hiçbir yerinde hiçbir Avrupalı, Batılı, güvenle, huzurla sokağa adım atamaz. Bu tehlikeli yolu açarsanız en büyük zararı siz görürsünüz” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde Anadolu Yayıncılar Derneği Üyelerini konuk eden Erdoğan, ana muhalefet partisinin cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle hiçbir ilgisi olmayan bir kuyruklu yalan dizisine imza attığını söyledi.
“Dürüst olun, dürüst. Dürüst olun, bu ülkenin huzurunu kaçırmayın” diyen Erdoğan, Anadolu basınından yeni sistemin 18 maddesinin tek tek halka anlatılmasını istedi.
“EN BÜYÜK ZARARI SİZ GÖRÜRSÜNÜZ”
“Türkiye itilecek, kakılacak, onuru ile oynanacak, bakanları kapılardan kovulacak, vatandaşları yerlerde sürüklenecek bir ülke değildir" diyerek Avrupa’yı uyaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyanın her yerinde bu yaşananlar çok yakından takip ediliyor. Siz böyle davranmaya devam ederseniz, yarın dünyanın hiçbir yerinde hiçbir Avrupalı, Batılı, güvenle, huzurla sokağa adım atamaz. Bu tehlikeli yolu açarsanız en büyük zararı siz görürsünüz. Türkiye olarak, Avrupa ülkelerini demokrasiye, insan haklarına, özgürlüklere saygılı olmaya davet ediyoruz. Unutulmamalıdır ki, bu değerlere bizim kadar özellikle Avrupalının ihtiyacı vardır” ifadelerini kullandı.
“MANŞETLERLE ÇARPIŞARAK BUGÜNLERE GELDİK”
Dünyada medyanın yaygın olarak demokrasinin nüvesini oluşturan yürütme, yasama, yargının ardından dördüncü güç olarak zikredildiğini belirten Erdoğan “Ülkemizde geçmişte kendini bu sıralamanın ilk sırasına çıkartan, zımnen milleti ve milli iradeyi temsil eden kurumları tanımadığını söyleyen medya patronları gördük. Geçmişte bunlar oldu. Milletimizin değerlerine karşı savaş açan, kültürümüzü, tarihimizi, medeniyetimizi yıkmayı kendine misyon edinen basın organları, basın mensupları gördük. Aynı tıynette oldukları siyasetçilerle birlikte, Türkiye’nin varlığının ve birliğinin teminatı olan tüm sembollere saldıran medya gruplarının faaliyetlerine ne yazık ki şahit olduk. Elbette farklı politikalar izleyen yayın kuruluşları vardır ama maalesef medyadaki hakim yapı bu kesimlerin kontrolündeydi. Hatırlayın ‘tüzüklerle çarpışarak büyüdük’ diyen şairden ilham alarak bende diyorum ki, biz de manşetlerle çarpışarak bugünlere geldik. Geçmişte kimin iktidara geleceğini, kimin iktidardan düşeceğini manşetleriyle belirlemeye alışmış olanların düzenlerini bozarak yolumuza yürüdük. Kendi halkına ‘cahil, koyun sürüsü, bidon kafa, göbeğini kaşıyan adam’ diyenlere eyvallah etmediğimiz için her türlü saldırıya, hakarete maruz kaldık. Onun için ‘muhtar bile olamaz’ diye amiral gemisi diye geçinenler sürmanşet attılar. Bunlar muhtarları küçümsediler ama biz şu salonda muhtarlarımızla bir araya geliyoruz. 16 bini aşkın muhtarımızla bir araya geldik. Birileri de kalkıyor muhtarlarımızı küçümsüyor. Benim BM Genel Kurulunda yaptığım konuşmayı ‘sanki muhtarlara konuşuyor’ diyor, ondan sonra da topladığı 30-40 muhtar kardeşimize ‘onu demek istemedim’ diyor. Bir tanesi soruyor ‘ne demek istediniz, siz muhtarları nasıl küçümsersiniz’ diyor. ‘Ben onu demek istemedim, biz insanları küçümseme hakkına sahip değiliz’ diyor, tamam da ne demek istedin. BM’de bizim karşımızda olanların tamamı seçilmiş değil, ağırlıklı olarak BM Genel Kuruluna gelenler atanmışlardır. Muhtar seçilmiş olduğu için güçlüdür, saygındır. Bir cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, milletvekilleri nasıl seçilerek geliyorsa muhtar da seçilerek geldiği için saygındır, ona saygı duyulmalıdır. Çünkü biz gücümüzü manşetlerden değil, sandıktan, milletten aldığımız için bu çarpık zihniyete meydan okuyoruz. Kendi ülkesini yurt dışındaki bir takım güçlere şikayet eden, ihbar edenlerle mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Medya mensubu görüntüsü altında terör örgütlerine militanlık, yabancı servislere ajanlık yapanlara asla taviz vermeyeceğiz. Adam tam bir ajan terörist. Neymiş, basın mensubuymuş. 1 ay Almanya’nın İstanbul Başkonsolosluğu rezidansında misafir ediliyor. Tam da bizim Tarabya’daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün hemen altında, sahilde. 1 ay kendisini orada misafir ediyorlar. Şansölye ‘bizim burada çifte vatandaş olan gazetecimiz var, bunu bırakmanızı özellikle istiyoruz’ diyor. Dedim ki ‘4 bin 500 PKK’lı teröristin dosyasını verdim ve iadesini istedim, verdiniz mi?’ dedim. ‘Yargı bakıyor’ dedi.
Bizde de yargı baksın, gelsin yargıya teslim olsun. Onunla ilgili kararı bizde yargı verir, yargı bizde bağımsızdır, biz karışamayız. Bir müddet orada sakladılar, mahkemeye çıktı, mahkeme tutukladı, şu anda içeride. Süreç böyle devam edecek. Sen Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanına kapını kapatıyorsun, bakanlara kapını kapatıyorsun, uçuş izni vermiyorsun, oraya gidenleri konuşturmuyorsun, Hollanda’da atını, itini benim vatandaşlarımın üzerine süren, benim bakanıma arabada mahkumiyet verene sen ‘ben de Hollanda’nın yanındayım’ diyorsun. Sen Hollanda’nın yanında mısın, ben de halkımın ve Hakk’ımın yanındayım, böyle devam edin” şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA
“Dürüst olun, dürüst. Dürüst olun, bu ülkenin huzurunu kaçırmayın” diyen Erdoğan, Anadolu basınından yeni sistemin 18 maddesinin tek tek halka anlatılmasını istedi.
“EN BÜYÜK ZARARI SİZ GÖRÜRSÜNÜZ”
“Türkiye itilecek, kakılacak, onuru ile oynanacak, bakanları kapılardan kovulacak, vatandaşları yerlerde sürüklenecek bir ülke değildir" diyerek Avrupa’yı uyaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyanın her yerinde bu yaşananlar çok yakından takip ediliyor. Siz böyle davranmaya devam ederseniz, yarın dünyanın hiçbir yerinde hiçbir Avrupalı, Batılı, güvenle, huzurla sokağa adım atamaz. Bu tehlikeli yolu açarsanız en büyük zararı siz görürsünüz. Türkiye olarak, Avrupa ülkelerini demokrasiye, insan haklarına, özgürlüklere saygılı olmaya davet ediyoruz. Unutulmamalıdır ki, bu değerlere bizim kadar özellikle Avrupalının ihtiyacı vardır” ifadelerini kullandı.
“MANŞETLERLE ÇARPIŞARAK BUGÜNLERE GELDİK”
Dünyada medyanın yaygın olarak demokrasinin nüvesini oluşturan yürütme, yasama, yargının ardından dördüncü güç olarak zikredildiğini belirten Erdoğan “Ülkemizde geçmişte kendini bu sıralamanın ilk sırasına çıkartan, zımnen milleti ve milli iradeyi temsil eden kurumları tanımadığını söyleyen medya patronları gördük. Geçmişte bunlar oldu. Milletimizin değerlerine karşı savaş açan, kültürümüzü, tarihimizi, medeniyetimizi yıkmayı kendine misyon edinen basın organları, basın mensupları gördük. Aynı tıynette oldukları siyasetçilerle birlikte, Türkiye’nin varlığının ve birliğinin teminatı olan tüm sembollere saldıran medya gruplarının faaliyetlerine ne yazık ki şahit olduk. Elbette farklı politikalar izleyen yayın kuruluşları vardır ama maalesef medyadaki hakim yapı bu kesimlerin kontrolündeydi. Hatırlayın ‘tüzüklerle çarpışarak büyüdük’ diyen şairden ilham alarak bende diyorum ki, biz de manşetlerle çarpışarak bugünlere geldik. Geçmişte kimin iktidara geleceğini, kimin iktidardan düşeceğini manşetleriyle belirlemeye alışmış olanların düzenlerini bozarak yolumuza yürüdük. Kendi halkına ‘cahil, koyun sürüsü, bidon kafa, göbeğini kaşıyan adam’ diyenlere eyvallah etmediğimiz için her türlü saldırıya, hakarete maruz kaldık. Onun için ‘muhtar bile olamaz’ diye amiral gemisi diye geçinenler sürmanşet attılar. Bunlar muhtarları küçümsediler ama biz şu salonda muhtarlarımızla bir araya geliyoruz. 16 bini aşkın muhtarımızla bir araya geldik. Birileri de kalkıyor muhtarlarımızı küçümsüyor. Benim BM Genel Kurulunda yaptığım konuşmayı ‘sanki muhtarlara konuşuyor’ diyor, ondan sonra da topladığı 30-40 muhtar kardeşimize ‘onu demek istemedim’ diyor. Bir tanesi soruyor ‘ne demek istediniz, siz muhtarları nasıl küçümsersiniz’ diyor. ‘Ben onu demek istemedim, biz insanları küçümseme hakkına sahip değiliz’ diyor, tamam da ne demek istedin. BM’de bizim karşımızda olanların tamamı seçilmiş değil, ağırlıklı olarak BM Genel Kuruluna gelenler atanmışlardır. Muhtar seçilmiş olduğu için güçlüdür, saygındır. Bir cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, milletvekilleri nasıl seçilerek geliyorsa muhtar da seçilerek geldiği için saygındır, ona saygı duyulmalıdır. Çünkü biz gücümüzü manşetlerden değil, sandıktan, milletten aldığımız için bu çarpık zihniyete meydan okuyoruz. Kendi ülkesini yurt dışındaki bir takım güçlere şikayet eden, ihbar edenlerle mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Medya mensubu görüntüsü altında terör örgütlerine militanlık, yabancı servislere ajanlık yapanlara asla taviz vermeyeceğiz. Adam tam bir ajan terörist. Neymiş, basın mensubuymuş. 1 ay Almanya’nın İstanbul Başkonsolosluğu rezidansında misafir ediliyor. Tam da bizim Tarabya’daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün hemen altında, sahilde. 1 ay kendisini orada misafir ediyorlar. Şansölye ‘bizim burada çifte vatandaş olan gazetecimiz var, bunu bırakmanızı özellikle istiyoruz’ diyor. Dedim ki ‘4 bin 500 PKK’lı teröristin dosyasını verdim ve iadesini istedim, verdiniz mi?’ dedim. ‘Yargı bakıyor’ dedi.
Bizde de yargı baksın, gelsin yargıya teslim olsun. Onunla ilgili kararı bizde yargı verir, yargı bizde bağımsızdır, biz karışamayız. Bir müddet orada sakladılar, mahkemeye çıktı, mahkeme tutukladı, şu anda içeride. Süreç böyle devam edecek. Sen Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanına kapını kapatıyorsun, bakanlara kapını kapatıyorsun, uçuş izni vermiyorsun, oraya gidenleri konuşturmuyorsun, Hollanda’da atını, itini benim vatandaşlarımın üzerine süren, benim bakanıma arabada mahkumiyet verene sen ‘ben de Hollanda’nın yanındayım’ diyorsun. Sen Hollanda’nın yanında mısın, ben de halkımın ve Hakk’ımın yanındayım, böyle devam edin” şeklinde konuştu.