Hayvancılıkta 'Yerli Irk' Dönemi
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’e Adana’da derdini anlatmak isteyen tarım üyeleri salonda karmaşaya neden oldu. Bakan Çelik ise “Derdiniz sorun çözmek ise buyrun hepinizi dinleyeceğim, bir yere kaçmıyorum. Derdiniz şov yapmak ise buyurun yapın. Sizi dinlemek için geldim buraya zaten” diye yanıtladı. Bakan Çelik daha sonra üreticilerin sorunlarını dinledi.
Hayvancılıkta ithalatı kademeli olarak sıfırlayacaklarını vurgulayan Bakan Faruk Çelik, “Milli tarım olacaksa milli hayvanım vardır, ırkım vardır, keserim, yerim, soframa koyarım. Ama yok, ithal etmek durumundasınız şu an. İçerideki üretimi artırdıkça bunu sıfırlama durumundayız” dedi.
Kentteki bir otelde düzenlenen “Milli Tarım Buluşmaları”nın açış konuşmasını yapan Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, ’pamuk’ ürünüyle ünlü Adana’da pamuğun yerini narenciyenin bıraktığına dikkat çekerek, sektörün çeşitli sorunlarını anlattı.
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü de tarımın gelir dağılımındaki adaletin tesis edilmesi açısından çok önemli olduğunu vurgulayarak “Göreve geldiğinden bu zamana kadar meselelerin, problemlerin teşhisi konusunda çabasını bizzat takip ettiğim sayın bakanımızı tebrik ediyorum” diye konuştu.
Adana Valisi Mahmut Demirtaş ise kentte 413 adet tarıma dayalı sanayi kuruluşu olduğunu hatırlatarak, kentin güçlü tarımsal üretimi sayesinde gıda, tekstil gibi imalat sanayisinin geliştiğini ifade etti.
Milli tarım projesi kapsamında açıklanan reformların kritik öneme sahip olduğunu anlatan Demirtaş, tarımsal desteklemelerde bundan sonra havza bazlı stratejiler uygulanacağını söyledi.
"Toprağımız yağmalandı, rastgele kimyasallarla perişan edildi"
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik ise Milli Tarım Projesi hakkında şu bilgileri aktardı:
“Toprağımızın çok içler acısı durumda olduğunu gördük. Rastgele kimyasallarla toprağımızın perişan edildiğini, plansızlıkla şehirlerin ovaların yağmalanmalarla karşı karşıya kaldığımızı, betonlaşmayı, maliyet ve fiziki itibarıyla görme imkanımız oldu. Birincisi toprağın niteliği ve fiziğinin korunması. Ovaları tarımsal sit alanı ilan ediyoruz. İlk etapta 220’lere 300’lere taşıyacak şekilde çalışmalarımız var. Nerede tarım arazisi görüyorsak buranın tarımsal SİT alanı ilan edilmesi noktasında yaygın çalışmalarımız var. Torunlarımıza çocuklarımıza borcumuzdur. Bunu korumadığımız an en büyük vebal altında kalırız” diye konuştu.
"Toprak, gübre kimyasal buluşmasını yeniden dizayn etmemiz lazım"
Toprağın içerisindeki elementleri de tahlil ettiklerini anlatan Çelik, “Gördük ki beklediğimiz oranların çok altında hatta toprağımızın yüzde 20’si yüzde 1’lerin çok altında. Niteliği kayboluyor. Bu toprağın tekrar canlanması verimli hale gelmesi için mutlak suretle toprak ve gübre, kimyasal buluşmasını yeniden dizayn etmemiz gerekiyor. 941 havzada yaptığımız araştırmalar neticesinde kullanılacak gübrelerle ilgili kılavuzlar hazırlıyoruz. Ancak o gübreler kullanacak. Ne kadar kimyasal karışacak, toprağın neye ihtiyacı varsa bunlar tahlillere göre gübre kılavuzuna dönüşecek. Toprak elden giderse bu salonlarda oturacak insan bulamazsınız. Önce niteliğini mutlaka kazandırmamız gerekiyordu. Gübre fabrikaları koşa koşa geliyorlar, ’ne yapmak istiyorsunuz’ diyorlar. Bir şey zararlıysa bu alışkanlığa devam etmememiz gerekiyor. Fabrika da ayarını ona göre yapacak. Neye ihtiyaç varsa ona göre gübre üretim yoğunluğu artıracak ve kendisini dizayn edecek. Nitrat 33 üretiyorum, bombalar patlasın, toprağa zararlıysa zararı devam etsin. Hayır. Hangi oranda nitratlı gübre olacak ve neyle karışacak, nasıl bir yeni bir gübre ortaya çıkacak, bunların üzerinden yoğun bir çalışmamızı tamamlamak üzereyiz” ifadelerini kullandı.
"Topraktan daha büyük milli mesele yok"
Tohum alanında da reformları ve toprak alanındaki sıkıntıları anlatan Çelik, “Sertifikalı tohum olması gerekiyor. Bir kesim hemen ayağa kalktı, bizim yerel tohum çeşitlerimizi ortadan kaldırıyorlar, peşkeş çektiriliyor diyor. Arazi küçülüyor. Topraktaki verim esas olmalı. Türkiye’nin ektiği alan dünyada tarım dışı kalıyor bir yılda. Bunun Türkiye’ye de yansımaları var. Geri doğru gidin. Tarımda particilik olmaz. Bundan daha büyük milli mesele yok. Topraktan daha büyük milli mesele yok. Kimin ne doğru görüşü varsa onları almamız gerekiyor. Burada siyaset olmaz. Benim dönemimde toprak 100 hektar daha az gitmiş sende de gitmiş bende de gitmiş, her dönemde toprak kaybetmişiz. Tarım kaybetmiş. Niye? TOKİ yapacağız, fabrikalar yapacağız, fabrika yapacak yer de var ama kim diyor ki ovanın ortasında TOKİ, fabrika yapılır? Hem yeraltı sularını da perişan etmişiz. Doğruları söylemeliyim, doğruları yapmayalım, söylemeyince madalya mı takacak birisi? Kiminin işine gelir kimine gelmez. Yerli tohumlarımızın pek çoğunu sertifikalandırdık. Sertifikalı tohum kullanacağız ki verimi en yüksek alalım. Aynı araziden 400 kilo aldığınız ürün var 200 var. 200 üzerinde ısrar etmenin anlamı var mı? Neresi doğru” şeklinde konuştu.
Kuraklık, afet gibi tüm sorunlar sigorta kapsamına alınıyor
Suyu tarlayla buluşturamadıklarını söyleyen Çelik, atadan kalma çiftçiliğe devam edildiği için başka problemler ortaya çıktığını söyledi.
Sigortacılık noktasında da açıklamalar yapan Faruk Çelik, gelecek yıl kuraklık, afet gibi tüm sorunları sigorta kapsamına alacaklarını dile getirdi.
Mazotta yüzde 50 destek verdiklerini anlatan Çelik, tohuma, gübreye, fideye yüzde 40 destek vereceklerini dile getiren Çelik “5 kalemde tüm destekleri özetleyip, toparlayıp işimize bakmak daha doğru olur noktasına geldik” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de 1 milyon ton lisanslı depo yapımı devam ettiğini açıklayarak, hedeflerinin bu rakamı 3.5 milyon tona çıkarmak olduğunu söyledi.
Ürün borsasına yönelik de çalışmalar yaptıklarını aktaran Çelik, yakında sistemi kurmuş olacaklarını anlattı.
Pazar arayışı nedeniyle İran, Gürcistan, Çek Cumhuriyeti, Azerbaycan, Ukrayna ile tarım iş forumu yaptıklarını bildiren Çelik, verimli sonuçlar aldıklarını vurguladı.
"Üretimi arttırıp kademeli olarak ithalatı azaltacağız"
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, hayvancılıkta ithalatı kademeli olarak sıfırlayacaklarının da altını çizerek “Keşke gücüm yetse de 1 günde üretsek hayvanlarımızı da ithalat getirmesek. Konuşmak da istemiyorum bakan olarak. Milli tarım olacaksa milli hayvanım vardır, ırkım vardır, keserim yerim soframa koyarım. Ama yok. İthal etmek durumundasınız şu an. Üreticimizi destekleyeceğiz, heyecanla üretimine devam edecek ve sonunda bu ithalatı düşüreceğiz. 500 bin hayvan ithal etmemiz lazım. Etmeyeceğiz. Yüzde 20’sini içeride üreteceğiz 400 bin hayvan ithal edeceğiz. Seneye 200’e inecek. İçerideki üretimi artırdıkça bunu sıfırlama durumundayız. Her yıl artırarak 500, 600 ithal etmek değil düşürmek bizim görevimiz” dedi.
Toplantının sonunda Bakan Çelik’e derdini anlatmak isteyen üreticilerin birçoğu ayağa kalkınca salonda kısa süreli kaos oldu. Bakan Çelik ise “Derdiniz sorun çözmek ise buyurun hepinizi dinleyeceğim, bir yere kaçmıyorum. Derdiniz şov yapmak ise buyurun yapın. Sizi dinlemek için geldim buraya zaten” diye yanıtladı.
Bakan Çelik daha sonra üreticilerin sorunlarını dinledi.
Kaynak: İHA
Kentteki bir otelde düzenlenen “Milli Tarım Buluşmaları”nın açış konuşmasını yapan Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, ’pamuk’ ürünüyle ünlü Adana’da pamuğun yerini narenciyenin bıraktığına dikkat çekerek, sektörün çeşitli sorunlarını anlattı.
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü de tarımın gelir dağılımındaki adaletin tesis edilmesi açısından çok önemli olduğunu vurgulayarak “Göreve geldiğinden bu zamana kadar meselelerin, problemlerin teşhisi konusunda çabasını bizzat takip ettiğim sayın bakanımızı tebrik ediyorum” diye konuştu.
Adana Valisi Mahmut Demirtaş ise kentte 413 adet tarıma dayalı sanayi kuruluşu olduğunu hatırlatarak, kentin güçlü tarımsal üretimi sayesinde gıda, tekstil gibi imalat sanayisinin geliştiğini ifade etti.
Milli tarım projesi kapsamında açıklanan reformların kritik öneme sahip olduğunu anlatan Demirtaş, tarımsal desteklemelerde bundan sonra havza bazlı stratejiler uygulanacağını söyledi.
"Toprağımız yağmalandı, rastgele kimyasallarla perişan edildi"
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik ise Milli Tarım Projesi hakkında şu bilgileri aktardı:
“Toprağımızın çok içler acısı durumda olduğunu gördük. Rastgele kimyasallarla toprağımızın perişan edildiğini, plansızlıkla şehirlerin ovaların yağmalanmalarla karşı karşıya kaldığımızı, betonlaşmayı, maliyet ve fiziki itibarıyla görme imkanımız oldu. Birincisi toprağın niteliği ve fiziğinin korunması. Ovaları tarımsal sit alanı ilan ediyoruz. İlk etapta 220’lere 300’lere taşıyacak şekilde çalışmalarımız var. Nerede tarım arazisi görüyorsak buranın tarımsal SİT alanı ilan edilmesi noktasında yaygın çalışmalarımız var. Torunlarımıza çocuklarımıza borcumuzdur. Bunu korumadığımız an en büyük vebal altında kalırız” diye konuştu.
"Toprak, gübre kimyasal buluşmasını yeniden dizayn etmemiz lazım"
Toprağın içerisindeki elementleri de tahlil ettiklerini anlatan Çelik, “Gördük ki beklediğimiz oranların çok altında hatta toprağımızın yüzde 20’si yüzde 1’lerin çok altında. Niteliği kayboluyor. Bu toprağın tekrar canlanması verimli hale gelmesi için mutlak suretle toprak ve gübre, kimyasal buluşmasını yeniden dizayn etmemiz gerekiyor. 941 havzada yaptığımız araştırmalar neticesinde kullanılacak gübrelerle ilgili kılavuzlar hazırlıyoruz. Ancak o gübreler kullanacak. Ne kadar kimyasal karışacak, toprağın neye ihtiyacı varsa bunlar tahlillere göre gübre kılavuzuna dönüşecek. Toprak elden giderse bu salonlarda oturacak insan bulamazsınız. Önce niteliğini mutlaka kazandırmamız gerekiyordu. Gübre fabrikaları koşa koşa geliyorlar, ’ne yapmak istiyorsunuz’ diyorlar. Bir şey zararlıysa bu alışkanlığa devam etmememiz gerekiyor. Fabrika da ayarını ona göre yapacak. Neye ihtiyaç varsa ona göre gübre üretim yoğunluğu artıracak ve kendisini dizayn edecek. Nitrat 33 üretiyorum, bombalar patlasın, toprağa zararlıysa zararı devam etsin. Hayır. Hangi oranda nitratlı gübre olacak ve neyle karışacak, nasıl bir yeni bir gübre ortaya çıkacak, bunların üzerinden yoğun bir çalışmamızı tamamlamak üzereyiz” ifadelerini kullandı.
"Topraktan daha büyük milli mesele yok"
Tohum alanında da reformları ve toprak alanındaki sıkıntıları anlatan Çelik, “Sertifikalı tohum olması gerekiyor. Bir kesim hemen ayağa kalktı, bizim yerel tohum çeşitlerimizi ortadan kaldırıyorlar, peşkeş çektiriliyor diyor. Arazi küçülüyor. Topraktaki verim esas olmalı. Türkiye’nin ektiği alan dünyada tarım dışı kalıyor bir yılda. Bunun Türkiye’ye de yansımaları var. Geri doğru gidin. Tarımda particilik olmaz. Bundan daha büyük milli mesele yok. Topraktan daha büyük milli mesele yok. Kimin ne doğru görüşü varsa onları almamız gerekiyor. Burada siyaset olmaz. Benim dönemimde toprak 100 hektar daha az gitmiş sende de gitmiş bende de gitmiş, her dönemde toprak kaybetmişiz. Tarım kaybetmiş. Niye? TOKİ yapacağız, fabrikalar yapacağız, fabrika yapacak yer de var ama kim diyor ki ovanın ortasında TOKİ, fabrika yapılır? Hem yeraltı sularını da perişan etmişiz. Doğruları söylemeliyim, doğruları yapmayalım, söylemeyince madalya mı takacak birisi? Kiminin işine gelir kimine gelmez. Yerli tohumlarımızın pek çoğunu sertifikalandırdık. Sertifikalı tohum kullanacağız ki verimi en yüksek alalım. Aynı araziden 400 kilo aldığınız ürün var 200 var. 200 üzerinde ısrar etmenin anlamı var mı? Neresi doğru” şeklinde konuştu.
Kuraklık, afet gibi tüm sorunlar sigorta kapsamına alınıyor
Suyu tarlayla buluşturamadıklarını söyleyen Çelik, atadan kalma çiftçiliğe devam edildiği için başka problemler ortaya çıktığını söyledi.
Sigortacılık noktasında da açıklamalar yapan Faruk Çelik, gelecek yıl kuraklık, afet gibi tüm sorunları sigorta kapsamına alacaklarını dile getirdi.
Mazotta yüzde 50 destek verdiklerini anlatan Çelik, tohuma, gübreye, fideye yüzde 40 destek vereceklerini dile getiren Çelik “5 kalemde tüm destekleri özetleyip, toparlayıp işimize bakmak daha doğru olur noktasına geldik” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de 1 milyon ton lisanslı depo yapımı devam ettiğini açıklayarak, hedeflerinin bu rakamı 3.5 milyon tona çıkarmak olduğunu söyledi.
Ürün borsasına yönelik de çalışmalar yaptıklarını aktaran Çelik, yakında sistemi kurmuş olacaklarını anlattı.
Pazar arayışı nedeniyle İran, Gürcistan, Çek Cumhuriyeti, Azerbaycan, Ukrayna ile tarım iş forumu yaptıklarını bildiren Çelik, verimli sonuçlar aldıklarını vurguladı.
"Üretimi arttırıp kademeli olarak ithalatı azaltacağız"
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, hayvancılıkta ithalatı kademeli olarak sıfırlayacaklarının da altını çizerek “Keşke gücüm yetse de 1 günde üretsek hayvanlarımızı da ithalat getirmesek. Konuşmak da istemiyorum bakan olarak. Milli tarım olacaksa milli hayvanım vardır, ırkım vardır, keserim yerim soframa koyarım. Ama yok. İthal etmek durumundasınız şu an. Üreticimizi destekleyeceğiz, heyecanla üretimine devam edecek ve sonunda bu ithalatı düşüreceğiz. 500 bin hayvan ithal etmemiz lazım. Etmeyeceğiz. Yüzde 20’sini içeride üreteceğiz 400 bin hayvan ithal edeceğiz. Seneye 200’e inecek. İçerideki üretimi artırdıkça bunu sıfırlama durumundayız. Her yıl artırarak 500, 600 ithal etmek değil düşürmek bizim görevimiz” dedi.
Toplantının sonunda Bakan Çelik’e derdini anlatmak isteyen üreticilerin birçoğu ayağa kalkınca salonda kısa süreli kaos oldu. Bakan Çelik ise “Derdiniz sorun çözmek ise buyurun hepinizi dinleyeceğim, bir yere kaçmıyorum. Derdiniz şov yapmak ise buyurun yapın. Sizi dinlemek için geldim buraya zaten” diye yanıtladı.
Bakan Çelik daha sonra üreticilerin sorunlarını dinledi.