Maliye Bakanı Naci Ağbal Açıklaması
Maliye Bakanı Naci Ağbal, "2002 yılında toplanan her 100 lira verginin 86 lirası faize giderken 2018 yılında toplayacağımız her 100 liralık verginin sadece 12 lirası faize gidecek" dedi.
Bakan Ağbal, 2018 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine katıldı.
Ağbal, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine genel bütçe hakkında sunum yaptı. Ağbal, küresel ekonomide 2016 yılının ikinci yarısından itibaren ivme kazanan büyüme trendinin 2017 yılının ilk yarısında gelişmiş ülkelerdeki güçlenen büyüme görünümüyle genele yaygın bir görünüme kavuştuğunu belirterek, "2017 yılının ilk yarısında Amerika Birleşik Devletleri, avro bölgesi ve Çin’de büyümenin ivme kazanmasıyla Rusya ve Brezilya’daki ekonomik koşulların görece iyileşmesi küresel büyümeyi yukarı çekmektedir. Bu çerçevede, 2016 yılında yüzde 3,2’yle kriz sonrası dönemdeki en yavaş büyüme performansını gösteren küresel ekonominin 2017 yılında yüzde 3,6 büyümesi beklenmektedir. 2018 yılında ise gelişmekte olan ülkelerde daha da ivmelenecek büyüme görünümü sayesinde küresel ekonominin yüzde 3,7 büyümesi tahmin edilmektedir. Küresel kriz sonrası dönemde ivme kaybeden küresel ticaret hacmindeki artışın 2017’de güçlü bir toplanmayla yüzde 4,2 oranında büyümesi beklenmektedir" ifadelerini kullandı.
Küresel ticaret hacminin 2018’de ise yüzde 4 oranında büyümesi tahmin edildiğini belirten Ağbal, "Küresel ticaretteki ivmelenmede gelişmiş ülkelerdeki yatırım harcamalarındaki artış, gelişmekte olan ülkelerdeki ithalat talebindeki artış etkili olmuştur. Küresel faaliyetlerdeki ve dış ticaretteki canlanma ekonomilerin birbirini olumlu etkilemesine ve bu büyümenin dünya geneline yayılmasına imkân sağlamaktadır. Sayın Başkan, değerli üyeler; gelişmiş ülkelerde ekonomik canlanma genele yaygın bir hâle gelmiş görünüyor. 2016 yılında yüzde 1,7 büyüyen gelişmiş ülke ekonomilerinin 2017 yılında yüzde 2,2; 2018 yılında ise yüzde 2 büyümesi beklenmektedir" şeklinde konuştu.
Türkiye ekonomisinin küresel kriz sonrası dönemde büyüme olumlu bir görünüm gösterdiğini kaydeden Ağbal şunları söyledi:
"2010-2017döneminde ekonomimizin sağlam temelleri, uyguladığımız doğru ekonomi politikaları, dinamik özel sektörümüz, sağlıklı bankacılık sistemi ve kamu mali dengeleriyle Türkiye ekonomisi güçlü büyüme trendini sürdürdü. 2010-2017 döneminde Türkiye ekonomisi ortalama yüzde 6,6 oranında büyüdü. Aynı dönemde, Çin ve Hindistan hariç, gelişmekte olan ülkeler ortalama yüzde 3,6 büyürken, gelişmiş ülkelerde ise büyüme oranı ortalama yüzde 1,9 seviyesinde kalmıştır. 2016 yılının ilk yarısında gelişmekte olan ekonomilerden pozitif yönde ayrışarak yüzde 4,9 büyüyen Türkiye ekonomisi, 15 Temmuz alçak darbe girişiminin etkileri, terör saldırıları, turizmdeki daralma ve zayıf dış talep nedeniyle olumsuz etkilenmiştir. Bu kapsamda üçüncü çeyrekte ekonomi yüzde 0,8 daralmıştır."
Türkiye ekonomisinin 2017 yılının ilk altı ayında G20 ülkeleri içinde Çin ve Hindistan’dan sonra en hızlı üçüncü büyüyen ülke olduğunu işarete eden Ağbal, "Bu yılın ilk yansında toplam tüketim büyümeye 2,4 puan katkı sağlarken, yatırımlardan ve dış talepten sırasıyla 1,9 ve 2 puanlık pozitif katkı gelmiştir. Yatırım ve dış talep kanalından büyümeye gelen güçlü katkı, büyüme kompozisyonu açısından son derece önemlidir. Ekonomiye ilişkin öncü göstergeler yılın geri kalanında da büyümenin artarak devam edeceğine işaret ediyor. Kredi Garanti Fonu’nun yatırımlar ve ekonomik faaliyetleri desteklemesi, teşvik ve vergi indirimleriyle canlanan iç talep, turizmdeki toparlanma, ihracattaki olumlu seyir ile baz etkisi, hep birlikte ekonomik büyümenin ikinci yarıda da güçlü olacağını göstermektedir. Bu kapsamda sanayi üretimi, PMI, kapasite kullanım oranı ve reel kesim güven endeksi gibi üretim tarafındaki öncü göstergelerde gözlemlenen rekor seviyeler de önümüzdeki dönemde büyüme tarafındaki güçlü seyrin devamını teyit etmektedir. Sanayi üretim endeksi temmuz ve ağustos aylarında ortalama yüzde 15 artarak pozitif seyrini sürdürmüştür. Kapasite kullanım oranı eylül ayında yüzde 79’la son dokuz yılın en yüksek seviyesine çıkmıştır. PMI endeksi de üst üste yedi ay eşik değer olan 50’nin üzerinde gerçekleşerek 2014 yılından beri gözlenen en uzun kesintisiz büyüme eğilimini ortaya koymuştur" diye konuştu.
İstihdamın artmasına rağmen işgücüne katılımında arttığına dikkat çeken Ağbal, "İstihdamın artmasına rağmen iş gücüne katılım oranının da artması nedeniyle işsizlik oranındaki azalış sınırlı kalmaktadır. işsizlik oranının bu çerçevede 2017 yılında ortalama yüzde 10,8 civarında olması öngörülmektedir. Sayın Başkan, değerli üyeler; 2016 yılında yüzde 8,5 olarak gerçekleşen enflasyon 2017 yılında genel olarak artış eğilimini korumuştur. Bu seyirde gıda fiyatları, Türk lirasındaki değer kaybının birikimli ve gecikmeli etkileri, ithalat fiyatlarında yükseliş ile baz etkisi belirleyici olmuştur. Enflasyonun yıl sonunda baz etkisinin de desteğiyle yüzde 9,5 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz" ifadelerini kullandı.
2016 yılı bütçe gerçekleşmelerini anlatan Ağbal, "2016 Yılı Kesin Hesap Kanun Tasarısı’na göre, bütçe giderleri 584,1 milyar lira, bütçe gelirleri 554,1 milyar lira, bütçe açığı 29,9 milyar lira, faiz dışı fazla ise 20,3 milyar lira olacaktır. 2017 yılı merkezî yönetim bütçe gerçekleşmelerine ilişkin yıl sonu beklentimiz ise şu şekildedir: 2017 yıl sonunda, merkezî yönetim bütçe giderlerinin 673,7 milyar lira, merkezî yönetim bütçe gelirlerinin 612 milyar lira, bütçe açığının 61,7 milyar lira, faiz dışı dengeni ise eksi 4,2 milyar lira olarak gerçekleşmesini bekliyoruz. 2017 yıl sonu bütçe açığının 61,7 milyar lirayla bütçe başlangıç hedefinin 14,8 milyar lira üzerinde gerçekleşeceği tahmin ediyoruz. Bu açığın millî gelire oranı ise yüzde 2 civarında olacaktır" şeklinde konuştu.
2018 bütçesi, hakkında bilgi veren Ağbal, "2018 yılı bütçesi, AK parti hükümetleri tarafından hazırlanan on altıncı bütçedir. Çok partili dönemde arka arkaya 16 defa bütçe hazırlama görevini bizlere veren milletimize şükranlarımızı arz ediyoruz. 2018 yılı bütçemizi, konuşmamın önceki bölümlerinde sizlerle paylaştığım, orta vadeli hedefler, ekonomik, mali ve sosyal çerçeveye uygun olarak hazırladık. 2018 yılı bütçemizde, bütçe giderleri 762,8 milyar lira, faiz hariç giderler 691,1 milyar lira, bütçe gelirleri 696,8 milyar lira, vergi gelirleri 599,4 milyar lira, bütçe açığı 65,9 milyar lira, faiz dışı fazla ise 5,8 milyar lira olarak öngörülmüştür. 2018 yılı bütçesi, bundan önceki bütçelerde olduğu gibi ekonomik büyümeyi, istihdamı ve vatandaşlarımıza hizmeti esas alan bir bütçe olacaktır. AK Parti hükümetlerinin uygulamaya koyduğu bütçelerin en önemli özelliklerinden bir tanesi, bütçeden faize harcanan kaynakları azaltırken doğrudan vatandaşlarımıza hizmet olarak yansıyacak kaynakları artırmak olmuştur. Nitekim, AK Parti 2002 yılında iktidara geldiğinde bütçenin yüzde 43,2’si doğrudan faiz harcamalarına gidiyordu. Hükümetlerimiz döneminde bu oran sürekli olarak aşağıya indi; bütçeler faiz bütçesi olmaktan çıktı, hizmet bütçesine dönüştü. 2018 yılında bu oran yüzde 10’un altına kadar düşürülmüş. 2002 yılında toplanan her 100 lira verginin 86 lirası faize giderken 2018 yılında toplayacağımız her 100 liralık verginin sadece 12 lirası faize gidecek. Ekonomide yakaladığımız sürekli ve güçlü büyüme trendi, ekonomik ve siyasi istikrar ve güçlü kamu maliyesi dengeleri birbirlerini desteklemek suretiyle bir taraftan borçlanma ihtiyacını düşürürken diğer taraftan kamunun reel borçlanma maliyetlerini de önemli ölçüde aşağı çekmektedir" dedi.
Kaynak: İHA
Ağbal, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine genel bütçe hakkında sunum yaptı. Ağbal, küresel ekonomide 2016 yılının ikinci yarısından itibaren ivme kazanan büyüme trendinin 2017 yılının ilk yarısında gelişmiş ülkelerdeki güçlenen büyüme görünümüyle genele yaygın bir görünüme kavuştuğunu belirterek, "2017 yılının ilk yarısında Amerika Birleşik Devletleri, avro bölgesi ve Çin’de büyümenin ivme kazanmasıyla Rusya ve Brezilya’daki ekonomik koşulların görece iyileşmesi küresel büyümeyi yukarı çekmektedir. Bu çerçevede, 2016 yılında yüzde 3,2’yle kriz sonrası dönemdeki en yavaş büyüme performansını gösteren küresel ekonominin 2017 yılında yüzde 3,6 büyümesi beklenmektedir. 2018 yılında ise gelişmekte olan ülkelerde daha da ivmelenecek büyüme görünümü sayesinde küresel ekonominin yüzde 3,7 büyümesi tahmin edilmektedir. Küresel kriz sonrası dönemde ivme kaybeden küresel ticaret hacmindeki artışın 2017’de güçlü bir toplanmayla yüzde 4,2 oranında büyümesi beklenmektedir" ifadelerini kullandı.
Küresel ticaret hacminin 2018’de ise yüzde 4 oranında büyümesi tahmin edildiğini belirten Ağbal, "Küresel ticaretteki ivmelenmede gelişmiş ülkelerdeki yatırım harcamalarındaki artış, gelişmekte olan ülkelerdeki ithalat talebindeki artış etkili olmuştur. Küresel faaliyetlerdeki ve dış ticaretteki canlanma ekonomilerin birbirini olumlu etkilemesine ve bu büyümenin dünya geneline yayılmasına imkân sağlamaktadır. Sayın Başkan, değerli üyeler; gelişmiş ülkelerde ekonomik canlanma genele yaygın bir hâle gelmiş görünüyor. 2016 yılında yüzde 1,7 büyüyen gelişmiş ülke ekonomilerinin 2017 yılında yüzde 2,2; 2018 yılında ise yüzde 2 büyümesi beklenmektedir" şeklinde konuştu.
Türkiye ekonomisinin küresel kriz sonrası dönemde büyüme olumlu bir görünüm gösterdiğini kaydeden Ağbal şunları söyledi:
"2010-2017döneminde ekonomimizin sağlam temelleri, uyguladığımız doğru ekonomi politikaları, dinamik özel sektörümüz, sağlıklı bankacılık sistemi ve kamu mali dengeleriyle Türkiye ekonomisi güçlü büyüme trendini sürdürdü. 2010-2017 döneminde Türkiye ekonomisi ortalama yüzde 6,6 oranında büyüdü. Aynı dönemde, Çin ve Hindistan hariç, gelişmekte olan ülkeler ortalama yüzde 3,6 büyürken, gelişmiş ülkelerde ise büyüme oranı ortalama yüzde 1,9 seviyesinde kalmıştır. 2016 yılının ilk yarısında gelişmekte olan ekonomilerden pozitif yönde ayrışarak yüzde 4,9 büyüyen Türkiye ekonomisi, 15 Temmuz alçak darbe girişiminin etkileri, terör saldırıları, turizmdeki daralma ve zayıf dış talep nedeniyle olumsuz etkilenmiştir. Bu kapsamda üçüncü çeyrekte ekonomi yüzde 0,8 daralmıştır."
Türkiye ekonomisinin 2017 yılının ilk altı ayında G20 ülkeleri içinde Çin ve Hindistan’dan sonra en hızlı üçüncü büyüyen ülke olduğunu işarete eden Ağbal, "Bu yılın ilk yansında toplam tüketim büyümeye 2,4 puan katkı sağlarken, yatırımlardan ve dış talepten sırasıyla 1,9 ve 2 puanlık pozitif katkı gelmiştir. Yatırım ve dış talep kanalından büyümeye gelen güçlü katkı, büyüme kompozisyonu açısından son derece önemlidir. Ekonomiye ilişkin öncü göstergeler yılın geri kalanında da büyümenin artarak devam edeceğine işaret ediyor. Kredi Garanti Fonu’nun yatırımlar ve ekonomik faaliyetleri desteklemesi, teşvik ve vergi indirimleriyle canlanan iç talep, turizmdeki toparlanma, ihracattaki olumlu seyir ile baz etkisi, hep birlikte ekonomik büyümenin ikinci yarıda da güçlü olacağını göstermektedir. Bu kapsamda sanayi üretimi, PMI, kapasite kullanım oranı ve reel kesim güven endeksi gibi üretim tarafındaki öncü göstergelerde gözlemlenen rekor seviyeler de önümüzdeki dönemde büyüme tarafındaki güçlü seyrin devamını teyit etmektedir. Sanayi üretim endeksi temmuz ve ağustos aylarında ortalama yüzde 15 artarak pozitif seyrini sürdürmüştür. Kapasite kullanım oranı eylül ayında yüzde 79’la son dokuz yılın en yüksek seviyesine çıkmıştır. PMI endeksi de üst üste yedi ay eşik değer olan 50’nin üzerinde gerçekleşerek 2014 yılından beri gözlenen en uzun kesintisiz büyüme eğilimini ortaya koymuştur" diye konuştu.
İstihdamın artmasına rağmen işgücüne katılımında arttığına dikkat çeken Ağbal, "İstihdamın artmasına rağmen iş gücüne katılım oranının da artması nedeniyle işsizlik oranındaki azalış sınırlı kalmaktadır. işsizlik oranının bu çerçevede 2017 yılında ortalama yüzde 10,8 civarında olması öngörülmektedir. Sayın Başkan, değerli üyeler; 2016 yılında yüzde 8,5 olarak gerçekleşen enflasyon 2017 yılında genel olarak artış eğilimini korumuştur. Bu seyirde gıda fiyatları, Türk lirasındaki değer kaybının birikimli ve gecikmeli etkileri, ithalat fiyatlarında yükseliş ile baz etkisi belirleyici olmuştur. Enflasyonun yıl sonunda baz etkisinin de desteğiyle yüzde 9,5 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz" ifadelerini kullandı.
2016 yılı bütçe gerçekleşmelerini anlatan Ağbal, "2016 Yılı Kesin Hesap Kanun Tasarısı’na göre, bütçe giderleri 584,1 milyar lira, bütçe gelirleri 554,1 milyar lira, bütçe açığı 29,9 milyar lira, faiz dışı fazla ise 20,3 milyar lira olacaktır. 2017 yılı merkezî yönetim bütçe gerçekleşmelerine ilişkin yıl sonu beklentimiz ise şu şekildedir: 2017 yıl sonunda, merkezî yönetim bütçe giderlerinin 673,7 milyar lira, merkezî yönetim bütçe gelirlerinin 612 milyar lira, bütçe açığının 61,7 milyar lira, faiz dışı dengeni ise eksi 4,2 milyar lira olarak gerçekleşmesini bekliyoruz. 2017 yıl sonu bütçe açığının 61,7 milyar lirayla bütçe başlangıç hedefinin 14,8 milyar lira üzerinde gerçekleşeceği tahmin ediyoruz. Bu açığın millî gelire oranı ise yüzde 2 civarında olacaktır" şeklinde konuştu.
2018 bütçesi, hakkında bilgi veren Ağbal, "2018 yılı bütçesi, AK parti hükümetleri tarafından hazırlanan on altıncı bütçedir. Çok partili dönemde arka arkaya 16 defa bütçe hazırlama görevini bizlere veren milletimize şükranlarımızı arz ediyoruz. 2018 yılı bütçemizi, konuşmamın önceki bölümlerinde sizlerle paylaştığım, orta vadeli hedefler, ekonomik, mali ve sosyal çerçeveye uygun olarak hazırladık. 2018 yılı bütçemizde, bütçe giderleri 762,8 milyar lira, faiz hariç giderler 691,1 milyar lira, bütçe gelirleri 696,8 milyar lira, vergi gelirleri 599,4 milyar lira, bütçe açığı 65,9 milyar lira, faiz dışı fazla ise 5,8 milyar lira olarak öngörülmüştür. 2018 yılı bütçesi, bundan önceki bütçelerde olduğu gibi ekonomik büyümeyi, istihdamı ve vatandaşlarımıza hizmeti esas alan bir bütçe olacaktır. AK Parti hükümetlerinin uygulamaya koyduğu bütçelerin en önemli özelliklerinden bir tanesi, bütçeden faize harcanan kaynakları azaltırken doğrudan vatandaşlarımıza hizmet olarak yansıyacak kaynakları artırmak olmuştur. Nitekim, AK Parti 2002 yılında iktidara geldiğinde bütçenin yüzde 43,2’si doğrudan faiz harcamalarına gidiyordu. Hükümetlerimiz döneminde bu oran sürekli olarak aşağıya indi; bütçeler faiz bütçesi olmaktan çıktı, hizmet bütçesine dönüştü. 2018 yılında bu oran yüzde 10’un altına kadar düşürülmüş. 2002 yılında toplanan her 100 lira verginin 86 lirası faize giderken 2018 yılında toplayacağımız her 100 liralık verginin sadece 12 lirası faize gidecek. Ekonomide yakaladığımız sürekli ve güçlü büyüme trendi, ekonomik ve siyasi istikrar ve güçlü kamu maliyesi dengeleri birbirlerini desteklemek suretiyle bir taraftan borçlanma ihtiyacını düşürürken diğer taraftan kamunun reel borçlanma maliyetlerini de önemli ölçüde aşağı çekmektedir" dedi.