'FETÖ, Türkiye'ye Benzer Bir Operasyonu Kuzey Irak'a Çekebilir'
KTO Karatay Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bağlı: 'Doğrudan bir tehdit olduğuna inandığım bir alanı, özellikle işaret etmek istiyorum. FETÖ, Türkiye'ye benzer bir operasyonu Kuzey Irak'a çekecektir. Kuzey Irak'ta Barzani'yi devirip oraya PKK'yı egemen kılacaklardır. Bunun üzerinden Türkiye'ye operasyon devam edecektir. Daha önce de Türkiye bu meseleyle ilgili hassasiyetlerini ortaya koydu ama bundan sonra da mutlaka devam etmelidir' 'Bizim coğrafyamızda, ülkemizde, demokrasi ve laiklik bu tür yapılanmaları nüfuz etmesini kısmen engelleyebilen bir işleyişe sahip ama Kuzey Irak'ta maalesef böyle bir durum yok. PKK'yı egemen kılmak istemelerinin sebebi de bu coğrafyaya kendileri gibi düşman olan bir örgütlenme biçiminin, bir zihniyetin siyasal bir oluşuma dönüşmesini arzu ettiklerinden dolayıdır, yani Kürtlere bir devlet kurulsun diye değil' 'Biz bu meseleyle mücadele ederken sadece içeride sözünü ettiğimiz anlamdaki tehdit unsurunu oluşturan kamudaki yapılanmalarını bertaraf etmemiz yetmez, bunun dış bağlantılarını ve dışarıda da gerçekten Türkiye'ye ve o ülkelere ne kadar büyük zarar verebileceğini anlatarak bertaraf etme konusundaki mücadelemizi kararlılıkla devam ettirmeliyiz' 'Bütün Türkiye halkı, hiç ideolojik ve siyasi tercih ayrımı yapmadan, net ve açık bir biçimde bunun Türkiye'ye yönelik bir işgal olduğunu, Türkiye'yi dış müdahaleye açık ve Türkiye'de bir iç savaş çıkarmaya yönelik hedefin olduğunu bildi, gördü ve buna direndi aslında. İşin içerisinde darbe vardı ama bir iç savaş, bir işgal de vardı ve bunları bertaraf etme kararlılığını gösterdi'
Bağlı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, FETÖ'nün din sosyolojisi ve örgüt sosyolojisi açıdan analiz edilmesi gerektiğine işaret ederek, din sosyolojisi açısından analiz edildiğinde bütün dinlerin tarihinde, esas itibarıyla din maskesiyle başka türlü tezgahlar çevirmeyi hedefleyen bir örgütlenme biçimi olabildiğinin, söz konusu örgütlenme biçiminin içerisinde sembolik bir dil kullanıldığının ve yapının hem dine hem topluma büyük zararlar verdiğinin söylenebileceğini anlattı.
Dinlerin çoğu zaman kendilerine karşı açıktan gelen tehditlere, saldırılara veya değiştirme operasyonlarına karşı büyük direnç geliştirirken, içeriden gelen bu tür sapkın fikirlere çok büyük direnç geliştirme kabiliyetine sahip olmadığını dile getiren Bağlı, bunun da 'dinlerin temel bir zaafı' olarak düşünülebileceğini kaydetti.
Mazhar Bağlı, belli bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelen, 'biz' duygusunun bulunmadığı, herhangi bir ahlakın, prensibin, etiğin dikkate alınmadığı yapılanmalar olan bu tür örgütlerle mücadele ederken yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
'Bu yapılanmalarda esas olan emir-komuta zinciri içerisindeki hiyerarşidir, aynı zamanda da örgütün elebaşılarıdır. Bu örgütlerle mücadele ederken, iki konuyu dikkate almak gerekiyor. Birisi, örgütün sahip olduğu söylemi yapı sökümüne uğratmak, ikincisi de örgütün hiyerarşisini bozmak ve örgütün hiyerarşisinin en tepesindeki liderini, elebaşını temizlemektir. Bu yapılanma, bin bir maskeli bir yapılanmadır. Terör örgütlerinin tamamından daha farklı, daha fazla maskeleri olan bir örgüttür. PKK 'barış', 'demokrasi' gibi bazı maskeler kullanıyor. Fakat bunlar her maskeyi kullanabilir, PKK'lı da olabilir, mütedeyyin de olabilir, Batılı da olabilir ama biliyoruz ki bunları tanımanın en önemli kriteri, geleneksel İslam'a, geleneksel değerlere ve bu coğrafyaya düşman olmalarıdır. Bugüne kadar bizim pek çok meseleyle karşılaştığımızda gösterdiğimiz direncin esas mevzisi, toplumsal duyarlılıklarımızdır, sağduyulardır, toplumumuzun gösterdiği ferasettir. Bu terör örgütü tam da bu feraseti ortadan kaldırmak, bu sağduyuyu tahrip etmek için bir dizi maskeler takıyor, buraya operasyon yapıyor. Bunlarla mücadele ederken, bu konuyu çok dikkate almamız gerekiyor. Çok iyi analiz etmemiz lazım ki, biz o analizler çerçevesinde bununla mücadele edelim.'
- 'Dışarıdakiler örgütün beslenmesine katkıda bulunacak zemin hazırlayacaklar'
Tehlikenin tam olarak geçtiğini düşünmediğini ifade eden Bağlı, 'FETÖ'nün içeriye dönük bir zararı var, dışarıya dönük bir faydası var. Türkiye'nin düşmanı, dışarıda var olan bütün aktörlere, dinamiklere fayda sağlayan bir yapılanma ve Türkiye'nin milli olan bütün mekanizmalarına düşman bir örgüt. Dolayısıyla dışarıdakiler bu örgütün daha da beslenmesine katkıda bulunacak bir zemin hazırlayacaklardır. Türkiye'ye düşman olan dışarıdaki aktörler, bu yapıdan faydalanıyor. Dolayısıyla onlar bu yapıyı büyütmek isteyecek ve Türkiye'ye karşı bu anlamda operasyon yapacaklardır.' değerlendirmesini yaptı.
Bağlı, Türkiye'nin bu konuyla ilgili gerekli hassasiyeti göstermesi gerektiğine inandığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Doğrudan bir tehdit olduğuna inandığım bir alanı, özellikle işaret etmek istiyorum. FETÖ, Türkiye'ye benzer bir operasyonu Kuzey Irak'a çekecektir. Kuzey Irak'ta Barzani'yi devirip oraya PKK'yı egemen kılacaklardır. Bunun üzerinden Türkiye'ye operasyon devam edecektir. Daha önce de Türkiye bu meseleyle ilgili hassasiyetlerini ortaya koydu ama bundan sonra da mutlaka devam etmelidir. Bizim coğrafyamızda, ülkemizde demokrasi ve laiklik bu tür yapılanmaların nüfuz etmesini kısmen engelleyebilen bir işleyişe sahip ama Kuzey Irak'ta maalesef böyle bir durum yok. Çok yakın bir tarihte Barzani'ye, bize yaptıkları gibi bir darbe girişiminde bulunup PKK'yı orada egemen kılmak istediklerini tahmin ediyorum. PKK'yı egemen kılmak istemelerinin sebebi de bu coğrafyaya kendileri gibi düşman olan bir örgütlenme biçiminin, bir zihniyetin siyasal bir oluşuma dönüşmesini arzu ettiklerinden dolayıdır, yani Kürtlere bir devlet kurulsun diye değil. Dolayısıyla biz bu meseleyle mücadele ederken sadece içeride sözünü ettiğimiz anlamdaki tehdit unsurunu oluşturan kamudaki yapılanmalarını bertaraf etmemiz yetmez, bunun dış bağlantılarını ve dışarıda da gerçekten Türkiye'ye ve o ülkelere ne kadar büyük zarar verebileceğini anlatarak bertaraf etme konusundaki mücadelemizi kararlılıkla devam ettirmeliyiz.'
- 'Kutuplaşmanın da balon, algı operasyonu olduğu görüldü'
Türkiye'de 15 Temmuz'da büyük bir cesaret örneği gösterildiğini belirten Bağlı, şu değerlendirmelerde bulundu:
'Türk toplumu genelde çalıyı dolaşmayı tercih ediyor. Siyaseten de böyle bir tavrın olduğunu söyleyebilirim. Elbette bugüne kadar hiçbir darbeye böylesine bir direnç göstermedi. Bu daha önceki dönemlerde darbelerin onaylandığı anlamına gelmiyor. Halk fırsatı geldiği zaman, darbecilere unutamayacakları dersler de veriyordu. Milletin darbeyi benimsemediğini, çok açık yüreklilikle söyleyebilirim. 15 Temmuz'da gerçekleşenin bir darbe değil, işgal olduğunu gördüler. Bu riski gördüğü için herkes vatanını, bayrağını korumak için sokaklara çıktı ve buna direndi. Bu sadece bir yönetime el koyma operasyonu değildi. Sadece yönetime el koyma operasyonu olsaydı belki insanlar bu kadar sert tepki göstermeyebilirdi. Burada herkes istisnasız bütün Türkiye halkı, hiç ideolojik ve siyasi tercih ayrımı yapmadan, net ve açık bir biçimde bunun Türkiye'ye yönelik bir işgal olduğunu, Türkiye'yi dış müdahaleye açık ve Türkiye'de bir iç savaş çıkarmaya yönelik hedefin olduğunu bildi, gördü ve buna direndi aslında. İşin içerisinde darbe vardı ama bir iç savaş, bir işgal de vardı ve bunları bertaraf etme kararlılığını gösterdi.'
Prof. Dr. Mazhar Bağlı, Türkiye'de bir kutuplaşma olduğu konusunun sürekli gündeme getirildiğine değinerek, 'Kutuplaşmanın da balon, algı operasyonu olduğu görüldü. Hakikaten insanların siyasi tercih ayrımı olmaksızın, kendi ülkesine zarar geldiği zaman nasıl birlik olduklarını ve bu bayrağın altında kahramanca bir direniş sergilediğini, destan yazdığını dünya alem gördü.' şeklinde konuştu.