Makedonya'da '2. Yücel Hareketi'
Dağılan Yugoslavya döneminde Türklerin haklarını korumak amacıyla aydınlar tarafından 1940'lı yıllarda başlatılan 'Yücel Hareketi'nin ikincisi, bölgede yaşayan üçüncü ve dördüncü kuşaklarca devam ettiriliyor Makedonya Anayasa Mahkemesi Üyesi Murat: 'Bizim bir tarihimiz, benliğimiz, kimliğimiz var. Biz bununla gurur duyuyoruz, utanmıyoruz. Yaşadığımız bir medeniyet var çünkü bizim verdiklerimizi geri almaya kalkarsa Avrupa'nın değerleri düşer' ' Avrupa'nın değerlerinde bizim büyük emeklerimiz var. Biz dünyada hep gönül köprüleri kurduk. Bizsiz bir Balkanlar kurmak istediler, dışladılar bizi, kan gövdeyi götürdü'
VEDAT YÜCEBAŞ - Makedonya'da, dağılan Yugoslavya döneminde Türklerin haklarını korumak amacıyla aydınlar tarafından 1940'lı yıllarda başlatılan 'Yücel Hareketi'nin ikincisi, bölgede yaşayan üçüncü ve dördüncü kuşaklarca sürdürülüyor.
Makedonya Anayasa Mahkemesi Üyesi Salih Murat, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Balkanlarda, dönemin aydınlarının ikinci dünya savaşı dönemi ve sonrasında Türkiye ile irtibatı kesilen Türklerin, kimliğini, hak ve özgürlüğünü muhafaza etmek ve anavatan ile bağlarını korumak için gizli olarak kurduğu 'Yücel Hareketi'nin 4 yıl gibi kısa bir süreyle faaliyet göstermesine rağmen önemli bir işlev gördüğünü hatırlattı.
Şuayb Aziz ve arkadaşlarının büyük bir gizlilik içinde yürüttüğü çalışmalar sonrası o dönem Makedonya bölgesindeki Türklerin gazete, televizyon, radyo gibi iletişim araçlarını çok iyi kullandığını, okullarda Türkçe dersler verdiğini anlatan Murat, Yücel Hareketi'nin, Makedonya dışından gelen bir ihbarla sekteye uğradığını, hareketin öncülerinden 4'ünün düzmece kararlarla idam edildiğini, 17 kişiye de ağır hapis cezaları verildiğini belirtti.
Murat, o dönem Türk hakim, öğretmen ve din uleması gibi aydınların konjonktür gereği gizli bir yapılanma yürüttüğünü, deşifre olmamak için kendilerine özgü yöntemler geliştirdiğini ifade ederek, 'Hareketin öncüleri, 'Orada yaşayan insanlarımız, diliyle kültürüyle, diniyle, medeniyetiyle benliğiyle ne olacak?' gibi konulara kafa yormuşlar, çözüm üretmişler.' dedi.
İkinci Dünya Savaşı sonrası Tito öncülüğünde kurulan Yugoslavya ile Fransa ve İngiltere'nin anlaşma yaparak Balkanlarda kalan Türkler ile 'yeni bir hesaplaşma' içine girdiğini, harekete öncülük edenlere ve destekleyenlere yönelik tutuklamalar gerçekleştirildiğini hatırlatan Murat, 5 gün süren dava süreçlerinin ardından 4'ü idam olmak üzere pek çok kişiye ağır hapis cezalarının verildiğini, bu sürecin art arda tutuklamalar ve yine kısa süren dava süreçleriyle devam ettiğini ve 100'ü aşkın Türk aydının cezaevine gönderildiğini anlattı.
- 'Azınlık durumuna gelmişiz'
Murat, davaların bölgedeki ve Balkanlardaki Türkleri göçe teşvik etmeyi amaçladığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
'Bu davaların asıl amacı göçleri teşvik etmek, kanunlarla malların kamulaştırılması. Değişik oyunlarla bizim bütün mülklerimizi elimizden aldılar. Bununla yetinmediler, değişik reformlarla dinimizle ve ulemalarımızla uğraştılar. Bununla bitmiyor, beynimizi aldılar. Bir toplumda aydın, lider olmadıkça karamsar olur. O zamanki medya Türk düşmanlığını artırıyordu. Bu aydın kesiminin Türkiye ile yakın irtibatları vardı. Bu çerçevede at koşturduğumuz 7 asrın sonunda 'serbest göç' adı altında 1953 ile 1960 yılları arasında bölgeden 380 bin kişi göç etti. Çoğunlukta olduğumuz bir toplumda azınlık durumuna gelmişiz. O dönemden sonra belli bir süre hiç üretken olamadık. Hep 'göç ederiz' düşüncesi vardı.'
- 'O topraklarda umut kaynağı olduk'
Türkiye Cumhuriyeti'nin, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile 1990'lı yıllardan itibaren Balkan ülkelerinde yaşayan Türkler ile yeniden 'selamlaştığını', yeni bağların kurulduğunu belirten Murat, 'Türkiye'ye sadece Türklerin değil dost ve akraba topluluklarının göçleri 1990'lı yıllardan itibaren azalmaya başladı. Yeniden o topraklarda umut kaynağı olduk.' diye konuştu.
Murat, Yücel Hareketi ile Makedonya'da daha huzurlu bir yaşam imkanı bulduklarını vurgulayarak şöyle devam etti:
'Ben Makedonya Üsküp'te doğdum. Bizim bir tarihimiz, benliğimiz, kimliğimiz var. Biz bununla gurur duyuyoruz, utanmıyoruz. Yaşadığımız bir medeniyet var çünkü bizim verdiklerimizi geri almaya kalkarsa Avrupa'nın değerleri düşer. Avrupa'nın değerlerinde bizim büyük emeklerimiz var. Biz dünyada hep gönül köprüleri kurduk. Bizsiz bir Balkanlar kurmak istediler, dışladılar bizi, kan gövdeyi götürdü. Bosna'da da bunu yaptılar ve sanırım ki şu anda bu insanlık mayası Türkiye insanında, Türk devletinde var.'
- 'Mehmet kahve bitti'
Yücel Hareketi üyelerinden Mehmet Dalip Aridici'nin torunu Alpin Aridici de 9 yaşındayken vefat eden dedesinden hareket konusunda çok sayıda hikaye dinlediğini söyledi.
Dedesinin, hareketin içinde yer aldığı için 12 yıl hapis yattığını anlatan Aridici, 'Dedem Makedonya'da berber dükkanı açıyor. Tahmin ediyorum ki teşkilatın haberleşme yerlerinden biri berber dükkanı. Hatta aralarında bir şifre varmış. Dedemin annesi dükkana gelip 'Mehmet kahve bitti' dediği zaman bilin ki o akşam toplantı varmış ancak bu toplantılar hangi evde yapılıyormuş bilemiyorum. Çok zor bir işe girmişler ama sonrası diledikleri gibi olmamış.' ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA
Makedonya Anayasa Mahkemesi Üyesi Salih Murat, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Balkanlarda, dönemin aydınlarının ikinci dünya savaşı dönemi ve sonrasında Türkiye ile irtibatı kesilen Türklerin, kimliğini, hak ve özgürlüğünü muhafaza etmek ve anavatan ile bağlarını korumak için gizli olarak kurduğu 'Yücel Hareketi'nin 4 yıl gibi kısa bir süreyle faaliyet göstermesine rağmen önemli bir işlev gördüğünü hatırlattı.
Şuayb Aziz ve arkadaşlarının büyük bir gizlilik içinde yürüttüğü çalışmalar sonrası o dönem Makedonya bölgesindeki Türklerin gazete, televizyon, radyo gibi iletişim araçlarını çok iyi kullandığını, okullarda Türkçe dersler verdiğini anlatan Murat, Yücel Hareketi'nin, Makedonya dışından gelen bir ihbarla sekteye uğradığını, hareketin öncülerinden 4'ünün düzmece kararlarla idam edildiğini, 17 kişiye de ağır hapis cezaları verildiğini belirtti.
Murat, o dönem Türk hakim, öğretmen ve din uleması gibi aydınların konjonktür gereği gizli bir yapılanma yürüttüğünü, deşifre olmamak için kendilerine özgü yöntemler geliştirdiğini ifade ederek, 'Hareketin öncüleri, 'Orada yaşayan insanlarımız, diliyle kültürüyle, diniyle, medeniyetiyle benliğiyle ne olacak?' gibi konulara kafa yormuşlar, çözüm üretmişler.' dedi.
İkinci Dünya Savaşı sonrası Tito öncülüğünde kurulan Yugoslavya ile Fransa ve İngiltere'nin anlaşma yaparak Balkanlarda kalan Türkler ile 'yeni bir hesaplaşma' içine girdiğini, harekete öncülük edenlere ve destekleyenlere yönelik tutuklamalar gerçekleştirildiğini hatırlatan Murat, 5 gün süren dava süreçlerinin ardından 4'ü idam olmak üzere pek çok kişiye ağır hapis cezalarının verildiğini, bu sürecin art arda tutuklamalar ve yine kısa süren dava süreçleriyle devam ettiğini ve 100'ü aşkın Türk aydının cezaevine gönderildiğini anlattı.
- 'Azınlık durumuna gelmişiz'
Murat, davaların bölgedeki ve Balkanlardaki Türkleri göçe teşvik etmeyi amaçladığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
'Bu davaların asıl amacı göçleri teşvik etmek, kanunlarla malların kamulaştırılması. Değişik oyunlarla bizim bütün mülklerimizi elimizden aldılar. Bununla yetinmediler, değişik reformlarla dinimizle ve ulemalarımızla uğraştılar. Bununla bitmiyor, beynimizi aldılar. Bir toplumda aydın, lider olmadıkça karamsar olur. O zamanki medya Türk düşmanlığını artırıyordu. Bu aydın kesiminin Türkiye ile yakın irtibatları vardı. Bu çerçevede at koşturduğumuz 7 asrın sonunda 'serbest göç' adı altında 1953 ile 1960 yılları arasında bölgeden 380 bin kişi göç etti. Çoğunlukta olduğumuz bir toplumda azınlık durumuna gelmişiz. O dönemden sonra belli bir süre hiç üretken olamadık. Hep 'göç ederiz' düşüncesi vardı.'
- 'O topraklarda umut kaynağı olduk'
Türkiye Cumhuriyeti'nin, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile 1990'lı yıllardan itibaren Balkan ülkelerinde yaşayan Türkler ile yeniden 'selamlaştığını', yeni bağların kurulduğunu belirten Murat, 'Türkiye'ye sadece Türklerin değil dost ve akraba topluluklarının göçleri 1990'lı yıllardan itibaren azalmaya başladı. Yeniden o topraklarda umut kaynağı olduk.' diye konuştu.
Murat, Yücel Hareketi ile Makedonya'da daha huzurlu bir yaşam imkanı bulduklarını vurgulayarak şöyle devam etti:
'Ben Makedonya Üsküp'te doğdum. Bizim bir tarihimiz, benliğimiz, kimliğimiz var. Biz bununla gurur duyuyoruz, utanmıyoruz. Yaşadığımız bir medeniyet var çünkü bizim verdiklerimizi geri almaya kalkarsa Avrupa'nın değerleri düşer. Avrupa'nın değerlerinde bizim büyük emeklerimiz var. Biz dünyada hep gönül köprüleri kurduk. Bizsiz bir Balkanlar kurmak istediler, dışladılar bizi, kan gövdeyi götürdü. Bosna'da da bunu yaptılar ve sanırım ki şu anda bu insanlık mayası Türkiye insanında, Türk devletinde var.'
- 'Mehmet kahve bitti'
Yücel Hareketi üyelerinden Mehmet Dalip Aridici'nin torunu Alpin Aridici de 9 yaşındayken vefat eden dedesinden hareket konusunda çok sayıda hikaye dinlediğini söyledi.
Dedesinin, hareketin içinde yer aldığı için 12 yıl hapis yattığını anlatan Aridici, 'Dedem Makedonya'da berber dükkanı açıyor. Tahmin ediyorum ki teşkilatın haberleşme yerlerinden biri berber dükkanı. Hatta aralarında bir şifre varmış. Dedemin annesi dükkana gelip 'Mehmet kahve bitti' dediği zaman bilin ki o akşam toplantı varmış ancak bu toplantılar hangi evde yapılıyormuş bilemiyorum. Çok zor bir işe girmişler ama sonrası diledikleri gibi olmamış.' ifadelerini kullandı.