Doç. Dr. Oğuz Özyaral Açıklaması 'Cıva Çevre İçin Bir Felaket Sebebidir”
Cıvalı lambaların zararlarına dikkat çeken Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Oğuz Özyaral, “Cıva çevre için bir felaket sebebidir. İçinde cıva ya da cıva buharı olan lambalar çevre ve insan sağlığı için çok tehlikelidir. Faturalardan tasarruf yapalım derken, kendi hayatınızı çevre sağlığını riske atmayın” dedi.
Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Oğuz Özyaral, cıvalı lambalar konusunda vatandaşların dikkatli olması gerektiğini belirterek, uyarılarda bulundu. Doç. Dr. Oğuz Özyaral, cıvalı lambalara dikkat çekerek, “İçinde cıva ya da cıva buharı olan lambalar çevre ve insan sağlığı için çok tehlikelidir. Faturalardan tasarruf yapalım derken, kendi hayatınızı çevre sağlığını riske atmayın. Faturalarda tasarruf sağlamak için daha az elektrik tüketin, daha düşük kuvvette lambalar tercih edin. Evleriniz ışıl ışıl olmasın, çevreniz pırıl pırıl olsun. Okullara cıva lambalı projektörler yerleştirmeyin. Bunların sınıf ortamında kırılması, çocukları cıva zehirlenmesi ile karşı karşıya bırakır” dedi.
“CIVANIN ZARARLARINDAN SORUMLUYUZ”
Cıvanın en bilinen kullanım yeri olan termometrelerin Sağlık Bakanlığı kararı ile yasaklandığını söyleyen Doç. Dr. Oğuz Özyaral, herkesi sorumluluk sahibi olmaya çağırdı. Doç. Dr. Özyaral, “Tek bir lambadan, tek bir projeksiyondan bir şey olmaz demeyin. Bunların ömrü bitince, çöpe atılır. Çöp konteynerlerinde preslenen bu ürünler kırılır ve içindeki cıva ve cıva buharı açığa çıkar. Buhar soluduğumuz havaya, çöpler yıkandıktan sonra da atıklarla suya karışır. Besin zincirine karışan cıva plaktonlardan balıklara kadar tüm deniz canlılarında birikir. İnsanlar balık yediklerinde, balığın büyüklüğüne göre, biriken bu cıva da insan bünyesine alınır. Cıva güçlü bir nörotoksindir; zarar vermesi için çok fazla cıvaya maruz kalmaya gerek yoktur. Vücutta birikir ve insanı zehirler” diye konuştu.
Özyaral, “Cıva çevre için bir felaket sebebidir. Tipik bir termometre içerisindeki cıva kadar cıvayı küçük bir göle dökerseniz, o göl çevresel tehlikeler yüzünden kapatılmak zorunda kalabilir. Ortama yayıldığında hızla buharlaşan ve zehirli bir hava solunmasına yol açan cıvanın bir kısmı idrar yoluyla atılır. Ancak bir kısmı vücutta beyin, karaciğer ve böbreklerde depolanır. Merkezi sinir sistemi rahatsızlıklarından, karaciğer ve deri hastalıklarına, sinir iltihabı, MS, Parkinson, göz hastalıkları, sindirim sistemi hastalıklarından, hormonal ve psikatrik hastalıklara kadar pek çok rahatsızlığın etkeni olabilir. Sadece amalgam dolgu ile vücudumuza giren cıvanın buharlaşma süresini bitirmesi 20 ila 40 yılı bulabilir” şeklinde konuştu.
Dünyada yüzden fazla ülkenin kabul ettiği ve cıva emisyonunu kontrol altına almayı hedefleyen Minamata Sözleşmesi’ne Türkiye’nin de imza attığını hatırlatan Doç. Dr. Özyaral, ”Japonya’daki Minamata Körfezi’nde 1956 yılında yaşanan cıva zehirlenmesi atom bombasından sonraki en büyük felakettir. BM, bu felaketin yaşandığı yerden hareketle cıva emisyonunu azaltmak için Minamata Sözleşmesi’ni oluşturdu. Türkiye’nin de imzaladığı bu sözleşmenin amacı dünyayı daha büyük felaketlerden korumak. Yöneticilerimizin imzaladığı bu sözleşmeye biz de sahip çıkalım ve bireysel olarak tüketimlerimize dikkat edelim. Cıvalı ürünler kullanmayalım. Küresel cıva salınımını kontrol altına almak zorundayız. Bugün gelinen noktada ne yazık ki, dünya denizlerindeki balıkların yüzde 84’ünde tehlikeli miktarda cıva birikmesine yol açmıştır“ dedi.
BEBEKLERİN ZEKA GELİŞİMİ OLUMSUZ ETKİLENİYOR
Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Oğuz Özyaral cıvanın cenin ve küçük çocuklar üzerindeki etkilerine dikkat çekerek şunları söyledi: “Avrupa Birliği’nde her yıl 2 milyona yakın çocuk kabul edilebilir sınırların üzerinde cıvaya maruz kalmış olarak dünyaya geliyor. Cıva doğmamış bebeklerin ve küçük çocukların gelişmekte olan sinir sistemlerine zarar verir. Çocuklarda kan-beyin arasındaki geçirgenlik daha fazla, bağışıklık sistemleri ise zehirli maddelerin etkilerini ortadan kaldıracak kadar güçlü değil. Pek çok araştırma, beyin gelişimi devam ederken cıvaya maruz kalmak ile düşük zeka seviyesi, dolayısı ile hayat boyu öğrenme güçlüğü çekme konusunda bağlantı kurmaktadır. Yapılan bir başka araştırma, ana rahminde yüksek derecede cıvaya maruz kalan bebeklerin, doğum sonrası ve erken dönemde yapılan beceri testlerinde daha düşük başarı gösterdiğini ortaya koymuştur.”
İnsanın kendi egosu için ekolojik dengeyi bozduğunu söyleyen Doç. Dr. Oğuz Özyaral, “Evlerimizi daha fazla aydınlatmak zorunda değiliz. İhtiyacımız olduğu kadar aydınlatmak yeterlidir. Daha fazla aydınlık için daha az fatura ödemek isteyen insanlar, tasarruflu dediğimiz cıvalı lambalara yöneliyor. Ancak bunu yaparken cıvalı lambaların ne kadar zararlı olduğunu ve devletlerin küresel olarak cıvanın zararlarından korunmak için ne kadar para harcadığını görmüyoruz. Yani aslında tasarruf etmek isterken dünyayı kirletiyor, sonra temizlemek için daha çok para harcamak zorunda kalıyoruz” şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA
“CIVANIN ZARARLARINDAN SORUMLUYUZ”
Cıvanın en bilinen kullanım yeri olan termometrelerin Sağlık Bakanlığı kararı ile yasaklandığını söyleyen Doç. Dr. Oğuz Özyaral, herkesi sorumluluk sahibi olmaya çağırdı. Doç. Dr. Özyaral, “Tek bir lambadan, tek bir projeksiyondan bir şey olmaz demeyin. Bunların ömrü bitince, çöpe atılır. Çöp konteynerlerinde preslenen bu ürünler kırılır ve içindeki cıva ve cıva buharı açığa çıkar. Buhar soluduğumuz havaya, çöpler yıkandıktan sonra da atıklarla suya karışır. Besin zincirine karışan cıva plaktonlardan balıklara kadar tüm deniz canlılarında birikir. İnsanlar balık yediklerinde, balığın büyüklüğüne göre, biriken bu cıva da insan bünyesine alınır. Cıva güçlü bir nörotoksindir; zarar vermesi için çok fazla cıvaya maruz kalmaya gerek yoktur. Vücutta birikir ve insanı zehirler” diye konuştu.
Özyaral, “Cıva çevre için bir felaket sebebidir. Tipik bir termometre içerisindeki cıva kadar cıvayı küçük bir göle dökerseniz, o göl çevresel tehlikeler yüzünden kapatılmak zorunda kalabilir. Ortama yayıldığında hızla buharlaşan ve zehirli bir hava solunmasına yol açan cıvanın bir kısmı idrar yoluyla atılır. Ancak bir kısmı vücutta beyin, karaciğer ve böbreklerde depolanır. Merkezi sinir sistemi rahatsızlıklarından, karaciğer ve deri hastalıklarına, sinir iltihabı, MS, Parkinson, göz hastalıkları, sindirim sistemi hastalıklarından, hormonal ve psikatrik hastalıklara kadar pek çok rahatsızlığın etkeni olabilir. Sadece amalgam dolgu ile vücudumuza giren cıvanın buharlaşma süresini bitirmesi 20 ila 40 yılı bulabilir” şeklinde konuştu.
Dünyada yüzden fazla ülkenin kabul ettiği ve cıva emisyonunu kontrol altına almayı hedefleyen Minamata Sözleşmesi’ne Türkiye’nin de imza attığını hatırlatan Doç. Dr. Özyaral, ”Japonya’daki Minamata Körfezi’nde 1956 yılında yaşanan cıva zehirlenmesi atom bombasından sonraki en büyük felakettir. BM, bu felaketin yaşandığı yerden hareketle cıva emisyonunu azaltmak için Minamata Sözleşmesi’ni oluşturdu. Türkiye’nin de imzaladığı bu sözleşmenin amacı dünyayı daha büyük felaketlerden korumak. Yöneticilerimizin imzaladığı bu sözleşmeye biz de sahip çıkalım ve bireysel olarak tüketimlerimize dikkat edelim. Cıvalı ürünler kullanmayalım. Küresel cıva salınımını kontrol altına almak zorundayız. Bugün gelinen noktada ne yazık ki, dünya denizlerindeki balıkların yüzde 84’ünde tehlikeli miktarda cıva birikmesine yol açmıştır“ dedi.
BEBEKLERİN ZEKA GELİŞİMİ OLUMSUZ ETKİLENİYOR
Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Oğuz Özyaral cıvanın cenin ve küçük çocuklar üzerindeki etkilerine dikkat çekerek şunları söyledi: “Avrupa Birliği’nde her yıl 2 milyona yakın çocuk kabul edilebilir sınırların üzerinde cıvaya maruz kalmış olarak dünyaya geliyor. Cıva doğmamış bebeklerin ve küçük çocukların gelişmekte olan sinir sistemlerine zarar verir. Çocuklarda kan-beyin arasındaki geçirgenlik daha fazla, bağışıklık sistemleri ise zehirli maddelerin etkilerini ortadan kaldıracak kadar güçlü değil. Pek çok araştırma, beyin gelişimi devam ederken cıvaya maruz kalmak ile düşük zeka seviyesi, dolayısı ile hayat boyu öğrenme güçlüğü çekme konusunda bağlantı kurmaktadır. Yapılan bir başka araştırma, ana rahminde yüksek derecede cıvaya maruz kalan bebeklerin, doğum sonrası ve erken dönemde yapılan beceri testlerinde daha düşük başarı gösterdiğini ortaya koymuştur.”
İnsanın kendi egosu için ekolojik dengeyi bozduğunu söyleyen Doç. Dr. Oğuz Özyaral, “Evlerimizi daha fazla aydınlatmak zorunda değiliz. İhtiyacımız olduğu kadar aydınlatmak yeterlidir. Daha fazla aydınlık için daha az fatura ödemek isteyen insanlar, tasarruflu dediğimiz cıvalı lambalara yöneliyor. Ancak bunu yaparken cıvalı lambaların ne kadar zararlı olduğunu ve devletlerin küresel olarak cıvanın zararlarından korunmak için ne kadar para harcadığını görmüyoruz. Yani aslında tasarruf etmek isterken dünyayı kirletiyor, sonra temizlemek için daha çok para harcamak zorunda kalıyoruz” şeklinde konuştu.