Çeşme’de Res Protestosu

Çeşme Sürdürülebilir Yaşam Platformu’nun düzenlediği etkinlikte ilçede yapılmak istenen RES’ler protesto edildi.

Çeşme’de Res Protestosu

Aya Haralambos Kilisesi’nde yapılan açıklamada RES’lerin ilçede krize dönüştüğüne vurgu yapan Çeşme Sürdürülebilir Yaşam Platformu sözcüsü Esen Fatma Kabadayı, "Çeşme’deki Rüzgar Enerji Santralleri ne yazık ki tam bir insan, doğa ve hukuk hilafına dönüştü. Çünkü ortada doğru olan hiç bir şey yok! Ne doğa açısından, ne insan sağlığı açısından, ne de hukuki boyutta. Bu iş krize dönüşmüş durumda. Acele kamulaştırma kararı çıkmadan kimsenin bu işten haberi olmuyor. Dün Okman Enerji firmasının projesine ulaşabildim. ÇED raporu kapsam dışı kararı almışlar. Toplam 6 tane türbin için koca dağı alıyorlar ve bu türbinler bizim evimizin üstünde. Tabi ki; enerji yatırımı, tabi ki enerji üretimine ihtiyacımız var. Biz buna karşı değiliz. Sloganımız bile “RES olur da her yerde olmaz!” Biz, ‘Enerjiye karşıyız, yenilenebilir enerjiye karşıyız, rüzgar enerji türbinlerine karşıyız’ demiyoruz. Ben, Çevre Bilimci olarak halen yenilenebilir enerji sektöründe çalışıyorum. Organik tarım üretimi yapılan yerlerde güneş enerjisi sistemi kuruyoruz ki; kendi enerjisini üretebilsin. Bizle buna karşı değiliz. Tekrar söylemek istiyorum biz RES’lere karşı değiliz yapıldığı yerlere karşıyız” dedi.

Kabadayı, RES’lerin kendilerinden habersiz yapılmasına karşı olduklarını belirterek,” Biz, bu duruma tepkisiz kalanlara karşıyız. Bu projeler yapılırken bilimsel araştırma yapılmamasına karşıyız. Dünya’nın hiçbir yerinde Çeşme statüsünde turistik özellikleri, iklimi ve doğasıyla var olan yer yok! Evlerin içinde, marinanın dibinde türbinlerin bulunmasını istemeyiz. Dünya’da birçok insan buna karşı çıkıyor. Evlerin önüne türbin koyuyorlar insanlar evlerinde uyuyamıyorlar. İnsanların psikolojileri bozulmuş. Başları dönüyor, çeşitli baş ağrısı çekiyorlar. İnsan sağlığına olan etkilerini gördükleri için haklılar. Kimse rahatsızlanmadığı bir yatırıma karşı değil. Kaldı ki, Çeşme Yarım Adasına baktığımız da ilk acele kamulaştırma çıktığında, biz konuyu incelemeye başladık. Nereye yapılıyor? Nasıl yapılıyor? Karadağ’ dan Çiftlik mahallesine kadar, Sarnıç’tan Ovacığa kadar bütün yarım adayı gören yerlerin türbinlerle dolacağı gibi Alaçatı’ya kadar devam edecek. Baktığımızda yarımadanın üçte birini santrallere, hatta bir santrale teslim edeceğiz. Bu alan 5 yatırımcıya paylaştırılacak. Baktığımızda bir şirket sadece 6 türbin koyacağını açıklıyor. Bu 6 türbinde 16 megavat enerji büyük bir fabrikanın enerjisini karşılayacak bir enerji. Biz diyoruz ki; 16 megavat için değer mi? Yakışır mı? Bizlerin topraklarını acele kamulaştırmaya alıp özelleştireceksiniz, şirkete vereceksiniz” diye konuştu.

HAZİNE MALI HALKIN MALIDIR
Platform sözcüsü Kabadayı, hazine arazilerinin halkın malı olduğuna da vurgu yaparak sözlerini şöyle tamamladı:
“Hazine arazilerinin hepsini şirkete vereceksiniz ki; biliyorsunuz hazine malları önce halkın malıdır. Dolayısıyla hazine arazilerinin ne olacağına önce halk karar verir. Biz Çeşme’de yaşıyoruz. Bizin geleceğimiz burada. Bizim buradan başka gidebilecek başka yerimiz yok!”
Çeşme Sürdürülebilir Yaşam Platformu adına bir konuşma gerçekleştiren Avukat Gülşen Korkmaz Kahraman ise konu ile ilgili siyasi parti temsilcilerinin mecliste soru önergeleri verdiklerini belirterek,” Dava dilekçelerini hazırlarken bir de siyaseten neler oluyor bakmak istedim. 2013 senesinde İzmir Millet Vekili Birgül Ayman Güler’inin soru önergesi verdiğini gördüm. Taner Yıldızın cevaplaması istemiyle. Sayın Güler durumu çok iyi özetlemiş. Örneğin; Musalla mahallesi yüz ölçümü olarak Çeşme’nin en büyük mahallesidir. Kurulması gereken türbinlerin ilçe geçişi içinde bulunması, görüntü kirliliği ve olası manyetik dalga riskinin sakıncaları ile ilçe halkı söz konusu çalışmaya karşı olmaktadır. Çeşme Belediye Meclisinin, kurulmak istenen Rüzgar Enerji Santraline verdiği red kararı da Çeşmelilerin, tutum ve davranışları aynı karardadır. İzmir Millet Vekili Birgül Ayman Güler demiş ki; Türkiye’ de çok sayıda acele kamulaşma kararı alınıyor. Bakanlığınız kararlı acil kamulaştırma kararının, ülke genelinde dikkat çekecek bir sıklıkta alındığı izlenimi vardır. Son 5 yılda bu yöntemle alınan izin sayısı ne kadardır?’ Burada kamu yararı mı gözetiliyor. Yoksa Ülkemiz piyasalaştırılıyor mu? Bir takım piyasalara bizim topraklarımız peşkeş mi çekiliyor? Bence en önemli nokta budur. Sayın Taner Yıldız önergeyi cevaplamış, ‘ Acele kamulaştırma yapılabilmesi için olağanüstü durum gerekiyor. Milli müdafaa mükellefi kanunu uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleciliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya olağan üstü durumlarda acele kamulaşma yapılabilir.’ Milli müdafaa isteyen ve olağan üstü durumlarda, peki bur da acele gerektiren olağanüstü durum nedir? Bunun cevabını vermemiş. Demiş ki; ‘Ülkemizin artan enerji talebinin karşılanabilmesi için enerji yatırımlarının zamanında yapılarak enerji arz güvenliğinin sağlanması gerekmektedir.’ Bu olağan üstü bir durum veya savaş hali midir? İzmir Millet Vekili Birgül Ayman Gülerin başka soruları da var. Onlara cevap olarak ta, Okman Enerji’nin Karadağ da yapacaklarıyla ilgili olarak kendi beyanları 953177,57 metre karelik bir alan da önce 13 tane sonra 6 ya düşen türbinleri dikeceklermiş. Birgül Hocam şunu da sormuş ‘Burası 1.derece sit alanı siz buraya bu türbinleri nasıl yapabiliyorsunuz?’ Yanıt şöyle;’ İzmir Valiliği Mülke Ait Çevre ve Orman Müdürlüğünün 1.6.2009 tarihli 5038 sayılı yazısında söz konusu proje için ÇED gerekli değildir.’ kararı verilmiştir. Acele kamulaştırma boyutu bu buna ilişkin açılan davalar var. Danıştay bu konuda yürütmeyi durdurma kararı veriyor ve diyor ki; özet olarak birincisi, acelelik tarihi belirlenmeli ve olağan üstü durum, aceleyi, milli müdafaayı gerektirecek durumu nedir? Bunu belirlemek zorundasın. İkincisi, bu yetki neden bakanlar kuruluna verilmiş olağan üstü bir durum da alındığı için verilmiş ama Bakanlar Kurulu bu yetkisinde tutmuş EPDK ya devretmiş. Danıştay diyor ki; bu yetkiyi olağan üstü hal durumunda kullanmak zorundasın bu yetkini EPDK ya devredemezsin. Üçüncü husus mülkiyet hakkında belirsizlik yaşatıyorsun diyor. Acele el koydum diyor firmalar oraya gidiyor. Acele el koyma kararları var biz girebiliriz diyor ama bizde burada diyoruz ki; henüz sizin mülkiyetinize geçmemiş siz buraya giremezsiniz. Danıştay bunu yapamazsın diyor. Mülkiyet hakkını sınırlandırırken bir nedenini göster diyor. Ayrıca böyle genel bir acele kararı alamazsın diyor

Son kararda ise, şunu irdelemiş bu şekilde aldığınız Kamulaştırma kararında Kamu yararı amacı güdülmemiştir. Burada Kamu yararı yoktur. Yargı bizim iddialarımızı destekler nitelikte yani her şey bitmiş, elimizden bir şey gelmez falan gibi bir düşünce olmamalı. Nedense böyle bir zihniyet oluştu toplumda bundan kurtulmamız gerekiyor ve bu dilden dile dolaşıyor. Yetkili makamlarında bizim mücadelemizde destek olmalarını istiyorum” şeklinde konuştu

Kaynak: İHA