Kars’ta 'Kırkyama” Sergisi Açıldı

Kars’ta Kırkyama el sanatları yıl sonu sergisi Halk Eğitim Merkezi sergi salonunda açıldı.

Kars’ta 'Kırkyama” Sergisi Açıldı

2011 Yılında Kars'a taşınan Nihal Yeğen, kırkyama sanatının Kars’ta tek öğretmeni. "Ailecek Kars hayranıyız" diyen Nihal Yeğen, çocuklarıyla beraber resim, ebru, kaligrafi ve kırkyama sanatlarında Kars'ı defalarca ulusal ve uluslararası organizasyonlarında temsil etti. Yeğen, Kazım Karabekir Paşa’nın kızı Timsal Karabekir’e de bir pano hediye etti.

Sergiyle ilgili bilgiler veren Yeğen, “Ülkemizde genelde kırkpare olarak da anılan kırkyama, aslında eskiden yokluk ve yoksulluk sonucu ortaya çıkan bir sanattır. Türklerin Anadolu'ya gelişi ile başlayan ve önceleri eskiyen elbiseleri, kumaş eşyaları tekrar kesip, biçerek kullanışlı yeni bir şeyler üretilmesi olan kırkyama, daha sonra en kaliteli ipekler, kumaşlar ve altın gümüş iplerin kullanıldığı bir sanat haline gelmiş, özellikle yurtdışında da büyük rağbet görmüştür. Selçuklular zamanındaki tipik ahşap işine teknik açıdan benzerlik gösteren bir takım motiflerle uygulanmıştır. Aslında geçme işinde, motifler ahşap uygulamada olduğu gibi birbirine geçirilmemiş, parçalar yanyana getirilerek dikilmiştir. Yurdumuzda ise son yıllarda ilgi gören bu sanatdalı hem güzel zaman geçirmeye yarayan, hem de bir sey üretmek açısından boş zamanı olan bayanlar için çok güzel bir uğraştır. Renk renk, desen desen, çeşit çeşit kumaş ve bezlerin fevkalade uyumlarıyla bir değer kazanan bu sanat, yapanlara huzur ve mutluluk verirken, bakanları büyüleyen ve dinlendiren çok hoş bir duygu yaşatır. Ev hanımlarına öz güven ve başarma azmi yaşatmasının yanı sıra, yeniden değerlendirilen eski ve kullanılmayan malzemelerin yeniden değerlendirilmesi ile ev ekonomisine katkıda bulunabilme hissi yaşamaktadır”
Orta Asya ve İpek yolu üzerindeki ülkelerde de sıkça rastlanan kırkyama sanatı, Tarihçesi çok eskiye dayanan iğne işi ve dikişten ayrı ele alırsak, Avrupa'da ilk örnekleri, ortaçağda yatak örtüsü olarak ortaya çıkmıştır diyen Nihal Yeğen, “1477 tarihli bir belgede bu bilgiye rastlıyoruz. Bu günkü şekliyle Patchwork, 15.YY başında Hindistan ve diğer uzakdoğu ülkelerinden Avrupa'ya İpek yolunu kullanarak, değerli kumaşların ticari yollardan getirilmesiyle yayılmış oldu. Elbise, mobilya döşemesi ve örtü (Quilt) alanlarında kullanılmak üzere üretilmiş bu harika kumaşlar çok pahalıydılar. Artık parçalar bile değerlendirilmeliydi ve hiç bir kumaş kırıntısı bile ziyan edilmemeliydi. Bu şekilde üretilmiş en eski İngiliz Patchwork örtü (quilt) 1708'de Kuzey İngiltere'de yapılmıştır. Patchwork, Amerika'ya ilk göç ve kölelik yıllarından bu yana, Avrupa'dakinden biraz ayrı bir gelişim izlemiştir. Tabi, Kızılderililerin üzerindeki gömlek ve keçe kırk pareleri saymazsak. Bugün dünyaya mal olmuş bu sanat dalı tüm ülkelerde farklı sentezlerle uygulanan kırkyama ve kapitone işini Avrupa ülkeleri sanayisini kurmuşlardır. Türkiye’de hiç kimse kırkyamanın tarihçesini araştırmamış, bir sanat kolu olarak kabul etmemiştir. Öte yandan kapitone ile patchwork geliştikçe yeni yeni desenler de ortaya çıkmıştır. Dikişçiler, gelişigüzel yama yapmak ya da dikmek yerine kendilerine özgü desenler kullanmaya başlamışlardır. Bunlar da kuşaktan kuşağa gelişip, zarifleşmiştir”diye konuştu.

Yeğen, daha sonra özetle şunları söyledi:
“Zanaatkarlar, gezgin işçiler, desenciler farklı bölgelerde yeni fikirlerin yayılmasını sağlamışlardır. Böylece insanlar, kendilerine özgü teknikler geliştirerek, bu sanatı günümüze kadar getirmişlerdir.

Bugünkü kırkyamanın geçmişi, Türk tarihinin oluştuğu topraklar üzerinde, iki önemli noktada şekillenmiştir. Biri Osmanlı döneminde Bosna’nın başkenti Banyaluka’nın adını taşıyan bir elbise, diğeri de Selçuklular’a kadar uzanan geçme işidir. Aslında her ikisi de patchwork formunda olan bu çalışmalar, yamalı bohçanın tarihinin, İngiltere’deki en eski örneklerinden çok daha önceye dayandığının ispatıdır. Osmanlı döneminde Banyaluka’da yapılmaya başlanan ve bu kentin adını alan bu el işi, uzunca bir süre sanat olarak icra edilmiştir. Daha eski kumaş ve bez eserlere raslanmamakla beraber 14.YY ve Fatih Sultan Mehmet'ten itibaren neredeyse tüm padişahların yatak örtüsü olarak saraylarda kırkyama kullanılmış ve halen pek çok müze ve sarayda bu eserler sergilenmeye devam edilmektedir. Profesyonel bir sanat olarak neredeyse tüm dünyada gelişmeye devam etmekte olan kırkyama eserler, özellikle İngiltere, Amerika, Fransa ve Japonya'da son derece ilgi gören, çok büyük sanat galerilerini süsleyen, çok kıymetli ve aranılan sanat eserlerine dönüşmüş, resim, heykel ve mücevher işlemeciliğinin yanındaki yerini almıştır. Kırkyama olarak elbiseler, yatak örtüleri, önlükler, seccadeler, tablolar, masa örtüleri gibi pek çok ev tekstili, oyuncak ve süs eşyası üretilebiliyor. Yani kaynak ta üretilebilecek malzeme çeşidi de sonsuz, her şey hanımların hayal gücüne kalıyor. Bazen 8-10 parçadan oluşan eserler, bazen minik minik onbin parçayı dahi geçebiliyor. Yarım saatte tamamlanabilen bazı çalışmalar varken bazı çalışmalar birkaç yılda zor tamamlanıyor. Dünyada daha çok Patchwork olarak tanınan bu sanata tüm Türk devletlerinde, yamalı bohça, kırkpare, bez kündekari, isimleriyle rastlamak mümkün.”
Kaynak: İHA