'Çözüm Sürecine Sivil Katkı' Sonuç Bildirgesi
Akil İnsanlar Heyeti içerisinde yer alan "Çözüm Sürecine Sivil Katkı" girişiminin yaptığı toplantının sonuç bildirgesi açıklandı.
Konuya ilişkin yapılan yazılı açıklamaya göre, 15 Ekim'de, İstanbul'da Akil İnsanlar Heyeti içerisinde yer alan Can Paker, Oral Çalışlar ve Mehmet Uçum'un, heyet üyelerinden bir kısmına yaptığı çağrıyla toplantı düzenlendi.
Can Paker, Oral Çalışlar, Mehmet Uçum, Abdurrahman Kurt, Abdurrahman Dilipak, Ali Bayramoğlu, Avni Özgürel, Ayhan Oğan, Doğu Ergil, Etyen Mahçupyan, Fadime Özkan, Fatma Benli, Hülya Koçyiğit, Kadir İnanır, Kezban Hatemi, Levent Korkut, Mahmut Arslan, Muhsin Kızılkaya, Nihal Bengisu Karaca, Öztürk Türkdoğan, Sibel Eraslan, Tarık Çelenk, Vahap Coşkun ve Yıldıray Oğur'un katılımıyla gerçekleşen toplantının ardından hazırlanan sonuç bildirgesi açıklandı.
- Çözüm Sürecine Sivil Katkı Sonuç Bildirgesi
Sonuç bildirgesinde, Türkiye'nin kendi iç dinamikleri ve sürecin asli siyasi aktörlerinin inisiyatif alarak başlattığı Kürt sorununun çözümüne ilişkin sürecin tarihi bir öneme sahip olduğu vurgulandı.
Sürecin, sadece Türkiye'nin Kürt yurttaşlarının sorunlarının çözümüne yönelik olmadığı, toplumun, demokrasi, hukuk ve barış üzerine kurulacak geleceğini inşa etmek için temel bir strateji olduğu ifade edilen bildirgede, sürecin, kalıcı barış ve gelişkin bir demokrasiyle organik olarak iç içe geçen bir süreç olduğu bildirildi.
- "Toplumsal desteğe sahip siyasal ve hukuksal projedir"
Çözüm sürecinin başarısının, Türkiye'nin 21. yüzyılın ihtiyaçlarına uygun bir siyasal demokrasi koşullarını yaratması demek olduğu kaydedilen bildirgede, şu görüşlere yer verildi:
"Son yaşanan olaylara rağmen çözüm süreci, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en yüksek toplumsal desteğe sahip siyasal ve hukuksal projesidir. Toplumsal destek, sürecin başarıya ulaşması için en önemli güvencedir. Yaklaşık 21 aydır devam eden çözüm süreci, birçok soruna ve engelleme çabalarına rağmen halen daha birçok eksiği bulunmasına karşın belirli bir aşamaya getirilmiş olup, kararlı bir biçimde sürdürülmeye çalışılmaktadır.
Sürecin, hükümeti de kapsayacak şekilde devlet politikası haline gelmesi son derece önemli bir adımdır. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, Başbakan ve hükümetin çözüm sürecinin devamına ilişkin kararlılıklarını her aşamada ifade etmeleri, Cumhurbaşkanı'nın Vizyon Belgesi'nde, hükümetin programında başlıca hedeflerden biri olarak çözüm sürecinin başarısının yer alması, büyük bir öneme sahiptir."
Bildirgede, "Süreçte Abdullah Öcalan'ın kararlılığını sürdürmesi, onun yönlendirmeleri ve talepleri çerçevesinde bağlantılı siyasi hareketlerin süreçte diyalog ve işbirliğinin önemine işaret etmeleri, konunun muhatabı siyasi partilerin sürecin devamına ilişkin kararlılığı, altı çizilmesi gereken bir öneme sahiptir" ifadelerine yer verildi.
- Çözüm süreci yasaya kavuşturulmalı"
Sürecin, çerçeve bir yasaya kavuşturulması, bu yasanın çıkarılmasında Abdullah Öcalan'ın taleplerinin de dikkate alınmasının, çözüm sürecinde tüm tarafların hukuk içinde adımlar atılması yaklaşımlarını güvence altına aldığı vurgulandı.
Çerçeve yasaya ilişkin yetersizlik noktasında ve ifade biçimleri açısından getirilen eleştirilerin, eleştiri sahiplerinin konumları gereği haklılık taşısa bile, yasanın temel felsefesi ve yönelimleri açısından esas noktadaki önemini azaltan bir seviyede olmadığı kaydedilen bildirgede, "Çerçeve yasa devleti, yasama, yürütme ve yargı fonksiyonlarıyla birlikte sürecin yükümlüsü ve yürütücüsü olan temel kamu öznesi haline getirmiştir. Bu nedenle devlet, bütün fonksiyonları ve kurumlarıyla çözüm sürecini kararlılıkla yürütmek ve başarıya ulaştırmak yükümlülüğü altındadır" görüşlerine yer verildi.
- "Kobani'ye destek verilmesi talepleri haklıdır"
Süreçte gelinen aşamada, Suriye-Rojova-Kobani bölgesinin yaşadığı IŞİD terörü tehlikesi sebebiyle zarar görmesinin kabul edilemez olduğu belirtilerek, "Çözüm süreciyle Kobani sorununu birbirinin şartı olarak görmek yerine, Kobani'nin, çözüm sürecine zarar vermeyecek biçimde ele alınması son derece önemlidir. Bu konuda tarafların karşılıklı diyalogla uzlaşma temelinde bir yaklaşım geliştirmesi gerektiği görüşündeyiz" değerlendirmesinde bulunuldu.
Bildirgede, şu görüşlere yer verildi:
"Kobani'ye destek verilmesi talepleri haklı ve yerinde olmakla birlikte, bu desteğin biçimlerine ilişkin farklılıkları dikkatle değerlendirmek gerekir. Türkiye, tek başına sadece kendi silahlı kuvvetleriyle sınır ötesi bir kara hareketi macerasına çağrılmamalı ve böyle bir maceraya sokulmamalıdır. Kobani sorunu, Türkiye'yi doğrudan ilgilendiren ve etkisi yakıcı olan bir sorun olmakla birlikte uluslararası toplumun bir sorunudur. Bu nedenle Kobani sürecindeki desteğin uluslararası koalisyonun aktifleştirilmesi yoluyla verilmesini sağlamak doğru olan yaklaşımdır. Türkiye, uluslararası koalisyonun faaliyeti içinde etkili ve inisiyatifli bir yer tutmalıdır."
- "Sorunun çözümü bölgedeki Kürtlerin geleceklerini inşa etmeleri bakımından önemli"
Bildirgede, Türkiye'nin Kürt sorununun çözümünün bölgedeki Kürtlerin demokrasi ve hukuk ekseninde geleceklerini inşa etmeleri bakımından son derece önemli olanaklar sağlayacağı vurgulandı.
Başta hükümet olmak üzere süreçte yer alan tüm siyasi aktörlerin, Türkiye'nin çözüm sürecine zarar vermeden bölgenin sorunlarına demokrasi ve hukuk ekseni üzerinden daha güçlü ve aktif yaklaşımlar geliştirmesinin, toplumun tüm kesimlerinin beklentisi olduğu ifade edilerek, bu beklentilere uygun olarak daha somut kamu politikalarının geliştirilmesi gerektiği dile getirildi.
Sürecin başarısının temel koşulunun, kalıcı çatışmasızlığın devam etmesi olduğu vurgulanan bildirgede, sürecin, demokratik siyaset yöntemiyle başarıya ulaşabileceği, şiddet riski yaratan hiçbir tutum ve eylemin sürece katkı sağlamayacağı aktarıldı.
Baskı ve şiddet üretecek her türlü tutum ve çağrının sürece büyük zarar vereceği belirtilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi:
"Çözüm sürecinde toplumsal iradenin yeniden devreye girmesi gerekir. Akil İnsanlar faaliyeti tamamlanıp, heyetler raporlarını verdikten sonra Türkiye toplumu, çözüm sürecinin izleyicisi haline gelmiştir. Bu durum, süreçte ortaya çıkan gerilimlerin nedenlerinden biridir. Bu nedenle, çözüm sürecine Türkiye toplumunun yeniden dahil edilmesi son derece önemlidir. Sürece, sivil iradenin katılmasını ve bu iradenin ara buluculuk, izleme, görüşme çeşitliliği konusunda yetkilendirilmesini sağlamak sürece büyük katkı yapacaktır."
"Çözüm Sürecine Sivil Katkı" çerçevesinde, Türkiye toplumunun her kesiminden girişimlerin başlatılmasının ve ülkenin her yerinden bu konuda çalışmaların yapılmasının, sürecin toplumsallaşması bakımından hayati önem taşıdığı bildirildi.
"Bu çerçevede, çözüm sürecinde üçüncü bir göz olarak sivil bir dinamiğin oluşturulmasını gerekli görmekteyiz" denilen bildirgeye, şöyle devam edildi:
"Bu sivil yapının en önemli görevlerinden birisi de sorunun muhatapları ve taraflarıyla görüşmeler yapması ve özellikle de Abdullah Öcalan'la temas etmesi yararlı olacaktır. Abdullah Öcalan'ın görüşlerini kamuoyuna görüşme çeşitliliği sağlayarak farklı kanallarla aktarması, sürece pozitif katkı yapacaktır.
Süreçte şimdiye kadar yapılanların son derece önemli olduğunun unutulmaması, buna gereken değerin verilmesi kaydıyla bundan sonra atılacak adımlar konusunda başta hükümet olmak üzere tüm taraflara büyük sorumluluk düşmektedir."
- "Demokratik siyaset önündeki kalan engeller kaldırılmalı"
Bildirgede, Türkiye toplumunun tüm çeşitliliği dikkate alınarak, ana dilinde eğitim ve öğretim hakkı dahil yaşama hakkı, demokratik siyaset önündeki kalan engellerin kaldırılması, eşitlik esasına dayalı yurt edinme hakkı, günün ihtiyaçlarına yanıt verecek seviyede yetkileri güçlendirilmiş yerel yönetimler, geçmişle yüzleşme kapsamında adalet ve hakikat konularında çok daha kapsamlı programların geliştirilmesi ve uygulamaya sokulmasının kaçınılmaz olduğu kaydedildi.
Türkiye'nin hem çözüm sürecinde başarıya ulaşması hem günün ihtiyaçlarına uygun bir siyasal demokrasiye geçiş için yeni anayasa ile bir hukuk reformu başlatmasının zorunluluk olduğu ifade edilerek, sürecin, yeni anayasa hedefiyle yürütülmesi, 2015 genel seçimleriyle oluşturulacak TBMM'nin yeni anayasayı yasalaştırmasını sağlamak için çalışılmasının, yakın geleceğin en önemli amacı olarak kabul edilmesi gerektiği vurgulandı.
Bildirgede, "Toplumun tamamen kendi iç dinamikleriyle ürettiği çözüm sürecinin yine toplumun iradesi ve kararlılığıyla başarıya ulaşacağından en ufak bir kuşkumuz yoktur. Herkesin toplumun bu iradesine ve kararlılığına dayanarak ve sahip çıkarak çözüm sürecinde üzerine düşeni yapacağına inancımız ve umudumuz tamdır" görüşlerine yer verildi.
Kaynak: AA
Can Paker, Oral Çalışlar, Mehmet Uçum, Abdurrahman Kurt, Abdurrahman Dilipak, Ali Bayramoğlu, Avni Özgürel, Ayhan Oğan, Doğu Ergil, Etyen Mahçupyan, Fadime Özkan, Fatma Benli, Hülya Koçyiğit, Kadir İnanır, Kezban Hatemi, Levent Korkut, Mahmut Arslan, Muhsin Kızılkaya, Nihal Bengisu Karaca, Öztürk Türkdoğan, Sibel Eraslan, Tarık Çelenk, Vahap Coşkun ve Yıldıray Oğur'un katılımıyla gerçekleşen toplantının ardından hazırlanan sonuç bildirgesi açıklandı.
- Çözüm Sürecine Sivil Katkı Sonuç Bildirgesi
Sonuç bildirgesinde, Türkiye'nin kendi iç dinamikleri ve sürecin asli siyasi aktörlerinin inisiyatif alarak başlattığı Kürt sorununun çözümüne ilişkin sürecin tarihi bir öneme sahip olduğu vurgulandı.
Sürecin, sadece Türkiye'nin Kürt yurttaşlarının sorunlarının çözümüne yönelik olmadığı, toplumun, demokrasi, hukuk ve barış üzerine kurulacak geleceğini inşa etmek için temel bir strateji olduğu ifade edilen bildirgede, sürecin, kalıcı barış ve gelişkin bir demokrasiyle organik olarak iç içe geçen bir süreç olduğu bildirildi.
- "Toplumsal desteğe sahip siyasal ve hukuksal projedir"
Çözüm sürecinin başarısının, Türkiye'nin 21. yüzyılın ihtiyaçlarına uygun bir siyasal demokrasi koşullarını yaratması demek olduğu kaydedilen bildirgede, şu görüşlere yer verildi:
"Son yaşanan olaylara rağmen çözüm süreci, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en yüksek toplumsal desteğe sahip siyasal ve hukuksal projesidir. Toplumsal destek, sürecin başarıya ulaşması için en önemli güvencedir. Yaklaşık 21 aydır devam eden çözüm süreci, birçok soruna ve engelleme çabalarına rağmen halen daha birçok eksiği bulunmasına karşın belirli bir aşamaya getirilmiş olup, kararlı bir biçimde sürdürülmeye çalışılmaktadır.
Sürecin, hükümeti de kapsayacak şekilde devlet politikası haline gelmesi son derece önemli bir adımdır. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, Başbakan ve hükümetin çözüm sürecinin devamına ilişkin kararlılıklarını her aşamada ifade etmeleri, Cumhurbaşkanı'nın Vizyon Belgesi'nde, hükümetin programında başlıca hedeflerden biri olarak çözüm sürecinin başarısının yer alması, büyük bir öneme sahiptir."
Bildirgede, "Süreçte Abdullah Öcalan'ın kararlılığını sürdürmesi, onun yönlendirmeleri ve talepleri çerçevesinde bağlantılı siyasi hareketlerin süreçte diyalog ve işbirliğinin önemine işaret etmeleri, konunun muhatabı siyasi partilerin sürecin devamına ilişkin kararlılığı, altı çizilmesi gereken bir öneme sahiptir" ifadelerine yer verildi.
- Çözüm süreci yasaya kavuşturulmalı"
Sürecin, çerçeve bir yasaya kavuşturulması, bu yasanın çıkarılmasında Abdullah Öcalan'ın taleplerinin de dikkate alınmasının, çözüm sürecinde tüm tarafların hukuk içinde adımlar atılması yaklaşımlarını güvence altına aldığı vurgulandı.
Çerçeve yasaya ilişkin yetersizlik noktasında ve ifade biçimleri açısından getirilen eleştirilerin, eleştiri sahiplerinin konumları gereği haklılık taşısa bile, yasanın temel felsefesi ve yönelimleri açısından esas noktadaki önemini azaltan bir seviyede olmadığı kaydedilen bildirgede, "Çerçeve yasa devleti, yasama, yürütme ve yargı fonksiyonlarıyla birlikte sürecin yükümlüsü ve yürütücüsü olan temel kamu öznesi haline getirmiştir. Bu nedenle devlet, bütün fonksiyonları ve kurumlarıyla çözüm sürecini kararlılıkla yürütmek ve başarıya ulaştırmak yükümlülüğü altındadır" görüşlerine yer verildi.
- "Kobani'ye destek verilmesi talepleri haklıdır"
Süreçte gelinen aşamada, Suriye-Rojova-Kobani bölgesinin yaşadığı IŞİD terörü tehlikesi sebebiyle zarar görmesinin kabul edilemez olduğu belirtilerek, "Çözüm süreciyle Kobani sorununu birbirinin şartı olarak görmek yerine, Kobani'nin, çözüm sürecine zarar vermeyecek biçimde ele alınması son derece önemlidir. Bu konuda tarafların karşılıklı diyalogla uzlaşma temelinde bir yaklaşım geliştirmesi gerektiği görüşündeyiz" değerlendirmesinde bulunuldu.
Bildirgede, şu görüşlere yer verildi:
"Kobani'ye destek verilmesi talepleri haklı ve yerinde olmakla birlikte, bu desteğin biçimlerine ilişkin farklılıkları dikkatle değerlendirmek gerekir. Türkiye, tek başına sadece kendi silahlı kuvvetleriyle sınır ötesi bir kara hareketi macerasına çağrılmamalı ve böyle bir maceraya sokulmamalıdır. Kobani sorunu, Türkiye'yi doğrudan ilgilendiren ve etkisi yakıcı olan bir sorun olmakla birlikte uluslararası toplumun bir sorunudur. Bu nedenle Kobani sürecindeki desteğin uluslararası koalisyonun aktifleştirilmesi yoluyla verilmesini sağlamak doğru olan yaklaşımdır. Türkiye, uluslararası koalisyonun faaliyeti içinde etkili ve inisiyatifli bir yer tutmalıdır."
- "Sorunun çözümü bölgedeki Kürtlerin geleceklerini inşa etmeleri bakımından önemli"
Bildirgede, Türkiye'nin Kürt sorununun çözümünün bölgedeki Kürtlerin demokrasi ve hukuk ekseninde geleceklerini inşa etmeleri bakımından son derece önemli olanaklar sağlayacağı vurgulandı.
Başta hükümet olmak üzere süreçte yer alan tüm siyasi aktörlerin, Türkiye'nin çözüm sürecine zarar vermeden bölgenin sorunlarına demokrasi ve hukuk ekseni üzerinden daha güçlü ve aktif yaklaşımlar geliştirmesinin, toplumun tüm kesimlerinin beklentisi olduğu ifade edilerek, bu beklentilere uygun olarak daha somut kamu politikalarının geliştirilmesi gerektiği dile getirildi.
Sürecin başarısının temel koşulunun, kalıcı çatışmasızlığın devam etmesi olduğu vurgulanan bildirgede, sürecin, demokratik siyaset yöntemiyle başarıya ulaşabileceği, şiddet riski yaratan hiçbir tutum ve eylemin sürece katkı sağlamayacağı aktarıldı.
Baskı ve şiddet üretecek her türlü tutum ve çağrının sürece büyük zarar vereceği belirtilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi:
"Çözüm sürecinde toplumsal iradenin yeniden devreye girmesi gerekir. Akil İnsanlar faaliyeti tamamlanıp, heyetler raporlarını verdikten sonra Türkiye toplumu, çözüm sürecinin izleyicisi haline gelmiştir. Bu durum, süreçte ortaya çıkan gerilimlerin nedenlerinden biridir. Bu nedenle, çözüm sürecine Türkiye toplumunun yeniden dahil edilmesi son derece önemlidir. Sürece, sivil iradenin katılmasını ve bu iradenin ara buluculuk, izleme, görüşme çeşitliliği konusunda yetkilendirilmesini sağlamak sürece büyük katkı yapacaktır."
"Çözüm Sürecine Sivil Katkı" çerçevesinde, Türkiye toplumunun her kesiminden girişimlerin başlatılmasının ve ülkenin her yerinden bu konuda çalışmaların yapılmasının, sürecin toplumsallaşması bakımından hayati önem taşıdığı bildirildi.
"Bu çerçevede, çözüm sürecinde üçüncü bir göz olarak sivil bir dinamiğin oluşturulmasını gerekli görmekteyiz" denilen bildirgeye, şöyle devam edildi:
"Bu sivil yapının en önemli görevlerinden birisi de sorunun muhatapları ve taraflarıyla görüşmeler yapması ve özellikle de Abdullah Öcalan'la temas etmesi yararlı olacaktır. Abdullah Öcalan'ın görüşlerini kamuoyuna görüşme çeşitliliği sağlayarak farklı kanallarla aktarması, sürece pozitif katkı yapacaktır.
Süreçte şimdiye kadar yapılanların son derece önemli olduğunun unutulmaması, buna gereken değerin verilmesi kaydıyla bundan sonra atılacak adımlar konusunda başta hükümet olmak üzere tüm taraflara büyük sorumluluk düşmektedir."
- "Demokratik siyaset önündeki kalan engeller kaldırılmalı"
Bildirgede, Türkiye toplumunun tüm çeşitliliği dikkate alınarak, ana dilinde eğitim ve öğretim hakkı dahil yaşama hakkı, demokratik siyaset önündeki kalan engellerin kaldırılması, eşitlik esasına dayalı yurt edinme hakkı, günün ihtiyaçlarına yanıt verecek seviyede yetkileri güçlendirilmiş yerel yönetimler, geçmişle yüzleşme kapsamında adalet ve hakikat konularında çok daha kapsamlı programların geliştirilmesi ve uygulamaya sokulmasının kaçınılmaz olduğu kaydedildi.
Türkiye'nin hem çözüm sürecinde başarıya ulaşması hem günün ihtiyaçlarına uygun bir siyasal demokrasiye geçiş için yeni anayasa ile bir hukuk reformu başlatmasının zorunluluk olduğu ifade edilerek, sürecin, yeni anayasa hedefiyle yürütülmesi, 2015 genel seçimleriyle oluşturulacak TBMM'nin yeni anayasayı yasalaştırmasını sağlamak için çalışılmasının, yakın geleceğin en önemli amacı olarak kabul edilmesi gerektiği vurgulandı.
Bildirgede, "Toplumun tamamen kendi iç dinamikleriyle ürettiği çözüm sürecinin yine toplumun iradesi ve kararlılığıyla başarıya ulaşacağından en ufak bir kuşkumuz yoktur. Herkesin toplumun bu iradesine ve kararlılığına dayanarak ve sahip çıkarak çözüm sürecinde üzerine düşeni yapacağına inancımız ve umudumuz tamdır" görüşlerine yer verildi.