İng Portföy Genel Müdürü Tankut Taner Çelik Açıklaması
Murat Birinci - Yabancılar yılın ilk dört ayında aldıkları hisse senedi ve devlet iç borçlanma senediyle 8,7 milyar dolarlık sermaye girişi gerçekleştirdi.
Global piyasalarda merkez bankalarının genişlemeci para politikaları ve düşük faiz politikası, küresel piyasalarda paranın faiz oranları nominal olarak hala yüksek olan ülkelere hareket etmesine neden oluyor. İkinci bir not artışı beklentisi, Merkez Bankasının politikaları ve çözüm süreci de Türkiye'yi diğer gelişmekte olan ülkelerden pozitif ayrıştırıyor.
Merkez Bankası verilerine göre yurt dışındaki yerleşikler yıl başından bu yana net 8 milyar 760 milyon dolarlık hisse senedi ve DİBS alımı gerçekleştirdi.
Analistler, 2011 ve 2012 yıllarında Türkiye'ye yoğun sermaye akımı söz konusu olduğunu belirtiyor, Merkez Bankasının sermaye girişinin hem kredi stokunda hem de döviz kurları üzerinde yaratacağı tahribatı son derece başarılı bir şekilde yönettiğini ifade ediyor. Sermaye akımlarının not artırım beklentilerinin etkisi ile mayıs ayında da devam edeceğini öngören analistler, yabancıların güçlü pozisyonlar aldığına işaret ediyor.
-"Portföy yöneticileri için ideal bir ortam oluştu"-
AA muhabirine değerlendirmede bulunan ING Portföy Genel Müdürü Tankut Taner Çelik, yılbaşından bu yana gerçekleşen sermaye akımlarında iki nedene dikkati çekti. Bunlardan ilkinin Türkiye'ye mayıs ayında ikinci bir kredi derecelendirme kuruluşu tarafından yatırım yapılabilir not verilmesi beklentisi olduğunu anlatan Çelik, "İkincisi ise dünyada özellikle ABD'de faizlerin düşmeye devam edip Avrupa'da da faiz indirimine gidiliyor olması, Japonya Merkez Bankasının parasal genişlemeye devam etmesi, ABD'de de parasal genişlemeden geri adım atılmaması, dünyada çok büyük bir likidite yarattı. Türkiye'nin hala nominal faiz olarak en yüksek ülkeler içinde yer alması burada önemli bir rol oynuyor ve Türkiye'yi ön plana çıkarıyor" diye konuştu.
Çelik, emtia fiyatlarının düşmesinin BRIC ülkeleri için zararlı olduğunu ancak bu durumun Türkiye adına enflasyon açısından faydalı olduğunu dile getirdi. Çelik, "Tüm bunlara baktığımızda portföy yöneticileri için ideal bir ortam oluşmuş oluyor. Düşen faizlerden dolayı yerel halkın da buraya katılacağını öngörenler var çünkü insanlar yüzde 5 faizde kalmaktansa hisse senedi tercih edebilir ya da bazı şirketlerin temettü oranları yüksek olduğu için yüzde 5'i zaten kazanabilir. Böyle beklentiler olduğu için para akışı hem borsaya hem de tahvil piyasasına devam ediyor" değerlendirmesini yaptı.
"Merkez Bankası hangi hallerde politika faizinde indirime gidebilir ve hangi noktada sermaye girişlerini tehdit olarak algılayabilir-" şeklindeki soruya ise Çelik, "Reel kur endeksi 120'nin üzerine çıkarsa; reel kur 120'yi geçmediği halde cari işlemler açığı yukarı giderse ve kredi büyümesi hızlanırsa; bu üç faktör tek tek ya da birlikte bir araya geldiğinde Merkez Bankası gerekli tedbirleri alır" cevabını verdi.
Japonya'nın denklemi çok önemli şekilde değiştirdiğine işaret eden Çelik, herkesin beklentisinin, Japonya'dan çıkacak "muazzam" paranın faizin en yüksek yerlere gitmesi yönünde olduğunu söyledi.
Çelik, "Hatta Avrupa'daki iyileşmenin önemli bir kısmı da Japonya'daki bu harekete bağlı. Dolayısıyla Türkiye de bundan nasibini fazlasıyla olumlu yönde alıyor. ABD Merkez Bankasının,Japonya Merkez Bankasının ve Avrupa Merkez Bankasının genişletici para politikası Türkiye'ye portföy yatırımlarının devam etmesinde önemli rol oynuyor. Bu durumu tersine ne çevirebilir- Uzun vadede şöyle bir tehlike olur; ne kadar çok para girerse uzun vadede çıkacak para çok demektir" bilgisini verdi.
-"Sıcak paranın doğrudan sermayeye dönüşme ihtimali var"-
Rhea Portföy Yönetimi Yatırım Komitesi Üyesi Cüneyt Paksoy ise Türkiye'nin artık çok önemli bir hikayesi olduğunu vurgulayarak, "Terör olayının sonlanma ihtimali her zamankinden daha fazla. Bu da doğal olarak Türkiye'ye sermaye girişlerini biraz hızlandırdı. 'Güvenli liman' etkimiz de var, bu da çalışıyor. Merkez Bankası gösterge tahvilde faizi düşürerek en azından hem sepetin hem dolar/TL'nin aşırı aşağı inmesini engelliyor ve orada kendisine bir marj bırakıyor. Zorunlu karşılıkları da artırıyor dolar ve altın tarafında. Krediler tarafında her ne kadar esneklik yaratmış olsa da yüzde 15'lik hedefini masada tutmaya devam ediyor" şeklinde konuştu.
Merkez Bankasının defansif tavrını belli oranlarda sürdürdüğünü söyleyen Paksoy, Hükümetin ve Merkez Bankasının beklentilerine ilişkin de şu yorumu yaptı:
"Bu terör olayını hakikaten bitirirsek hemen arkasından not artışı gelecek. Dolayısıyla bizim sıcak para olarak nitelediğimiz şu anki paranın kalıcı olarak Türkiye'de doğrudan sermayeye dönüşme ihtimali var. Her ne kadar sıcak paranın risklerine karşı açıkta olsak Avrupa'da ya da ABD'de çok büyük bir kırılma olmadıkça, Merkez Bankasının ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın defansif tavrı zaten bizi sağlam tutuyor. Bir de üzerinden bir not artırımı ile doğrudan sermaye ve fon akışı artarsa bu Türkiye'nin lehine olacaktır. Yatırımları artıracak ve ilk defa büyümeyi sıcak parayla değil sıcaktan soğuğa dönmüş bir parayla fonlama imkanımız olacak. Bu hikaye tutarsa Türkiye'nin lehine olur."
Şu anda Türkiye için alarma geçilecek bir durumun bulunmadığını ifade eden Paksoy, "Sadece siyasi anlamda beklenen alınmazsa o zaman kısa vadeli türbülans oluşur ama Merkez Bankasının bu türbülans engelleyecek elinde bir sürü aracı var" dedi.
Paksoy, Türkiye'ye sermaye akışının devam ettiği ve sıcak paranın içeride kalmak istediği sürece sağlıksız bir durumun oluşmayacağını da sözlerine ekledi:
Yurt dışında yerleşik kişilerin mülkiyetindeki hisse senedi ve DİBS haftalık piyasa değerleri ise şöyle görçekleşti:
Tarih Hisse Senedi Net Hareketler DİBS Net Hareketler
04.01.2013 192,0 555,0
11.01.2013 33,0 433,0
18.01.2013 268,0 411,0
25.01.2013 28,0 -252,0
01.02.2013 -279,5 1.150,2
08.02.2013 -133,2 -1.119,3
15.02.2013 -155,5 2.344,7
22.02.2013 -35,6 -1.024,4
01.03.2013 99,5 741,3
08.03.2013 295,2 146,9
15.03.2013 195,6 -1.559,0
22.03.2013 -96,7 -166,4
29.03.2013 82,1 3.078,3
05.04.2013 46,2 44,7
12.04.2013 -339,9 1.807,4
19.04.2013 78,9 681,1
26.04.2013 289,5 920,0
Toplam 568 8.192
Yayıncı: Zekeriya Gülün
Kaynak: AA
Merkez Bankası verilerine göre yurt dışındaki yerleşikler yıl başından bu yana net 8 milyar 760 milyon dolarlık hisse senedi ve DİBS alımı gerçekleştirdi.
Analistler, 2011 ve 2012 yıllarında Türkiye'ye yoğun sermaye akımı söz konusu olduğunu belirtiyor, Merkez Bankasının sermaye girişinin hem kredi stokunda hem de döviz kurları üzerinde yaratacağı tahribatı son derece başarılı bir şekilde yönettiğini ifade ediyor. Sermaye akımlarının not artırım beklentilerinin etkisi ile mayıs ayında da devam edeceğini öngören analistler, yabancıların güçlü pozisyonlar aldığına işaret ediyor.
-"Portföy yöneticileri için ideal bir ortam oluştu"-
AA muhabirine değerlendirmede bulunan ING Portföy Genel Müdürü Tankut Taner Çelik, yılbaşından bu yana gerçekleşen sermaye akımlarında iki nedene dikkati çekti. Bunlardan ilkinin Türkiye'ye mayıs ayında ikinci bir kredi derecelendirme kuruluşu tarafından yatırım yapılabilir not verilmesi beklentisi olduğunu anlatan Çelik, "İkincisi ise dünyada özellikle ABD'de faizlerin düşmeye devam edip Avrupa'da da faiz indirimine gidiliyor olması, Japonya Merkez Bankasının parasal genişlemeye devam etmesi, ABD'de de parasal genişlemeden geri adım atılmaması, dünyada çok büyük bir likidite yarattı. Türkiye'nin hala nominal faiz olarak en yüksek ülkeler içinde yer alması burada önemli bir rol oynuyor ve Türkiye'yi ön plana çıkarıyor" diye konuştu.
Çelik, emtia fiyatlarının düşmesinin BRIC ülkeleri için zararlı olduğunu ancak bu durumun Türkiye adına enflasyon açısından faydalı olduğunu dile getirdi. Çelik, "Tüm bunlara baktığımızda portföy yöneticileri için ideal bir ortam oluşmuş oluyor. Düşen faizlerden dolayı yerel halkın da buraya katılacağını öngörenler var çünkü insanlar yüzde 5 faizde kalmaktansa hisse senedi tercih edebilir ya da bazı şirketlerin temettü oranları yüksek olduğu için yüzde 5'i zaten kazanabilir. Böyle beklentiler olduğu için para akışı hem borsaya hem de tahvil piyasasına devam ediyor" değerlendirmesini yaptı.
"Merkez Bankası hangi hallerde politika faizinde indirime gidebilir ve hangi noktada sermaye girişlerini tehdit olarak algılayabilir-" şeklindeki soruya ise Çelik, "Reel kur endeksi 120'nin üzerine çıkarsa; reel kur 120'yi geçmediği halde cari işlemler açığı yukarı giderse ve kredi büyümesi hızlanırsa; bu üç faktör tek tek ya da birlikte bir araya geldiğinde Merkez Bankası gerekli tedbirleri alır" cevabını verdi.
Japonya'nın denklemi çok önemli şekilde değiştirdiğine işaret eden Çelik, herkesin beklentisinin, Japonya'dan çıkacak "muazzam" paranın faizin en yüksek yerlere gitmesi yönünde olduğunu söyledi.
Çelik, "Hatta Avrupa'daki iyileşmenin önemli bir kısmı da Japonya'daki bu harekete bağlı. Dolayısıyla Türkiye de bundan nasibini fazlasıyla olumlu yönde alıyor. ABD Merkez Bankasının,Japonya Merkez Bankasının ve Avrupa Merkez Bankasının genişletici para politikası Türkiye'ye portföy yatırımlarının devam etmesinde önemli rol oynuyor. Bu durumu tersine ne çevirebilir- Uzun vadede şöyle bir tehlike olur; ne kadar çok para girerse uzun vadede çıkacak para çok demektir" bilgisini verdi.
-"Sıcak paranın doğrudan sermayeye dönüşme ihtimali var"-
Rhea Portföy Yönetimi Yatırım Komitesi Üyesi Cüneyt Paksoy ise Türkiye'nin artık çok önemli bir hikayesi olduğunu vurgulayarak, "Terör olayının sonlanma ihtimali her zamankinden daha fazla. Bu da doğal olarak Türkiye'ye sermaye girişlerini biraz hızlandırdı. 'Güvenli liman' etkimiz de var, bu da çalışıyor. Merkez Bankası gösterge tahvilde faizi düşürerek en azından hem sepetin hem dolar/TL'nin aşırı aşağı inmesini engelliyor ve orada kendisine bir marj bırakıyor. Zorunlu karşılıkları da artırıyor dolar ve altın tarafında. Krediler tarafında her ne kadar esneklik yaratmış olsa da yüzde 15'lik hedefini masada tutmaya devam ediyor" şeklinde konuştu.
Merkez Bankasının defansif tavrını belli oranlarda sürdürdüğünü söyleyen Paksoy, Hükümetin ve Merkez Bankasının beklentilerine ilişkin de şu yorumu yaptı:
"Bu terör olayını hakikaten bitirirsek hemen arkasından not artışı gelecek. Dolayısıyla bizim sıcak para olarak nitelediğimiz şu anki paranın kalıcı olarak Türkiye'de doğrudan sermayeye dönüşme ihtimali var. Her ne kadar sıcak paranın risklerine karşı açıkta olsak Avrupa'da ya da ABD'de çok büyük bir kırılma olmadıkça, Merkez Bankasının ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın defansif tavrı zaten bizi sağlam tutuyor. Bir de üzerinden bir not artırımı ile doğrudan sermaye ve fon akışı artarsa bu Türkiye'nin lehine olacaktır. Yatırımları artıracak ve ilk defa büyümeyi sıcak parayla değil sıcaktan soğuğa dönmüş bir parayla fonlama imkanımız olacak. Bu hikaye tutarsa Türkiye'nin lehine olur."
Şu anda Türkiye için alarma geçilecek bir durumun bulunmadığını ifade eden Paksoy, "Sadece siyasi anlamda beklenen alınmazsa o zaman kısa vadeli türbülans oluşur ama Merkez Bankasının bu türbülans engelleyecek elinde bir sürü aracı var" dedi.
Paksoy, Türkiye'ye sermaye akışının devam ettiği ve sıcak paranın içeride kalmak istediği sürece sağlıksız bir durumun oluşmayacağını da sözlerine ekledi:
Yurt dışında yerleşik kişilerin mülkiyetindeki hisse senedi ve DİBS haftalık piyasa değerleri ise şöyle görçekleşti:
Tarih Hisse Senedi Net Hareketler DİBS Net Hareketler
04.01.2013 192,0 555,0
11.01.2013 33,0 433,0
18.01.2013 268,0 411,0
25.01.2013 28,0 -252,0
01.02.2013 -279,5 1.150,2
08.02.2013 -133,2 -1.119,3
15.02.2013 -155,5 2.344,7
22.02.2013 -35,6 -1.024,4
01.03.2013 99,5 741,3
08.03.2013 295,2 146,9
15.03.2013 195,6 -1.559,0
22.03.2013 -96,7 -166,4
29.03.2013 82,1 3.078,3
05.04.2013 46,2 44,7
12.04.2013 -339,9 1.807,4
19.04.2013 78,9 681,1
26.04.2013 289,5 920,0
Toplam 568 8.192
Yayıncı: Zekeriya Gülün