AB ile tarihi imza

Türkiye ve AB arasında "Vize Serbestisi Diyaloğu Mutabakat Metni" ve "Geri Kabul Anlaşması" imzalandı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, imza töreninde konuştu.

AB ile tarihi imza
AB'ye vizesiz seyahat sürecini başlatması hedeflenen 'Geri kabul anlaşmasının' imza töreninde konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB ile vize engelinin kalkmasının Avrupa'ya da çok yarayacağını ifade ederek 'Yük olmay değil, yük almaya geliyoruz' dedi.

Türkiye ile AB arasındaki en büyük anlaşmazlıklardan biri olan vize muafiyeti için diyalog süreci bugün Ankara'da resmen başladı.
Türkiye ile AB arasında 'Vize Serbestisi Mutabakat Metni' ve 'Geri Kabul Anlaşması' imzalandı. Başbakan Erdoğan, bugünün bir milat olduğunu belirterek, '3-3,5 yıllık sürecin sonunda vizesiz Avrupa seyahati başlamış olacak'' dedi.

AB'nin Türkiye'ye şart koştuğu üçüncü ülkelerden gelen kaçakların kabulüne ilişkin “Geri kabul anlaşması” Ankara'da imzalandı. Anlaşma onay için TBMM'ye gönderilecek.

Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkanlar:

BAŞBAKAN ERDOĞAN: GERÇEK ANLAMDA BİR MİLAT

İmzaların atılmasının ardından törende bir konuşma yapan Erdoğan, ''Türkiye ile AB ilişkilerinde gerçek anlamda bir milat'' diyerek şunları belirtti:

Bugün 16 Aralık 2013. Türkiye ile AB ilişkilerinde gerçek anlamda bir milat oluşturuyor. AB ile ilişkilerimizde 3 Kasım 2002 tarihi bir milattı. Hükümetimizin iş başına gelmesiyle yeni bir süreç başlamıştı. 17 Aralık 2004. Ve 3 Ekim 2005 tarihleri. Aynı şekilde çok önemli dönüm noktalarını teşkil etti. Bugün de tıpkı bu tarihler gibi hem bir milat özelliğini taşıyor hem de Türkiye – AB ilişkilerinde yeni bir süreç başlıyor.Bugün attığımız karşılıklı imzalarla, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımıza vizesiz seyahat başlıyor. Bir yol haritası üzerinde mutabık kalındı. Türkiye Geri Kabul Anlaşmasını imzaladı. Üç, üç buçuk yıl gibi bir sürede vizesiz Avrupa seyahati başlamış olacak.

TÜRKİYE KAÇILAN DEĞİL DÖNÜLEN ÜLKE OLDU

Elbette Avrupa Birliği'ne özellikle şükranlarımı sunuyorum. AB'de sanki vizeler kalkarsa Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları Avrupa'ya akın edecekmiş gibi bir hava oluşturuyor. Vize uygulaması 12 Eylül 1980 sonrasında darbe rejiminin talep ettiği bir uygulamaydı. Özellikle ülkemizdeki aydın ve sanatçıların 12 Eylül'ün baskısından kaçmasını önlemek için vize engeli konulmuştu. Bugün böyle bir kaçışı gerektirecek bir durum kalmadı.Son 11 yılda yaptığımız reformlarla, Türkiye kaçılan bir ülke değil, dönülen ya da gelinen bir ülke oldu. Ülkelerini terk etmek zorunda kalan sanatçılarımız aydınlarımız artık geri dönüyor. 11 yılda 7 milyona yakın kişiye istihdam ürettik. Küresel ekonomik krizde bazı Avrupa ülkeleri rekor seviyede işsizlik oranı görürken, 6 milyon kişi işsiz kalırken, biz istihdam sağladık. Türkiye'de son 11 yılda seyahat kültürünün çok yaygınlaştığını da buna eklemek durumundayım.THY şu an 236 noktaya uçuş yapabiliyor. 10 yılda 10 milyondan fazla vatandaşımız ilk kez uçağa bindi. 2003'de 34 milyon kişi, bu yılın sonunda 152 milyonu aşması bekleniyor. Bu sayının yarısı yani 75 milyon kişilik kısmı yurt dışı uçuş yapanlardan oluşuyor.Şunu gururla ifade etmeliyim ki, eskisi gibi baskılardan kaçmak, iş bulabilmek için değil iş kurmak, yatırım yapmak, dünya üzerinde mazlum halklar varsa onlara yardım için koşuşturuyor.

ENDİŞELERİ OLMASIN... EN KÜÇÜK BİR SORUN YAŞAMAYACAKLAR

2002'de vatandaşlarımız 42 ülkeye vizesiz seyahat ediyordu, biz bu sayıyı 69'a çıkardık. En son Rusya ile vizeleri kaldırdık. Hiçbir sorun yaşamadık. AB ile vizeler kalktığında kimsenin endişesi olmasın. En küçük bir sorun yaşamayacaklardır. İş adamlarımız, sanatçılarımız, sporcularımız, STK'larımız daha rahat seyahat edecekler.

3,5 YIL ÇOK FAZLA

Benim her zaman bir ifadem var. Yük olmaya değil, yük almaya geliyoruz. Vize engeli çok daha önce kaldırılmış olmalıydı. Türkiye diğer adaylar gibi bu imkandan yararlandırılmalıydı. Bugüne kadar vizelerin kalkmamış olması açıkçası AB'ye zarar veren bir süreç olmuştur. Biz üç buçuk yılın çok fazla olduğuna inanıyoruz. Sürecin kısaltılmasından yanayız. Öyle tahmin ediyorum ki, imkanlar ölçüsünde daha kısa zamanda tamamlanması için bu adımları atmamızda fayda var. Biz üzerimize düşeni yapacağız.

SÜRECİ HEP CEBİMDE TAŞIYORUM

Türkiye AB ilişkileri bir süredir ivme kaybına uğramıştı. Bu kaybın Türkiye tarafından kaynaklanmadığını bütün dostlarımız iyi biliyorlar. Son dönemde 22. faslın müzakereye açılması ve bu imzalar yeni bir ivme kazanacak. Şimdi Ocak ayında bir temasla AB sürecimize daha fazla ivme kazandıracağız. Her Bakanlar Kurulu toplantımızın değişmez bir maddesi vardır. AB süreciyle alakalıdır. 15 içinde ne yaptınız, gelecek 15'te ne yapacaksınız. Ben süreci hep cebimde taşıyorum. Şu ana kadar halloldu, hangileri görüşülmekte, yanımda taşıyorum. Bunu bir an önce halletmemiz gerekiyor. 22 Ocak'ta Brüksel'e resmi ziyaret gerçekleştiriyoruz. 27-28 Ocak tarihlerinde de Fransa Cumhurbaşkanı Türkiye'ye ziyarette bulunacak. Bu trafik devam edecek ve 2014 yılı Türkiye AB ilişkileri açısından farklı bir yıl olacak.

AB, SUSKUN VE ETKİSİZ KALMAMALIYDI
Suriye'de şu anda her gün onar onar çocuklar ölüyor. Üstelik çocuklar kurşunlardan değil açlık ve soğuktan hayatını kaybediyor. İdam cezasının olmadığı AB'nin özellikle Bangladeş'teki idam uygulamasına karşı sesini çok daha yükseltmesini beklerdim. Ama maalesef sesini ben duymadığıma göre dünya da duymamıştır.Zor günler geçiren Gazze bir de sel baskınlarına karşı ayakta durma mücadelesi veriyor. Her ülkede her coğrafyada Türkiye olarak sadece hakkı hukuku adaleti ve vicdanı savunuyoruz. AB bu saydığım meselelerde suskun ve etkisiz kalmayı tercih etmemeliydi.