Hanefi Bostan Açıklaması
Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M.
Hanefi Bostan, anadilde eğitimle birlikte birden fazla dilin, farklı siyasi otoriteleri beraberinde getireceğini belirterek, bunun ülkenin üniter yapısını bozacağını söyledi.
Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, yaptığı yazılı açıklamada Demokratikleşme Paketi ile özel okullarda anadilde eğitim serbestliğini eleştirdi.
Bostan, anadilde eğitimin farklı siyasi otoriteleri beraberinde getireceğini savundu.
Anadilde eğitim talebinin ülke bütünlüğünü bozacağını savunan Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, “Devlet tarafından, Türkçe dışında resmen ikinci bir dil tanımak, Türkiye’de resmen, devlet eliyle iki farklı siyasî toplum oluşturmak demektir. Dil daima siyasetin taşıyıcısıdır. Farklı dil ise, farklı siyasi talepler demektir. ‘Büyük Kitle’ ile yolları ayrışan, hatta kesişen, başka ve farklı gelecek tasavvurları olan, geleceğini başka yerlerde görmeye başlayan ve devlet eliyle ‘etni’den ‘millet’e dönüştürülecek farklı bir kitlenin siyasi talepleri. Bunun için farklı bir dilde eğitime meşruiyet tanındıktan sonra bir tek kişinin dahi bu dilden eğitim talebinde bulunmamasının hiçbir kıymeti olmayacaktır ve zaten bu talepleri ileri sürenlerin niyeti de öncelikle eğitim öğretim değildir. Kürtçe eğitim öğretim talebi, bir koyundan iki post çıkarır gibi bir ülkeden iki ülke çıkarmak için ustalıklı bir vasıtadır” dedi.
“ANADİLDE EĞİTİM TALEBİ MASUP TALEP DEĞİL”
Bir devlet içerisinde birden fazla dile resmi niteliğin kazandırılmasının birden fazla siyasi otorite doğuracağını belirten Hanefi Bostan, şunları söyledi; “Bir memlekette eğitim, öğretimin dili daha açık ve anlaşılabilir bir ifadeyle, ‘resmen tanınmış ve kabul edilmiş eğitim-öğretim dili’, o memleketteki ‘hükümranlık’ın yani ‘egemenlik’in, siyasî otoritenin aidiyetinin sembolü ve hatta kendisidir. Binaenaleyh, bir memlekette birden fazla dile eğitim-öğretimde resmî nitelik kazandırmak, o memlekette birden fazla siyasi otorite, birden fazla hükümranlık ihdas etmek, hükümranlığın parçalanmasını meşrulaştırmak demektir. Bir memleketin “resmî eğitim-öğretim dili” ile“resmî dili” fonksiyonellik açısından özdeştir. Bu sebeple, resmî eğitim-öğretim dilinin çoğullaşması talebinde bulunmak, hükümranlığın çoğullaşması talebinde bulunmak demektir. Bunun içindir ki, ‘farklı dil(ler)de eğitim’ talebi, saf ve mücerret bir masum talep değildir. Yani, ortada çok ciddî bir proje söz konusudur; kılı kırk yararcasına düşünülmüş, iyice hesaplanmış bir büyük proje.”
Kürtçe’ye tanınan anadilde eğitim hakkının farklı siyasi sonuçlar ortaya çıkaracağını belirten Hanefi Bostan, ortaya çıkan sonuçların ülkenin üniter yapısını bozacağını belirtti.
Hanefi Bostan, “Kürtçe resmî eğitim-öğretim dili olunca bunun arkasından onu tamamlayacak olan neler varsa sıra ile gelmesi icap edecektir. Kürtçe’nin resmî meşruiyetini hukukî açıdan teminat altına alan ve tamamlayan bütün aşamalarla birinci safhada, Kürtçe’nin eğitim öğretimde Türkçe’nin yanında ikinci resmî dil olarak tescil edilmesidir. Bu safha, ‘büyük proje’nin giriş kapısıdır. İkinci safhada sıra Kürtçe’nin mahkemelerde Türkçe’nin yanında ikinci resmî dil olarak tesciline gelecektir. Üçüncü safhada ise, ilk ikisinin tamamlanmış olması ile Türkiye’nin Türkçe ve Kürtçe diye iki ayrı dil sahibi olan Türk ve Kürt adlı iki ayrı ‘halk’tan, yani iki ayrı ‘ulusal topluluk’tan oluştuğu da ‘de facto’ (fiilen) tescil edilmiş olacaktır. Artık Türkiye bir “üniter ülke” olmaktan çıkmış olacaktır. Çünkü iki dilli ve iki halklı bir ülkenin hâlâ ‘üniter’ sıfatını taşıdığını iddia etmek ancak abesle iştigal etmek demektir” şeklinde konuştu.
Anadilde eğitime Amerika Birleşik Devletleri’ni örnek gösteren Hanefi Bostan, şunları söyledi; “İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, TRT-Türk’te yayınlanan “Görüş Farkı” programında haklı olarak “Bana sorarsan anadilde eğitim doğru olmaz. Anadilde eğitim ülkeyi de huzuru da bozar. Bölünmek iyi bir şeyse bölünelim. Bu ülkede 18 etnik grubun olduğu varsayılır. Bu coğrafyada bu kadar ders kitabı basılacak, bu kadar hoca derslere girecek ve bu memlekette huzur bulacaksınız? Bütün okullarda Kürtçe eğitimi zorunlu yap bakalım. Üniversite kur, sonu nereye gidecek?” diye sordu. “ABD’de 72 millet 51 eyalet var. Hepsinde İngilizce eğitim yapılır. Bir tek eyalette İspanyolca eğitim yapıldı; baktılar işler kötüye gidiyor kapattılar”. “Bir tek Kürdün anası yok ki, 18 tane etnik grup anası alıp gelirse ne yapacağız? Ben de anamı getirdim ben de dilimi istiyorum derse ne yapacağız? Bunları iyi düşünmek gerek. Sonra diyorlar ki, biz bölünmek istemiyoruz böyle bir niyet yok. Yahu yok da, sonu oraya gider. Bir atasözümüzde ifade edildiği gibi anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.”
Kaynak: İHA
Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, yaptığı yazılı açıklamada Demokratikleşme Paketi ile özel okullarda anadilde eğitim serbestliğini eleştirdi.
Bostan, anadilde eğitimin farklı siyasi otoriteleri beraberinde getireceğini savundu.
Anadilde eğitim talebinin ülke bütünlüğünü bozacağını savunan Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, “Devlet tarafından, Türkçe dışında resmen ikinci bir dil tanımak, Türkiye’de resmen, devlet eliyle iki farklı siyasî toplum oluşturmak demektir. Dil daima siyasetin taşıyıcısıdır. Farklı dil ise, farklı siyasi talepler demektir. ‘Büyük Kitle’ ile yolları ayrışan, hatta kesişen, başka ve farklı gelecek tasavvurları olan, geleceğini başka yerlerde görmeye başlayan ve devlet eliyle ‘etni’den ‘millet’e dönüştürülecek farklı bir kitlenin siyasi talepleri. Bunun için farklı bir dilde eğitime meşruiyet tanındıktan sonra bir tek kişinin dahi bu dilden eğitim talebinde bulunmamasının hiçbir kıymeti olmayacaktır ve zaten bu talepleri ileri sürenlerin niyeti de öncelikle eğitim öğretim değildir. Kürtçe eğitim öğretim talebi, bir koyundan iki post çıkarır gibi bir ülkeden iki ülke çıkarmak için ustalıklı bir vasıtadır” dedi.
“ANADİLDE EĞİTİM TALEBİ MASUP TALEP DEĞİL”
Bir devlet içerisinde birden fazla dile resmi niteliğin kazandırılmasının birden fazla siyasi otorite doğuracağını belirten Hanefi Bostan, şunları söyledi; “Bir memlekette eğitim, öğretimin dili daha açık ve anlaşılabilir bir ifadeyle, ‘resmen tanınmış ve kabul edilmiş eğitim-öğretim dili’, o memleketteki ‘hükümranlık’ın yani ‘egemenlik’in, siyasî otoritenin aidiyetinin sembolü ve hatta kendisidir. Binaenaleyh, bir memlekette birden fazla dile eğitim-öğretimde resmî nitelik kazandırmak, o memlekette birden fazla siyasi otorite, birden fazla hükümranlık ihdas etmek, hükümranlığın parçalanmasını meşrulaştırmak demektir. Bir memleketin “resmî eğitim-öğretim dili” ile“resmî dili” fonksiyonellik açısından özdeştir. Bu sebeple, resmî eğitim-öğretim dilinin çoğullaşması talebinde bulunmak, hükümranlığın çoğullaşması talebinde bulunmak demektir. Bunun içindir ki, ‘farklı dil(ler)de eğitim’ talebi, saf ve mücerret bir masum talep değildir. Yani, ortada çok ciddî bir proje söz konusudur; kılı kırk yararcasına düşünülmüş, iyice hesaplanmış bir büyük proje.”
Kürtçe’ye tanınan anadilde eğitim hakkının farklı siyasi sonuçlar ortaya çıkaracağını belirten Hanefi Bostan, ortaya çıkan sonuçların ülkenin üniter yapısını bozacağını belirtti.
Hanefi Bostan, “Kürtçe resmî eğitim-öğretim dili olunca bunun arkasından onu tamamlayacak olan neler varsa sıra ile gelmesi icap edecektir. Kürtçe’nin resmî meşruiyetini hukukî açıdan teminat altına alan ve tamamlayan bütün aşamalarla birinci safhada, Kürtçe’nin eğitim öğretimde Türkçe’nin yanında ikinci resmî dil olarak tescil edilmesidir. Bu safha, ‘büyük proje’nin giriş kapısıdır. İkinci safhada sıra Kürtçe’nin mahkemelerde Türkçe’nin yanında ikinci resmî dil olarak tesciline gelecektir. Üçüncü safhada ise, ilk ikisinin tamamlanmış olması ile Türkiye’nin Türkçe ve Kürtçe diye iki ayrı dil sahibi olan Türk ve Kürt adlı iki ayrı ‘halk’tan, yani iki ayrı ‘ulusal topluluk’tan oluştuğu da ‘de facto’ (fiilen) tescil edilmiş olacaktır. Artık Türkiye bir “üniter ülke” olmaktan çıkmış olacaktır. Çünkü iki dilli ve iki halklı bir ülkenin hâlâ ‘üniter’ sıfatını taşıdığını iddia etmek ancak abesle iştigal etmek demektir” şeklinde konuştu.
Anadilde eğitime Amerika Birleşik Devletleri’ni örnek gösteren Hanefi Bostan, şunları söyledi; “İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, TRT-Türk’te yayınlanan “Görüş Farkı” programında haklı olarak “Bana sorarsan anadilde eğitim doğru olmaz. Anadilde eğitim ülkeyi de huzuru da bozar. Bölünmek iyi bir şeyse bölünelim. Bu ülkede 18 etnik grubun olduğu varsayılır. Bu coğrafyada bu kadar ders kitabı basılacak, bu kadar hoca derslere girecek ve bu memlekette huzur bulacaksınız? Bütün okullarda Kürtçe eğitimi zorunlu yap bakalım. Üniversite kur, sonu nereye gidecek?” diye sordu. “ABD’de 72 millet 51 eyalet var. Hepsinde İngilizce eğitim yapılır. Bir tek eyalette İspanyolca eğitim yapıldı; baktılar işler kötüye gidiyor kapattılar”. “Bir tek Kürdün anası yok ki, 18 tane etnik grup anası alıp gelirse ne yapacağız? Ben de anamı getirdim ben de dilimi istiyorum derse ne yapacağız? Bunları iyi düşünmek gerek. Sonra diyorlar ki, biz bölünmek istemiyoruz böyle bir niyet yok. Yahu yok da, sonu oraya gider. Bir atasözümüzde ifade edildiği gibi anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.”