Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik Açıklaması
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, “Bazı Türkçülerin öz Türkçeciliğine de hiçbir zaman prim vermedim.
Kürtçüler de Kürtçü ırkçılar da Türkçü ırkçılar da İslam kültür ve medeniyetinin isimlerinden hoşlanmıyorlar. Öz Türkçe ve öz Kürtçe isimler tercih edebilirler. Bizim böyle bir derdimiz yok. Sayın Bahçeli, çok öz Türkçe meraklısıysa kendi adı Devlet Arapçadır, soyismi olan Bahçeli'nin bahçesi de Farsçadır, buradan Sayın Bahçeli'ye sadece 'li' eki kalır, o da mübarek olsun” dedi
Çelik, Ak Parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’nin vesayetten kurtulduğunu, normalleştiğini, darbeciler ve darbe planları ile yüzleştiğini belirtti.
Balyoz Davası'nın da bu yüzleşmenin bir sonucu olduğunu ifade ederek, Yargıtay'ın nihai sözü söylediğini ifade eden Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun mahkeme kararını yerden yere vurduğunu ve mahkemeyi itibarsızlaştırmaya yönelik hakarete varacak ifadeler kullandığını dile getirdi. Kılıçdaroğlu'nun yargı mensupları için ''militan'' ifadesini kullandığını ancak yargı mensuplarının asaletlerinden dolayı söylenenlere sessiz kaldığını anlatan Çelik, ''Kılıçdaroğlu, bu nezaketi anlamak istemiyor ve hakaretlerinin her geçen gün dozunu artırıyor. Biz, bunu ayıplıyoruz, yadırgıyoruz'' diye ifade etti.
Balyoz Davası'nda karar veren 5 kişinin ve Yargıtay üyelerinin hiçbirinin AK Parti döneminde işe alınmadığına işaret eden Çelik, Yargıtay Başkanı'nın 18 yıldır Yargıtay'da çalıştığını vurguladı. Balyoz Davası'nda kararından ailelerin üzüntü duyduğuna dikkati çeken Çelik, ''Onların kederi ve üzüntüsü bizim için neşe, sevinç kaynağı olamaz. Başkasının kederinden, üzüntüsünden, felaketinden memnuniyet duymak sadistliği gerektirir'' şeklinde konuştu.
“TAKDİRLERİNİZE HAVALE EDİYORUM”
Çelik, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin şahsıyla ilgili hakarete varan ifadeler kullandığını belirterek, ''Sayın Bahçeli, saygı görmek istiyorsanız, saygılı davranacaksınız. Başkasına hakaret etme hakkını size kimse vermez. Bize yönelik hakaretvari ifadeler kullanırsanız, biz düştüğünüz seviyesizliğe yine düşmeyeceğiz ama hiçbir zaman size karşı başımızı önümüze eğmeyeceğiz''ifadelerini kullandı.
Annesinden 7 yaşında Türkçe öğrendiğini, bir Türkiye gerçeğini ifade ettiğini, bir gerçeği tespit ettiğini söyleyen Çelik, ''Bunu bile tenkit konusu yapmanın ne kadar büyük ırkçı bir bakış açısı gerektirdiğini takdirlerinize havale ediyorum'' diye konuştu.
“BU DA YAKIŞIK ALMAZ SAYIN BAHÇELİ”
Çelik, şunları dile getirdi:
''Bu şekilde bir nitelendirmede bulunursanız, birine kapı gıcırtısı derseniz, o kalkar size, bilmem neyin homurtusu der. Bu da yakışık almaz Sayın Bahçeli. Önünüze konan metinlere çok dikkat edin. Ayrıca ben insanım, ben bir enstrüman değilim, bana kimse akort yapmaz, yapamaz. Dikkat ederseniz ben konuşmalarımı doğaçlama yapıyorum. Eğer ille de akort gerekiyorsa ayar vermek gerekiyorsa Sayın Bahçeli'nin önüne konan metinlerden dolayı kendisine ayar verildiğinden, akort yapıldığından söz edebilirsiniz.”
“SAYIN BAHÇELİ, ÇOK ÖZ TÜRKÇE MERAKLISIYSA KENDİ ADI DEVLET ARAPÇADIR”
Bahçeli'nin adıyla ilgili sözlerini anımsatan Çelik, isminden bir şikayeti olmadığın ifade etti.
Çelik, “Bu dediği kelimeler hangi manaya geliyor, onu da anlamış değilim. Eğer çok beğeniyorsa bunları kendisi ve arkadaşları için kod adı, mahlas ve müstear isim olarak kullanabilir. Ben Kürtçülerin öz Kürtçülüğüne hiçbir zaman prim vermedim. Bazı Türkçülerin öz Türkçeciliğine de hiçbir zaman prim vermedim. Kürtçüler de Kürtçü ırkçılar da Türkçü ırkçılar da İslam kültür ve medeniyetinin isimlerinden hoşlanmıyorlar. Öz Türkçe ve öz Kürtçe isimler tercih edebilirler. Bizim böyle bir derdimiz yok. Sayın Bahçeli, çok öz Türkçe meraklısıysa kendi adı Devlet Arapçadır, soyismi olan Bahçeli'nin bahçesi de Farsçadır, buradan Sayın Bahçeli'ye sadece 'li' eki kalır, o da mübarek olsun. Bizim böyle bir derdimiz yok. Ben Türkçe'yi 7 yaşından sonra öğrendim, başta sayın Bahçeli olmak üzere bütün herkese Türkçe dersi verebilirim. Türkçe'nin inceliklerini, tasarruf imkanlarını, güzelliklerini kendilerine anlatabilirim. Bu konuda hiçbir sıkıntım ve tereddüdümüz olmaz.”
“O KADAR KOMİK KAÇIYOR Kİ BUNA ÖLÜLER BİLE GÜLER”
Çelik, yer isimlerinin değiştirilmesine ilişkin eleştirileri anımsatarak, İstanbul'un adının ne zaman Konstantinopolis olacağının sorulduğunu söyledi.
İstanbul, Ankara, İzmir ve Anadolu kelimelerinin öz Türkçe olmadığına işaret ederek, Türkçeleşmiş bütün kelimeleri Türkçe kabul ettiklerini belirtti.
Dillerin, toplumların, kelimelerin kardeşliğine inandığını vurgulayan Çelik, ''Beni, 'etnik tetikçiliğe soyunan' diye nitelendiriyor. Sayın Bahçeli, sizin bunu bana söylemeniz o kadar komik kaçıyor ki buna ölüler bile güler. Siz aslında Hado, Hazo Hander gibi isimlerin hani Kürtlere yakışan isimler olarak nitelemekte en büyük ırkçılığı yapıyorsunuz, bir halkı toptan aşağılıyorsunuz. Aslında sizin dediğiniz etnik tetikçiliğin ta kendisidir bu. Bugün eğer Kürtçülük bir hastalık olarak varsa bir problem olarak gündemdeyse sizin etnik yaptığınız milliyetçiliğin, içinde bulunduğunuz halkanın yaptığı ırkçılığın bir ürünüdür bu. Etki-tepki meselesidir bu. Tez-antitez meseledir bu. Biriniz diğerini besliyorsunuz. Türkçü ırkçılar da bizi sevmiyor, Kürtçü ırkçılar da bizi sevmiyor. Bu, bizim doğru yolda olduğumuzu gösterir.”
“ASLINDA MAYINLI BİR TARLAYA GİRİYOR”
Çelik, Ali Suavi hakkında hazırladığı doktora tezinin “üstün başarılı” bulunduğunu açıklayarak, Devlet Bahçeli'nin kendisini ''Ali Suavi'den bir şey anlamamakla” suçladığını söyledi.
Çelik, ''Gelelim, ismi zikredilirken çok şeddeli bir şekilde ifade edilen Doktor Devlet Bahçeli'nin doktorluğuna. Bugüne kadar sayın Bahçeli'nin tezini gören var mı? Bir uğrayın bakalım, görebilir misiniz? Buradan bir iddiada bulunuyorum. Benim tezim burada, gidin Sayın Bahçeli'nin tezini araştırın, bulabilirseniz bir iktisat profesörüne verin, deyin ki, 'Bu tez, doktora tezi değil, yüksek lisans tezi bile olur mu?' Sayın Bahçeli'nin bir ilmi makalesine rastladınız mı? Tezim üzerinden bana saldırarak aslında mayınlı bir tarlaya giriyor. Bu konuda hiç mütevazi olamam. Kendisini de bu iddia sahiplerini de perişan ederim” diye konuştu.
Millet ile ırkın aynı şey olmadığına dikkat çeken Çelik, Türk milletinin İslam potasında oluşturduğu medeniyete hayran olduğunu ifade etti.
“BU ZİHNİYET AYNIDIR”
Lübnan’da kaçırılan iki pilotla ilgili olarak muhalefet çarpık bir bakış açısıyla meseleye yaklaştığını dile getiren Çelik, “Sayın Kılıçdaroğlu diyor ki ‘sanki sen kurtardın, çık Katar’a teşekkür et’ bu neye benziyor biliyor musunuz arkadaşlar. Milli mücadelede Ruslar bize yardım etti, diyorsunuz ki, ‘ne seviniyorsunuz bu başarı Türk milletinin, Atatürk’ün başarısı değil. Rusya’ya teşekkür edin.’ Bu zihniyet aynıdır. Katarlıların canı sıkılıyordu ya hadi şöyle bir şey yapın diyorlardı. Kendiliğinden yaptılar böyle bir şeyi zaten. Zaten Lübnan Başbakanı, istihbaratı kendi kendine harekete geçti. Bakın hatırlayın Filistinlilerin elinde 1 İsrailli vardı, bunun karşılığında İsrail devleti 1000 Filistinli serbest bıraktı. Bilakis İsrail Başbakanı karşıladı. O zaman İsrail hükümetinin yaptığı İsrailliler tarafından alkışlandı. Bu meseleler üzerinde popülizm yapacağınız mesele değil. Ha Erdoğan yaparsa bu alkışlanacak bir şey olmaz. Ama Netanyahu yaparsa takdire şayan. Bu pilotlar tutukluyken ‘ya bu pilotlar neden bir an önce kurtulmuyor’ diyen de aynı kişilerdi. Tamam şimdi kurtarıldı ama Katar’a teşekkür edin. Biz kime teşekkür edeceğimizi biliyoruz, ettik” şeklinde konuştu.
Gazeteci Cüneyt Ünal’ın Esed güçleri tarafından esir edilmesi olayını hatırlatan Çelik, CHP’lilerin Esad ile görüntülerini de hatırlatarak, CHP’lilerin bir katilin ayağına gittiğini ve bununla övündüklerini belirtti.
KAÇIRILAN PİLOTLARA UYARI
Pilotları kaçıranların terörist olduğunu vurgulayan Çelik, bu konuyla ilgili olarak kaçırılan pilotlara da bir uyarıda bulundu. Çelik, şunları söyledi:
"Pilotlarımız da bu konuda artık susarlarsa çok iyi olur. O kaçıranları adeta sempatik gösteren, neredeyse çok iyi yaptılar diyecekler. Kardeşim seni kaçırmasınlar da çok iyi ev sahipliği de yapmasınlar. Meseleyi bu yönüyle de ele almak lazım."
Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını cevapladı. Çelik, kabine revizyonu iddiaları üzerine, ”Ben, Sayın Başbakan'dan edindiğim izlenime göre, çok kapsamlı bir kabine revizyonu olacağı kanaatinde değilim. Ama son kararı tabi Sayın Başbakan verecektir” diye ifade etti.
ODTÜ’den geçecek yol ile ilgili de konuşan Çelik, “ODTÜ'de bizimdir Ankara Büyükşehir Belediyesi de bizimdir. ODTÜ arazileri ne Sayın Melih Gökçek'e ne de ODTÜ öğrencilerine aittir. Kamunun malıdır. Kurumlar baki şahıslar fanidir. ODTÜ ormanları kamunun malıdır. Başbakanlığın kendi binası kamunun malıdır.” Daha 1994'te Murat Karayalçın zamanında yapılmış bir imar planından bahsediyoruz. ODTÜ bu millete aittir. Melih Gökçek kıyamete kadar büyükşehir belediye başkanı olarak kalmayacak. Trafik sıkışıklığında belediye başkanına patlayacaksınız” şeklinde konuştu.
"HAYRETLER İÇİNDE KALDIM"
ODTÜ 25 bin kişilik bir camiadır. Bu gürültüyü yapanlar bunun 25'te biridir. Oradaki gençlerin bir şeylere karşı çıkma isteğine de saygı duyuyorum. Mahkeme ne karar verirse bu Melih Gökçek'i de bağlar. ODTÜ'de ormanlar da Eymür Gölü de halkın malıdır. Sayın Rektörün açıklaması var, hayretler içinde kaldım. 'Elimizden başka yerleri de alacaklar' diyor. Eymir Gölü'ne ODTÜ çalışanları giriyor veya para veriliyor. Ankaralılar oraya girse ne olacak?"
Kaynak: İHA
Çelik, Ak Parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’nin vesayetten kurtulduğunu, normalleştiğini, darbeciler ve darbe planları ile yüzleştiğini belirtti.
Balyoz Davası'nın da bu yüzleşmenin bir sonucu olduğunu ifade ederek, Yargıtay'ın nihai sözü söylediğini ifade eden Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun mahkeme kararını yerden yere vurduğunu ve mahkemeyi itibarsızlaştırmaya yönelik hakarete varacak ifadeler kullandığını dile getirdi. Kılıçdaroğlu'nun yargı mensupları için ''militan'' ifadesini kullandığını ancak yargı mensuplarının asaletlerinden dolayı söylenenlere sessiz kaldığını anlatan Çelik, ''Kılıçdaroğlu, bu nezaketi anlamak istemiyor ve hakaretlerinin her geçen gün dozunu artırıyor. Biz, bunu ayıplıyoruz, yadırgıyoruz'' diye ifade etti.
Balyoz Davası'nda karar veren 5 kişinin ve Yargıtay üyelerinin hiçbirinin AK Parti döneminde işe alınmadığına işaret eden Çelik, Yargıtay Başkanı'nın 18 yıldır Yargıtay'da çalıştığını vurguladı. Balyoz Davası'nda kararından ailelerin üzüntü duyduğuna dikkati çeken Çelik, ''Onların kederi ve üzüntüsü bizim için neşe, sevinç kaynağı olamaz. Başkasının kederinden, üzüntüsünden, felaketinden memnuniyet duymak sadistliği gerektirir'' şeklinde konuştu.
“TAKDİRLERİNİZE HAVALE EDİYORUM”
Çelik, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin şahsıyla ilgili hakarete varan ifadeler kullandığını belirterek, ''Sayın Bahçeli, saygı görmek istiyorsanız, saygılı davranacaksınız. Başkasına hakaret etme hakkını size kimse vermez. Bize yönelik hakaretvari ifadeler kullanırsanız, biz düştüğünüz seviyesizliğe yine düşmeyeceğiz ama hiçbir zaman size karşı başımızı önümüze eğmeyeceğiz''ifadelerini kullandı.
Annesinden 7 yaşında Türkçe öğrendiğini, bir Türkiye gerçeğini ifade ettiğini, bir gerçeği tespit ettiğini söyleyen Çelik, ''Bunu bile tenkit konusu yapmanın ne kadar büyük ırkçı bir bakış açısı gerektirdiğini takdirlerinize havale ediyorum'' diye konuştu.
“BU DA YAKIŞIK ALMAZ SAYIN BAHÇELİ”
Çelik, şunları dile getirdi:
''Bu şekilde bir nitelendirmede bulunursanız, birine kapı gıcırtısı derseniz, o kalkar size, bilmem neyin homurtusu der. Bu da yakışık almaz Sayın Bahçeli. Önünüze konan metinlere çok dikkat edin. Ayrıca ben insanım, ben bir enstrüman değilim, bana kimse akort yapmaz, yapamaz. Dikkat ederseniz ben konuşmalarımı doğaçlama yapıyorum. Eğer ille de akort gerekiyorsa ayar vermek gerekiyorsa Sayın Bahçeli'nin önüne konan metinlerden dolayı kendisine ayar verildiğinden, akort yapıldığından söz edebilirsiniz.”
“SAYIN BAHÇELİ, ÇOK ÖZ TÜRKÇE MERAKLISIYSA KENDİ ADI DEVLET ARAPÇADIR”
Bahçeli'nin adıyla ilgili sözlerini anımsatan Çelik, isminden bir şikayeti olmadığın ifade etti.
Çelik, “Bu dediği kelimeler hangi manaya geliyor, onu da anlamış değilim. Eğer çok beğeniyorsa bunları kendisi ve arkadaşları için kod adı, mahlas ve müstear isim olarak kullanabilir. Ben Kürtçülerin öz Kürtçülüğüne hiçbir zaman prim vermedim. Bazı Türkçülerin öz Türkçeciliğine de hiçbir zaman prim vermedim. Kürtçüler de Kürtçü ırkçılar da Türkçü ırkçılar da İslam kültür ve medeniyetinin isimlerinden hoşlanmıyorlar. Öz Türkçe ve öz Kürtçe isimler tercih edebilirler. Bizim böyle bir derdimiz yok. Sayın Bahçeli, çok öz Türkçe meraklısıysa kendi adı Devlet Arapçadır, soyismi olan Bahçeli'nin bahçesi de Farsçadır, buradan Sayın Bahçeli'ye sadece 'li' eki kalır, o da mübarek olsun. Bizim böyle bir derdimiz yok. Ben Türkçe'yi 7 yaşından sonra öğrendim, başta sayın Bahçeli olmak üzere bütün herkese Türkçe dersi verebilirim. Türkçe'nin inceliklerini, tasarruf imkanlarını, güzelliklerini kendilerine anlatabilirim. Bu konuda hiçbir sıkıntım ve tereddüdümüz olmaz.”
“O KADAR KOMİK KAÇIYOR Kİ BUNA ÖLÜLER BİLE GÜLER”
Çelik, yer isimlerinin değiştirilmesine ilişkin eleştirileri anımsatarak, İstanbul'un adının ne zaman Konstantinopolis olacağının sorulduğunu söyledi.
İstanbul, Ankara, İzmir ve Anadolu kelimelerinin öz Türkçe olmadığına işaret ederek, Türkçeleşmiş bütün kelimeleri Türkçe kabul ettiklerini belirtti.
Dillerin, toplumların, kelimelerin kardeşliğine inandığını vurgulayan Çelik, ''Beni, 'etnik tetikçiliğe soyunan' diye nitelendiriyor. Sayın Bahçeli, sizin bunu bana söylemeniz o kadar komik kaçıyor ki buna ölüler bile güler. Siz aslında Hado, Hazo Hander gibi isimlerin hani Kürtlere yakışan isimler olarak nitelemekte en büyük ırkçılığı yapıyorsunuz, bir halkı toptan aşağılıyorsunuz. Aslında sizin dediğiniz etnik tetikçiliğin ta kendisidir bu. Bugün eğer Kürtçülük bir hastalık olarak varsa bir problem olarak gündemdeyse sizin etnik yaptığınız milliyetçiliğin, içinde bulunduğunuz halkanın yaptığı ırkçılığın bir ürünüdür bu. Etki-tepki meselesidir bu. Tez-antitez meseledir bu. Biriniz diğerini besliyorsunuz. Türkçü ırkçılar da bizi sevmiyor, Kürtçü ırkçılar da bizi sevmiyor. Bu, bizim doğru yolda olduğumuzu gösterir.”
“ASLINDA MAYINLI BİR TARLAYA GİRİYOR”
Çelik, Ali Suavi hakkında hazırladığı doktora tezinin “üstün başarılı” bulunduğunu açıklayarak, Devlet Bahçeli'nin kendisini ''Ali Suavi'den bir şey anlamamakla” suçladığını söyledi.
Çelik, ''Gelelim, ismi zikredilirken çok şeddeli bir şekilde ifade edilen Doktor Devlet Bahçeli'nin doktorluğuna. Bugüne kadar sayın Bahçeli'nin tezini gören var mı? Bir uğrayın bakalım, görebilir misiniz? Buradan bir iddiada bulunuyorum. Benim tezim burada, gidin Sayın Bahçeli'nin tezini araştırın, bulabilirseniz bir iktisat profesörüne verin, deyin ki, 'Bu tez, doktora tezi değil, yüksek lisans tezi bile olur mu?' Sayın Bahçeli'nin bir ilmi makalesine rastladınız mı? Tezim üzerinden bana saldırarak aslında mayınlı bir tarlaya giriyor. Bu konuda hiç mütevazi olamam. Kendisini de bu iddia sahiplerini de perişan ederim” diye konuştu.
Millet ile ırkın aynı şey olmadığına dikkat çeken Çelik, Türk milletinin İslam potasında oluşturduğu medeniyete hayran olduğunu ifade etti.
“BU ZİHNİYET AYNIDIR”
Lübnan’da kaçırılan iki pilotla ilgili olarak muhalefet çarpık bir bakış açısıyla meseleye yaklaştığını dile getiren Çelik, “Sayın Kılıçdaroğlu diyor ki ‘sanki sen kurtardın, çık Katar’a teşekkür et’ bu neye benziyor biliyor musunuz arkadaşlar. Milli mücadelede Ruslar bize yardım etti, diyorsunuz ki, ‘ne seviniyorsunuz bu başarı Türk milletinin, Atatürk’ün başarısı değil. Rusya’ya teşekkür edin.’ Bu zihniyet aynıdır. Katarlıların canı sıkılıyordu ya hadi şöyle bir şey yapın diyorlardı. Kendiliğinden yaptılar böyle bir şeyi zaten. Zaten Lübnan Başbakanı, istihbaratı kendi kendine harekete geçti. Bakın hatırlayın Filistinlilerin elinde 1 İsrailli vardı, bunun karşılığında İsrail devleti 1000 Filistinli serbest bıraktı. Bilakis İsrail Başbakanı karşıladı. O zaman İsrail hükümetinin yaptığı İsrailliler tarafından alkışlandı. Bu meseleler üzerinde popülizm yapacağınız mesele değil. Ha Erdoğan yaparsa bu alkışlanacak bir şey olmaz. Ama Netanyahu yaparsa takdire şayan. Bu pilotlar tutukluyken ‘ya bu pilotlar neden bir an önce kurtulmuyor’ diyen de aynı kişilerdi. Tamam şimdi kurtarıldı ama Katar’a teşekkür edin. Biz kime teşekkür edeceğimizi biliyoruz, ettik” şeklinde konuştu.
Gazeteci Cüneyt Ünal’ın Esed güçleri tarafından esir edilmesi olayını hatırlatan Çelik, CHP’lilerin Esad ile görüntülerini de hatırlatarak, CHP’lilerin bir katilin ayağına gittiğini ve bununla övündüklerini belirtti.
KAÇIRILAN PİLOTLARA UYARI
Pilotları kaçıranların terörist olduğunu vurgulayan Çelik, bu konuyla ilgili olarak kaçırılan pilotlara da bir uyarıda bulundu. Çelik, şunları söyledi:
"Pilotlarımız da bu konuda artık susarlarsa çok iyi olur. O kaçıranları adeta sempatik gösteren, neredeyse çok iyi yaptılar diyecekler. Kardeşim seni kaçırmasınlar da çok iyi ev sahipliği de yapmasınlar. Meseleyi bu yönüyle de ele almak lazım."
Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını cevapladı. Çelik, kabine revizyonu iddiaları üzerine, ”Ben, Sayın Başbakan'dan edindiğim izlenime göre, çok kapsamlı bir kabine revizyonu olacağı kanaatinde değilim. Ama son kararı tabi Sayın Başbakan verecektir” diye ifade etti.
ODTÜ’den geçecek yol ile ilgili de konuşan Çelik, “ODTÜ'de bizimdir Ankara Büyükşehir Belediyesi de bizimdir. ODTÜ arazileri ne Sayın Melih Gökçek'e ne de ODTÜ öğrencilerine aittir. Kamunun malıdır. Kurumlar baki şahıslar fanidir. ODTÜ ormanları kamunun malıdır. Başbakanlığın kendi binası kamunun malıdır.” Daha 1994'te Murat Karayalçın zamanında yapılmış bir imar planından bahsediyoruz. ODTÜ bu millete aittir. Melih Gökçek kıyamete kadar büyükşehir belediye başkanı olarak kalmayacak. Trafik sıkışıklığında belediye başkanına patlayacaksınız” şeklinde konuştu.
"HAYRETLER İÇİNDE KALDIM"
ODTÜ 25 bin kişilik bir camiadır. Bu gürültüyü yapanlar bunun 25'te biridir. Oradaki gençlerin bir şeylere karşı çıkma isteğine de saygı duyuyorum. Mahkeme ne karar verirse bu Melih Gökçek'i de bağlar. ODTÜ'de ormanlar da Eymür Gölü de halkın malıdır. Sayın Rektörün açıklaması var, hayretler içinde kaldım. 'Elimizden başka yerleri de alacaklar' diyor. Eymir Gölü'ne ODTÜ çalışanları giriyor veya para veriliyor. Ankaralılar oraya girse ne olacak?"