Savcı: Ergenekon İle Trabzon Hücresi Aynı Gene Sahip
Dink suikastı davasında verilen karara itiraz eden savcı, sanıkların, Ergenekon ile aynı suç işleme, DNA ve gen özelliklerine sahip olduklarını belirtti.Savcı, mahkemenin yargılama sürecinde ve gerekçeli kararında, Ergenekon 'un adını anmamaya özen gösterdiğini kaydetti. Savcı, sanıklar hakkında verilen beraat kararalarının bozulmasını istedi.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink 'in öldürülmesine ilişkin davada, mahkemenin verdiği karara itiraz eden savcı Hikmet Usta, 30 sayfalık dilekçesini mahkemeye gönderdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 'na gönderilmek üzere İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 'ne sunulan dilekçede, sanıklar Erhan Tuncel ve Yasin Hayal 'in, Trabzon merkezli faaliyet gösteren örgütün yöneticisi oldukları belirtildi. Tuncel ve Hayal 'in, Trabzon 'daki Mc Donalds 'ın bombalama eylemini gerçekleştirdiği ve Hrant Dink suikastını azmettirdikleri kaydedilen dilekçede, olay tarihinde yaşı küçük olan Ogün Samast 'ın da bu örgütün üyesi olduğu ve örgüt yöneticilerinin talimatıyla Dink 'i öldürerek, tetikçilik rolünü üstlendiği anlatıldı. Sanıklar Ersin Yolcu, Ahmet İskender, Mustafa Öztürk, Zeynel Abidin Yavuz ve Tuncay Uzundal 'ın örgüt üyesi oldukları ve yöneticilerin talimatı ile Dink suikastının gerçekleştirilmesine katıldıkları vurgulandı. Sanık Salih Hacısalihoğlu 'nun, örgüte üye olmamakla beraber Dink suikastında kullanılan mermileri temin etmek suretiyle örgüte bilerek ve isteyerek yardım ettiği anlatıldı. Sanıklar Alper Esirgemez, İrfan Özkan, Osman Alpay, Erbil Susaman, Numan Şişman, Şenol Akduman ve Veysel Toprak 'ın örgüte üye olmamakla beraber, Mc Donalds eyleminden sonra Hayal 'i evlerinde sakladıkları ve olay sonrası İstanbul 'a kaçması için maddi yardımda bulundukları, suçu bildirmedikleri kaydedildi. Sanıklar Yaşar Cihan ve Halis Egemen 'in örgüt üyesi olmamakla beraber Mc Donalds eylemi ve Dink suikastı öncesinde ve sonrasında maddi ve manevi destek vaadinde bulunmak suretiyle örgüte bilerek yardım ettikleri belirtildi.
'ERGENEKON İLE AYNI DNA 'YA SAHİPLER '
Dilekçenin 'Ergenekon terör örgütü irtibatı 'başlıklı bölümde, savcı Usta, “Sanıkların, Ergenekon davası sanıkları ile eylem ve amaç birliği içinde bulundukları, ana yapı Ergenekon ile Trabzon 'daki hücresel yapının aynı suç işleme DNA ve gen özelliklerine sahip oldukları anlaşılmaktadır.” değerlendirmesini yaptı. Bu durumun tespiti için cinayet öncesinde sanıklarla ilgili Trabzon Emniyeti 'nde istihbari dinlemelere başlanılmasına rağmen, her nedense adli dinlemeye geçilmediğini ifade eden Usta, Trabzon Jandarması 'ndaki durumun daha da vahim olduğuna dikkat çekti. Jandarmanın olaydan önce takip ettiği, hatta emniyetten çok daha fazla bilgiye sahip olduğu örgüt hakkında adli ve istihbari hiçbir iletişimin tespitine ve fiziki takibe geçilmediğini vurgulayan Usta, “Alınan bilgilerin tutanağa geçirilmesine dahi tenezzül edilmemiştir.” dedi.
Trabzon hücresinin faaliyetleri ile Ergenekon 'un genel eylem prensipleri arasında fark olmadığına vurgu yapan savcı, “Aksi takdirde biri üniversite öğrencisi olan, diğeri okul önlerinde simit satan iki sanığın ülkemizin en vahim siyasi cinayetlerinden birini, bombalama ve diğer eylemleri planlayarak uygun koşulları oluşturup, tam da Ergenekon ana yapısının ülke gündemini değiştirme çalışmalarına uygun zamanlara denk getirecek şekilde gerçekleştirmelerini kabul etmek mantıken doğru değildir.” ifadelerini kullandı.
'TUNCEL KENDİSİNİ SOYUTLUYOR '
Ergenekon soruşturmasında elde edilen bir belgede 'amaçsız ve işsiz gençlerin eğitilerek Kemalist ideolojiye kazandırılması 'şeklinde bir hedef olduğu hatırlatılan dilekçede, Ergenekon örgütünün Trabzon ayağında da bu yapıda gençleri hedef seçtiği ve örgüte dahil ettiğinin görüldüğü kaydedildi. Sanık Erhan Tuncel 'in tahliye olduktan sonraki, “Cinayeti Ergenekon işledi” şeklindeki açıklamalarına yer veren savcı, Tuncel 'in kendi rolünü soyutlayarak genel bilgiler verdiğini, somut bilgi vermekten kaçındığını ifade etti.
Mahkemenin gerekçeli kararına karşı değerlendirmelerde bulunan savcı, “Mahkeme, kamu adına açılan davalarda kendi şüphe sebeplerini yenerken davanın taraflarının ve toplumun da dava hakkındaki şüphelerini yenmeli ve gidermelidir. Aksi takdirde verilen kararın kamunun tepkisini çekmesi ve tartışmaların çıkması anormal karşılanmamalıdır” dedi.
Gerekçeli karardaki “Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir ilkesi gereğince yasak delillerden uzak durulmalıdır. Dosyamızda zehirli denebilecek delil dahi yoktur” ifadelerine karşın Usta şu değerlendirme yaptı: “Mahkeme kararında, zehirli ağaçtan önce tatlı olan ağaçların meyvelerini hasat etmeli, arada zehirli bir bitki gördüğü takdirde bunları ayıklamalıdır. Daha sonra ulaştığı sonuca göre bir karar vermelidir.”
Zirve Yayınevi katliamına değinen Usta, Ergenekon ile Malatya hücre yapılanması arasındaki bağın çözüldüğünü ancak Trabzon hücre yapılanmasının çözülemediğine dikkat çekti. Usta, “Örgüt konusunda mahkeme, tüm eylemleri bölmek ve birbirinden ayrı düşünmek suretiyle ciddi bir hataya düşmektedir. Böylece eylemler belli bir paradigma etrafında değerlendirilememekte ve basitleşmektedir. Bir kolyenin ipinin koparıldığında boncukların dağıldığı gibi örgüt ipi koparıldığında da tüm eylemler anlamını ve özelliklerini yitirmektedir.” dedi.
'MAHKEME ERGENEKON ADINI ANMAMAYA ÖZEN GÖSTERİYOR '
Dilekçenin, 'Dink cinayeti' başlığı altında mahkemenin örgütten bahsederken 'tahmin edilenden daha büyük bir terör örgütü 'tabirini kullandığını ifade eden savcı, “Mahkemenin tahmin ettiği örgüt yapısını neye dayandırdığını bilemiyoruz. Ancak burada farazi ve fantastik örgüt yapısından bahsedileceğine, mütalaamızda bir kısım delillerle irtibatlarını gösterdiğimiz Ergenekon terör örgütü ile Dink cinayeti dosyasındaki irtibat olup olmadığını değerlendirmesi gerekirdi. Ancak mahkeme yargılama sürecinde olduğu gibi, gerekçeli kararında Ergenekon terör örgütü yapısına değinmemeye, adını bile anmamaya özen göstermektedir.” ifadelerini kullandı. Devlet Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan, 2 Şubat tarihli rapordan bölümlere de yer verilen dilekçede, “Mahkeme sanıklarla ilgili aynı suçtan deliller bulunduğu takdirde tekrar dava açılabileceğini beyan etmektedir. Mahkemenin bu aşamadan sonra hangi delilin ortaya çıkmasını beklediği de anlaşılamamaktadır. Hücre yapısını görmeyip diğer aynı vahim cinayetlerle irtibata bakılmayıp Ergenekon terör örgütü yapısı ile olan irtibat araştırılmayarak bu aşamadan sonra hangi sanık çıkarak 'Evet bu suçun azmettiricisi benim 'diyecek ve kendisini ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum ettirecek itirafı yapacaktır?” dedi.
Azınlıklara yönelik cinayetlerin 2006-2007 yıllarında yaşandığını ifade eden Usta, Ergenekon soruşturmalarının 2008 yılında başlamasıyla kaos planları ve suikast eylemlerinin bıçak gibi kesildiğini vurguladı. Savcı, “Hrant Dink cinayeti kusursuz bir Ergenekon eylemidir” dedi.
Mahkemenin Ergenekon 'a bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 'nin örgüte dair kararını beklemesi gerektiğine değinen Savcı, “Mahkeme 'Örgütün var delilin yok 'olduğunu düşünüyorsa, delil toplamaya devam etmeli ve savcılığa soruşturma yapılması konusunda yazı yazmalıydı” dedi.
İtiraz dilekçesinin “Sonuç ve kanaat” başlıklı bölümünde Savcı, örgüt suçundan verilen beraat kararının yasaya aykırı olduğunu vurguladı. Soruşturma ve kovuşturmanın genişletilmesi taleplerinin reddedilmesi, Ergenekon dosyalarının incelenmemesi ve mevcut sanıklarla birlikte yargılanmaları gereken kişilerin davaya dahil edilmemesi suretiyle eksik soruşturma ile hüküm kurulduğu ifade edildi. Coşkun İğci hakkında ayrı bir karar verilmesinin yasaya uygun olmadığını da belirten savcı, sanıklar hakkında verilen beraat kararlarının bozulmasını talep etti.
ÖRGÜT YÖNÜNDEN BERAAT VERİLMİŞTİ
Dink davasında mahkeme, örgüt olmadığı gerekçesiyle tüm sanıklara bu suçlamadan beraat vermişti .
'ERGENEKON İLE AYNI DNA 'YA SAHİPLER '
Dilekçenin 'Ergenekon terör örgütü irtibatı 'başlıklı bölümde, savcı Usta, “Sanıkların, Ergenekon davası sanıkları ile eylem ve amaç birliği içinde bulundukları, ana yapı Ergenekon ile Trabzon 'daki hücresel yapının aynı suç işleme DNA ve gen özelliklerine sahip oldukları anlaşılmaktadır.” değerlendirmesini yaptı. Bu durumun tespiti için cinayet öncesinde sanıklarla ilgili Trabzon Emniyeti 'nde istihbari dinlemelere başlanılmasına rağmen, her nedense adli dinlemeye geçilmediğini ifade eden Usta, Trabzon Jandarması 'ndaki durumun daha da vahim olduğuna dikkat çekti. Jandarmanın olaydan önce takip ettiği, hatta emniyetten çok daha fazla bilgiye sahip olduğu örgüt hakkında adli ve istihbari hiçbir iletişimin tespitine ve fiziki takibe geçilmediğini vurgulayan Usta, “Alınan bilgilerin tutanağa geçirilmesine dahi tenezzül edilmemiştir.” dedi.
Trabzon hücresinin faaliyetleri ile Ergenekon 'un genel eylem prensipleri arasında fark olmadığına vurgu yapan savcı, “Aksi takdirde biri üniversite öğrencisi olan, diğeri okul önlerinde simit satan iki sanığın ülkemizin en vahim siyasi cinayetlerinden birini, bombalama ve diğer eylemleri planlayarak uygun koşulları oluşturup, tam da Ergenekon ana yapısının ülke gündemini değiştirme çalışmalarına uygun zamanlara denk getirecek şekilde gerçekleştirmelerini kabul etmek mantıken doğru değildir.” ifadelerini kullandı.
'TUNCEL KENDİSİNİ SOYUTLUYOR '
Ergenekon soruşturmasında elde edilen bir belgede 'amaçsız ve işsiz gençlerin eğitilerek Kemalist ideolojiye kazandırılması 'şeklinde bir hedef olduğu hatırlatılan dilekçede, Ergenekon örgütünün Trabzon ayağında da bu yapıda gençleri hedef seçtiği ve örgüte dahil ettiğinin görüldüğü kaydedildi. Sanık Erhan Tuncel 'in tahliye olduktan sonraki, “Cinayeti Ergenekon işledi” şeklindeki açıklamalarına yer veren savcı, Tuncel 'in kendi rolünü soyutlayarak genel bilgiler verdiğini, somut bilgi vermekten kaçındığını ifade etti.
Mahkemenin gerekçeli kararına karşı değerlendirmelerde bulunan savcı, “Mahkeme, kamu adına açılan davalarda kendi şüphe sebeplerini yenerken davanın taraflarının ve toplumun da dava hakkındaki şüphelerini yenmeli ve gidermelidir. Aksi takdirde verilen kararın kamunun tepkisini çekmesi ve tartışmaların çıkması anormal karşılanmamalıdır” dedi.
Gerekçeli karardaki “Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir ilkesi gereğince yasak delillerden uzak durulmalıdır. Dosyamızda zehirli denebilecek delil dahi yoktur” ifadelerine karşın Usta şu değerlendirme yaptı: “Mahkeme kararında, zehirli ağaçtan önce tatlı olan ağaçların meyvelerini hasat etmeli, arada zehirli bir bitki gördüğü takdirde bunları ayıklamalıdır. Daha sonra ulaştığı sonuca göre bir karar vermelidir.”
Zirve Yayınevi katliamına değinen Usta, Ergenekon ile Malatya hücre yapılanması arasındaki bağın çözüldüğünü ancak Trabzon hücre yapılanmasının çözülemediğine dikkat çekti. Usta, “Örgüt konusunda mahkeme, tüm eylemleri bölmek ve birbirinden ayrı düşünmek suretiyle ciddi bir hataya düşmektedir. Böylece eylemler belli bir paradigma etrafında değerlendirilememekte ve basitleşmektedir. Bir kolyenin ipinin koparıldığında boncukların dağıldığı gibi örgüt ipi koparıldığında da tüm eylemler anlamını ve özelliklerini yitirmektedir.” dedi.
'MAHKEME ERGENEKON ADINI ANMAMAYA ÖZEN GÖSTERİYOR '
Dilekçenin, 'Dink cinayeti' başlığı altında mahkemenin örgütten bahsederken 'tahmin edilenden daha büyük bir terör örgütü 'tabirini kullandığını ifade eden savcı, “Mahkemenin tahmin ettiği örgüt yapısını neye dayandırdığını bilemiyoruz. Ancak burada farazi ve fantastik örgüt yapısından bahsedileceğine, mütalaamızda bir kısım delillerle irtibatlarını gösterdiğimiz Ergenekon terör örgütü ile Dink cinayeti dosyasındaki irtibat olup olmadığını değerlendirmesi gerekirdi. Ancak mahkeme yargılama sürecinde olduğu gibi, gerekçeli kararında Ergenekon terör örgütü yapısına değinmemeye, adını bile anmamaya özen göstermektedir.” ifadelerini kullandı. Devlet Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan, 2 Şubat tarihli rapordan bölümlere de yer verilen dilekçede, “Mahkeme sanıklarla ilgili aynı suçtan deliller bulunduğu takdirde tekrar dava açılabileceğini beyan etmektedir. Mahkemenin bu aşamadan sonra hangi delilin ortaya çıkmasını beklediği de anlaşılamamaktadır. Hücre yapısını görmeyip diğer aynı vahim cinayetlerle irtibata bakılmayıp Ergenekon terör örgütü yapısı ile olan irtibat araştırılmayarak bu aşamadan sonra hangi sanık çıkarak 'Evet bu suçun azmettiricisi benim 'diyecek ve kendisini ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum ettirecek itirafı yapacaktır?” dedi.
Azınlıklara yönelik cinayetlerin 2006-2007 yıllarında yaşandığını ifade eden Usta, Ergenekon soruşturmalarının 2008 yılında başlamasıyla kaos planları ve suikast eylemlerinin bıçak gibi kesildiğini vurguladı. Savcı, “Hrant Dink cinayeti kusursuz bir Ergenekon eylemidir” dedi.
Mahkemenin Ergenekon 'a bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 'nin örgüte dair kararını beklemesi gerektiğine değinen Savcı, “Mahkeme 'Örgütün var delilin yok 'olduğunu düşünüyorsa, delil toplamaya devam etmeli ve savcılığa soruşturma yapılması konusunda yazı yazmalıydı” dedi.
İtiraz dilekçesinin “Sonuç ve kanaat” başlıklı bölümünde Savcı, örgüt suçundan verilen beraat kararının yasaya aykırı olduğunu vurguladı. Soruşturma ve kovuşturmanın genişletilmesi taleplerinin reddedilmesi, Ergenekon dosyalarının incelenmemesi ve mevcut sanıklarla birlikte yargılanmaları gereken kişilerin davaya dahil edilmemesi suretiyle eksik soruşturma ile hüküm kurulduğu ifade edildi. Coşkun İğci hakkında ayrı bir karar verilmesinin yasaya uygun olmadığını da belirten savcı, sanıklar hakkında verilen beraat kararlarının bozulmasını talep etti.
ÖRGÜT YÖNÜNDEN BERAAT VERİLMİŞTİ
Dink davasında mahkeme, örgüt olmadığı gerekçesiyle tüm sanıklara bu suçlamadan beraat vermişti .