Henüz Ortaya Çıkmamış Bir Alerjiniz Olabilir
Modern yaşam koşullarıyla, alerjen sayısı ve türü arttı. Henüz ortaya çıkmamış bir alerjiniz olabilir...
Son yıllardaki alerjik hastalıklardaki artışın en önemli nedeni, çevresel faktörler ve şehirleşmenin artmasıdır. Modern yaşam koşullarıyla, alerjen sayısı ve türü artmıştır. Alerji hakkında tüm merak edilenleri Kulak Burun Boğaz Uzmanı Opr. Dr. Ömer Cenker Ilıcalı 'ya sorduk.
Bağışıklık sistemi vücuda giren alerjik bir madde ile karşılaştığında tepki verir ve böylece alerji belirtileri ortaya çıkar. Bu madde başka bir zaman tekrar vücuda girerse, bağışıklık sistemi, bu maddeyi tanıma özelliğine sahip özel antikorlar üretir.
Alerjen vücuda tekrar girdiğinde, bağışıklık sistemi bu alerjeni kolaylıkla tanır ve vücutta çeşitli reaksiyonlar baş gösterir. Bu reaksiyonların başında doku tahribatı, kan damarlarında genişleme ve histamin dâhil olmak üzere çeşitli iltihabi maddelerin üretimi gelir. Histamin, gözlerde kaşıntı ve sulanma, burun ve sinüslerde tıkanıklık, baş ağrısı, hapşırma, boğazda kaşıntı, kurdeşen, nefes darlığı gibi alerji belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olur. Denge bozuklukları, egzama gibi cilt hastalıkları ve astım benzeri solunum sıkıntıları daha az bilinen belirtileri arasındadır.
EN SIK KARŞILAŞILANLAR
Bildiğimiz birçok madde alerjen olabilir. Polenler, yiyecekler, küf, toz, tüy, hayvan tüyü, kimyasal maddeler, penisilin gibi ilaçlar ve çevre kirliliğine yol açan maddeler birçokları için alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Alerjik hastalıkların en yaygın sebebi hava kaynaklı (hava yoluyla taşınan) alerjenlerdir. Bunların da en yaygınları polenler ve ev alerjenleridir.
BELİRTİLERİ NELERDİR?
Alerji belirtileri ve şiddeti, alerjiden alerjiye, çocuktan yetişkine değişiklik göstermektedir. Alerji belirtileri, gözlerde ya da burunda kaşıntı, hapşırma, burun tıkanıklığı, boğazda sıkışma hissi, solunum sorunları ve hatta anafilaktik şok (baygınlık veya bayılma) şeklinde görülebilir
Belirtiler yıl boyunca (toz akarları ya da gıda gibi alerjenlere karşı) ya da mevsimsel (örneğin polen kaynaklı) olarak ortaya çıkabilir
Dünyanın farklı yerlerinde, farklı alerjenler yaygın olduğundan, alerji belirtileri de nerede yaşadığınıza bağlı olarak değişebilir. Örneğin, ananas ülkemizde çok sık tüketilen bir meyve olmadığından alerji de sık görülmez fakat yumurta ya da buğday gibi birçok yiyeceğin içinde olan besinlere olan alerji yaygındır.
KİMLERDE GÖRÜLÜR?
Alerjik rahatsızlıklar, yaş, cinsiyet, ırk, statü farkı gözetmeksizin herkeste görülebilir. Alerjiler çocukluk çağında daha sık görülmekle birlikte ilk başlangıç her yaşta olabilir. Alerji çoğunlukla genetiktir, kalıtsal yolla kişiye aktarılır. Anne babadan birinde alerji varsa çocukta alerji görülme ihtimali %30'dur. Eğer alerji hem anne hem babada varsa, bu oran %50-70'lere varabilmektedir. Buna rağmen, siz, eşiniz ya da çocuklarınızdan birinin alerjik bünyeye sahip olması tüm çocuklarınızın da bundan etkileneceği anlamına gelmez. Alerjik bünyeye sahip kişi, genetik olarak belirli bir alerjiyi miras olarak almaz, farklı türde alerjiler geliştirebilir. Bazı kişiler, ailede hiçbir alerjik üye bulunmamasına rağmen alerjik bir bünyeye sahip olabilirler. Genelde kişinin bir maddeye alerjisi varsa diğerlerine de alerjik reaksiyon gösterme olasılığı yüksektir.
NASIL TEŞHİS EDİLİR?
Alerji teşhisinde en önemli adım, hastalığın öyküsünü ve belirtilerini iyi tanımlamaktır. Bu öğeler eksik kaldığında, alerji teşhisinde yanlışlar yapılabilir. Örneğin non-alerjik rinit (kaynağı belli olmayan alerjiler) için yapılan alerji testi negatif çıkmasına rağmen hastada alerjik belirtiler görülebilir. Ayrıca, şimdiye kadar hiç alerjik reaksiyon göstermemiş kişilerin kanında alerjik olduklarını gösteren değerler bulunabilir. Bu nedenle, testlerin sonuçları; hastalık öyküsü ve konusunda uzman doktorların muayenesi ile birlikte değerlendirilmelidir.
Gelişen teknolojiyle, alerji testlerinin çeşitleri ve doğru sonuç verme oranları da artmıştır. Alerji testleri genelde; solunum yolu alerjileri, gıda, arı, ilaç, ürtiker ve anjiyo ödem, kontakt (temas) dermatit ve atopik dermatit (egzamalar) gibi hastalıkların tanısında kullanılır.
NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Alerji tedavisinde temel olarak üç tedavi yöntemi kullanılır:
1. ALERJENLERDEN UZAK DURMAK
Kişide alerjiye neden olan etkenlerden uzak durulması, tedavinin ilk ve en önemli aşamasıdır. Fakat, alerjik rinit gibi bazı alerjik hastalıklara neden olan faktörler çevremizde çok yaygın bulunduğu için bu korunma işlemi çok da kolay olmamaktadır. Buna rağmen kişinin alacağı bazı önlemler belirtilerin şiddetini azaltabilir.
2. İLAÇ TEDAVİSİ
Alerji tedavisinde en sık kullanılan ilaçlar antihistaminiklerdir. Bu tür ilaçlar, özellikle, alerjene maruz kalmadan önce kullanıldığında daha faydalıdırlar ve en çok kaşıntı, akıntı ve hapşırma üzerinde etkilidirler. Hangi antihistaminin, hangi hastaya iyi geleceği denemelerle anlaşılır. Eğer bir ilaç size iyi gelmediyse ya da ilacın etkisi azalmaya başladıysa, doktorun yönlendirmesiyle diğer bir hapı denemelisiniz.
Antihistaminikler çok faydalı olmalarına rağmen özellikle uykululuk hali yarattığı için kullanırken tereddüt edilebilir; fakat son dönemde üretilen bu tür ilaçlarda bu yan etki azaltılmıştır.
Antihistaminiklerden sonra diğer bir faydalı ilaç türü de kortizonlardır. Bu ilaçlar, yan etkiyi azaltmak adına genelde ağız ya da kalça yerine burundan sprey olarak alınırlar.
Tedavide, Ayrıca dekonjestan denilen burun spreyleri ve kromolin adı verilen ve alerjik reaksiyonları önleyen ilaçlar da kullanılır.
3. AŞI TEDAVİSİ
Aşıyla alerji tedavisi, alerjiden kaçınmanın mümkün olmadığı ve (veya) ilaç tedavisinden fayda görülmediği durumlarda, alerjenin (aşının), düşük dozdan başlayarak, artan şekilde enjektörlerle cilt altına verilmesi yöntemi olan immünoterapi uygulanır. Bu şekilde, vücut bu maddeyi tanıyarak, alerjik reaksiyon göstermemeye programlanır. Aşılar haftada bir olarak başlayıp, genelde 3 ila 5 sene süren bir dönemde uygulanır.
Son yıllarda, alerjenin ağızdan (dilaltı) veya burundan damla şeklinde verilmesiyle de iyi sonuçlar alınabileceği saptanmıştır. 5 yaşın altındaki çocuklar, bağışıklık sistemi hastalığı olanlar, kanser hastaları, ağır psikolojik sorunları olanlar, tedaviye düzenli devam edemeyeceklerde aşı tedavisinin uygulanması zararlıdır.
İmmunoterapi güvenli bir ortamda ve uzman kontrolü altında yapılmalıdır. Hasta, her aşıdan sonra 30 dakika kadar bekletilerek, önemli bir reaksiyon gelişip gelişmediği kontrol edilmelidir. Aşıdan sonra yukarıda sayılan belirtilerden biri hissedilir hissedilmez, hemen doktora başvurulmalıdır.
Alerjiye bağlı, burunda et büyümeleri ve sinüzitin kronikleşmesi gibi durumlarda ise, hastalığın daha da ilerlememesi için ameliyat düşünülebilir
Alerjik rinit tedavisinde son yıllarda çok sık kullanılan ve son teknoloji ürünü olan diğer yöntem ise, yüksek yoğunluklu soğuk bir ışık tedavisi olan medikal fototerapi (Rhinolight)'tır.
Bağışıklık sistemi vücuda giren alerjik bir madde ile karşılaştığında tepki verir ve böylece alerji belirtileri ortaya çıkar. Bu madde başka bir zaman tekrar vücuda girerse, bağışıklık sistemi, bu maddeyi tanıma özelliğine sahip özel antikorlar üretir.
Alerjen vücuda tekrar girdiğinde, bağışıklık sistemi bu alerjeni kolaylıkla tanır ve vücutta çeşitli reaksiyonlar baş gösterir. Bu reaksiyonların başında doku tahribatı, kan damarlarında genişleme ve histamin dâhil olmak üzere çeşitli iltihabi maddelerin üretimi gelir. Histamin, gözlerde kaşıntı ve sulanma, burun ve sinüslerde tıkanıklık, baş ağrısı, hapşırma, boğazda kaşıntı, kurdeşen, nefes darlığı gibi alerji belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olur. Denge bozuklukları, egzama gibi cilt hastalıkları ve astım benzeri solunum sıkıntıları daha az bilinen belirtileri arasındadır.
EN SIK KARŞILAŞILANLAR
Bildiğimiz birçok madde alerjen olabilir. Polenler, yiyecekler, küf, toz, tüy, hayvan tüyü, kimyasal maddeler, penisilin gibi ilaçlar ve çevre kirliliğine yol açan maddeler birçokları için alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Alerjik hastalıkların en yaygın sebebi hava kaynaklı (hava yoluyla taşınan) alerjenlerdir. Bunların da en yaygınları polenler ve ev alerjenleridir.
BELİRTİLERİ NELERDİR?
Alerji belirtileri ve şiddeti, alerjiden alerjiye, çocuktan yetişkine değişiklik göstermektedir. Alerji belirtileri, gözlerde ya da burunda kaşıntı, hapşırma, burun tıkanıklığı, boğazda sıkışma hissi, solunum sorunları ve hatta anafilaktik şok (baygınlık veya bayılma) şeklinde görülebilir
Belirtiler yıl boyunca (toz akarları ya da gıda gibi alerjenlere karşı) ya da mevsimsel (örneğin polen kaynaklı) olarak ortaya çıkabilir
Dünyanın farklı yerlerinde, farklı alerjenler yaygın olduğundan, alerji belirtileri de nerede yaşadığınıza bağlı olarak değişebilir. Örneğin, ananas ülkemizde çok sık tüketilen bir meyve olmadığından alerji de sık görülmez fakat yumurta ya da buğday gibi birçok yiyeceğin içinde olan besinlere olan alerji yaygındır.
KİMLERDE GÖRÜLÜR?
Alerjik rahatsızlıklar, yaş, cinsiyet, ırk, statü farkı gözetmeksizin herkeste görülebilir. Alerjiler çocukluk çağında daha sık görülmekle birlikte ilk başlangıç her yaşta olabilir. Alerji çoğunlukla genetiktir, kalıtsal yolla kişiye aktarılır. Anne babadan birinde alerji varsa çocukta alerji görülme ihtimali %30'dur. Eğer alerji hem anne hem babada varsa, bu oran %50-70'lere varabilmektedir. Buna rağmen, siz, eşiniz ya da çocuklarınızdan birinin alerjik bünyeye sahip olması tüm çocuklarınızın da bundan etkileneceği anlamına gelmez. Alerjik bünyeye sahip kişi, genetik olarak belirli bir alerjiyi miras olarak almaz, farklı türde alerjiler geliştirebilir. Bazı kişiler, ailede hiçbir alerjik üye bulunmamasına rağmen alerjik bir bünyeye sahip olabilirler. Genelde kişinin bir maddeye alerjisi varsa diğerlerine de alerjik reaksiyon gösterme olasılığı yüksektir.
NASIL TEŞHİS EDİLİR?
Alerji teşhisinde en önemli adım, hastalığın öyküsünü ve belirtilerini iyi tanımlamaktır. Bu öğeler eksik kaldığında, alerji teşhisinde yanlışlar yapılabilir. Örneğin non-alerjik rinit (kaynağı belli olmayan alerjiler) için yapılan alerji testi negatif çıkmasına rağmen hastada alerjik belirtiler görülebilir. Ayrıca, şimdiye kadar hiç alerjik reaksiyon göstermemiş kişilerin kanında alerjik olduklarını gösteren değerler bulunabilir. Bu nedenle, testlerin sonuçları; hastalık öyküsü ve konusunda uzman doktorların muayenesi ile birlikte değerlendirilmelidir.
Gelişen teknolojiyle, alerji testlerinin çeşitleri ve doğru sonuç verme oranları da artmıştır. Alerji testleri genelde; solunum yolu alerjileri, gıda, arı, ilaç, ürtiker ve anjiyo ödem, kontakt (temas) dermatit ve atopik dermatit (egzamalar) gibi hastalıkların tanısında kullanılır.
NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Alerji tedavisinde temel olarak üç tedavi yöntemi kullanılır:
1. ALERJENLERDEN UZAK DURMAK
Kişide alerjiye neden olan etkenlerden uzak durulması, tedavinin ilk ve en önemli aşamasıdır. Fakat, alerjik rinit gibi bazı alerjik hastalıklara neden olan faktörler çevremizde çok yaygın bulunduğu için bu korunma işlemi çok da kolay olmamaktadır. Buna rağmen kişinin alacağı bazı önlemler belirtilerin şiddetini azaltabilir.
2. İLAÇ TEDAVİSİ
Alerji tedavisinde en sık kullanılan ilaçlar antihistaminiklerdir. Bu tür ilaçlar, özellikle, alerjene maruz kalmadan önce kullanıldığında daha faydalıdırlar ve en çok kaşıntı, akıntı ve hapşırma üzerinde etkilidirler. Hangi antihistaminin, hangi hastaya iyi geleceği denemelerle anlaşılır. Eğer bir ilaç size iyi gelmediyse ya da ilacın etkisi azalmaya başladıysa, doktorun yönlendirmesiyle diğer bir hapı denemelisiniz.
Antihistaminikler çok faydalı olmalarına rağmen özellikle uykululuk hali yarattığı için kullanırken tereddüt edilebilir; fakat son dönemde üretilen bu tür ilaçlarda bu yan etki azaltılmıştır.
Antihistaminiklerden sonra diğer bir faydalı ilaç türü de kortizonlardır. Bu ilaçlar, yan etkiyi azaltmak adına genelde ağız ya da kalça yerine burundan sprey olarak alınırlar.
Tedavide, Ayrıca dekonjestan denilen burun spreyleri ve kromolin adı verilen ve alerjik reaksiyonları önleyen ilaçlar da kullanılır.
3. AŞI TEDAVİSİ
Aşıyla alerji tedavisi, alerjiden kaçınmanın mümkün olmadığı ve (veya) ilaç tedavisinden fayda görülmediği durumlarda, alerjenin (aşının), düşük dozdan başlayarak, artan şekilde enjektörlerle cilt altına verilmesi yöntemi olan immünoterapi uygulanır. Bu şekilde, vücut bu maddeyi tanıyarak, alerjik reaksiyon göstermemeye programlanır. Aşılar haftada bir olarak başlayıp, genelde 3 ila 5 sene süren bir dönemde uygulanır.
Son yıllarda, alerjenin ağızdan (dilaltı) veya burundan damla şeklinde verilmesiyle de iyi sonuçlar alınabileceği saptanmıştır. 5 yaşın altındaki çocuklar, bağışıklık sistemi hastalığı olanlar, kanser hastaları, ağır psikolojik sorunları olanlar, tedaviye düzenli devam edemeyeceklerde aşı tedavisinin uygulanması zararlıdır.
İmmunoterapi güvenli bir ortamda ve uzman kontrolü altında yapılmalıdır. Hasta, her aşıdan sonra 30 dakika kadar bekletilerek, önemli bir reaksiyon gelişip gelişmediği kontrol edilmelidir. Aşıdan sonra yukarıda sayılan belirtilerden biri hissedilir hissedilmez, hemen doktora başvurulmalıdır.
Alerjiye bağlı, burunda et büyümeleri ve sinüzitin kronikleşmesi gibi durumlarda ise, hastalığın daha da ilerlememesi için ameliyat düşünülebilir
Alerjik rinit tedavisinde son yıllarda çok sık kullanılan ve son teknoloji ürünü olan diğer yöntem ise, yüksek yoğunluklu soğuk bir ışık tedavisi olan medikal fototerapi (Rhinolight)'tır.