Darbecilerle işbirliğine girmekle suçlandı

TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'nun raporunda merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, darbecilerle işbirliğine girmekle suçlandı.

Darbecilerle işbirliğine girmekle suçlandı
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, 2 Mayıs 'tan bu yana sürdürdüğü çalışmalarına 27 Kasım itibariyle nokta koyuyor. Komisyon Başkanı Nimet Baş rapor taslağını Pazartesi günkü toplantıda üyelerin oyuna sunacak. Rapor Salı günü de Baş başkanlığındaki komisyon heyetince TBMM Başkanı Çiçek 'e sunulacak. Pazartesi günkü son toplantıda niahi halini alacak rapor için komisyon bünyesinde oluşturulan alt komisyonlardan “radikal” öneriler geldi. Özellikle askerleri ilgilendiren alanlarda “darbe niteliğinde” değişim talepleri içeren önerilerden bazıları şöyle:

- İç tehdit tanımı yeniden yapılmalı.

- TSK İç Hizmet Kanunun 35 'inci maddesi derhal kaldırılmalı.

- TSK personel kanunu değişmeli.

- Genelkurmay MSB 'ye bağlanmalı.

- MGK, dış savunma ve seferberlik. konularında görüşlerine başvurulan bir kurul haline dönüştürülmeli.

- Darbe demokrasi suçu sayılmalı.

- Darbelerde aktif rol almış kişilerin mal varlıkları araştırılmalı, haksız kazanımların tespiti halinde hazineye devri sağlanmalı.

- Sivil ve askeri harcamalar Sayıştay tarafından şeffaf bir şekilde incelenmeli.

- OYAK 'ın ordu ile bağı kesilmeli.

- Askeri İdare Mahkemeleri ve Askeri Yargı Kurumları kaldırılmalı.

- Askeri cezaevleri Adalet Bakanlığı 'na, askeri okullar MEB 'e bağlanmalı.

- Askeri lojman ve tesisler halka açılmalı.

- Jandarma İçişleri Bakanlığı 'na bağlanmalı ve adı 'Kır Polisi ' olarak değiştirilmelidir.

- Darbeler döneminde yapılan fişlemeler, andıçlamalar imha edilsin.

- Darbecilerin isimleri hiçbir yerde kullanılmasın.

- AB reformları devam etsin

- Yeni anayasa yapılmalı, siyasi partiler kanunu değişmeli.

- Darbeleri araştırma enstitüsü kurulmalı.

- Derin devletin karşılığı olan kurumlar araştırılmalı.

- Darbeler sonrasında mağdur olanların TBMM 'ye, yaşadıklarını sözlü veya yazılı olarak aktarmaları istenmelidir. Anlatılanlar gerektiği takdirde senaryolaştırılmalı, demokratik duyarlılıkları bilinen yapımcı ve yönetmenlerle işbirliği yapılarak filme ya da belgesellere konu edilmeleri sağlanmalıdır. Bu çerçevede, Kültür Bakanlığının katkıları esirgenmemelidir.

'ÖZAL DARBECİLERLE İŞBİRLİĞİ İÇİNE GİRMİŞTİR '


Komisyon bünyesinde oluşturulan 12 Eylül Alt Komisyonunun taslak raporunda da, 'Darbe süreciyle yakından ilişkili olan dikkat çekici üç önemli husus vardır ' denilerek şu bilgilere de yer veriliyor:

'Bunlardan birincisi, 24 Ocak kararlarının Turgut Özal ve ona yakın küçük bir ekip tarafından IMF yetkililerin danışmanlığı altında hazırlanmış olmasıdır. Hatta IMF yetkililerinin yapılacak devalüasyonda Dolar 'ın 50 lira olması önerisine karşı Özal 70 lira olmasını önererek bu yetkilileri şaşırtmıştır. Hatta kararlar açıklandığında bazı bakanlar kurulu üyeleri, bu kararları kendilerinin görmemiş olmalarından dolayı rahatsızlıklarını belirtmişlerdir ve özellikle önlemlerin bu ölçüde radikal nitelik taşımasına tepki göstermişlerdir.

İkinci olarak, iktidarda bulunan Demirel azınlık hükümetinin ve özellikle Turgut Özal 'ın bütün çabalarına karşın gerek IMF, Dünya Bankası, OECD gibi uluslararası kuruluşların, gerekse ABD ve Almanya gibi ülkelerin, çok şiddetli bir döviz ihtiyacı içinde olmasına rağmen 24 Ocak kararları öncesinde mali yardım konusunda isteksiz olmalarıdır.

Üçüncü olarak, yine ilginç bir şekilde Turgut Özal hazırladığı ekonomik programı 8 Ocak 1980 'de Genelkurmay 'a gidip komuta heyetine ayrıntılı bir şekilde sunmuş ve onların takdirini kazanmıştır. Hem Sayın Hasan Celal Güzel 'in Komisyonumuza verdiği beyanda, hem de döneme ilişkin bazı kitaplarda bu noktaya değinilmektedir. Hatta, Özal kararlar açıklandıktan sonra da Mart 1980 'de Genelkurmay 'da bir brifing daha vermiş ve bu kez alınan önemleri ayrıntılarıyla anlatmış ve yine takdir toplamıştır.

HERKES GİDERKEN BİR ONA DOKUNULMADI

24 Ocak Kararlarının alınışından yaklaşık dokuz ay sonra Türk Silahlı Kuvvetleri ülkedeki ekonomik ve sosyal ortamdaki bu kargaşaya son vermek gerekçesiyle 12 Eylül 1980 tarihinde ülke yönetimine el koymuştur. Ülkede can güvenliğinin kalmaması ve ekonomik sorunların artması ülke içinde askeri müdahalenin olumsuz tepki almaması için elverişli bir ortam yaratmıştır. TSK, ülkedeki demokratik kurumları ortadan kaldırıp siyasileri uzaklaştırırken, sadece Turgut Özal ve ekibinin görevine devam etmesi kararı alınmıştır. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetleri askeri müdahale öncesi uygulanan ekonomi politikalarının uygulanmasından yana tavır koymuştur. '

SAİD-İ NURSİ RAPORDA

1960 Darbesi ve 1971 muhtırasıyla ilgili alt komisyonun üst komisyonun onayına sunduğu öneriler arasında Said-i Nursi 'nin mezarının bulunması da yer aldı: “Mağdur olan kişilere maddi/manevi tüm hakları iade edilmelidir. Menderes 'in “vatana ihanetten yargılanması ve alınan ceza” ve Bedi 'üz-zaman 'ın mezarının bulunması da dahil olmak üzere, görevden alınma, hapis gibi mağduriyetlerin giderilmesi, halkların iade edilmesi sağlanmalıdır.”

Askeri izler silinmeli


Raporda sivil yaşamdan da askeri izlerin silinmesi istendi ve şunlar önerildi: Sivil okullardaki askeri yanaşık düzen eğitimlerine benzer merasimler kaldırılmalıdır. Okul müdürlerinin militer bir tınıyla verdikleri komutlar terk edilmelidir. Adeta birer üniforma niteliğinde olan ilk ve ortaöğretimdeki kıyafet rejimi değiştirilmeli; Batıda olduğu gibi kıyafetler serbest bırakılmalıdır. Tek tip kıyafet olgusu, baskıyı, tahakkümü ve militarizmi beslemektedir.

Rapora 28 Şubat damga vuracak

ANKARA - 28 Şubat alt komisyonun komisyon raporunda yer verilmesini istediği bazı çarpıcı tespitler şöyle:

- 28 Şubat sürecinde özellikle laiklik tanımıyla şekillenen ideolojik tercih, kendisi hariç her türlü farklılığı dışlamış ve düşman olarak görmüştür. Bu yaklaşım irtica kavramını kendi belgelerinde “iç tehdit” başlığıyla resmileştirmiştir.

- Meselenin silahlı kuvvetler açısından belki de en can alıcı kısmı müdahaleyi normal veya rutin bir prosedür olarak görme alışkanlığıdır. Harp Okulu müfredatı alarak siyaseti yönetmeye talip olmak çözülmesi gereken en öncelikli sorundur. Siyaset kurumuna, siyasetçiye ve genel olarak sivilliğe öncelikle güvensizlik duygusu perspektifinden bakan asker zihniyetinin değişmesi ordunun itibarına önemli bir katkı sağlayacaktır. Bu bakış açısının 28 Şubat sürecinde etkin olan diğer çevreler açısından da değişmesi, Anadolu 'nun temsil ettiği muhafazakarlığa tepeden bakan anlayışın terk edilmesi önem taşımaktadır.

- Asker dışında sürece katkıda bulunan unsurların etkiye veya kullanılmaya müsait görüntüleri de demokratik değerler açısından sorgulanmaya muhtaçtır.

- Türkiye 'de bugün bile tedirginlik yaşayan ve provokasyona açık bir toplum kesiminin varlığı hissedilmektedir. Burjuvazi veya elit kesimlerin demokrasiye olan inançlarının yüksek olması beklenirken, laiklik ve modernleşmeye olan bakış açıları nedeniyle askeri bir müdahalenin bu toplumsal kesim tarafından destekleniyor olması tartışma konusudur. Cumhuriyet mitingleri bu açıdan ilgi çekici bir tecrübe olmuştur.

- Bir Batılının asla anlayamayacağı bu düşüncenin arka planında, Türkiye 'de kendisini devletin gerçek sahibi olarak gören bazı bürokratların, toplumun içinden çıkan seçilmişlere yönelik derin güvensizlikleri yatmaktadır.